CİHAD ÇİFTÇİ
120607011
TÜRKİYE FİZİKİ COĞRAFYASI
SÖZLÜĞÜ
( 2100 KELİME)
(45 FİZİKİ COĞRAFYA HARİTASI)
A
AĞIZ Bir akar suyun bir başka akarsuya, bir göle, bir denize döküldüğü yer. Böyle bir ver için ırmak ağzı, dere ağzı da denir, ırmağın ağzı, derenin ağzı şeklinde de kullanıldığı olur. Denize dökülen ırmaklar, kıyı- boyunda büyük, ya da küçük bir girinti ile sona ererler.
AKARSU AĞI Bir ırmak ve kollariyle bunlara karışan çok sayıdaki dere ve dereciklerin birleşmesinden doğmuş akan suyolları ağı. Birçok bölgelerde ve hele bol yağışlı yerlerde akarsular öyle sık bir duruş öyle bir diziliş ve uzaniş gösterirler ki, ana çizgileriyle bunlar birbirine bağlı bir akarsu ağı olarak belirirler.
AKARSU Yağışlarla yeryüzüne düşen, kaynaklardan çıkıp belirli bir yatak ta akan, sonra denize, göle dökülen sular. Bunların küçüklerine dere, öz, çay, su, büyüklerine ırmak denir. Kıyılardaki akarsular, kısa yoldan denize ulaşır.
AKARSU AÇILIMI Akarsuyun asıl uzunluğunun, bu suyun kaynağı ile ağzı arasındaki doğru uzunluğa oranı.
AKARSU AKIMI Akarsuyun herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen su miktarına (m3) akım veya debi denir. Akarsuyun akımı yıl içerisinde değişir. Akım, akarsuyun çekik döneminde az, kabarık döneminde fazladır. Akarsu akımını; Yağış miktarı rejimi Yağış tipi Zeminin özelliği Kaynak suları Sıcaklık ve buharlaşma koşulları etkiler.
AKARSU AKIŞ HIZI Akarsuyun akış hızı yatağın her iki kesitinde farklıdır. Suyun hızı yanlarda, dipte ve su yüzeyinde sürtünme nedeniyle azdır. Suyun en hızlı aktığı yer akarsuyun en derin yerinin üzerinde ve yüzeyin biraz altındadır. Akarsu yatağında suyun en hızlı aktığı noktaları birleştiren çizgiye hız çizgisi (talveg) denir. Akış hızı, yatağın eğimi ve genişliği ile taşınan su miktarına bağlı olarak değişir.
AKARSU AŞINDIRMASI Akarsuyun geçtiği yatağın yanlarını kemirmesi, dibini de sürüklediği parçaları sürterek yıpratması olayı. Eğimli bir yatak içinde bulunan su, yerçekiminin etkisiyle, yatağın eğimine uyarak aşağı doğru akar Akarsuyurı oyma - sürükleme gücü, bu akış gücüne bağlıdır. AKARSU BİLGİSİ Akarsuların araştırılması, incelenmesi, özelliklerin in ortaya konulması yollarını gösteren bilim.
AKARSU BİRİKİNTİ OVASI Akarsuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
AKARSU ÇIĞIR Akarsuyun kaynağı ile denize döküldüğü ağız kısmı arasında kalan bölüm. Yukarı, orta ve aşağı çığır olmak üzere üç bölüme ayrılır.
AKARSU HAVZASI Ana akarsu ve ona bağlı kollara kavuşan yüzey sularının toplandığı su toplama alanı.
AKARSU İŞLEMESİ Bir yatak içinde akan suyun akışı sırasında geçtiği yeri oyması, aşındırması olayı Akarsuyun akışı, taşıdığı su miktarı ile hız karesi çarpımının yarısına eşit olan hareket gücünü doğurmuştur. Akarsu aşındırması Akarsuyun şleme gücü bu hareket gücüne bağlıdır.
AKARSU KIYISI Bir akarsuyun gerek kabarık zamanında, gerekse dar yatağına çekilmiş bulunduğu siralardaki kıyısı. Irmak kıyıları çok yerde içbükey, dışbükey biçimler gösterir. Düzce olarak uzandıkları yerler de yok değildir. Irmak içbükey kıyılara yakın yerlerde hızlı akar, Buraları kemirir, hemen karşı kıyıdaki dışbükey kıyıya yığar. Bunun için. ırmak sürekli olarak değişir, olduğu yerde durmaz. Akarsularda suların çekilmesi ve kabarması ile ilgili olarak, sırasına göre küçük yatak kıyıları, büyük yatak kıyıları belirir. Gelgit olaylarının belirgin olduğu yerlerde ırmak ağızlarına yakın kesimlerde ırmak kıyısında sık sık durum değişir.
AKARSU REJİMİ Akarsuyun akımının yıl içerisinde gösterdiği değişmelere rejim ya da akım düzeni denir. Akarsu rejimini belirleyen temel etken havzanın yağış rejimidir. Yağışların az, sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olduğu dönemlerde akarsu akımı düşer. Yağışların fazla olduğu ve kar erimelerinin görüldüğü dönemlerde akım yükselir.
AKARSU REJİMİ Akarsuyun yatağından geçen su miktarının bir yıl içerisinde gösterdiği değişme.
AKARSU SEKİSİ Akarsuların çoğunun boyunda, her iki yakada görülen basamak biçimli yer şekilleri
AKARSU YATAĞI Bir akarsuyun aktığı yer
AKARSU-BUZUL ŞEKİLLERİ Buzulların erimesinden doğmuş buzun altında, önünde akmış bulunan suların biriktirme işi ve bunlarla ilgili şekiller. sözgelişi, sander çakıl yığıntıları, oserlerin yapısı gibi.
AKARYAKITLAR Sıvı olarak kullanılan ve bu yolla ısı sağlanan maddeler. Petrol benzin, mazot, gazyağı bunlardandır
AKDENİZ Güney Avrupa ve Onasya ile Kuzey Afrika arasında bir içdeniz. Yüzölçümü 2.890.000 km Akdeniz, Cebelitarık boğazı ile Atlas Okyanusuna, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi, Istanbul Boğazı yoluyla Karadenize bağlıdır. Cebelitark ile Samandağı arasında uzunluğu 3750 km. dir. Batı dillerinde Akdeniz kelimesi yerine karalar arasındaki deniz, ya da aradeniz anlamına gelen kelimeler kullanılır. Kimi zaman Avrupa Aradenizi denildiği de olur ki, bununla yeryüzünün başka aradenizlerinden ayırt edilmek istenir.
AKDENİZ BİTKİ ÖRTÜSÜ Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir. Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makılerdır
AKDENİZ BÖLGELERİ Akdeniz ülkelerinin Akdeniz ikliminin en yakın etkisi altında kalan bölümleri. Buraları, daha çok, kıyı boyunca uzanır, birkaç yüz metre yüksekliklere kadar iyice belli olur. Buralarda yazlar sıcak ve kurak geçer, kışlar ılık ve yağmurludur. Bitki örtüsü olarak maki başlıca yeri tutar.
AKDENİZ İKLİMİ En geniş şekil de Akdeniz çevresindeki ülkelerde görülen, yer yer dünyanın başka böl gelerinde de ( Kalifornia, Orta Şili, Kap, Güneybatı Avustralya) bulunan kışları yağışI yazları kurak bir iklim. Bu iklim tipine Etezyen iklimi de denir. Bunlardan kış yağmurları iklimi, yağışın yıl içindeki dağılışını ve bu iklim örneğinin ana özelliğini göstermesi bakımından önemlidir. Karaların batı yanlarında yer yer uzanan ve özel bir bitki topluluğu da bulunan bu iklim örneği, Kuzey Yarım kürede 27- 37, Güney Yarımkürede 27-40 enlemleri arasındaki kıyı boyunda bulunur. En geniş ve yaygın yeri Akdeniz çevresidir. Akdeniz ikliminde kışlar ilik, ya da serin geçer. Bu mevsimde gezici döngüler buralardan çok geçtiği için yağmur yağar. Yazlar çok sıcak geçer. Bu mevsimde hava durgun olur, yağmur yağmaz. Yaz aylarında hava açık, bol güneşli, gök berraktır. Bu mevsimde dereler korur, ırmaklar çekilir, kırlar boz bir renge bürünür. Akdeniz kiminin çeşitleri vardır. Bunlar içinde en belirgin olanları deniz etkisi altında bulunan örneklerle deniz etkisinden uzakça olan karasal örneklerdir. Yurdumuzun Ege kıyı bölgesinin iç tarafları bu ikinci örnekler arasında sayılır.
AKDENİZ ÜLKELERİ Akdenizi çevreleyen ülkeler Türkiye. Italya, Fransa, Ispanya, Yugoslavya, Arnavutluk, Yunanistan, Suriye, Lübnan, Israil, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir. Fas. Bu ülkeler, önceleri seyrek ormanlarla kaplı idi. Bu ormanlarda meşeler, çamlar, bu arada sedir çamları kestane ağaçları çok yer tutuyordu. Dünyan çok eski bir yerleşme bölgesi olan Akdeniz ülkelerinde ormanlar yavaş yavaş azalmış, onun yerinde maki bitki topluluğu yer tutmuştur.
AKIM ŞİDDETİ Bir devrenin herhangi bir kesitinden birim zamanda geçen yük miktarı.
Akıntı Bir cismin akar şekilde yer değiştirmesi. Sözgelişi denizlerde olan deniz akıntısı, göllerdeki akıntılar, hava akıntısı gibi Bu olay ları inceliyen bir de akıntı bilgisi vardır.
AKIŞ Yağışlardan gelen suların gollere, denizlere akışı oalyı. Daha geniş anlamıy suların yeryüzündeki hareketi Yağışlarla yere inen suların bir bölümü buharlaşır, bir bölümü toprağa, daha derinlere sızar, bir bölümü yerin yüzünde akar. Bu sonuncu düştükleri yerlerden aşağılara doğru iner, en az karşı koyan yolu güderek bir denize, bir göl ya da bir bataklığa ulaşırlar. Akış olayına etki yapan başlıca olaylar, bıtki örtüsü, yağışın aylara, mevsimlere dağılışı, havaküreden gelen su tutarı, yağışlar içinde karın payı, buharlaşmanın yeğinlik derecesi, yeryüzünün eğimi, taşların suyu dibe sızdırma derecesidir.
AKIŞ AŞAĞI Bir akarsuyun ağzına doğru olan yönü Bunun tersi akış-yukarıdır.
AKIŞ HIZI Akarsuyun yerçekimi etkisiyle, geçtiği yerin inişine uyup, bir yatak eğimi boyunca aşağı inmesi. Irmağın akışına etki yapan sürtünmenin çeşitleri vardır: Akarsuyun yatağına sürtünmesi, hava ile sürtünmesi, suyun kendi içindeki sürtünmeler. Ayrıca, akarsulara bulanıklık veren ufak taş parçacıklamıın taşınması için harcanan gücde hızı azaltır. Akarsu, bütün bu akış engellerini, yatak eğiminin ve suyunun çokluğu ile yener. Yatağın geniş yerinde sürtünme artar, dar yerinde azalır. Akarsuyun yatağı son derece az eğmlli ise ırmak sessizce akar, eğim çokça ise yatağını yırtarcasına akar, eğimn birdenbire diklesiyorsa buradan düşercesine akar, çağıl yapar. Bütün bu etkiler yüzünden akarsuyun hızı ırmağın yatağı içinde yer yer ayrı değerler gösterir. Görülen şudur Irmağın akış hızı ortadan kıyılara üstten dibe doğru azalır. Bu olayi belli etmek üzereeşhız eğrileri çizilmiştir.
AKIŞ YUKARI Bir akarsuyun kaynak yerine doğru olan yönü.
AKIŞLI BÖLGE Sınırları içinden doğan akarsuların denize ulaşabildiği bölgeler. Akışlı bölgelerde yağışların yağışların verdiği su, buharlaşan sudan çoktur. Böyle yerlerde buharlaşan ve sızan sudan arta kalan ve yeryüzünde akan sular, bir yatak boyunca toplanır, akarlar. Bu akarsular, akışlı bölgeler de önlerine çrkan yer kabartıların ya dolaşır, ya boğaz biçiminde orayı yarar, ya da birikerek gölleri doğurduktan sonra oradaki çukur bir yerden geçerek yollarına devam eder, sonunda denize ulaşırlar. Sözgelişi, bol yağışlı Avrupanın bütün ırmakları denize uraşabilmişlerdir. Buna karşılık, orta yerleri çok kurak olan Asya’nın her yanının suları denize ulaşamamış, bir kısmı ortadaki kapalı teknelerde kalmışlardır ki, buraları içe akışlı bölgeler olmuşlardır.
AKIŞSIZ BÖLGE Akarsuyu bulunmayan, ya da bulunup ta ancak belirsiz zamanlarda akarak denize ulaşamıyan bölgeler. Akışsız bölgelerde yağışların verdiği su buharlaşma, sızma yüzünden akışa yetmez. Bu yüzden denize ulaşan sürekli bir eğiğm yoktur. Sürekli eğim ancak akarsuyun akabildiği yere kadar gider. Akışlı ve akışsız bölgelerin sınırları kesin değildir.
AKKÜMÜLASYON Birikmek, yığılmak anlamına gelen kelimeden alınma bir terim
AKKÜMÜLASYON TEORİSİ Yığılmak kelimesinden alınma olup, elevasyon teorisini ortadan kaldırmış ve yanardağların kendi çıkardıkları parçaların yığılmasından doğduğunu ortaya koymuştur
AKLAN Bir ülkenin denize doğru genel eğimi, bir dağın eteğine, bir vadinin tabanına doğru alçalışı. Akan kelimesi, çoğonca birinci anlamı karşılar böylece bir ülkenin bir bölömündeki suların toplan denize döküldüğü alan gözönüne gelir Anadolu’nun Karadeniz aklanı, Ege denizinin aklanı gibi. Aklan, yağmur sularının indiği doğrultuyu gösteren ana eğimi de anlatır.
AKMAK Bir akarsuyun akması olayı
AKMAZ Çok düz çukur ovaLarda ırmakların menderesler çizerek akyığı yerlerde zamanla menderes halkalarının kopup at nalı yarım hilal biçiminde beliren çanaklarda birikmiş sular. Bu sular, ırniağın kabarık bulunduğu, taştığı zamanlarda burada birikir. Bunlar yerine göre birkaç haftadan birkaç aya kadar, kimi yerde daha uzun zaman yay biçimli birer gölcük olarak kalır, bataklık, sazlık yerler durumunda bulunurlar. Birikmiş suların bulunduğu bu çanaklar birer kopmuş menderestir. Akarsuyün, mendereslerini iyice geliştirdiği, suların, son derece az eğimli bir yatakta salına salına güçlükle akabildiği sıraarda, ırmağın taşkın bir zamanında sular menderes boynundan geçer, burayı yırtar böylece yeni bir kısa yoldan yoluna devam eder. Eski bölünmüş yer ise, ırmağın yanı başında fakat yeni su yatağından ayrıksı ve akmaz halde kalmış bir durumda bulunur. Işte bu ayrılan eski menderesteki kalık sudur. Menderesli büyük ırmakların her iki yanında bu yarım çember biçimli akmazlar sıra sıra uzanır. Aksülamel
AKSÜLAMEL SAHASI Tepki alanı
AKŞAM KIRMIZILIĞI Akşamları, gün batması sırasında o yandaki bulutlarda görülen kırmızılık. Akşamın geç saatlerinde ve gün içinde güneş ışınları ,havaküre içiçnde daha uzaktan geldikleri için mavi renk dağılmış, sarı ve kırmızı renkleri veren ışınlar ge çebilmiş bulunur. Aktualizm
AKÜMÜLATÖR Doldurulabilen ve daha büyük şiddette doğru akım veren üreteç.
AKYEL . Kurutucu ve bprağın içindeki suyu çok buharlastırıcı bir rüzgar. Bir çeşit lodos veya samyelı.
ALACAKARANLIK Çoğunca puslu, nemli havlarda gün doğarken, gün batarken görünen ışık
ALANSAL PÜSKÜRME Magma yeryüzüne yaygın bir alandan çıkıyorsa, buna alansal püskürme denir.
ALÇAK ENLEMLER Ekvator ile orta kuşak arasındaki enlemler.
ALÇAK KIYI Geniş ovaların bulunduğu yerlerdeki kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde kıyı çizgisi genellikle düz olup, kıyı okları ve kıyı setleri fazladır. Alçak kıyıların özel bir tipi Watt tipi kıyılardır.
ALÇALAN BLOK Kırık boyunca birbirine göre yer değiştiren bloklardan alçalan kısma denir.
ALÇI TAŞI Su ile kolayca çözülebilen bir taş Jips.
ALÇITAŞI Kalsiyum sülfat bileşiminde olan alçıtaşı, suyunu kaybederek ak bir toz durumuna kolay ca gelebilen alçı olur. Bundan ötürü bu türlü mineral ve taşlara alçıtaşı denir
ALFA TANECİKLERİ İki proton ve iki nötrondan oluşan artı iki yüklü helyum çekirdekleri
ALIN Yerde veya daha yüksekler de sıklık, sıcaklık bakımından iki ayrı hava yığınının karşılaştıkları yerde beliren yer. Başka bir sözle, alın yüzeyinin bir düzlem ile, ya da yere kesişmesinden doğan bir yer. Bu iki ayrı hava yığınını birbirinden ayı ran yüzeye alın yüzü denir. Burası belirgin bir yüzeyden çok, bir geçiş yüzeyi, ya da geçiş alanidır. Iki hava yığını arasındaki böyle geçiş alanlarına alın yeri adı verilir. Burası birbirinden ayrı sıcaklığı, yoğunluğu, farklı rüzgar hızı bulunan havaları birbirinden ayıran atmosferin eğimli bir yüzeyidir. Birbirile karşılaşan ve birbirine giren bu hava yığınlar sıcaklıklarına göre adlar verilmiştir Sıcak alın, soğuk alın.
ALİZE RÜZGARLARIYaklaşık olarak 3O kuzey, 3O güney enlemlerindeki yüksek basınç kuşaklarından Ekvator alçak basınç kuşağına doğru esen düzenli, sürekli rüzgar. Bunlar Kuzey yarımkürede kuzeydoğudan eser, Güney yarımkürede güneydoğudan eser.
ALKALİ MADDE Çoğunlukla potasyum kalsiyum ve sodyum karbonattan oluşan bileşik
ALKIM Gökkuşağının başka bir türkçe adı.
ALLATROP Bir elementin kimyasal özellikleri aynı, fiziksel özellikleri farklı olan değişik şekillerde olabilmesi.
ALMAÇ Elektrik enerjisini, mekanik, kimyasal ve ısı enerjisine dönüştüren devre elemanı
ALOKTON Bulunduğu yerde meydana gelmemiş, bulunduğu yer için yabancı anlamına gelir.
ALPDAĞLARI Alp - Himalaya dağ sırasının Fransa, İtalya, İsviçre ve Avusturya toprakları içinde kalan bölümü. 2 jeolojik zaman sonu ile3. jeolojik zamanda meydana gelen orojenik hareketlerle oluşmuş kıvrım dağları. Avrupa Alpleri, And dağları, Kayalık dağları, Kuzey ve Güney Anadolu dağları gibi.
ALP OROJENEZ KUŞAĞI 3. Jeolojik Zamanda Avrupa’nın batısından başlayıp Himalaya dağlarına kadar olan sahalardaki dağlık bölgeler.
ALP OROJENEZİ 3. Jeolojik Zamanın ortalannda meydana gelen dağ oluşum hareketleri.
ALPİN ÇAYIRLAR Alp sıradağlarında ormanın üst sınırından sonra yetişen ve yaz boyunca yeşil kalan ot topluluğu. Genellikle dağların yüksek kesimlerinde bulunan ot toplulukları Genellikle dağların yüksek kesimlerinde bulunan ot toplulukları
ALPİN ÇAYIRLARIGenellikle dağların yüksek kes imlerinde bulunan ot toplulukları alt dağ kuşağı. Bir dağ kuşağının alt bölümü Bulunduğu yere göre birkaç bin metre yüksekliğe çıkan dağlar boyunca farklı ekolojik kuşaklar görülür. Alt kuşak bulunduğu bölgenin iklim koşullarını yansıtırken yüksek kesimlere doğru soğuk iklim koşulları egemen olur.
ALTARNATİF AKIM Yön değiştiren akım.
ALUVİYON Akarsuların taşıyıp yolu boyunca bıraktığı kil, kum, çakıl gibi taş parçacıkları yığıntısı. Bu yığıntılar ya akarsuyun geçtiği yerlerde, ya da ağzına yakın yerlerde tortulanır. Geniş vadi tabanlarında aluviyonlar çok yer tutar, ya da daha geniş yerlere yayılarak birikinti ovalarını meydana getirirler.
ALUVİYUM Dördüncü Zamanın üst ve yeni bölümü. Içinde yaşadığımız zaman bu Aluviyum dönemine aittir..
ALÜVYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL Akarsuların kaynağından itibaren aşındırarak taşıyıp biriklirdiği irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
ALÜVİYAL SET GÖLÜ Akarsuların yan kollarının taşıdıkları alüvyonlarla ana akarsuyun önünü kapatması ile oluşan göllerdir
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
ALÜVYON Akarsular tarafından taşınarak biriktirilmiş çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan maddeler.
AMPER Bir iletkenin herhangi bir kesitinden, 1 saniyede 1 kulonluk yük geçtiğindeki akım şiddeti.
ANA IRMAK Bir akarsu ağında genişliği, de rinliği, suyunun çokluğu bakımından başta gelen ırmak. Bu ana ırmağın bir takım kolları, yan-dereleri, kay nak dereleri vardır. Bütün bu sular ana ırmakta toplanır. Ancak, ana ırmağın, akarsu ağı için de hangisi olabileceğ üzerinde kesin bir kural yoktur. Kimi yerde suyu en bol olan ırmak, o akarsu ağında ana ırmak saydır. Kimi yerde boyu en uzun olanı o akarsu ağında ana ırmak olarak gözönüne alınır. Kimi yerde de ırmağın ağzına göre olan doğrultu temel sayılır.
ANA KAYA Dış etmenlerle yerinden oy natılmamış, kendi yapısına göre ye rinde kalmış olan kayalar, taşlar, tabakalar. Bunlara yerli k.ys adının veıildiği de olur.
ANA MATERYAL Toprağın altındaki malzeme. Ana materyal hem taneli olan alüvyonu hem de granit gibi sert kayaları kapsamına alır
ANA VADİ Bir akarsu ağında ana ırmağın geçtiği vadi
ANA YÖN Yer üzerinde bulunan bizlere göre, yer yuvarlağı etrafında yer de ğiştiren güneştir. Görünürde, güneş etrafında dönen yer değildir. Nasılki, bir trendeki yofcu, trenin değil de ya nındaki şeylerin yer değiştirdiğini 1 sanır, Yer yuvarlağı batıdan doğuya doğru döndüğü için, biıe güneş do ğudan batıya doğru yer değiştiriyor gibi görünür. Nasılk trendeki yolcu da, türlü yerlerin (telgraf direkleri, ağaçlar, evler..), trenin gittiği doğrul fonun tersine doğru göz önünden kaçtığını görür. Suna göre doğu, bulunduğumu yerin çevren (ufuk) üzerinde gün-gece eşitliği sıralarında güne şin doğduğu yerdir. Batı, güneşin bu sıralarda çevren üzerinde battığı yer dir. Böylece doğu ve batı birer yön- dür. Bu durumda doğu yönü sağ ya-l na alınırsa çevrende ön taraf kuzey olur, arka taraf güney olur, işte do ğu, batı kuzey, güney olarak adlan dırılan bu dört yöne ana yönler de nir. Ana yönler, güneşin Yer etrafın da görünürdeki yürüyüşü ile belli olur. Bu da yerine kendi ekseni çev resindeki gerçek hareketinden yani dönden doğmuş bir olaydır. Ana yörıler arasındaki ikinci de receden yönler de vardır ki bunlara ara yönler adı verilir.
ANAGÜF İki ayrı renkte alınmış birbirinin aynı iki resmin üstüste basımasiyle elde edilen bir çeşit kabartma resim usulü. Anagüf, haritacılıkta kullanılan bir çeşit çift renk resim metodudur. Bir göze mavi, öteki göze kırmızı gelecek şekilde yapılmış bir gözlük böyle bir resime, ya da haritaya bakıldığı zaman bir göze yalnız bir resim görünür, ötekisi altta kalır. Böylece her göz ile stereoskopik resmi görür, Bu halde de resim kabarmış olarak gerçeği çok andıran bir görünüs ifade eder. Bu resimler Fotoğraf olabileceği gibi, bir yerin haritası da olabilir.
ANALİZ Ayırma, çözme, eritme kelimesinden alınmış bir terimdir ki, öğretimde, kimyada kullanılır. Bu arada coğrafyada da morfolojik analiz terimi vardır ki, yerşekli çözümlemesi demektir.
ANIT Herkesi ilgilendirecek derecede bir sanat, tarih, ya da doğa varlık. Bundan ötürü anıtlar sanat antları, tarih anıtları, doğal anıtlar olmak üzere ayırt edilmiştir.
ANİ HIZ Hareketlinin herhangi bir anındaki hızı)
ANOMALİ Boşluk
ANTBİRLİK Antalya Pamuk Tanm Satış Kooperatifleri Birliği. Antalya çevresindeki çiftçilerin üye olduğu en büyük birlik Birlik kendine bağlı kooperatifler yardımı ile yörede üretilen pamuğu toplayarak işler ve önemli bir kısmını ihraç eder.
ANTİK KENT ilk çağlarda şehir durumunda olan yerlerin günümüze kadar gelmiş kalıntılarının bulunduğu alan.
ANTİKLİNAL Tortul tabakaların kıvrılarak kub bemsı şekil almış bölümü. Yatay tabakaların yan basınçlarla kıvrılarak kubbemsi bir şekil almış hali.
ANTİSİKLONMeteoroloji ve iklim bilim terimi Bu terimle havanın sarmal (helezon şekilde döne, döne hareket ettiğ ifade edilmek istenmiştir.
ANTROPOJEN BOZKIR Antropojen step. İnsan tarafından doğal orman örtüsünün çeşitli yollar dan talıaip edildiği yerlerde yetişen ve yazın sararan ot topluluğu.
ANTROPOJEN STEP Ormanların insanlar tarafından çeşitli şekillerde tahrip edilmesi ortaya çıkan küme şeklindeki seyrek ormanlar larla, ormanlar arasındaki bozkırlardan oluşan bitki topluluğu. A bo Bir limanı çeşitli etkinlikleri bakımından besleyen ve ona ulaşım yolları ile bağlı olan alanların tamamı.
ANTROPOLOJİ Insanın hayvan dünyasındaki yeri bakımından incelenmesini ana yol olarak tutan insan bilimi. Insani, ortaya koyduğu işleri inceleyen bu bilim iki kola ayrılır: Doğal antropo loji (Fizik antropoloji), kültürel antropoloji. Bunların da dalları vardır. Doğal antropoloji, insanın memeli hayvanlarla primatrar arasındaki yerinin gelişmesini, fosil insanı, şimdiki insan soylarını, insan kökenini, ki yaslamalı insan fizyolojisini inceler. Doğal antropolojide insanın, insanı andıran maymunların yakını olduğu, bunlardan Üçüncü çağ sonunda ayrıldığı ortaya konulmuştur. En eski gerçek insan örnekleri 1 mil yon yıl öncesine aittir. Ilk bilinen ör neklerden pitekantrop (Cava adamı) ve sinantrop (Pekin adamı) bir ta kım maymun özellikleri de taşımış tır. Bu günkü insan ve Buzul çağının sonundan bu günedek gelen bü tün insanlar bir türe bağlıdır. Antropolagiar insanları boy, baş, yüz, burun biçimleri, göz ve saç renklerine göre soylara ayırmıştır. Kültürel anropolojide, insan bilgisinin yazısız çağlardan bu günedek gelismesi, orgunlaşması, şimdiki insan toplulukiarınin türlü düşünceleri, geçim, yaşama, giyinme, barınma tarzları, dil, edebiyat, müzik, toplum işleri incelenir. Kültürel antropolojinin bir kolu ta rih öncesi yani prehistorya’ djr. Ilk kültür izleri Buzu’ çağının başında başlamıştır. (bk. Yontma taş çağr, Orta taş çağı, Cilalı taş ça ğt, Tunç çağı, Demir çağiAra dağ Olağan dağ oluşlarında iki yana yatan ki kanat ortasındaki sertçe yerlerde beliren dağlar.
ARA DENİZ Karaların arasına iyice sokulmuş, okyanuslarla ba dar, az derin boğularla olan deniz. Ara denizlerin bazılarının okyanuslarla bağlantısı çok daralmış bulunur ki, bunlara yine yakın bir anlamla iç deniz denir. Karadeniz, Marmara denizi, Baltık denizi bunlar dendır. Arama değerleri
ARABA VAPURU Yolcularla kara taşıtlarını bir ırmağın, bir boğazın, bir gölün bir yakasından öteki yakasına taşıyan ve düzenli olarak işliyen bir su taşıtı. Böyle taşıtların açılıp kapanan ve iskeleye uzanan kapakları, köprüleri bulunur. Demiryollarının böyle yerlerdeki uc noktalarında ise, su taşıtı içinde raylar döşenmis oiarak yapılmış olan özel durum vardır. Böyle yerlerde demiryolu gemisi işletilir, yolcu inmeden karşıya geçer. Bunların en sade şekli ırmaklarda kayık, sal, donbaz gibf taşıtlarla kar şıdan karşıya geçmekdir. Bu sade şekillerden sonra, türlü ilerle melerle bu günkü araba vapurları, feribotlar yapılmıştır. (bk. Taşıt).
ARAŞTIRMA GEZİLERİ Yeryüzünün yeteri kader bilinmeyen bölgelerinde yapılan
arazi Kara üzerinde hem özel yüzey şekline sahip yüzey (tortul arazi, karstik arazi, volkanik arazi gibi) hem de kullanma amacına göre belirtilen toprak parçası (tarım arazisi, orman arazisi gibi).
ARAZİ KABİLİYET SINIFI Orman olarak belirlenen sahada doğal denge korunarak en yüksek verim, orman yetiştirildiğinde sağlanır.
ARAZİ SINIFI Arazinin tarım, orman, otlak olarak kullanma yönünden sınıflara ayrılması.
ARAZİDEN YARARLANMA HARİTALARI Bir bölgede arazinin nasıl kullanıldığını gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla ekili-dikili alanların, çayır ve mera alanlarının, orman alanlarının, bölünüşü ile kayalık, bataklık gibi kullanılmayan alanlar hakkında bilgi edinilir. Tarımın türü ve tarım ürünleri de bu haritalarda gösterilir.
ARITMA TESİSİ Yerleşim merkezlerinin ve sanayü tesislerinin kirlettiği suları temizleyen tesis.
ARKEOLOJİ Eski uygarlıkıara ait eserleri bilimsel olarak araştıran, bulan, arşivleyen ve sergileyen bilim dalı.
ARTEZİYEN Bu tür sular basınçlı yeraltı sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
ARTEZYEN Geçirimli ve geçirimsiz tabakaların çanaklaştıkları yerlerde geçirimli tabaka içinde biriken su Bu suların çanak tabanından yüzeye çıkması ile artezyen kaynaklar oluşur. Bu tür sular basınçlı yeraltı sularıdır. İki geçirimsiz tabaka arasındaki geçirimli tabaka içinde bulunan sulardır. Tekne biçimli ovalar ve vadi tabanlarında bu tür sular bulunmaktadır.
ASFALTİT Petrolün ayrışması ile oluşmuş tortul kayaların gözeneklerinde yer alan organik tor tul. İçerisinde bol miktarda nem ve kükürt bulu nur
ASILI VADİ Buzul aşındırmasına uğramış bölgelerde. aşırı bir oyulmaya yer vermis olan ana vadiye bir basamakla ulaşan kol
ASİT Suda iyonlaştığında hidrojen iyonu veren madde Başka bir maddeden – Elektron alan bileşik Suda ki hidrojen iyonu konsantrasyonunun artmasına ne Den olan madde.
ASİT LAV SİO2 % 66 ise asit lavlar oluşur. Fazla akıcı değillerdir.
ASPİR Güney Marmara Bölümü’nde yetiştirilen bir tür yağ bitkisi. AT
ASTMOMİK MEVSİMLER Yer yuvarlağının, kendi yörüngesi gün dönümü çizgisi, gün-gece eşitliği çizgisi ile ilgili nok talardaki durumuna göre beliren bahar, yaz, güz, kış süresinin verdiği mevsimler.
ASTROİT Uzayda bulunan göktaşları.
ASTROLOJİ Yunanca aster = yıldız, logos = bilim kelimelerin den yapılma bir bilgi adı. Bu işlerle uğraşanlara da Müneccim adı verilirdi.
ASTRONOMİ Gök cisimlerinin uzaydaki durum larını, hareketlerini, fiziksel ve kimyasal yapılarını inceliyer, bilim. Yıldızlı gök kubbesi, her çağda insanla rın dikkatini çekmiş, gün bilgileri düzenlemelerine yardım etmiştir. Bundan ötürü, insanın gökle olan ilgisi, buna bağlı olarak astronominin doğuşu çok erken olmuştur.
AŞAĞI YONTULMA SEVİYESİ Taban seviyesi.
AŞINDIRMA Yeryüzünün aşınması, alçaf mas’, düzreşnıesine sebep olan bütün dış kuvetlerin işlemesine verilen ad. Türlü yollarla ufalanmış taşların bulundukları yerden alınarak aşağılara sürüklenmesi, süpürütmesi yüzünden yer kabartiları yüksekliklerini gittikçe kaybeder, arazi yassılır, düzleşir, yer yer dolgular oluri
AŞIRI OYULMA Ana ırmağın kol derelerden daha çok olarak yatağını oyması, derinleştirmesi olayı
AŞMA Geniş ölçülü kıvrılmalarda çok kıvrılmış tabakaların bir yana doğru iyice yatarak ileri doğru uzanması, böylece başka yerleri aşarak başka tabakaların üzerine yatması olayı.
AŞMA ADASI Aşınmalar yüzünden ana örtüden (aşma örtüsünden) ayrılmış, böylece tek basına yadırgı bir taban üzerinde yer tutmuş bulunan
ATEŞ Bir maddenin yanması sırasında beliren ışık ve ısı vermesi Çok eski çağlarda ateşin bulunmasiyle önemli ilerlemeler olmuştur. Ateşin nasıl bulunduğu üzerine de türlü masallar, efsanemsi sözler vardır. En eski insanlar odunları birbirine sürterek ateş çıkarmışlardır. Bugün de son derece ilkel insan topluluklarında bu yoldan ateş elde edildiği anlaşılmaktadır. Okyanusya adalarınu, kimisinde, Yeni Gine adasının çok sapa yerle rinde olduğu gibi. Bugün, kimi yerde de çakmaktaşı ile demirin birbirine çarptırıimasiyle ateş çıkarılır.
ATIŞ HAREKETİ Yer çekimi kuvveti etkisi altında yapılan tüm hareketlere verilen genel ad.
ATLAS Haritalar takımı. Başka bir deyimle, bir cilt içinde bir araya toplanmış haritalar takımı. Atlas kehmesi, dünyayı omuzları üstünde taşıdığı düşünülmüş olan mitolojik tanrının yaptığına benzetilerek dünya haritalarını toplayan koleksiyonlara verilmiş bir ad. Atlasın, bugünedek çok çeşitleri yapılmıştır Coğrafya atlası, tarih atlası, dil atlası, deniz atlası, gök atiası.Bunların arasında coğrafya atlasları en yaygın olantarıdır, Coğrafya atlası, yeryüzünün bir parçasının, ya da bütününün, türlü yönden göstermek üzere yapılmış haritalar takımıdır. Bu haritalar içinde yerin doğal durumunu, beşeri ve ekonomik özelliklerini, yönetim ve siyasal durumunu gösterenleri vardır. Atlasta bütün yeryüzü, türlü harita izdöşümü yollarıyla bir arada gösterilmeye çalışıldığı gibi, herbir kara parçası, denizer, ülkeler de ayrı ayrı gösterilmiştir. Atlasların kimisinde bütün yeryüzü ile birlikte onun türlü bölümleri (karalar, denizler) yer tuttuğu gibi, kimisinde de sadece bir ülkenin bütün özelliklerini veren coğrafya haritalarının bir araya toplanmasına çalışılmıştır
ATMOSFER Dünyayı çepeçevre kuşatan gaz kütlesi Yer yuvarlağını çeviren gaz örtü için bu ad kullanılır. Dilimizde bu kelime kullanılmakla beraber, havaküre terimi de yerleşmiştir. Bir gezegeni saran gaz katmanı veya bir yıldızın görünen üst katmanları
ATMOSFER BASINCI Atmosferi oluşturan gazların belli bir ağırlığı vardır. Gazların yeryüzündeki cisimler üzerine uyguladığı basınca atmosfer basıncı denir.
ATMOSFER’İN KATLARI Atmosfer kendini oluşturan gazların karışımı ve gidişindeki farklılıklar nedeniyle çeşitli katlara ayrılmıştır. Bu katlar yeryüzünden yukarılara doğru troposfer, stratosfer, şemosfer, iyonosfer ve ekzosfer şeklinde sıralanır.
ATOL Ortasında bir deniz - kulağı bulunan mercan adası Bu deniz - kulağı, darca deniz yollariyle okyanusa bağlrdır, Bu adaların denizden yüksekiği ezd (çoğunca birkaç metre). Adanın dışa bakan yamacı dik, içe bakan yamacı az eğimlidir. Adanın ortasındaki deniz - kulağı derin değildir. En derin 100 metreyi bulur. Atollerin büyük Üğü çok değişiktir. Içlerinde 1.000- 2.000 km2 olanları bulunduğu gib pek kuçükleri de vardır. Bu adaların doğuşları, oluşları şöyle olur Başlangıçta bunların yerinde bir ada varken, bu adanın yamaçları mercanlara yatak olmuştur. Bu hayvancıklar burada yerleşmiş, uzun süreler, içinde çok ta yığılmıştır. Bu yığıntı yerlerine resif denir. Eskiada bunların arasında sanki bir çekirdek gibi kalmıştır. Bu çekirdek-ada ağır ağır çökünce, çevresinde çemberleme uzanan mercan resifleri, bir halka gibi belirmiştir. Işte Atolün değirmi biçimi bundan ileri gelir.
ATOM Elementlerin bütün özelliklerini en küçük parçası
ATOM AĞIRLIĞI Karbon 12 izotopunun kütlesiyle karşılaştırma yapılarak bulunan atomun kütlesine denir.
ATOM KÜTLESİ Bir atomun kütlesinin atomik kütle birimi cinsinden ifadesi.
ATOM MODELİ Atomun yapısı hakkında ileri sürülen düşünce
ATOMAL İYON Artı ve eksi yüklü atomlara verilen ad.
ATRİO Durup durup püskümıüş, patlamalara yer vermiş yanardağlarda eski dağ katıntısı ile, daha sonra yığılmış tepe arasında kalan çukurluk.
AVRASYA Bir birinden kesin doğal sınırlarla ayrılamamış olan Avrupa ile Asya’ya birlikte verilmiş bulunan ad. Avrasya kelimesi, Avrupa kelimesinin Avr parçası ile Asya kelimesi birleştirilerek yapılmıştır.
AY Yer yuvarlağı etrafında bir defa dolaşması için geçen zaman. Başlangıç yerinin seçilişine göre beş değişik ay vardır ki bunlara astronomi ayları denir. Gün bilgi sinde (takvimde) bunlardan sinodik ay denileni çok kullanılmıştır.
AY IŞIĞI Ay’dan Yer’in yüzüne vu ran donuk, sönük bir ışık. Ay’ın ken disi bir ışık kaynağı olmayıp sönük bir cisimdir. Fakat Ay, güneşin vurduğu ışıkla aydınlanır. Yerden bakıldığı zaman Ayda görülen panlaklık, güneş ışığının ay yüzündeki yansı masından ileri gelir
AY TUTULMASI Güneşle Ay arasına girerek Ay’ın bütününü, ya da bir bölümünü gölgelemesi olayı. Böylece Ay, Yer, Güneş bir düz 1cm üzerinde bulunurlarsa Yer Yu varlağı, Ay’ın güneşten vuran ışığı almasına engel olur. Bu sır Ay, bir gölge konisi içinde bulunur. Eğer Ay bütünüyle bu bölge içinde ise tam ay tutulması olur. Bu sırada Ay, koyu bir bakır renginde görünür. Bu na karşılık Ay, yarı gölge içinde iken, sadece ışığında bir donukluk, sönüklük sezilir.
AKAÇLAMA HAVZASI Akarsu suların topladığı ve boşalttığı havza.
AKAÇLAMA TEKNESİ Akaçlama. kurutma yolu ile fazla suları başka yere akıtılan yer
AKANYILDIZ Yeryüzüne düşmüş olan göktaşı, Bunlar yere düşünce orada çukurlar açabilir. Bulutsuz açık bir gecede gökyüzüne bakılırsa, sanki bir yıldızın yerinden kopup düşmesi gibi parılı yol çizerek bir cismin aktığı, sonra da hemen gözden kaybolduğu görülür. Işte bunlara akanyıldız denir.
AYAK Göllerin fazla sularını boşaltan akarsu Genel olarak göller, kendilerine dökülen derelerle, ya da ırmaklarla beslenirler. Göl çanağında bi riken suların fazlası çoğunca bir, kimi yerde de birkaç ağızdan akorsularla boşaltılır. Bu akarsulara gölün ayağı, göl ayağı, ya da sadece ayak denir. Sapanca gölünün ayağı Çork Suyudur. Kimi göllerin ise ayağı yok tur. Bunların suları dipten sızarak boşalır. Ne ayağı, ne dip sızmaları olan göHerde beslenme bakımından yetersizlik var demektir. Gölün aya ğı, yatağını Oya oya derinleştirerek göl sularının alçalmasına, günün birinde gölün iyice boşalmasına yol açar.
AYAKUCU Gök küresinde başucunun tam karsısı olan nokta, Tersi başucudur. ( nadir ) Çekül doğrultusunun gökküresini altta deldiği nokta
AYAZ Sıcaklığın, donma noktasının altına düştüğü açık, durgun havalı geceler. Böyle kuru soğuklar gündüzleri de sürebi ir. Ayazlı geceler, çoğunca kış oyla rında olur. Bir yandan yıldıziar pırıl darken, öte yandan keskin bir kuru soğuk insanı tiıretir. Bundan ötürü, soğukta kalıp çok üşümüş olanlar için ayar kesti denir. Hava birden bire böyle bir durum almışsa hava ayaza çevirdi sözü kullanılır. Ayazlamak kelimesi de havanın ayaza çevirmesi, insanın kuru bir soğuk havada üşümesi karşılığı olarak söy enir. Ayazlandı kelimesi de suyun. ayazda kalıp soğumasını belirtmek için kullanılır.
AYİK Insan ayağının boyu gözönüne alınarak uzunluk ölçüsü birimi olarak kullanılmış bir değer. Bu ölçü, türlü yerlerde çeşitli değerler göstermiştir. Bunlar arasın da 25 cm le 34 cm arasındaki uzun luk değerleri çok yer tutmuştur. Bu 9 kullanılmakta olan ayak ölçüsü, İngilterde 30,48 santimetrelikuzunluktor. Ingiliz haritalarınğa yükseklik değerleri, derinlikler, bari- ta ölçekleri bu ayak birimine göre verılmiştir
AYKIRILIK Olayın, bir kurala uymaması Bu kelime çoğunca iklim biliminde kullanılır. Bir enlem boyunda bulun beklenen ortalama sıcaklık de ğerinin bir yerde bu değere uyma- masl halinde, burada bir aykırılık bulunduğu söylenir. Her paralel çem. bonn boyuna düşen yerlerin ortala ma sLcaklığı ayrı ayrı hesaplanmış tır. buniar aylık, yıllık ortalamalar olabilir. Sözgelişi, 30 kuzey enle minin yıllık ortalama sıcaklığı, yak laştırma olarak 2O,4 Ocak ortala ması 27,3 tür. Ancak bu çember boyundaki her yerin bu olağan sıcaklıktan ayrı bir değeri bulunabilir. Işte bu ayrı değere bir yerdeki sıcaklık aykırılığı’ denir. Bir harita üzerinde aynı aykırılığı gösteren yerler birleştirilerek bura lardan 4-aykırılık eğrileri geçinlir. Dilimizde kullanılmış olan anemali kelimesinin yerini aykırılık tutar.
AYRIKSI bitkilerin ayrıksı bir şekilde yeryüzünde dağılışı belirtmek için kullanılan kelime. öylece, ‘ardı arası kesilmeyen sürekli dağılış alanı’’, “süreksiz dağılış alanı’ bulunduğu gibi, ayrılcşı dağılış alanları da vardır Sözgelişi, hemen hemen aynı büyüklükte, fakat birbirinden çok uzakta kalmış bitki bölgeleri bir ayrıksı dağılış gösteri yor: demekth-. Bu ayrıksı yerlerden biri mesela Avrupa’da, ötekileri Kuzey Amerika’da, Kuzey Çin’dedir.
AYRILMA Taşların dokusunda bulunan ayrılma yerleriyle ilgili olarak taşın bölünme si, parçalara ayrılması . 1 ri taşların, kayaların parçalanması şundan ileri gelir Püskürük taşlarda soğuma Yüzünden hacım küçülmesi, tortul taşlarda kuruma, dağ oluşmasındaki basınçlar. Bu yollarla taşların kimisi düzenli olarak kalıp kalıp ayrılır (kumtaşı, granit gibi), kinıisi priz malı sütunlar biçiminde ayrılır, kimisi soğan gibi kabuk kabuk ayrılır. Birçok taşlar da köşeli, sivri açılı düzensiz parçalara bölünür.
AYSBERG Kara buzullarının denizlere kadar sarkarak deniz içerisinde kopması ile oluşur. Kopan buzullar deniz içerisinde yüzmeye başlar. Yoğunluğu suyun yoğunluğundan fazla olduğundan az bir kısmı su yüzeyinde kalırken önemli bir kısmı su altında bulunur. İngilizce iceberg kelimesinin, dilimızde okunuş şekliyle girmiş durumu. Ingilizce ve Almanca ayrı yazılış fakat benzer okunuş gösteren bu kelimenin Türkçe karşılığı buz dağıdır (Buz dağı) Buzullardan kopup, denize kadar ulaşan kalın buzul parçaları deniz içinde ilerlemeye devam eder. Buzun yoğunluğu, deniz suyunun yoğunluğundan az olduğu için su tarafından kaldırılır. Yüzlerce metre kalınlıkta ve kilometrelerce uzunluktaki bu buz dağlarına aysberg denir.
AZONAL TOPRAK İklimin etkisi ile oluşmayan ve katları olmayan toprak. Alüvyal toprak gibi.
ALÜVYAL TOPRAK Alüvyonların üzerinde bulunan toprak.
AŞIRI OTLATMA Bir otlakta, otların büyümesini engelleyecek şekilde otların hay vanlara yedirilmesi. Böyle durumlarda hayvanlar, kısa sürede otlan toprak yüzeyine kadar yiyerek otların büyümesini engeller.
A GRUBU MİLLİ PARK Avrupa Konseyi Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Komitesince en iyi korunan sahalara verilen A sınıfı diplomaya sahip park.
A HORİZONU Dış etkilerle iyice ayrışmış, organik maddeler bakımından zengin, en üstteki katmandır. Tarımsal etkinlikler, bu katman üzerinde yapılmaktadır.
ABİSAL BÖLGE Yunanca abyssos dip kelimesinden yapılmış bulunan bu terim, denizlerin 3000 - 6000 metre arasındaki derinliklerine verilmiş olan addır. Kimi araştırıcılar 0O0 m. deıı daha derin olan yerler için bu terimi kullanmıştır. Abisal bölgeler, deniz hayvanlarının coğrafi dağılışı, yaşadıkları yerin doğal şartları (tuzluluk, basınç, sıcaklık, ışık durumu...) bakımından özel bir durum gösteren yerlerdir. Önceleri mıntaka-i ka’rı n şek linde karşılanmış bulunan bu terim için şimdi derin deniz bölgesi denilmektedir.
ABLASYON alıp götürülme sözünden alınmadır.
ABMİON kesmek, biçmek sözünden alınmadır. Bu t. rim, birçok Batı lilkelerinde deniz aşındırması karşılığı olarak kullanılır. Anglo-Sakson kaynakla rında ise, daha çok, genel olarak aşınmayı karşılıyacak şekilde geçer. (bk. Dalga aşındırması).
ABRAZYON Deniz dalgalarının meydana ge tirdıği aşındırma.
ABSORPSİYON Soğurmak, massetmek, bel’etmek kökünden alınma bir terimdir.
ACUN Yıl dızları, güneşleri, her türlü gök olay larile bir bütün olarak düşünülen varlık.
AÇIK Sularını akarsularla açık denizlere ulaştırabilen alanlar.
AÇIK HAVA Bulutsuz ya da hemen hemen bulutsuz, görüş uzaklığı iyi zaman lar için kullanılan bir terim.
AÇIK HAVZA Sularını akarsularla açık denizrere ulaştırabılen alanlar. Sularını denize ulaştırabilen havzalara açık havza denir.
AÇIK YÖRÜNGE Cismin hareketi bir parabol veya hiperbol üzerindedir. Bu yörüngelere verilen isim.
AÇIKLAMA Bir olayı, ilgili bilimin kural larına dayanarak ortaya koyma, çöz me işi. Sözgejişi, bir yerdeki sıra sJra kum nelerinin duş sebeplerini or taya koymak bir açıklamadır, Bunun gibi, bir bölgeye bir yönden esön ye in soğuk, bir başka yönden esen ye in sıcak oluşunun sebeplerini, olu şunu belirtmek bu olay için bir açık laniadır. Coğrafyada her yönden açık Jama yapmak gerekir. Coğrafyada açıklamayı sağlamak, kolaylaştrrmak için iyi yapılmış göz le mi er ile bunların işlenmesinden kazanılmış be t 1 m 1 e r çok gereklidir. Gözlem (müşahede) ‘e betim (tas. vir) iyi yapılmışsa, bir coğrafya ola yını açıklama işi de o derece sağlamve iyi yapılmış olur.
AÇINSAMA Bir yerin özelliklerini belirtmek için orada araştırma, inceleme yapma.
AÇISAL HIZ Dönen ya da gökyüzünde hareket eden bir cismin açısal konumundaki değişim miktarı. Dairesel harekeapan Dünya üzerindeki bir noktanın birim zamanda oluşturduğu dönüş açısıdır. Dünya, ekseni çevresindeki hareketi sırasında 4 dakikada 1 derecelik, 1 saatte 15 derecelik, 24 saatte 360 derecelik dönüş yapar. Açısal hız, dünya üzerindeki her noktada aynıdır. 1.Düzgün dairesel hareket yapan bir cismin yarıçap vektörünün birim zamanda taradığı açı. 2.Birimzamanda titreşim açısının değişme miktarı.
AÇISAL İVME Birim zamandaki açısal hız değişimi.
AÇMA Tarla kazanmak için ormanı aralama yoketme işi.
AÇMACILIK Ormanı açma ve aralama yolu ile tarla, yerleşme yeri elde etme işi.
ADA Etrafı sularla çevrili kara parçası. Deniz ya da göl sular ile çevrili küçük kara parçası. Bunlar, büyüklük bakımından karadan ayrıdır. Adaların küçüğüne adacık denir. Daha küçük olan ve sadece kayalardan başka bir şey aimıyanlarına kayalık sığlık gibi adlar verilir. Adaların bir yerde toplu olmalarına takımada denir. sıra sıra bulunmalarına adalar dizisi adı verilir. Ada çoğu büyük kara parçalarının hemen yanında, ya da yakınında dır. Bu adalarla kara arasında az de rin deniz uzanır. Böyle adalara ‘ka ra yakını adalar’ denir. Bunlar tür lü çök karadan ayrılmış yer lerdir. Bir de okyonuslar ortasına serpili, karalardan çok uzaklarda adalar vardır. Bunlara “okyanus ada erı” denir. Bu adaların çoğu ya mer can adaları, ya d yanard do rcbrI kr pa r<acıkie r .
ADALAR YAYI Karaların kimisinin önünde sıra sıra yaylar biçimin de uzanan ve kara gövdesinin öncüleri gibi olan ada dizileri. Büyük Okya nusun Asya kıyılarında kıvrım dağ ları yaylar biçimin de bük yapmış, b takım- adalar yayları (eski bir söy Lenişle girlandLarı ) meydana getir mişlerdir. Bu adalar yaylarile asıl kara gövdesi arasında birçok kenar denizleri sıraLanmıştır. Adalar yaylarının önünde çok derin deniz hendekleri uzanır.
ADAPTATİON Yerine uyma, Uyma.
ADATEPE Dik yamaçlı, düzce kaya lık tepelerde Yerine göre üstleri taş kırıntılarile örtülüdür. lçlerinde bir dağı andıracak büyüklükte olan vardır.
ADSORPSİYON Soğrumsama.
Adyabatik Hava kütlesinin, bulunduğu yerden yükselmesi veya alçalması sırasında çevreden ısı alış veriş 1 olmaksızın sıcaklığının değişmesi. Alçalan alan hava kütlesi hava moleküllerinin sıkışması ile ısınır, yükselen hava kütlesi moleküllerin genişlemesi ile soğur.<br>Isı alıp verme olmadan beliren ısınma, ya da soğuma. Bir gaz birdenbire sıkıştırsa, ya da genişletilirse, çevresile ısı alış verişine vakit kalmadan ısınır, ya da soğur Böylece adyabatik dedişme olmuş bulunur. Bu gaz, sıkışırken ısınır, genişlerken soğur.
ADYABATİK ısınma Föhn rüzgarı sırasında bir dağı aşan hava kütlesinin sıkış ma sonucunda ısınması Böyle bir hava kütlesi her 100 m alçaldığında 1°C ısınır.
AFEL Dünya’nın yörüngesinde Güneşe en yakın olduğu konumu.
AFLÖRMAN Bir hizaya getirme.
AGRONOMİ Çiftçilikle ilgili bilgilerin toplandığı bilim.
AĞAÇ Odunlaşmış bir gövdesi, yaprak ya da yapraklı dallardan bir üstü. Bir bitkiye ağaç olma özeliğini en başta gövdesi verir Gövde, kimi ağaçta, ağacın tepesinedek uzanır (kozalaklı ağaçlarda olduğu gibi, ya da yapraklı ağaç tepesinin başladığı yere k uzar, buradan başlıyarak gövdenin uzamasını, dikine büyüyen bir dal sağlar. Ağacın, büyümesi, her yıl çemberler biçiminde yeni dokuların eklenmesi ile olur. Bu çemberleri sayarak ağa cın yaşı bulunur. Ağaçlar, yapraklarının biçinılerine göre iğneli ağaçlar, yapraklı ağaçlar diye ikiye ayrılır. Yapraklarının can dik süresinc göre de “ap ak dö ken” (Yaprak dökümü), “yeşil kalan’ ağaçlar olarak ayırd. edilir. Ağaç içinde 50- 100 metre bo yunda ve 8-10 metre çapnda olanları vardır.
AĞAÇ SINIRI Ağaç topluluğu mevc{ gelen yer deötesinde ağacın, kendiliğinden yetişebildiği yerin bitimi. Ağaç sınırı, ya kutuplara doğru olur, ya da yüksek dağların doruk boyuna yaklaştıkça belirir. Kutuplara yaklaştıkça ağaç yetişmesi sona erer. Dağlarda sık, ya da sıkça ormanın daha yukarısında 200 - 300 metre daha yukar tek tek ağaçtar bulunur. Fakat bunun ötesinde artık ağaç görülmez. Yük sek dağların doruklarına yakın yerlerinde ağaç yetişmez.
AĞAÇ YAPRAĞI Geniş yapraklı ağaçların, çalıların yaprağı Bunlar elverişsiz mevsimde (kışın) dökülmüş bulunurlar. Geniş ağaç yaprağı, iğne yapraktan ayrıdır.
AĞAÇİANDIRMA Ormanların çeşitli nedenlerle tahrip edildiği yerlerde insan eliyle yeniden ağaç dikilmesi ve uzun vadede orman örtüsü oluşturma işlemi.<br>1 — Ağaç yetişmemiş yerler de ağaç yetiştirmeye çalışmak. Bun da sadece ağacın gelir getirme bakımından değil, daha çok, iyi havalı yerler meydana getirmek, selli yağmurlarla toprağın yamaçlardan süpürülmesini önlemek, dağlarda çığ yuvarlanmalarına, deniz kıyılarında her yerin savrulan kumlarla örtülmesine karşı koymak için gerekli yerlerde dikme dikilir, ağaç yetiştirilir. 2 — Ormanları kesilmiş, yok edilmiş, yada seyrekleştirilmiş bölgelerde ağaç yetişmesine yardım etmek.
AĞAÇLANDIRMAK Ağaçsız yerlerde ağaç, ağaççık, ağaç yetiştirmek
AĞAÇLI BOZKIR Sıcak bölgelerde, yüksekçe boylu geniş otlaklar arasında tek veya öbek öbek serpili ağaçlar ilan meydana gelmiş bir çeşit bitki. Buralardaki ağaçlar, boyluca, yaygın dallıdır. Afrika ile Güney Amerika’da bu türlü ağaçlı bozkırlar geniş yer tutar. Bunlara savan adı verilir. Güney Amerika’nın savanlarına yani ağaçlı bozkırlarına lanos, Campos gibi adlar verilmiş Nemliliğin artmasile ağaçlı bozkırlar, ormanlı bozkır durumuna ge çer. Kuraklığın artmasile de ağaçlı bozkırlar, bozkır kılığına bürünür.
AĞAÇSIl Ağaçla ilgili, ağaç soyundan.
AĞIL Davarların barındırıldığı, üstü açık, çitle çevrili yer. Bu yer taş. çalı, diken, yada ağaçla çevrili olur. Kimi yerde de taş veya kerpiç duvarla çevrili, tavan olarak 2-3 metre genişliğinde çepçevre, tente biçimin de, üstleri toprakla örtülü saz, kamış, ağaç dallarından yapılmış bir örtüsü vardır
AĞILI BİTKİLER içindeki maddelerin az bir parçası ile insanı, hayvanı ağılamaya yeten bitkiler. Bu türlü ağıllar, kimi hastalıkları iyileşmeye yarıyorsa bunlara sağlık bitkileri denir.
AĞIRKÜRE Yer’in çok derinliklerindeki ağır bölüme verilen ad.
B
B HORİZONU Suyun etkisiyle üst katmanda yıkanan minerallerin biriktirdiği katmandır.
BACADAN PÜSKÜRME Yer kabuğunun baca durumunda bulunan bir yerinden olan püskürmeler.
BADLANDS Amerika Birleşik Devletleri’nin, düz duruşlu tabakalarla örtülü Prairie bölgesinin cılız bitkili yerlerinde görülen dilik dilik yerler. Badlands; sağanak yağmur larından doğan suların yeri süpürmesinden doğmuştur. Dilin böyle yer biçimlerine Kırgıbayır adı verilir.
BAĞIL YÜKSEKLİK İki nokta arasındaki yükseklik Sözgelişi, Nemrut Dağı deniz yüzünden 3050 metre yüksekliktedir. Bu dağın yükseltisi yani rakımı 3050 metre demektir. Bu, Nemrut Dağının salt yüksekliğidir Bu dağın doruğunun, yanındaki Van Gölünün yüzünden olan yüksekliği ise 1.400 metredir. Çünkü, Van Gölünün salt yüksekliği 1650 metredir. Buna göre, her dağın, bulunduğu yere göre bir bağıl yüksekliği vardır. Erciyes Dağının, Kayseri Ovasından olan bağıl yüksekliği 2.866 metredir. Çünkü, Erciyes Dağı 3916 metre, Kayseri Ovası 1.050 metre yüksekliktedir.
BAĞIL YÜKSEKLİK KAVRAMI yeryüzünün kabartılarını, çukurluklarını gösterme bakımından çok önemlidir. Öyle ki bir ara, bağıl yüksekliği temel tutarak yer şekilleri haritaları yapma işi ele alınmıştır.
BAHAR "Astronomi bakımından, güneşin, tutulma dairesi - üzerinde 21 Marttaki yerinden 22 Haziranda yaz gün dönümü noktasına gelmesine kadar geçen süre. Gün - gece eşitliği, Gün dönümü, Mevsimle Bahar yerine ilkbahar kelimesi çok kullanılır. 21 Martta Yer yuvarlağı, Tutul çemberi ile gök ekvatorunun kesiştiği bir yerde bulunur. Bu sırada yuvarlağı her iki yarımkürenin eşit bölümlerini güneşe tutar. 0 gün,gece ile gündüz birbirine eşittir, 1 Kuzey Yarım küresinde oturanlar için 21 Marttan 22 Hazirana kadar geçen süre bahardır. Baharda anlam gelmek üzere de baharın kelim çok yerde kullanılır Bahar, kimi yerde, kimi yılda iyice belirgin olur. Aşağı yukarı üç sürer, Fakat kimi yerde sadece birkaç hafta sürer. Baharın Baharda demek olan kelime Sözgelişi ‘baharda çiçekler açar”, yerine ‘ baharın çiçekler açar” da denir. Böylece, dilimizde yazın, güzün, kışın kelimelerinin yanında baharın kelimesi de vardır.
BAHÇE Sebze, meyve ağacı, çiçek yetiştirilen toprak Bahçe, ya bir evin bahçesin de olduğu gibi, süs ve güzel görün için yetiştirilir ya da kazanç getirmesi düşüncesiyle daha geniş ölçü dikilir. Bu arada öğretim ve bilgi kaynağı olarak ta bahçeler düzenlenir ki, bunlara nebatat bahçesi ve bitki bahçesi denir. Ayrıca yine öğretime yarayacak şekilde o bahçeleri yapılmıştır.
Kazanç getirmesi düşüncesiyle iş bahçeler arasında sebze bahçeleri gül bahçeleri, çilek bahçeleri başta gelir. Bunlar, küçük topraklarda çok verim alman Bu işe bahçecilik denir.
Bahçelerde bel, kürek, tırmık, çapa bitki makası gibi çeşitli araçlar-dan faydalanmak gerekir. Bahçe işleri ince işlerdir.
BAHÇECİ KÖY. Ana geçim kaynağı bahçecilik olan, sebze, meyve bağ yetiştiren köy. Böyle yerlerde toprak ve verimli, çok değerli, fakat dardır. Bu köylerin k dağınık köy , kimisi de küme köy biçimindedir. Faydalanılacak toprağı az harcamak için, evlerin az yer tutma- Sina çalışılmıştır.
Buralarda turunçgiller, sebze, çeşitli meyveler, zeytin gelir getiren ürünlerdir. Köylü burada, en çok, çapa ile çalışır, ince iş yapar"
BAHÇECİLİK (Sebze, meyve yetiştirmek için verimli, sulak topraklardan faydalanma işi. Buna bahçe tarımı da denir. Bahçeciliğin iyi yapılabilmesi, yerimin çok olması için, toprağa iyi bakmak, özenle sürmek, karık lar açmak, tırmıklamak, yerine göre çiftlik gübresiyle ya da yapma gübre ile toprağın gücünü arttırmak, yeteri kadar sula inek gerekir. Bahçecilik sözünden, çok satışa çıkarılacak sebze, meyve yetiştirilmesi işi anlaşılır. Bahçeciliğin çeşitleri vardır Kimi yerde sadece sebze yetiştirilerek veya sadece meyve elde edilmek üzere bahçecilik yapılır, kimi yerde de dikme yetiştirmek üzere dikmelik düzenlenir, ya da fide elde etmek üzere bahçeden faydalanılır. Türlü yerlerde de bunların hemen hepsi, be bir toprakta ayrı ayrı bölümlerde yetiştirilir. (bk. Bahçe Sebze. Meyve
BAHÇELİ ŞEHİR Büyük şehirlerin yakın kurulmuş olan ve büyücek bahçeler içinde ser pul evlerle dolu bulunan yerleşme yeri. Bu türlü şehirler çoğunca, büyük endüstri ülkelerinde, büyük şehirlerdeki güç sağlık durumu ile ilgili konuların ortaya çık ması yüzünden 19. yüzyıl sonuna doğru kurulmaya başlanmıştır. İngiltere’de, Alman bunun örnek- eri vardır.
BAHİR Arapça Bahr deniz kelimesinin dilimize girmiş, uzun bir süre kalmış karşılığı. Daha otuz, kırk yıl öncesine kadar haritalarda Akdeniz yerine Bahr-i Sefid, Karadeniz’in yerine Bahr-ı Siyah kelimeleri kullanılırdı. Denizci yerine bahriyeli, deniz m yerine bahri meltem, deniz yüzü yerine Sath-i bahir, ya da sevi ye-i bahir denirdi. Şimdi bahir kelimesi yerini Türkçe denir kelimesine iyice bırakmıştır.
BAHRI BRİZ Deniz meltemi.
BAHRI İKLİM Deniz iklimi.
BAHRI MUHFTİ KEBİR Büyük Okyanus.
BAHRI MUHİT Okyanus.
BAHRI MUHİTİ ATLASI Atlas Okyanusunun otuz kırk yıl öncesine kadar kullanılmış o eski adı.
BAHRI MUHİTİ HİNDİ Hint Okyanusunun eski adı.
BAHRI MUHİTİ MÜNCEMİDİ CENUBİ Güney Buz denizi.
BAHRI MUHİTİ MÜNCEMİDİ ŞİMALİ Kuzey Buz denizi.
BAHRI SİYAH Karadeniz.
BAHR-İ SEFİD güney Avrupa ve Onasya ile Kuzey Afrika arasında bir içdeniz. Yüzölçümü 2.890.000 km Akdeniz, Cebelitarık boğazı ile Atlas Okyanusuna, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi, Istanbul Boğazı yoluyla Karadenize bağlıdır. Cebelitark ile Samandağı arasında uzunluğu 3750 km. dir. Batı dillerinde Akdeniz kelimesi yerine karalar arasındaki deniz, ya da aradeniz anlamına gelen kelimeler kullanılır. Kimi zaman Avrupa Aradenizi denildiği de olur ki, bununla yeryüzünün başka aradenizlerinden ayırt edilmek istenir
BAKI Bir dağ yamacının güneş ışınlarını alma durumuna göre konumu. Bir dağ yamacının baktığı yön.
BAKICAK "Bir dağın, iki ayrı yöne dönük iki yamacının, güneşlenme , yağış alma bakımından ayrı durumu. Bakıcak, ya da bakacak olarak geçen bu kelime, görme, bakma bir yere bakma anlamına gelir. kelime, görme, bakma bir yere bakma anlamına gelir. “Bu evin bakacağı güzeldir, denizi görüyor” gibi cümleler kullanılır. Kuzey yarımküresindeki dağlarda bu iki yamaçtan biri kuzeye,ötekisi güneye dönük ise, güneş güneye bakan yamacı daha uzun bir süre ısıtır. Kuzeye bakan yamaç ise daha az güneş alır. Bununla ilgili olarak güneye bakan yamaç, kuzeye bakan yamaçtan daha sıcak olur. Bu yüzden az güneşli, gölgesi çok olan yamaçlar için kuz, kuz yaka, kuzay gibi adlar kullanılır. Buraları güneye bakan yamaca göre serin, nemli, ürünlerin daha geç olgunlaştığı bir yerdir. Daha bol güneşli yamaç için gön yaka, günay gibi kelimeler kullanılır. Buralarda bol sıcak ve güneş isteyen bağ benzeri bitkiler daha çok yetişir. Bunlar bakıcak ile ilgili durumlardır. Eğer bir dağın yamaçlarından biri denize dönük, ötekisi karaya doğru çevrik ise, böyle bir dağda denizden esen yellere bakan yamaç, karadan esen ye bakan yamaçtan daha bol yağış alır. Denize bakan yamaçta kışlar daha ılık, yazlar daha serin, iklim daha ılıman geçer. Bu da bir bakıcak olayıdır.
Bak durumuna göre vadilerin, dağların, tepelerin yamaçları, birbirinden oldukça ayrı durumlar gösterir. Ilıman kuşak iklimlerinde güneş gören, yağış alan yamaçlar gür ormanlarla örtülü bulunduğu halde, karşı yamaç daha az bitkili, ya da yarı çıplak olarak görülür. Bakıcak yönünden kuz olan yamaçlarda yapraklanma, çiçek açma, ürün verme daha geç olur."
BAKIM Doğal olarak meydana gelmiş, ya da insan eliyle oluşmuş bulunan türlü varlıkların korunmasını, düzgün kalmasını sağlamak düşüncesiyle yapılan işler. Bölge bakımı, toprak bakımı, yol bakımı, köy bakımı orman bakımı gibi. Bakımdan yoksun kalmış yerlere bakımsız yerler denir. Korunması için özenilmiş yerlere bakımlı yer adı verilir. Sözgelişi, yolları bozuk, suları pis, tozlu-topraklı,çamurlu,yıkık evleri olan bir köye bakımsız köy denir.Doğal varlıkların da korunması için, üzerlerinden özenici elleri çekmemek, bakımdan yoksun bırakmamak doğru olur.
BAKIŞIMSIZ VADİ iki yamacı eşit diklikte olmayan vadi Böyle yerlerde bir yamaç çok ya tık olduğu halde, ötekisi dik, ya da çok diktir. Bu durum her k yamaçtaki taşların, tabakaların sertlik bakımından ayrı oluşundan ileri gelir.
BAKİR Doğal ortamı bozulmamış.
BALÇIK İçinde çokça kil bulunan özü çamur Balçık kelimesi eski kaynaklarımızda da balçık olarak geçer. Bir yeri sel bastıktan sonra, orasının çukurca yerlerinde de kil ile karış: k ince kum lar tortulanır ki, Henüz çamur durumunda oldukları zaman yani içine batılacak kadar yaş ve sulu iken bir balçık özelliği gösterirler. Sonradan kurumaya doğru gittikçe böyle yerler mil tortuları yeri olarak belirir. Yapı işlerinde. çanak - çömlekçilikte balçık, özlü killi çamurlara verilen bir addır. Sözgelişi, eski kaynaklarımızda balçıklamak, bir yeri sıvamak anlamına gelir. Çokça kilin, biraz ince kum la karıştırılmasından elde edilen balçıkla duvarlar sıvanır. Eski kaynaklarımızda da duvar balçıkla ram” gibi sözler vardır. Göllerin dibinde olduğu gibi, denizlerin dibinde de balçıklı çamur yerleri bulunur.
BALIKÇI KÖYÜ Deniz, göl ya da ırmak kıyısında kurulmuş, başlıca geçim kaynağı balıkçılık olan köy. Bu türlü köylerde evler, kıyı boyunca uzanır. Tarla, bahçe gibi ekilen, dikilen toprakları da bulunursa da bunlar geçimde az yer tutar.
BALIKÇILIK Balık tutmak yoluyla geçinen insanların yaptığı iş Balıkçılık ya kıyı balıkçılığı şeklinde olur, ya da engin deniz balıkçılığı olarak yapılır. Bunlardan birincisi küçük ölçüde, ötekisi daha geniş çaptadır. Yurdu muzda, en çok, kıyı balıkçılığı yapılır. Balıklar Geniş anlamıyla, suda yaşayan uzunca, yandan yassılmış omurgalılar. Balıklarda yüzgeç işini gören deri çıkıntıları bulunur. (Balıkçılık, Balıkçı köy).
BALTA GİRMEMİŞ ORMAN Geniş anlamıyla, son derece gür, içine girilmesi çok güç, kesilmeye uğramamış ormanlar için kullanılan ad. Dar ve asıl anlamıyla, bol yağmurlu, sıcak kuşak bölgelerinde üremiş, son derece gür, kat kat, içi boğucu, bunaltıcı orman. Burada boyları 60 metreyi geçen ağaçlar, doruklarıyla alttaki bitki yanında sivrilmişlerdir. Bu ulu ağaçlar, sanki bir şehrin kulelerine benzerler. Balta girmemiş ormanlarda orman üstünde orman yerleşmiş gibi bir görünüş vardır. Bütün ağaçların kökleri, sün geri andıran bir toprağın içindedir. Bu toprak, yüzyıllarca süren bir süreç zengin bir hümüs örtüsüyle örtülmüştür.
BALTALIK Ormanda yakacak ve başka işler için kesilmek üzere ayrılmış bölüm Böyle yerlerde, çoğunca, fundalık, bük, çalılık durumuna gelmiş bulunan ağaç toplulukları çok yer tutar.
BANK Germen dillerinden alınma bir kelime olup, sığ deniz diplerindeki kum yığıntıları için kullanılır. Kum bankı gibi, Bu kelime, bu anlamıyla birçok dillere geçmiştir. Fransızca’daki band de sable gibi. kum bankı anlamına gelen bu kelime, dilimizde kumla ile karşılanır
BANKET Fransızca banquette kelimesin den alınarak son yıllarda dilimize girmiş bir terimdir. Yamaçlardan kayan ve süpürülen toprakları ye rinde tutmak, böylece bir yandan toprak kaybını önlemek, öte yandan ekilmeye elverişli yer kazanmak için türlü yollarla yapılan dar basamaklar. Bunlara dilimizde eskiden beri getne, gedene adları verilmiş bulunduğu gibi, yapma seki teri mi de banket yerine kullanılmıştır.
BANKİZ Kutup çevresindeki denizlerde, suyun donması ile oluşan buz kütleleridir. Donma, kıyılarda başlar ve sıcaklık düştükçe artar. Deniz yüzeyini kaplayan buz kristalleri gittikçe kalınlaşır, Buz tabakası halini alır. Bankiz adı verilen buz tabakası yaz aylarında sıcaklığın artması ile küçülerek dağılır. Fransızca Banquise kelimesinin imlamızla yazılarak dilimize girmiş şekli. Bankiz, denizin yüzünü kaplamış bulunan buz örtüsüdür. Dilimiz de bunun karşılığı olarak buzla alınabilir. Nasıl ki, üstü tuzla örtülmüş bulunan ve tuz elde edilen yere de tuzla denir
BANLİYÖ Ban ve lieue kelimelerinden yapılmış bir Fransızca kelimedir ki, büyük bir şehrin çevresindeki yerleri belirtir. Dilimizde banliyö yerine, dolay, çevre kelimeleri kullanılır Şehrin dolayları, şehrin çevresi gibi.
BAR RÜZGAR KANUNU Basıncın dağılışı ile rüzgar arasındaki ilgiyi belirten kanun Serbest atmosferde rüzgar, 1 eşbasınçlara hemen hemen koşut (paralel) olarak eser, alçak basınç, kuzey yarımkürede solda, güney yarımkürede sağda kalır. Yere yakın katta rüzgar sürtünme yüzünden, alçak basınca doğru biraz çevrilir.
BARAJ 1930-1934 yıllarında Ankara yakınındaki Çubuk bendi yapılırken dilimize Fransızca’nın barrage (söylenişi baraj) kelimesinden girmiş bir terim, Anlamı şudur Bir akarsu yatağında akıntıyı keserek, geride suyu k toplamaya yarayan dayanıklı yapı. Önceleri baraj yerine bant kelimesi kullanılırdı, Anadolu’nun türlü yerlerinde baraj karşılığı olarak büğet ) vardır. Sulama, sel baskınlarını önleme ve elektrik enerjisi ece etme maksadıyla, akarsuyun akışını kesen betonarme yapı. A su vadisinin en dar olan kesimlerine yapılır.
BARAJ GÖLÜ Akarsu üzerinde kurulan barajların, gerisinde sular birikmesi ile oluşan göl.
BARAN Farsça baran yağmur karşılığı dilimizde kullanılmış, çoğunca edebiyatta yer tutmuş bir kelime.
BARINAK Üstte uzanan düz duruşlu sert bir tabakanın (kireç taşı ,kumtaşı, çakıl kaya gibi)altta yumuşak bir tabakanın (kil, kil taşı, ,marn) gibi bulunduğu yerlerde,yumuşak yerin daha çok aşınmasıyla üstte dam saçağı biçiminde ileri doğru uzanan in.)Böyle yerlerde üstteki sert tabaka kaş biçimini gösterir. Böyle yerler Taş çağında insanlar tarafın dan ev olarak kullanılmış barınılmış yerlerdir.
BARINAK KIYILARI Birbiri yakınında küçük küçük bir çok koyların sıralandığı koy!u kıyılar. Bunlar yük sek kıyılardandır. Barınak kıyıları, deniz kıyısı boyunca uzanan sıradağ ların yamaçlarında açılmış derin derelerin ağızlar deniz su larının sokulmasından doğmuştu r. Böylece bur küçük, değirmice, kuytu koylar meydana gelmiştir.
BARİSFER Yunanca barys ağır, sphaira küre kelimelerinden yapılma bir terim, Yerin çok derinliklerindeki ağır bölüme verilen ad, yerin içi.
BARKAN (Yel tutmayan dulda yamacı at nalı biçimindeki kumullarla Orta Asya’da verilen ad, Bu Türkçe kelime bu türlü kumullar için kullanılan bir jeomorfoloji terimi olmuştur.
BARO METRİK MİNİMUMAlçak basınç bölgesi, Döngü, Siklon
BAROMETRE Basınçölçer Atmosfer basıncını ölçen aygıt
BAROMETRİK MAKSİMUM Yüksek basınç bölgesi, Karşı - döngü, Antisiklon.
BARRANCO Yanardağ püskürmeleriyle yığılmış bir dağda, suların aşındırarak açtığı, derin boğaz biçimli vadiler. Barrancolar bir yanardağ tepesinden her yana doğru uzanırlar.
BASAMAK Yeryüzünde basamak biçimi gösteren yerler. Basarak, kabarık şekiller arasında en çok rastlanan yer biçim Bir dağın yamacında, bir derenin !ki yakasında, deniz, göl kıyılarında basamaklı yerler çok görülür. Basamağın özelliği şudur Basamağın önü dik, ya da dikçe, üstü düz, ya da düzcedir. Sanki bir merdiven ı basamağı gibi.Oluşum bakımından çok çeşitli basamaklar vardır Kimisi kırılmalardan ileri gelmiştir ki, bunlara kırık basamağı denir. Kimisi bükülme , kimisi taş sertliğinden, kimisi çökertilerden ileri gelmiştir.
BASAMAKLI KIRILMA Birbiri yanı sıra uzanan kırıkların .doğduğu yerlerde, merdiven basamakları biçiminde uzanırcasına bir yöne doğru çökmüş keseklerin bulunduğu yerler. Basıklık
BASINÇ Belirli bir yüzey birimi üzerine olan dikine baskı
BASINÇ Birim yüzeye tesir eden kuvvet.
BASINÇ BÖLGELERİ Yeryüzündeki alçak ve yüksek basınç alanlarını içine alan bölgeler, kuşaklar. Geniş ölçüsüyle göz önüne alınırsa, enlemlerin uzanışına uyarcasına 7 basınç kuşağı bulunur. Bunlardan üçü ısınmanın doğurduğu basınç bölgeleridir Ekvator alçak basınç kuşağı, kuzey ve güney kutuplarını örten yüksek basınç bölgeleri. Bunların arasında, Yerin kendi ekseni etrafında dönmesi yüzünden dinamik sebeplerle belirmiş 4 basınç kuşağı vardır İki kutup çemberi çevresinde iki alçak basınç kuşağı ve her iki yarımkürede Ross enlemleri çevresinde iki yük sek basınç kuşağı. Bu kuşaklar, karalarla denizlerin dağılışı yüzünden değişikliğe uğrar. Bu kuşakları az de işmiş halleriyle okyanuslar üzerin de görmek mümkündür. Karalar üze rinde ise, belirgin olarak, yazın al çak basınç bölgeleri kışın yüksek basınç bölgeleri yer alır. Bütün bu değişmeler, denizler yarımküresi olan Güney Yarımküresinde daha düzenli bir durum gösterir Her yarımkürede kışın alçak basınç bölgeleri denizlerde , yüksek basınç bölgeleri karalarda bellidir.Yazları ise, bunun tersi olur.
BASINÇ DÜŞÜKLÜĞÜ Hava basıncının olağandan daha aşağı bulunması
BASINÇ EĞİMİ Birbiri ardından gelen iki eş- basınç üzerinde birbirine en yakın iki noktanın basınç farklarının, 0 iki nokta arasındaki uzaklığa oranı. Basınç eğimi kelimesi, gradyan terimini karşıla maktadır. Basınç eğimi ile rüzgarlar arasında yakın ilgi vardır: Bir yerin basınç eğimi ne kadar dik olursa, 0 yere esen yerler de o derece hızlı, güçlü olur. Basınç eğimi az olursa, yel hafif eser.
BASINÇ MAKSİMUMU Yüksek basınç bölgeleri
BASINÇ MİNİMUMU Alçak basınç bölgesi
BASINÇÖLÇER Hava basıncının ölçülmesine yarayan araç Meteorolojinin temel araçlarından biri olan, yükseklik ölçülmesinde de işe yarayan basınç ölçer’ in iki ana tipi vardır Cıvalı barometre, aneroid <madeni) barometre. Cıvalı barometrelerin hepsi Torricelli borusundan türemedir-. Bunlar çok doğru ölçü verir.
BASİT MAKİNE Günlük hayatta yapılan bir işin daha kolay yapılması için kullanılan düzenek.
BASİT SARKAÇ Bir ucu sabitlenmiş l uzunluğunda kütlesiz bir ipin diğer ucuna asılmış m. kütlesinden oluşan sistem
BASİTAİ şamsiye Güneş saati.
BAĞ Üzüm yetiştirilen tarla
BAĞ BOZUMU Üzümleri olmuş, artık toplama zamanı gelmiş olan bağlarda, ürünün toplanması işleri.
BAĞCILIK Bağ yetiştirme, bundan kazanç sağlama işi. Bağcılıkla geçinen, ya da bağcılık yapanlara bağcı denir. Türkiye’de bağcılık yaygındır. Birçok yerlerimizde bağlara, birer yazlık gibi göçülür. Burada bir kaçay kalındıktan sonra, bağ bozumunun ardından şehirlere inilir. Üzüm üretme faaliyeti.
BAĞIL HAREKET 1.Bir cismin; herhangi bir referans sistemindeki bir gözlemciye göre olan hareketi.2.İki cismin birbirlerine göre hareketi.
BAĞIL HIZ 1.Bir cismin; herhangi bir referans sistemindeki bir gözlemciye göre sahip olduğu hız. 2.İki cismin birbirine göre hızı.
BAĞIL NEM Hava her zaman taşıyabileceği kadar nem yüklenmez. Genellikle havadaki su buharı miktarıyla doyma miktarı arasında bir fark bulunur. Bu farka doyma açığı (nem açığı) denir. Belli sıcaklıkta 1m3 havanın neme doyma oranına ise bağıl nem denir.
BAĞIL NEMLİLİK Bir yer de, verilen bir hacimdeki nem tutarının ,su buharıyla doymuş aynı hacimdeki nem tutarına oranı.Yani o anda bulunan ile (e), sıcaklığın en yüksek derecesinde orada bulunabilecek olan (em),%ile ifadesidir. Doymuş hava 100 ile gösterilir. Söz gelişi 200 sıcaklıktaki bir havada 17,1 gramlık en yüksek salt nemlilik bulunduğuna göre, bu değer bağıl nemlilik bakımından % 100 demektir. Eğer bu miktar yine +20° sıcaklıktaki hava da 8,5 gram kadar bir tutar göster- sevdi bu Oran % 50 olurdu.
BAĞIL YAŞ Jeoloji çağları boyunca oluşmuş tabakaların, taşlaşmış canlıların, eski kültür kalıntılarının bulundukları yerlerde, yüzyıllar, bin yıllar ölçüleriyle değil,birinin ötekinden daha, eski ,daha yeni olarak belirtilmesi şekli .Sözgelişi, Karbon devri, Perm devrinden daha eskidir, denir. Bunun gibi, bir a tabakası, bir b tabakasından eskidir, denir. Yer yuvarlağının geçmiş çağlarını, devirlerini, katlarını ortaya koyan ve bunları zaman içinde sıralayan yaş, çoğunca bu bağıl yaştır. Ancak, Yer yuvarlağı ile onun çağlarının yıl ölçüsüyle belirtilmesine de çalışılmış, böylece Yer ’in salt yaşı da açıklanmak istenmiştir
BAŞKALAŞMA Bir taşın minerallerini yapısını, dokusunu, ya da her üçünü birden değiştiren, onu başkalaştıran olayların hepsine verilen ad. Başkalaşma ile yeni bir yapı, yeni bir doku doğmuş veya yeni mineraller belirmiştir. Böylece meydana gelen taş lar o derece değişmiş, görünüşleri 0 kadar başkalaşmıştır ki, bunların yeni bir görünüşe bürünmüş eski birer taş olduklarından çoğu zaman şüphe bile edilir. Taşların başkalaşmasının başlıca sebepleri fazla sıcaklık, basınç, bileşimdir Sıcaklık ile basınç, taşların kırılgan özellikteki sertlik ten çıkarak esnek (plastik) olmalarına yardım eder. Başkalaşma yerine, dilimizde bir ara başkalaşım kelimesi de kullanılmış ise de, bugün en çok başkalaşma şekli kullanılmaktadır.
BAŞKALAŞMIŞ TAŞLAR Tortul, ya da püskürük taşların başkalaşma ya uğramış olarak, bunlar dan ayrı özellikler kazanmış taşlar. Böylece, yerkabuğunun çok derin yerlerinde bütün tortul taşlar başkalaşmıştır : Killi taşlar, billurlu şist, ya da fillad olmuştur; kumtaşları kuvarsit durumuna gelmiştir; kireçtaşları mermerleşmiştir. Başkalaşan taş- arda parıldama, cilalı billurlu bir görünüş belirmiştir. Hepsi 50m yapılıdır.
BAŞLANGIÇ MERİDYENİ "Boylamların sayılmasında başlangıç olarak seçilen, yeryüzünün istenilen bir yerinden geçen meridyen Başlangıç meridyeni zamana ve ülkelere göre değişmiştir ilk çağın Batlamyus haritasında başlangıç meridyeni, şimdiki Kanarya adaların dan geçirilmişti. 6. yüzyıl haritaları kimi zaman Asorları, kimi zaman da Yeşil burun adalarını almışlardır. 17. yüzyıl ortasında Kanarya adalarının en batıda olan Ferro adasından geçtiği düşünülen meridyen, başlangıç sayılmıştır. Bu yer elverişli tarafı, Eski Dünyanın, doğusunda kalmış ol masıdır. Ancak, o sıralarda okyanustaki böyle bir adacığın yeriyle her ülkenin boylam farkını bulma işi güç oluyordu. Bu yüzden bir çok ülkeler, kolaylık olması için, kendi başkentlerinden geçen meridyeni, kendileri ne başlangıç olarak almışlardı : Fransa için Paris, Almanya için Berlin, 0 zaman bizde de İstanbul’un Ayasof ya meridyen gibi. Bu arada İngiltere’ nin boylam başlangıcı da Londra yakınındaki Greenwich idi. Burası uluslararası bir toplantının kararıyla, bütün dünya için başlangıç meridyeni olmuştur.
Bundan sonra, eski başlangıç mehdi yenlerine göre yapılmış olan harita lar, yavaş yavaş bugünkü başlangıç meridyenine göre çevrilmiş ve çevrilmekte bulunmuştur."
BAŞUCU Yeryüzü noktasında çekül doğrultusundaki yukarı yön Başucu, ya da kimi zaman baş uç kelimesinden, ayakta duran bir kimsenin başından olan yön göz önüne gelir. Sanki tepe ucu gibi bir düşünceden gidilerek bu kelimeden faydalanılmıştır. Bunun tersi aynı duruş ile ayakucudur. Başucu uzaklığı teriminden ise, bakılan yıldızdan göze gelen ışın çizgisi ile o ( zenit ) Çekül doğrultusunun gökküresini üstte deldiği nokta. Yerdeki çekül çizgi arasında kalan açı anlaşılır.
BAŞUCU YAĞMURLARI Dönenceler arasındaki kuşakta güneşin baş uç da bulunduğu sıralarda yağan bol yağmurlar.
BATAK ÇAYIR Çoğunca bitki kalıntılarıyla örtülü, sürekli olarak ısla dibi oynak, içine su çekmiş sünger gibi çayırlara, topraklara verilen ad. Böyle yerlerde çayırlar, ağaçlar arasında yer yer su birikintileri bulunur. Dilimizde böyle topraklar için çeşitli adlar kullanılmıştır Cılgıt, cılkıd, cocluk, coçluk, cocta gibi.
BATAKLIK Toprağı çok ıslak, yer yer suların yüzlek olarak göleklenmiş bulunduğu, bu yere uymuş bitkilerin yetiştiği yer. Böyle bitkilere bataklık bitkileri denir. Bataklık- lar yağışları bol olan, taban suyu yüze kadar çıkmış bulunan yerlerde olur. Böyle yerler çukur, çanak biçimli yerlerdir. Her vakit donmuş bulunan düzlüklerde, sadece yazın üst yüzü çözülen alanlarda da bataklıklar belirir. Kurak bölgeler de yer yer tuzlu bataklıklar meydana gelmiştir
BATARYA İki yada daha fazla pili seri veya paralel bağlayarak oluşturulan elektrik üreteci.
Bathyal E. Haug’a göre denizin 200 ila 1.000 metre arasındaki derinlikleri. Bu kelime, yunanca bathos
BATI Dört arta yönden biri.
BATI BLOKU Batılı ülkeler.
BATI RÜZGARLARI Her iki yarımkürede dinamik yüksek basınç kuşaklarından kutba doğru olan ılıman kuşak arda, çoğunca 40-65 enlemleri arasında esen değişik rüzgar Hava, bu yüksek basınçlardan kutup çemberi çevresindeki alçak basınca doğru akar. Belirgin v sürekli olduğu yer güney yarım Yelkenliler devrinde gemileri Kaptan Avustralya ya, oradan Güney Amerika ya kolayca götüren güney denizlerinin büyük bat meltemleri bunlardır. Kuzey yarım küresindeki de batı rüzgarıdır. Güney yarımküre sinde bu çeşit rüzgarların kesintisiz esişi, burada karalar yüzünden olan kesintilerin bulunmayışındandır. Batı rüzgarlar, hele kuzey yarım kürede alizeler kadar sürekli değildir. Çünkü bu rüzgarlar gezici döngülerin doğurduğu değişiklikler yüzünden kesintiye uğrar.söz gelişi kışın İzlanda alçak basınç alanı geniş bir döngü merkezi olur. Bu sırada Amerika üzerinden kuzeybatı rüzgarı eser. Batı Atlantik üzerinden batı rüzgarları, Doğu Atlantik ile Avrupa üzerinden güney rüzgarları eser. kışın, Asya’da batı rüzgarları, büyük karşı-döngü ile musonlar yüzünden bozulur.
BATI ÜLKELERİ Ortaçağdan beri geniş anlamıyla, kültür durumu göz önüne alınarak Avrupa için kullanılan bir deyin Batı Ülkeleri kültürü, bir yandan Doğu Ülkeleri ve Doğu Avrupa’dan, öte yandan Yeni Dünya adiyle de anılan Amerika’dan türlü yönlerden az ya da çok ayrı bir durum göstermiştir. Temelini bu kültür gelişmesinden alan Batı Ülkelerinin esas kaynağını Eskiçağ ve Hrıstıyanlık kültürü ile Kuzey Ülkeleri soylarının göçleri teşkil etmiştir.
BATIK DAĞLAR Eski bir dağlık kıyı bölgesinin çökmeler, ya da deniz yüzünün yükselmesi yüzünden sular altında kalmış durumu. Böyle yerler de eski dağların dorukları ada biçimine girmiştir. Eski boyun ve geçit yerleri birer deniz boğazı olmuştur. Dağ sıraları arasındaki uzun çukur lar, girinti çıkıntı 1 ı körfezler, koy lar biçimine girmiştir. Buradaki ya di de deniz suları, belirli yerlere kadar doldurmuştur.
BATIK KIYI Deniz sular, altında kalmış dibe dalmış kıyı
BATILI ÜLKELER Demokrasi ile yönetilen, serbest ekonomik tikaları benimsemiş, Avıupa ve Kuzey Amerika ülkeleri.
BATİK VADİLER Yer kabuğunun çökmesi, ya da deniz yüzünün yükselmesi ile ilgili olarak vadilerin belirli yerlerine kadar deniz sularıyla dolmuş durumu. (bk. Batık dağlar, Batık kıyı
BATMA Denizin, kara ya doğru ilerlemesi yani transgresyonu sonunda, karanın sulara dalmış bulunması olayı. Bunun tersi sudan çıkma dır.
BATOLİT Dipten, çok derinlerden yer kabuğu nur içine pek büyük yığınlar halin de sokulmuş, fakat yerin yüzüne ulaşamamış kütleler. Batolitler, kökü dipsiz derinliklere doğru uzanan yığınlardır. Bu kelime E. Suess tarafından konulmuş olup, yunanca bathos derinlik ile lithostaş, kelimelerinden yapılmıştır. Batoloitler çoğunca granitlerdendir.
BAYIR Yer şekillerinden biri aşağıda, ötekisi yukarıda olan iki düzlük arasındaki eğimli yer.
BAZ Sulu çözeltisine hidroksil iyonu verebilen ya da hidrojen iyonu alabilen madde
BAZİK LAV SİO2 oranı < % 33 ise lav bazik karakterli ve akıcıdır. Patlamasız, sakin bir püskürme oluşur.
BAZİK MAĞMA Bazlar yönünden zengin olan magma. Böyle magmalar çoğunlukla mağmanın derin kısımlarından gelir.
BEDİR Dolunay.
BEL Boyun.
BELDE Şehir.
BELEN Boyun.
BELİRTİ BİLİMİ Bitkilerin yıl içindeki gelişmesi, bu arada çiçek açma, filizlenme, yapraklanma, meyve verme, meyvenin olgunlaşması, yaprak dökümü zamanları gözlenerek türlü iklim etmenleriyle bunlar arasındaki ilgiyi araştıran bir bilim. Buna Fenoloji de denir .
BEND Akarsu boylarında suyu biriktirmek mak sadı ile yapılan set.
BENT akarsu boylarında suyu biriktirmek maksadı ile yapılan suni bölet
BENTHOS Yunanca benthos derinlik anlamına gelen bir kelimeden yapılmış bir terimdir ki, deniz dibinde, bir yere yapışık olarak, ya da sürünerek yaşayan canlı topluluğudur. Mercanlar bunlardandır. Buna karşılık, Nektonlar yüzücüdür, planktonlar akıntılarla
BERRİ İKLİM Şimdiki Karasal iklim, ya da daha çok kullanılan Kara iklimi terminin eski şekli
Berzah Arapça berzah ince, uzun dar. dil kısık yer anlamına gelen bir kelimeden alınarak kullanılmış eski bir terim.
BESİN Canlıların yaşamasını. büyümesini, gelişmesini üremesini, yayılmasını sağlayan her türlü yiyecek. içecek maddeleri
BESİN ENDÜSTRİSİ Tarımsal ve ha ürünleri işleyerek doğrudan doğruya tüketilebilir duruma getiren sanayi kolu.
BESLENME BÖLGESİ Bir akarsuyun, bir buzulun beslenmesini sağlayan bölge. Buradan gelen sular, buzkarlar, buzullar asıl ırmağı, ya da buzulu besler
BEŞERİ COĞRAFYA İnsanin yerleşmiş bulunduğu yerle ilgisini, bu yerin insan eliyle değiştirilmiş, işe yarar duruma getirilmiş olmasını, bunlarla ilgili türlü olayları inceleyen coğrafya kolu.Doğal coğrafya olayı (yaşam bölgesinin yeri, denize bağlantısı, yeryüzü şekilleri, iklimi, bitki örtüsü, akarsuları, gölleri yeraltı suları, madenleri.. ), beşeri coğrafya için temel olurlar. Beşeri coğrafya çerçevesi için de çoğunca şu olaylar yer tutar Doğal etmen uyacak şekilde insan yerleşmesinin nasıl olduğu, yerleşmenin çeşidi (köy, kent, şehir), yer yer (kıyıda, ovada, dağda, ırmak boyunda), türlü halk ve uluslarla bunların kültürlerinin yayılışı bir ülkenin türlü yerler ve türlü ülkeleri birbirine bağlayan yollarla buralarda işleyen taşıtlar..Dar anlamıyla asıl beşeri coğrafya içine, bir ülkeyi işlemiş, oraya kendi damgasını vurmuş olan insan toplulukları girer. Bu arada nüfus coğrafyası; (nüfusun yayılışı, yaşama yerleri yaşanmaz yerler, göçler) yerleşme coğrafyası insan soyları iklime uyma sağlık coğrafyası beşeri coğrafya konularıdır.
BETİM Bir olayı türlü özellikleriyle söz,yazı,ya da çizgilerle belirtme, tanıtma işi. Buna tasvir de denir. betim, betimlemek yani tasvir etmek ile ilgilidir
BETONARME EV Endüstrileşmeye bağlı olarak demir, tuğla ve betonun yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Endüstrileşmiş ülkelerde yaygın olarak görülür .
BEYNECCÜMÜDİYE DEVİR Buzularası dönem.
BIÇIK Bir akarsuyun yatağının en çukur yerlerini birleştirdiği düşünülen eğri çizgi. Bu çizgi, akarsuyun yüzdeki en hızlı akış yerlerini birleştiren çizginin izdüşümüdür. Dilimize Almanca dan gelme talveg kelimesi de bu anlamda kullanılmıştır. Başka Türkçe kelime de çataktır.
BİÇERDÖĞER Tahıl ürünlerini biçerek aynı anda tanelerine a !e samanlarını da balya haline getiren tarım aracı.
BİÇİMLENME Yer kabuğunun yüzünün, dış etkilerle işlenmesi yoluyla tür türlü biçimlere girmesi Türlü aşındırıcı güçler yer kabuğunun sular dışında kalan yerlerini Yeni karaları kemirirler, böylece yer yüzünde oyulmuş yerler belirir. Sanki bir Heykeltıraşın mermeri işlemesi ona istediği bir biçimi vermesi Gibi bu dış güçlerde yere türlü biçimler verirler ki biçimlenme adı verilen olay budur.
BİLEŞKE KUVVET İki yada daha fazla kuvvetin yaptığı etkiyi tek başına yapabilen etki.
Binme Kıvrılmaya uğramış bölgelerde aynı tabaka dizilerinin tekrarlanması şeklinde belli olan bir yapı Böyle bir yapı da birbirine yaslanmış birbiri üzerine bindirmiş tabaka paketleri görülür.Bunun için böyle bir yapıyı doğuran olaya binme adı verilir. Binme yoluyla doğmuş yapıya da binmeli yapı (b. bk. denir. Bu terimlerin dilimize Fransızcıdan girmiş karşılıkları ekay ve ekaylı bünye kelimelerdir.
BİNMELİ YAPI Binme olaylarından doğmuş ve balık pulu dizilişini ya da kiremit dizilişini andıran bir çeşit yerkabuğu yapısı.
BİRİKİN OVASI Akarsular boyun ya da ırmakların ağzına yakın aşağı bölümlerinde eğimin bir den bire azaldığı yerlerde veya suların azalmasıyla taşıdıkları taş parçacıkları sürükleyemeyen sular boyunda gelişmiş ova. Irmak boylarındaki birikinti ovaları, akarsuların taşıdığı kum. Çakıl, kil gibi dağınık taş parçalarının yığıldığı yerlerdir. Bunlar düz, dağ eteklerine doğru dalgalıca bir biçim gösterirler. Böyle yerlerde ırmak yatağı yığılan alüvyonlar yüzünden gittikçe yükselir, ırmak yatağın yanlarında diz boyu, ya da adam boyu yığıntı tümsekleri belirir. . İşte bu tümsek gerisinde kalan yerler yayvan çanaklar olduğu için, ırmağın kabarık zamanlarında sular buralara taşar, buralarda geçici gölcükler, bataklar meydana gelir. Birikinti ovalarındaki yığıntıların kalınlığı çoktur Çoğunca 20 - 30 metreden fazla. 100 - 300 metre kalınlığındaki alüvyonlarla örtülü ovalar da vardır. (bk. Delta, Birikinti yelpazesi)
BİRİKİNTİ KIYISI Deniz ve akarsuların sürükleyip yığdığı taş parçacıklarıyla dolmuş kıyı.Bunlar alçak kıyılardır. Bu türlü kıyılar boyunda birikintilerden, yığıntılardan doğmuş kıyı diller oklar, kıyı gölleri sıralanmıştır.
BİRİKİNTİ KONİSİ Birikintiyelpazesi Yamaçlardan inen akarsular, aşındırdıkları maddeleri eğimin azaldığı eteklerde biriktirir. Yarım koni şeklindeki bu birikimlere birikinti konisi adı verilir. Birikinti konileri zamanla gelişerek verimli tarım alanı durumuna gelebilir.
BİRİKİNTİ YELPAZESİ Bir akarsuyun dağlık bir yerden çukur bir düzlüğe indiği yerde taşıdığı türlü sürüntülerin tortulanmasından doğan yelpaze biçiminde yassı kabartı.
BİRİNCİ ÇAĞ İlkel çağın sonunda ki Algonkium devrinin ardından gelen ve yer yuvarlağı tarihinin başlangıcı sayılan çağ. Birinci çağın360-540 milyon sürdüğü sanılmaktadır.Canlıların oluşması ,gelişmesi göz önüne alınarak bu çağa eski yaşama çağı anlamına gelen Palezoik adı verilmiştir. Birinci Çağ, ilkel canlıların çoğalması ile başlar, omurgalı kara hayvanlarının yeryüzünde belirmesiyle sona erer. Bu çağda bitkiler, hayvanlar çok gelişmiş, üremiş, yayılmıştır. Bu arada su bitkileri karalara geçmiştir. Birinci çağ arazisi şu beş oluşuğa (formasyona) bölünür Kambriyum Silur, Devon, Karbon Perm. Bunlardan Karbon devri tabakaları arasında zengin taş kömürü yatakları bulunur.
BİRİNCİ ZAMAN Birinci Çağ; Jeoloji çağları, Paleozoik
BİTEK İyi ürün veren topraklar için kullanılan bir kelime. Çukurova’da bitek topraklar çoktur, Bu topraklar türlü bitkiler yetişir. Bura!arı çok verimlidir,
BİTEKLİK KABİLİYET-İ İNBATİYE inbat kabiliyeti Bir toprağın bitek, verimli olu şunu belirtmek için kullanılan kelime. Adapazarı ovasın bitekliği her yerde bilinir
BİTKİ Yetiştiği toprağa kökleriyle tutunmuş olarak büyüyen, üreyen, yaşama süresi bitince kuruyan yosun, ot, ağaç gibi canlılara verilen ad. ‘Bu kıraç toprakta ot bile bitmez’ denildiğinde bu türlü bitkilerin bitme olayı üzerine söz söylenmiş olur, Bitki denilince ot bitkileri, ağaç bitkileri göz önüne gelir. Bunların çoğu yeşil renkli, çiçekli, meyveli canlılar dır. Gelişmiş bitkilerde özellik bu dur. Fakat ilkel bitkilerde bitki ile hayvanı birbirinden ayırt etmek güçleşir.
BİTKİ BAHÇESİ Bitki araştırmaları ve öğretimi için düzenlenmiş, türlü bitkilerin bulunduğu bahçe. Böyle bir bitki bahçesinde bitkiler, bitki sınıfları ile ilgili bir düzene göre yerleştirilmiş, bitki coğrafyası temellerine göre de bahçeye yer yer dağıtılmıştır. Böyle bir bahçede orman köşesi, kayalık, taşlık, çakıllık yerde yetişen bitki köşeleri, çayır, çalılık, bozkır yerleri görülebilir
BİTKİ BİLİMİ Bitkileri araştıran, inceleyen bilim Bitki bilimi çok geniş alanlı, bir çok kollar,, dalları bulunan bir doğal olaylar bilimidir. Bu bilim, bitkilerin iç, dış yapılışlarını tanıtır. Bitkilerin canlılık olaylarını inceler, bitkilerin yetiştiği çevre ile ilgisini araştırır, bitkileri sınıflara böler. Bitki bilimindeki araştırmalardan elde edilen bilgilerden insanlar için fayda sağlayacak sonuçlar çıkarılır. Bununla ilgili olarak bitki hastalık ları bilimi, bitkilerden ilaç elde etme yolları, tarım, ormancılık, bağ - bahçe bitkileri bilimi doğmuştur. (bk. Bitki coğrafyası).
BİTKİ COĞRAFYASI Yeryüzünün bitki örtüsünü, bu örtünün çevre ile ilgisini inceleyen bilim. Bu bilim, bitki bilimi (Botanik) ile coğrafya arasın da yer tutmakla beraber, coğrafyanın araştırma yollarına uyması derecesinde onun bir kolu durumunda bulunur. Bitki coğrafyasının ödevi iklim, toprak ve başka canlılarla doğruca ilgisi bulunan, çok çeşitlilik gösteren bitkilerin yaşayışını incelemek, çok sayıdaki tek tek olayların ortak sebeplerini arayıp bunları toplu olarak göz önüne almaktadır. Bitki coğrafyası geniş bir bilim koludur Bu bilimin bir çok dalları vardır.Bunlardan biri floristik bitki coğrafyasıdır. Bunda bir bölgede yetişen bitki türleri, bunların yayılış yerleri incelenir. Yerli bitkilerle ora ya sonradan gelme yabancı bitkiler ayırt edilmeye çalışılır. Bu dallardan ikincisi ekolojik bitki coğrafyası Bunda bitkinin iklim, toprak, yeryüzü şekilleri, başka canlılarla ilgisi araştırılır. Bu dallardan bir başka s da bitki örtüsü, bitki topluluk ları incelenir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü Orman, bozkır, çayırlık birer bitki ör tösüdür. Anadolu’nun bitki örtüsü yer yer çeşitli özellikler gösterir Deniz kıyıları boyunca uzanan dağlarda ormanlar çok yer tutar, İç Anadolu’nun kurak bölgelerinde ise bozkırlar uzanır.
BİTKİ TOPLULUĞU Aynı doğal olaylara, yaşama şartlarına uymuş, belirli bir görünüş almış bitkilerin bir araya gelmiş durumu. Doğal şartlar ara s iklim, toprak su başta gelir. Yaşama şartları arasında bitkinin bitkiye, hayvanların, insanların bitkilere etkisi başta gelir. Nemlilik şart arı orman, çayır, bozkır gibi bitki topluluğunu doğuran önemli bir etmendir. Sıcaklık ise bitki toplulukları bölgelerinin, kuşaklarının i ve yörelerinin doğusunda önemli yer tutar. Çarı ormanı bir bitki topluluğudur. Burada temeli ağaç meydana getirir. Dağ çayın da bir bitki topluluğudur. Bunda temel ot bitkidir .
BİTKİ YETİŞTİRME Ekilen, dikilen bitkilerde yeni çeşitler bulmaya doğru gidilen bitki yetiştirme yolları. Bu bitkilerin, yetiştirildikleri yerlere uyması gerekir. .
BİTÜMLER Yerkabuğunu meydana getiren taşlar, tabakalar içinde doğal olarak bulunan, karışımında karbon, hidrojen olan, yanıcı, esmerimsi, yerine göre katı, sıvı gaz olarak görülen maddeler. Bitümlerin katı olanına asfalt, sıvı olanına petrol, gaz olanına doğal gaz (tabii gaz) denir.
BİYOCOĞRAFYA Yunanca bios
BİYOLOJİ Konusu, canlılar olan doğal bilimlerin hepsine birden verilen ad. İnsan bilimi demek olan antropoloji hayvan bilimi (zooloji), bitki bilimi (botanik) biyoloji bilimlerin dendir. İnsan, hayvan ve bitkide ortak özellikler vardır Doğmak, yaşamak, ölmek. Bu üç ana özellik yanında şu iki özellik belirmiştir Çoğalma, ya yılma.
BLOKDİYAGRAMI Yeryüzünün bir bölümünün hem şekillerini ve topoğrafik özelliklerini, hem de yapısını göstermeye yarayan, perspektif yollarla çizilen bir şekil. Bu şekil, sanki dörtgen, da çok- gen olarak derinlere doğru kesilmiş bir yerkabuğu bölümü olarak göz önüne alınır, Tıpkı, içini görüp de almak istediğiniz bir karpuzdan kesip bir parça çıkardığımız gibi. Blokdiyagramın, yer şekilleri bilimin de önemli yeri vardır. Böyle bir şeklin bir köşesi tam gözün karşısına getirilerek bakılırsa, iki yan ile bu aradaki iki kesit görülmüş olur, B özellikleri göz önüne alınırsa blokdiyagram yerine keselek demek de mümkündür.
BOAUFORT ISKALASI Her hangi bir araca başvurmaksızın, rüzgarın etkilerine bakarak kestirme yoluyla yel hızını, yel gücünü bulma yolu. Eskiden beri gemiciler bu yoldan çok faydalanmışlardır. Sonraları 1806 da İngiliz amirali Beaufort bunları düzenleyerek kolay kullanılır bir duruma getirmiştir. Burada rüzgarın bizi 10 metre yükseklikteki havada sanayide sürat olarak verilmiştir Yakın vakitlere kadar 12 basamak üzerine düzenlenmiş olarak kullanmış , bugün de çok yerde yine böyle kullanılan Beaufort ıskalasına son zamanlarda bir kaç basamak daha eklemiştir Bu eklenmeden sonra basamak sayısı 7 ye çıkmıştır. Bu arada 12nci basamakta rüzgarın saniyede hızı 32,7 metre gibi bir değer gösterdiği halde, saniyede 56 metre den çok hızlı esişler de görü bunun için basamak sayısı artırılmıştır.
BOĞAZ VADİ Yarmavadi. Dağlar arasında açılmış dar, derin geçit yerleri. Karalar arasında denizin çok daralmış yeri. Boğazlar, geniş birer ırmağı andırır. Boğaz denildiği zaman, çoğunca, deniz boğan Göz önüne gelir. Hele cümle içinde bu anlamı iyice belli olur.
BOĞAZ "1) Akarsuların engebeli ve yüksek alanları aşındırması sonucu açtığı dar ve derin vadi (Fırat Boğazı gibi). Su kütlelerini birbirine bağlayan karaların birbirine dolaştığı kısım, Iki alçak bölgeyi birbirine bağlayan dağ sıraları arasın alçak bölüm.
2) Denizleri birbirine bağlayan dar su geçidi (Çanakkale Boğazı gibi)."
BOĞUCU SICAK Hem sıcak, hem de nemli hava durumunu belirten terim. Balta girmemiş orman bölgelerinde boğucu sıcaklar olur. Boğucu sıcakların ardından sağanak yağmurları yağar.
BOKSA Mümin elde edildiği tortul kayaç Boksit, arıtıa alümin oksit elde edilir. Elde edilen bu çözelti elektroliz yardımıyla saf alüminyuma dönüştürülür.
BORA Çok soğuk yerlerden geçerek sıcak yerlere doğru düşercesine inen sert yellere çoğunca bora adı verilir ki, bu adın, kimi zaman poyraz ile bir anlamda söylendiği olur. Bu çeşit sert, soğuk rüzgarın tersine, ılıkça yellerin de eniği olur ki, bunlara da kabayel denir. Dalmaçya kıyılarında kuzeydoğudan esen soğuk, kuru, sert bir rüzgar. Bora, Orta Avrupa da basınç yüksek, denizde alçak olursa eser. Bu esiş, Adriya denizi boyunca bir gezici döngünün gidişi sırasında çok belli olur. Kışın pek soğuk esen bora, Karst yay karlı yerlerinden geçtiği iç bu özel iği alır. Hele geçitlerde bu rüzgar sanki düşercesine eser.
BORAN Yıldırım, çakım, gök gürlemesi ile birlikte beliren sağanak yağmurlu hava olayı. Bu olay sırasında, geniş ölçüde elektrik boşalması olur. Bu olaylar sırasında hava yığınları büyük bir hızla yukarı lara çıkar, buralarda su buharı bir r bire yoğunlaşır, selli yağmurlar yağ Boran, çoğunca sıcak bölgelerde olur, yüksek enlemlerde de daha az görülür.
BORSA Tarım ürünleri, çeşitli madenler ve menkullere ait senetlerin günlük değerlerinin satıldığı yer.
BOYLAM "Bir yerden geçen meridyen ile başlangıç meridyeni arasındaki açı, o yerin coğrafi boylamıdır. Başka bir deyişle, bir noktanın boylamı, oradan geçen meridyen düzlemi ile başlangıç meridyeni arasında ki açıdır. Boylam açısı, bu iki düzle mm kestiği Ekvatorun, ya da paralel çemberinin yay üzerinde ölçülür. Yer yuvarlağı, kutuplardan geçtiği düşünülen birçok büyük çembere bölünmüştür, Bunlar meridyenler dir. Sayısız meridyen çemberi içinden birbirlerinden aynı uzaklıkta 360 tanesi seçilmiştir. Birbiri ardın dan gelen iki meridyen çemberi arasındaki uzaklık, bir boylam derecesi sayılmıştır.
Başlangıç meridyeninden başlamak üzere doğuya batıya doğru 0-180 boylam bulunur. Aynı boylam üze rinde bulunan yerlerin saati aynı olur, Buna göre, iki yer arasındaki boylam farkı, bu iki yer arasındaki saat farkını verir. Böylece her 15 boylam arası bir saat tutar. Bunun için boylamlardan saat işinde faydalanılır."
BOYLAM Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç meridyenine olan uzaklığının açısal değeridir.
BOYUN Dağlık yerlerde, doruk boylarında yer yer görülen çukurluklar. Ulaştırma bakımından boyun şu ölçü ile tanınır “Dağlık yerlerin, kışın da geçilebilen, geçit veren yerleri’ Buna göre iki boyun arasında az çok fark vardır. Dilimizde boyun, bel, gedik, belen, aşıt, aşut şeklinde adlandırılan yer biçimi, dağların yüksek yerlerinin çukurca yerleri olarak an aşılır. Boyunlar, çoğunca, su bölümü çizgisi üzerinde bulunurlar Boyunların çok çeşitleri vardır. Fakat bunların hepsinde görülen özellik şudur Her boyunun bir giriş yeri,her iki yanında yamaçlar, bunlar arasında da düzce bir yer bulunur. Boyun yerine uzanan giriş yeri, çoğunca, bir derenin başlangıç yeridir. Boyunlar yolların geçtiği birer uğrak yeridir. Boyuna Coğrafyada türlü kelimelerin yanına gelerek terimi bütünleyen, ona özellik veren bir kelime. Eskiden bunun yerine tülani kelimesi kullanılırdı. Şimdi boyuna kelimesi iyice ya yılmıştır. Sözgelişi, boyuna akarsu boyuna ada boyuna doruk, boyuna kıyı, boyuna kırılma, boyuna boğaz gibi. Boyuna kelimesinin tersi enine’ dir . Birbirine ters yönde açılmış iki akarsu vadisinin en yüksek, iki doruk arasındaki alanın en alçak yerine boyun denir. Buralara bel ya da geçit de denir.
BOYUNA ADA Karaların yanında uzanan öyle adalar ki, orada kıvrım uzanışlarına uyar. Avrupa’nın Dalmaçya kıyılarındaki adalarda böyle bir durum vardır.
BOYUNA AKARSU Su bölümü olan kabartılara az çok koşut (paralel) olarak uzanan akar su. Boyuna akarsulara karşılık, enine akarsular da vardır. Enine akarsular, su bölümü kabartılarına dik olarak geçerler,
BOYUNA BOĞAZ İki boyuna kıyı arasında uzanan deniz boğazı. Dalmaçya kıyılarında boyuna boğaz örnekleri çoktur. Bunun tersi, enine boğaz dır.
BOYUNA DORUK SIRTI Kıvrımların uzanışına uyan doruk boyu.
BOYUNA KIRILMA Tabakaların uzanışına paralel olarak giden kırılma yerleri. Bunun ter si, tabakaların uzanışına ya dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleridir .
BOYUNA KIYI Dağların kıyıya paralel uzandığı kıyı tipidir. Bu kıyı tipinde; Dağlar denize paraleldir. Kıyıda girinti-çıkıntı azdır. Kıta sahanlığı (şelf) dardır. Doğal limanlar azdır. Deniz etkileri içerilere fazla sokulamaz. Yüksek, falezli kıyılardır. Boyuna kıyıların özel bir türü Dalmaçya tipi kıyılardır.
BOYUNA KIYILAR Kıyı boyunca uzanan kıvrım dağlarının uzanışına uyan deniz kıyıları. Böyle kıyılara Pasifik kıyı tipi uyumlu kıy adı verilir. Otuz beş yıl kadar önceki coğrafya kitaplarımızda bu terimle ilgili şöyle cümleler vardı “Anadolu sahilleri alelekser tüIani sahillerdir.” Bunu şimdi şöyle belirtebiliyoruz “Anadolu kıyıları çoğunca boyuna kıyılardır.” Bir başka cümle “Tülani sahiller silsile-i cibral iltiva ları, veya avarız istikametlerine muvazi olan sahillerdir.” Bu cümleyi de şimdi şöyle belirtiyoruz “Boyuna kıyılar, sıradağ kıvrımları veya yer yüzü şekilleri doğrultularına paralel (koşut) uzanan kıyı lardır.
BOYUNA VADİ Kıvrılmalardan doğmuş bir dağın kıvrım uzanışına uyarcasına uzanan vadi.
BOZKIR "Kurak, ya da kurakça bölgelerde sert çayırlarla otların, bunlar arasına serpilmiş çalılarla dikenlerinin bulunduğu bir bitki örtüsü. Bozkırlar, dönence altı (astropikal) kuşakta, ılıman kuşağın kurak bölgelerinde geniş yer tutar, buradan türlü yönlere doğru yer yer sokulurlar. Yerine göre çeşitlilik gösteren bozkırlar, yaz yağışlarının, sıcaklığa göre az bulunduğu,böylece ağaçların, yumuşak çayırların yetişmesini sağlayacak nemliliğin yeteri kadar bulunmadığı yerlerde meydana gelmiştir. Yaz yağış az olduğu böyle yerlerde kuraklığa uymuş bitkiler yetişebi1mişltir. Bozkır, ilkbaharda birdenbire yeşerir. Bu sırada her yer çayır, çimen, çiçeklerle bezenir. Otlar kimi yerde diz boyu olur, kimi yerde bunu da geçer. Bu yemyeşil, renk renk görünüş bahar sonunda değişmeye baş lar, kırlar sararıp solmaya doğru gider. Yaz ortalarında artık bu yerler sarı, boz bir renge bürünmüş olur. İşte yılın dörtte üçünde görülen bu boz renginden ötürü böyle yerlere bozkır denmiştir İç Anadolu bozkırları gibi.
Bozkırlar yeryüzünün birçok yerle rinde vardır. Bunlar türlü yerlerde ayrı adlarla söylenir Macaristan’da bunlara Puszta, Güney Amerika’da Pampa, Kuzey Amerika’da Prairie, Güney Rusya’da Stepj denildiği gibi, Yetişebilen bitkilere göre çeşitli bozkırlar vardır 1) Otluk - çayırlık bozkır ki, bunlar asıl bozkırlardır. İç Anadolu bozkırları gibi. 2) Otluk dikenlik bozkır, Buralarda otlarla birlikte yavşan otu, keven gibi bitkiler de yetişir. 3) Tozlu bozkır. Bura larda tuzcul bitkiler yetişir. İç Anadolu’da Tuz gölü çevresi gibi.4) Çalılık bozkır. Buralarda otlarla birlikte dikenli çalılar yer tutar. ."
BOZKIRLAŞMA Bir bölgenin gerek doğal olaylar yüzünden (yağışların azalması, kuraklaşma), gerekse insan eliyle olan yıkıcı işler (ormanların yok edilmesi, yamaçlardaki toprakların süpürülmesi, yeraltı su düzensizliklerin belirmesi gibi) yüzünden bir bölgenin gittikçe bozkır görünüşü ve özelliği alması olayı. Bozkırlaşma daha ileri gitmiş ise orada kıraçlaşma, dazkırlaşma, çölleşme olur.
BOZULMALAR Yer kabuğunun türlü yerlerinden oynaması, tabakaların duruşunun değişmesi, biçiminin bozulması olayları, (bk, Yerinden oynama).
BÖLGE Yeryüzünün doğal, beşeri, ya da ekonomik özelliklerine göre belirmiş bir bölümü, Bölgeyi çeviren sınırlar, türlü hallerde kesin olduğu halde, kimi yerde belirsizce olur. Bölge kelimesi, çeyrek yüzyıldan bu yana çok kullanılan bir terim olmuştur. Bunun yerine önceleri mıntıka kelimesi kullanılırdı Mıntaka kelimesi, bir ara bölgeye göre daha geniş anlamlı, bölgeden daha büyük yerleri gösterir bir anlamda göz önüne almak istenmişse de, bölge kelimesi de genişleyerek mıntaka anlamını karşılamıştır. Sözgelişi yirmi yıl kadar önce Karadeniz Mıntakası olarak adlandırılmış bölgeye şimdi çok yerde Karadeniz Bölgesi denilmektedir.
BÖLGE ARAŞTIRMASI Her yönü ile bölgeyi araştırma, en iyi şekilde faydalanma yollarını arayıp bulma işi.
BÖLGE PLANCILIĞI Düzensizlikten doğacak zararları, bütün bir bölgede birbiriyle bağdaşabilen bir düzen kurmaya yarayacak şekilde, her şeyi yerli yerinde yapmak en çok verimi sağlayacak şekilde yerden faydalanmak üzere girişilen işler. Bundan başka, bölgenin doğal varlıklarını en iyi şekilde işlemek, yıkıcı işletme yollarından kaçınmak için de çalışılır Bölge plancılığında, çizilmiş bir programa ve düzene göre gidilir. Gelişecek bir bölge plancılığı hazırlanırken, o bölge üzerine derinliğine, genişliğine bilgi toplanması, bölgede araştırmalar yapılması, bölge ile ilgisi bulunan her türlü iş adamlarının düşüncelerinden yeter derecede faydalanılması gerekir.
BÖLÜM Bir bütünü oluşturan parçalardan her biri, coğrafi bölüm Genel özellikler bakımından bölgeye benzeyen ancak bazı özellik leri ile bölümden ayrılan bölge içindeki alanlar.
BUĞU Buhar kelimesinin dilimizde kullanılan bir başka şekli
BUĞULAŞMA Buharlaşma kelimesinin, dilimizde kullanılan bir başka şekli.
BUHAR Basıncın tesiri ile bulunduğu sıcaklıkta sıvılaştırılabilen akışkan.
BUHAR BASINCI Sıvı veya katı buharının neden olduğu basınç
BUHARLAŞMA Sıvıların ve bazı katı maddelerin gaz haline geçmesi. Bir sıvının gaz durumuna geçmesi olayı, Buharlaşmadan doğan gaz durumundaki maddeye buhar denir. Su buharı, alkol buharı, eter buharı gibi Buharlaşma türlü şekillerde olur:Güneşe karşı açık olan sıvının sadece yüzünde buharlaşma olur, böylece o sıvı yavaş yavaş uçar; 2 — Bütün bir sıvı içinde buhar kabarcıkları doğuran kaynama ile o sıvı buharlaşır.uçar 3 – Bir madde katı durumda iken, sıvı durumuna gelmeden doğrudan doğruya buharlaşabilir.
BULAK Su kaynağı, kaynak kelimesinin Türkçe bir başka karşılığı Bulak kelimesi bulunan bir çok köy adları vardır
BULANIKBULANMIŞ O ŞEY. Suyun bulanık oluşu, havanın bulanık oluşu gibi
BULANIK YAĞMUR Bulanık sulu bir çeşit yağmur. Yağmurun bu bulanıklığı, kimi zaman o derece çoğalır ki, çamur yağıyor sanılır. Bunun için kimi yerde ara sıra “çamur yağdığından” söz edilir, Bulanık, ya da çamurlu yağmurlar havada çok toz bulunduğu bir sıradaki yoğunlaşma ile, bunun ardından yağmurun yağması yüzünden olur, Tozların rengi ne ise, bulanık yağmurun rengi de ona benzer Kan yağmuru de denilen kırmızı yağmurlar. sarımsı yağmurlar gibi .
BULANIKLIK Bir şeyin bulanık olması durumu Suyun bulanıklığı , havanın bulanıklığı gibi
BULMA Bilinmeyen bir yeri bir karayı, bir bölgeyi bir denizi, bir mağarayı, bir maden yatağını bulma işi. Bulma kelimesi yerine eskiden beri ‘keşif’ kelimesi kullanılır.
BULUT Havadaki su buharının yükseklerde yoğunlaşmasından dolayı çok küçük su damlacıkları kümesi Bulutu doğuran bu damlacık lar o derece küçüktür ki, gözle görülemezler. Bunların çapı bir milimetrenin yüzde biri kadardır. Bir bulutun taşıdığı su tutarı azdır m3 başına birkaç gram. Bir bulut alçalırsa, bulutun alt yüzü, içine düştüğü i sıcak boya katlarında buharlaşır, kaybolur. Üstünde ise yoğunlaşan yeni su buharı ile yenileri eklenir. Bulunduk yükseklikler, kapladıklar, yerler, biçim bakımından çeşitli bulutlar vardır. Bulutların bu özelliklerinden faydalanarak hava durumu: hava değişiklikleri kestirilebilir. Bulut, türlü sebeplerle doğar 1 — Havakürenin yüksek katları soğuk olduğu için güneşin etkisiyle yerden yükselen su buhar, yoğunluğunun azlığı yüzünden havada yükselir, yukarılarda soğuk hava ile karsılaşır, 1 burada son derece küçük su damlacıkları halinde yoğunlaşır. 2 — Havada yükselen sıcak ve nemli hava akıntıları sonucu olarak, yükselen su buharı, basıncın az olduğu yüksek hava katlarında adyabatik değişmeye i uğrar, çokça soğuyup yoğunlaşır. 3 — Çok soğuk bir hava yığını ile sıcak ve nemli hava karşılaşır da karışırsa, havada su buhar yoğunlaşması olur, bulutlar belirir.
BULUTLARIN ÇEŞİTLERİ Tüy bulut (sirus), küme bulut (kümülüs ), katmanbulut (stratüs), yağmur bulutu nimbüs). Bu dört bulutun karışmasından türlü türlü katışık bulutlar doğmuştur, Sözgelişi kümülo-nimbüs adı verilen bulut, bol yağmur getiren karabulutlardır. Bu1utlar durmadan yer değiştirir. Bu lutrların gidiş yönlerini belirtmek üzere bulut aynası ( nefoskop) denilen araçlar kullanılır.
BULUTLULUK Belirli bir anda göğün bulutla kaplı bölümünün bütün göğe olan oranı Bulutluluk, kestirme olarak bulunur 0 ( sıfır) ile 8 arasındaki sayılarla söylenir, (0), sıfır göğün iyice açık olması demektir. 8 ise, göğün iyice kapalı bulunmasını belirtir. Sözgelişi, “bulutluluk 5 tir’ denildiği zaman göğün yandan çoğu bulutla kaplı demektir. Bu durum, ‘‘gök 6 de 5 kapalıdır’ şeklinde orta ya konur. 10 üzerinden de belirtilir. Bulutluluk, önemli bir hava olayıdır. Çünkü, bulutluluk ile güneşlenme arasında yakın ilgi vardır. Bulutluluk, yeryüzünün türlü bölgelerinde günlük, aylık, yıllık değişmeler gösterir. Bulutluluğun değişmelerini, durumunu incelemek üzere eş-bulutluluk eğriler yani isonef ’ler çizilir. Bu eğriler bir haritada gösterilir. Herhangi bir yerde bulutlarla kaplı gökyüzüne oranını ifade eder. 0 ile 8 arası rakamlarla bulutluluk derecesi ifade edilir. “0’ gökyüzünün açık ‘8” ise gökyüzünün tamamen bulutlu olduğunu gösterir.
BURAĞAN Dönercesine esen her türlü büyük, küçük yel.
BURÇAK Hayvan yemi ve yeşil gübre olarak kullanılan baklagiller sınıfından bir bitki
BURGAÇ Sularda, aşağı doğru çukurlaşarak suyun burgularcasına dönmesi Burgaç yerinde bir huni biçimi belirir. Yurdumuzun türlü yer erinde burgaç yerine burgu, burguç ,burkaç, burgun kelimeleri de bu an lamda kullanılırsa da bunlar arasın da en yaygın olanı burgaçtır.
BURGAÇ DELİĞİ Burgaç ortası Burgaç ama, Burgaçlı boran. Akarsuların hızla düştüğü yerler de, çağlayanların önünde kayalar içinde oyulmuş sıra sıra delikler.
BURGAÇLAMA Suyun, dibini burgu biçiminde oyarcasına dönüşü. Yüksek ten düşen, böylece çağlayan yapan suların, düştükleri yerde döne döne, çarpa çarpa hareket ettikleri çok görülen olaylardandır. Suyun bu türlü dönüşüne burgaçlama denir. Burgaç- ama sırasında kayalar oyulur, taşlar delinir, yer yer oyuklar belirir. Bu oyukların büyüklerine dev kazanı denir.
BURGAÇLI BORAN Bir döngü nün çevresinde beliren yel
BURUN Özellikle yüksek ve dağlık kıyılarda karaların denize uzanmış bölümü. Kıyıların uzanışında ileri doğru çıkıntı yapmış, çoğunca yüksekçe yer. Burunlar, dağ ların, ya da onların bir bölümünün, kıyı uzanışına dikçe giden uçlarıdır. Dağlık kıyılarda burunlar çoktur.
BUYS-BALLOT KANUNU Basınç dağılışı ile yel yönü arasındaki ilgiyi gösteren kanun Bir kimse arkası rüzgara dönük olarak durursa, sol ilerisindeki basınç, sağ ilerisindekinden daha düşüktür (Kuzey yarımküresinde). Bu kanundan, bu söylenişiyle Kuzey yarımküresinde faydalanılır. Güney yarımküresinde ise burun tersi olur.
BUZ Suyun donarak kan duruma gelmiş şekli. Bir miktar su soğutulunca sıcaklığı 40 ininceye dek hacmi azalır (yoğunluğu artar); bu sıcaklıkta yoğunluğu en yüksek durumunu bulur. Soğutma işine, sıcaklık 0 oluncaya kadar devam edilirse, su kütlesi genişlemeye başlar, yoğunluğu bir parça azalır, olağan hava basıncı altına da sıcaklık O olunca su donmaya başlar. İşte bu yüzden göller, gölcükler, havuzlar dereler dipten değil, yüzden donmaya baş Buna “suyun buz bağlaması” denir. Doğal olarak buz çok çeşitli biçimlerde olur Yaprak yaprak, iğne biçiminde, prizmalar biçiminde, donmuş sulusepken, ebebulguru, kırcı, dolu, kırağı, kırç gibi . Bulutların da kimisi buz iğnecikleriyle doludur (bk. Bulut). Yeryüzünde sürekli olarak buzlarla örtülü yerler çoktur. Bunlar iklim özelliklerinden ileri gelir, Sıcak kuşakta buz, 5.000 metre yüksekliklerde belirmeye baş lar. Buradan kutuplara doğru ine ine deniz yüzüne ulaşır, Bununla ilgili olarak yüksek dağlarda ve kutup bölgelerinde buzullar oluşmuştur. Buzun, hava basıncı altındaki erimesi 00 de olur. Bu erime noktası, dışarıdan gelen basınç ile değişebilir.
BUZ BAĞLAMA Irmakların, deniz ve göl kıyılarının buz tutma durumu için kullanılan bir söz ‘Dereler buz bağlamaya başladı , artık kış geldi.’’ “Bu yıl Balık gölü buz bağladı” gibi.
BUZ BULUTU 8.300 - 12.000 metre yüksekliklerde bulunan tüy gibi görünüşlü, sınırları belirsiz akça renk i bulutlar. Bunlara tül bulut (sirro stratüs) denir.
BUZ ÇATLATMASI Donması sırasında hacmi büyüyen suyun, taş çatlaklarına, kaya yarık larına, delikler tabaka aralarına girerek bunları çatlatması, parçalaması olayı. Buz çatlatması ile kaya lar parçalanır, taşlar bölünür. Buz çatlatması, çoğunca orta kuşak iklimlerinin yüksek dağlarında olur. Buralarda havanın sıcaklığı, gece gündüz sık sık 00 nin üstüne çıkar, altına düşer. Gece donan suyun hacmi 1 / 1 kadar büyür, meydana gelen buz, bulunduğu yerde taşı çatlatır, yarıkları genişletir, Taşların böyle parçalanmasına bunun için buz çatlatması yoluyla parçalanma denir.
BUZ ÇÖZÜMÜ Soğuk iklim bölgelerinde yılın uzunca bir bölümünde buz tutmuş olan ırmakların yaza doğru buzlarının çözülmesi Olayı. Aylarca ırmağın üstünü örtmüş bulunan bu kalın buzların çözülmesiyle, yüzen buz parçaları yer yer ırmağı doldurur, akışı engeller
BUZ DOĞUMU Bati dillerinde buzağılamak şeklinde karşılanmış bir kavramdır ki, kutup yakınlarındaki yerlerde denize kadar sokulan buzulların orada kopması yüzünden çok büyük buzdağı parça doğması olayı. Böylece orada buzul, buzdağının buz kütlesini doğurmuştur. Bunun içinde bu olay buz doğumu ile karşılanmıştır.
BUZ ERİTEN YEL Dilimize fön rüzgarı adıyla geçmiş bulunan bir çeşit yerel yel. Dağlardan eserek kışın birdenbire karları eri- ten, buzları çözen bu sıcak rüzgara bunun için, buz eriten yel dernek mümkündür.
BUZ İNİ Damlataş yerine, buzun benzer işi gördüğü yerlerde bulunan oyuklar, inler. Sürekli olarak 00 nin altında sıcaklık gösteren yer ağır olan soğuk hava oyuklar içine dolar oradan kolayca çıkamaz. Böylece mülayim geçen yazlarda da buraya hafif sıcak hava kolayca dolamaz, buraları serin, hatta soğuk olur.
BUZ ÖRTÜSÜ Buz tutma olayının belirdiği yerlerdeki buz örtüsü. Bur örtüsü çok ince olduğu gibi, yüzlerce metre kalınlığında da bulunabilir
BUZ TUTMA Denizin, gölün, akarsuyun buz bağlaması, buz tutması olayı. Bunun için ‘‘dere buz tuttu’, ‘ırmak buz bağladı’, göl buz tuttu” gibi sözler kullanılır. Denizde buz tutma, ortalama bir tuzlulukta —20 yakınında olur. Tuzluluğu %10 olan denizlerde buz tutma 0,5 te belirir. Tuzluluk %30 ise buz tutma derecesi 1,60 de tuzluluk %o 40 ise buz tut ma 2,2 de olur. Tatlı sulu göllerde buz tutma kıyı dan ortaya doğru belirir. Göllerin buz tutması, liman kuşak iklimleriyle kutuplara yakın yerlerdeki göllerde olur. Az derin göl buz tutma olayı kıyı düz başlar, ortaya doğru genişler. Gölün yüzü iyice durgun ise buz tutma daha kolay olur. 2000 m. yükseklikteki göllerde buz tutma Kasımda başlar, Hazirana kadar sürer. Buzun k 30-80 cm yi bulur . Böyle göllerde kışın gölden yürünerek, ya da araba larla geçilir.Akarsularda buz tutma olayı, ırmağın taşıdığı su tutarına, sıcaklığın düşme hızına bağlıdır. Ilıman kuşağın soğuk iklim bölgelerinde, sert kışlarda sular, Q0 don aşağı sıcaklığa düşünce donma belirir, ırmak buz tutar. Soğuk iklimlerde ırmaklar yıl da bir iki ay, kimi yerde de birkaç ay buz tutar.
BUZ YIĞILMASI Soğukların olduğu, uzun sürdüğü yıllarda ıra boylarının dar yerlerinde, ya da engel önünde iri buz parçalarını yığılması. Böyle bir yerde bir buz parçası tutununca geriden gelenler yamanır, bindirir. Böylece orada geçilmesi güç bir engel halinde yığınları belirir. Böyle buz yığınlarının yüzlerce metrelik yeri tuttukları gibi, kimi zaman kilometrelerce yığ boyunca uzanırlar. Bu yığıntıların yüksekliği birkaç metreyi bulur. Sözgelişi, Kanada, Sibirya ırmaklarında bunlar tehlikeli bir durum da alırlar. Bu yığınların çözülmesi, erimesiyle de su taşkınları olur.
BUZA BİLİMİ Buzulların doğuş oluş ve gelişmelerini, buzulların özelliklerini konu olarak işleyen bilim Buzul bilimini, jeofiziğin bir kolu olarak sayanlar da vardır. 1894’ TED Zürrich’te kurulan Uluslar-arası Buzul Komisyonu”, 1914 yılına kadar düzenli gözlemler yaptırmıştır. Bu gözlemlere dayanılarak her yıl raporlar verilmiş, 1905 TED bir buzul dergisi (Zeitschrift füg Gletscherkunde) yayınlanmıştır. (bk. Buzul).
BUZCUK Havaya karşı açık eşya rinde, yerde, yollarda yağmur suyunun donmasından ileri gelmiş kaygan buz cilası. Buzcuk, incecik bir buz örtüsü, bir buz cilası görünüşündedir. Bu incecik buz örtünün oluşu, kırç ’ın oluşuna benzer. Yağmurun yere dokunmasıyla buz tutma olayı belirir. Bu dediğimiz bu buz cilasının kal yerine göre değişirse de birkaç metreden birkaç santimetreye çıkabilir. Meteoroloji yayınlarımız da vergla olarak geçen bu olayın karşılığı dilimizde buzcuk ’ tur.
BUZDAĞI Denizlerde yüzen büyük buz parçaları Bunlar çok büyük buz kütleleridir. Dağları andıracak büyük parçalar. Bunun için buzdağı adı kullanılmıştır, Buzdağının 1/7 kadarı suyun yüzünde görülür. Asıl gövdesi denizin içine dalmıştır. Bu buzlar, kutba yakın yerlerdeki kalın buz örtülerinden kopmuş, denize düşüp ‘yüzmeye başlamış olan parçalar. Bu parçalar yüze yüze 400 enlemine kadar uzanabilirler. Buz dağar kimisi denizde bir adayı andıracak derece yüksek ve iri olur. Kimisi de deniz yüzüne iyice yakın, oldukça göç görülür şekildedir. Karşıdan görünüşleri mor dağlara benzer.
BUZDAĞLARI Ekvatora doğru yüzerlerken gemi yollarına vardıklarında, gemileri güç durumda bırakır korku verirler. Hele denizde sis, fırtına, çok dalgalanma varsa bu korku büsbütün artar. Bu yüzden ara sıra gemilerin battığı, ya da zarar gördüğü olur
BUZKAR Yüksek dağların kalıcı karlar ile örtülü yerlerinde bayatlamış, yarı buz, yarı kar özelliği almış bir çeşit eski kar. Bu cisim hem buza benzer, hem karı andırır. Buz dan daha yumuşak, kardan daha katıdır. Bunun için, ne kar, ne de buz olan bu orta cisme buzkar denilmiştir. Buzkarın içinde ak yumaklar biçiminde billurlar vardır. Buzkarın üstünde yürünürse, ayak batmaz. Kara basılırsa ayak gömülür. Dilimize neve kelimesinden alınma neşe girmiştir ki, buzkarın karşılığıdır
BUZKAR ALANLARI Buzulları besleyen ana kaynaklardır. Dağların kuytu, kuz yerlerinde kalıcı karlar sınırının altında da buzkar benekleri bulunur.
BUZKAR DAĞLARI Kar yığınlarının eriyip eriyip .donması, suların içe sızması, tanelerin zamanla birbirine yapışması ile oluşmuştur. Her yıl 8 metre kar yağan bir yüksek dağda, zamanla bir metre kalınlığında buz- kar meydana geldiği anlaşılmıştır.
BUZKARLANMA Yüksek dağların buzkar ile örtülmesi olayı. Yüksek dağlara çok kar yağar, yerden uzunca bir süre kalkmaz. Dağın öyle yerleri de vardır ki, oralar da kar bütün yıl kalır Buralarda kar, birbirine yapışmış billurlardan oluşmuş yumuşak bir örtü, ya da yığın olarak birikir. Güneşin ısıtması, ilik yellerin esmesi, yağmurların yağmasıyla kar yüzden erir sular karın içine, dibine sızar, orada yeniden donar Yıllar geçtikçe böyle kar yığınlarında önce birbirine yapışmamış ak yumakçıklar , sonraları yer yer birbirine iyice bitişmiş buzumsu yığınlar belirir. Bunlar buzkardır. Böyle bir dağda buzkarlanma olmuş tur.
BUZKIRAN Buz tutmuş denizlerde (bk. Buz tutma, Buzla), denizi örten buzları kırarak yol açan gemi. Böyle gemiler, buzları kıracak güçte çok dayanıklı yapılmıştır. Kuzey ülkelerinde (Kanada gibi) buzkıranlar olmasa, kışın suda gidiş-geliş durur. Bunu önlemek için, suyun iyice buz bağlamasına (bk. Buz tutma), kalın bir buz örtüsü ile kaplanmasına engel olunur. Bu da buzkıran gemisinin durmadan gidip gelmesiyle mümkün olur.
BUZUL """Kutuplara yakın yerlerde denizin üstünü kaplamış olan buz örtüsü. Bu soğuk bölgelerin denizlerinde sıcaklık —50 ye doğru düşünce donma olur. Deniz kımıltılı ise, —100de bile orası kolay kolay buz bağlamaz . Tuzluluğun da donmaya etkisi vardır. % 35 tuzluluğu olan denizlerde donma geç başlar . Soğuk bölge denizlerinde önce su yüzünde 1 . 2 cm boyunda buz billürları belirir, az sonra ince bir buz ör tüsü görülür. Bu örtü çabuk gelişir.
BUZUL ÇAĞI "İklim değişikliği yüzünden birçok yerlerde buz örtülerinin yayıldığı bir jeoloji çağı. Bu çağa Kuaterner Buzul Çağı, Diluvial Buzul Devri de denir.
BUZUL ÇEVRESİ Buzulların hemen yakınında, buzlar al tında olmayan yerlerle buradaki olay lar için kullanılan bir terim. Buzul çevresi terimi, Batı kaynaklarında geçen ve periglasyal olarak okunan kelimeyi karşılar. Sözgelişi, “periglasyal avarız” yerine ‘buzul çevresi yer biçimleri”, “periglasyal iklim” yerine “buzul çevresi iklimi”, periglasyal nebatat’ yerine “buzul çevresi bitkileri” gibi. (bk. Buzul).
BUZUL DİLİ Sirkten çıkan buzulların vadi boyunca sarkan kesimi Bir buzulun beslenme yeri olan buzkar (b. bk. alanından daha aşağı uzanan bölümü. Bu bölümün ucundan erimiş buzul suları akar, dereler doğar.
BUZUL GÖLLERİ Buzullaşma döneminde buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki göllerdir.
BUZUL OLUŞUMU Deniz suyunun karalarda buzul olarak birikmesi ya da deniz suyunun donması tuzluluğu artırır. Kar ve buzul erimeleri ise tuzluluğu azaltır.
BUZUL ÖNCESİ Buzul Çağından önceki olaylar için kullanılan kelime. Buzul öncesi kelimesi, Batı kaynaklarında geçen ve preglasyal şeklinde okunan terimin karşılığıdır. (bk. Buzul öncesi Çağ, Buzul sonrası, Buzul sonrası çağ).
BUZUL ÖNCESİ ÇAĞ Buzul çağından hemen önceki çağ. Bu sıralarda iklim, şimdiki Japonya iklimini andıran, güzel, ılıkça idi. Akarsuların geçtiği ve aşındırdıkları yerler, çok yer tutuyordu. Ancak daha öncelerine göre biraz serinleme olmuştu. Böylece, sıcak ülkelerde yetişebilen bitkiler artık yavaş yavaş sıcak kuşağa çekilmiş, bunların yerini serin, ya da ılık bölgelerin bitkileri tutmağa başlamıştı. (Akçaağaç,meşe,kayın,kavak gibi)fakat yine de iklim, birçok yerlerde soğuk sayılmazdı.. İşte böyle bir dönemin sonunda, gittikçe yayılan bir soğuk ve nemli iklim belirdi. Kar yağışlarının çokluğu, sürekliliği yüzünden Kuzey Avrupa da buzullar oluşmaya başladı, Bunlar kutuptan kara içenlerine, yüksek dağlardan aşağılara doğru yayıldılar. Böylece buzul öncesinin ılık, sıcakça iklimi buralardan silin di, buralarda Buzul Çağı başladı.
BUZUL SONRASI Buzul çağından sonraki olaylarla ilgili, bu arada iklim, bitki örtüsü ve insanların yaşayışı ile ilgili durumun belirtilmesi için.kullanılan kelime Buzul sonrasında şimdiki kutup iklimine benzer bir iklim belirmiş ,cüce söğütler.cüce huşlar yetişmeğe başlamış, bunun ardından biraz daha sıcaklaşarak, türlü ağaççıklar üremiştir. Zamanımıza kadar nemli ve kurak iklim dönemleri birbiri ardından gelmiş, sıcaklaşma zaman zaman artmıştır.
BUZUL SONRASI ÇAĞ Son buzul dönemi olan Würm ’den sonra gelen çağ. Buzul sonrası Çağ, içinde bulunduğu-muz Holosen (Aluviyum) dönemi ile Buzul Çağları arasında bir geçiş çağı sayılır.. Buzul sonrası, ya da Buzul sonu sözü, türlü yerlere göre az çok ayrı anlamlarda kul Sözgelişi, İskandinavya da Finilasiyal çağ denilen zamanın sonundan ve zamanımızdan 8700 yıl önce başlayan dönem, buzul sonrası sayılır. Kuzey Almanya
BUZUL VADİSİ Buzulun içinde hareket ettiği, enine kesiti U şeklinde olan akarsu vadisinden daha büyük aşınım şeklidir. Dağ yamaçlarında oluşur. Sürekli iniş göstermeyen buzul vadilerinin boyu akarsu vadilerine göre daha kısadır.
BUZULARARASI ÇAĞLAR Çok soğuk geçmiş, bu yüzden buzulların çok yaygın olmuş bulunduğu iklim dönemleri arasındaki sıcakça, ya da sıcak dönemler.
BUZULARASI Buzulların çok gelişkin olduğu dönemler arasındaki oldukça ısınmış dönemlerle ilgili olayları belirten terim (bk. Buzularası Çağlar).
BUZYALAĞI Kalıcı karların bulunduğu yüksek dağların yamaçlarında, doruk boyunun daha aşağısındaki yuvamsı oyuklar. Bunlar buralarda yan yana, üstü üste bulunurlar. Ana çizgileriyle bir kazanı andıran buzyalağının arka ve yan yamaçları çok diktir. Buzyalağının önü açıktır. Fakat burada: çoğunca, bir eşik bulunur. Bu eşiğin gerisinde dibi dalgalıca, düzce bir çanak bulunur türlü büyüklükte olur İçlerinde bir oda büyüklüğünde bulunanları olduğu gibi, birkaç dönümlük yer tutanları da çoktur. Buzyalaklarının derinlikleri de çok çeşitlidir Sadece birkaç metre derinlikte olan lar, bulunduğu gibi, 50 . 60 metre derinlikte olanları da az değildir. Ericiyse dağının doğu yamacındaki Müşker acil, buzyalağı hem çok büyük. hem de derindir,ki, bu, buzyalağı çanağıdır. Bu çanağın içine çevreden akan, sızan sular birikir, böylece bir göl doğmuş bulunur. Böyle göllere buzyalağı gölü denir. Yurdumuzun yüksek dağlarında hem buzyalağı, hem de güzel görünüşlü buzyalağı gölleri çoktur.
BUZYALAĞI GÖLÜ Buzyalağı içinde biriken suların meydana getirdiği göl. Böyle göller, bugün çok yüksek dağlarda vardır. Buzyalağı gölleri ufak göllerdir.
BÜYÜTEÇ Bir cisme bakıldığı zaman onu büyük gösteren camdan bir araç Coğrafya araştırmalarında büyüteç ten faydalanılır. Büyüteç taşların tanınmasında işe yarar.
BÜZÜLME TEORİSİ Yerkabuğundaki oynamaları, dağların oluşunu açıklamaya çalışan bir teori. Bu düşünceye göre. sürekli soğuma yüzünden Yeryuvarlağının içi küçülmekte, buna bağlı olarak yerin kabuğu büzülmekte, buruşmaktadır. Yerin içinin küçülüp büzülmesi sonucu olarak, yer kabuğu buraya uymak ve oturmak üzere, bulunduğu yerden daha küçük bir yere sıkışmak durumunda kalmış, böylece buruşmaya, kıvrılmaya zorlanmış olur. Tıpkı bir elma kururken kabuğu nasıl buruşursa,Yer ’in kabuğu da, içinin soğuması, küçülmesi yüzünden öyle buruşur. Böylece yeryüzünün sıra sıra dağları belirmiştir. İşte büzülme teorisinin kısaca anlamı budur
C-Ç
ÇÖL "Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı, ya da çok seyrek cılız olduğu çok kurak yerler. Yıllarca yağmur düşmediği görülür. Çölde buharlaşma yağıştan çoktur. Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık ayrılığı pek büyüktür. Oyle ki, bu yüzden gündüz güneş altında iyice ısınmış taşların yüzü, geceleri serin, ya da soğuğun bastırmasıyla kabuk kabuk soyulur, çatır çatır çatlar. Çölün şurasında burasında kurakçıl bitkiler yetişebilir.
ÇÖL İKLİMİ Yıllık yağış tutarı 250 mm den az, yağış zamanı belirsiz sıcaklık oynamaları çok büyük olan iklim. Böyle iklimlerde bitki örtüsü cılız, seyrek olur. Sık sık esen yeller tozları, kumları olanca gücü ile savurur, göz gözü görmez olur. Kum fırtınaları çölün korkunç belirtileridir. Çöl, yaşanma sı çok güç bir yerdir.
ÇÖL RÜZGARI Çöllerde esen rüzgar. Bunların çok çeşitleri vardır. En çok bilinen çöl rüzgarları: hamsin, harmattan, samyeli, samum,.
ÇÖL TOPRAKLARI Çöllerde görülen, organik madde yönünden son derece fakir topraklardır. Kireç ve tuzlar bakımından zengin topraklardır. Renkleri açıktır. Tarımsal değerleri bulunmaz.
ÇÖLLEŞME Ya doğal olaylarla, ya da insanın yıkıcı işleri yüzünden bir bölgenin gittikçe kuraklaşması, yoksullaşması, çoraklaşması kıraçlaşması. Çöllesmeyi doğuran doğal olaylar arasında o bölgenin yağışlarının azalması, bu yüzden bitkilerin seyrelmesi, cılızlaşması, çıplak yerlerin artması vardır.
ÇÖZÜMLEME Bir bütünü, kendisini meydana getiren parçalara ayırma işi. Coğrafyada yerbiçimi çözümlemesi (morfolojik analiz), dış olaylar ile morfoiojik olaylar topluluğunun yardımıyla yerkabuğu hareketlerini göstermeye yarayan bir araştırma yoludur
ÇUKUR ŞEKİLLER Yeryüzünün kabarık yerlerine karşılık çukur olan yerleri. Çeşitli yarıntılar vadiler oyuklar, çanaklar, mağaralar, ovalar, tekneler, birer çukur şekildir. Ana çizgileriyle alındığında bütün yerkabuğu üzerindeki deniz çanakları da geniş birer çukur şekildir.
ÇUKUREL Deniz yüzüne yakın, yarı tepelik, yarı düzlük yerlere verilen ad. Çukurel, aşınmalardan doğabileceği gibi, birikmelerden de ileri gelmiş olabilir. Cukurellerde yer yer ovalar bulunduğu gibi, tepeliklerde yer tutar. Sözgelişi, Kuzey Almanya ovaları adiyle anılan yerler bir çukureldir. Kanada da pek geniş bir çukureldir, Ana çizgileriyle çukurel, karalar kabartısının en aşağı basamağıdır. Buna karşılık, karalar kabartısının yüksek basamağı olan dağlık, yaylalık yerlerde Yüksekel yer tutar.
ÇUKURLAŞMA YERLERİ Birbirine, sonuç olarak, az çok yakın olmakla beraber türlü anlamları boşalma yoluyla beliren çanak, yer çökmesi yoluyla beliren çanak, yanardağ patlamasından doğan çanak, yerkabuğunun çöküntüleri yüzünden beliren çukurlaşma tekneleri.
ÇUKURLUK Yerkabuğunun, yeryüzünün kabarık yerlerine göre alçak, çukur olan yerlerine verilen ad.
C HORİZONU İri parçalardan oluşan ve ana kayanın üzerinde bulunan katmandır.
CAMSI Yerin içinden yüze çıkan erimiş sıcak maddelerin, soğuma sırasında billurlaşmayıp, şekilsiz olarak katıaşmış durumu. Sözgelisi, obsid adı verilen yanardağ camı, Pechtein denilen katrantaşı bunun örneklerdendir. Taşların camsı dokusu, pek çabuk katılaşma yüzünden olur. Her çeşit dış püskürük taş ile ilgili camsı taşlar vardır. Bunlardan söz edilirken camsı andezit, camsı bazalt gibi kelimeler kullanılır.
CANİBİ İTİKAL Bugün yandan aşınma olarak adlandırılmış olan aşınmanın eski karşılığı.
CANLILAR COĞRAFYASI Canlıların yeryüzü olaylarıyle ilgilerini inceliyen bilim. Dilimize biyocoğrafya adiyle de geçmiş bulunan bu coğrafya kolunda bitki, hayvan, insan birer konu olarak yer alır. Ancak, insan ayrıca beşeri cağrafyanın konusu olduğundan canlılar coğrafyasında bitkilerle hayvanların yeryüzündeki dağılışı, topluluklar meydana getirmiş olmaları belirtilir, bunların nedenleri incelenir. Bununla ilgili olarak canlılar coğrafyasının iki büyük kolu vardır Bitki coğrafyası, hayvan cağrafyası.
CANLILAR KÜRESİ Yer yuvarlağı üzerinde yaşıyan canlıların küresi. Bundan ötürü buna canlılar küresi denir. Bunun bir adı da biyosferdir
CEMED-İ ZÜCACİ Bugün buzcuk olarak adlandırdığımız bir hava olayına önceleri verilmiş olan ad. Camsı, buz görünüşünü andıran kelimelerinden yapılmış alan bu meteoroloji terimi 30 yıl öncesindeki kaynaklarımızda kullanılmıştır. Söylenmesi güç olmuş bulunan bu terimin yerine yine bu sıralarda Fransızcadan verglas kelimesi girmiş ve yerleşmiştir.
CENGEL Sıcak ülkelerde bir çeşit ormanlık, yerine göre bataklık, çalılık bir bitki örtüsü. Cengel Ormanları, Hindistan’ın muson yağmurlarına dönük yerleri olan Ganj ırmağının aşağı kesiminde, Assam’da, Dekkan yaylasının güneybatı yamaçlarında geniş yer tutar. Cengel ormanlarının çok gür, içine girilemeyecek kadar sık yerleri de var dır.
CENUB Bugün güney kelimesiyle anlattığımız yönün, eskiden kalma Arapça karşılığı. Bu kelime cenup şeklinde de yazılmıştır.
CEPHE YAĞIŞI Farklı sıcaklığa sahip hava hareketlerinin karşılaşma alanlarında meydana gelen yağış.
CEVHER Mineral türlerinin ekonomik değer taşıyanlarıdır
CEZİR Arapça cazr, el-cezr kelimesinden alınmış ve gelgit olayında denizin alçalmasını belirtmek için kullanılmış bir terim. Şimdi buna deniz çekilmesi, yada sadece çekilme denilmektedir. Cezirin tersi meddir ki, bunun da Türkçe karşılığı kabarmadır. Cezir, Bugün kullanmakta olduğumuz türkçe kök kelimesinin, dilimizde kullanılmış eski Arapça karşılığı
CEZİR CEREYANI Denizdeki gelgit olayında engine doğru denizin çekilmesi sırasında beliren akıntıya verilmiş eski bir ad. Şimdi cezir cereyanı yerine Türkçe çekilme akıntısı denilmektedir.
CEZİRE Türkçe ada kelimesinin yerine dilimizde uzun bir süre kullanılmış Arapça karşılığı
CILGA Dağlarda bayırlarda gide gele açılmış eğri büğrü dar yol. Buna keçiyolu, patika gibi adlar da verilir. Buralardan küçük taşıtlar, yayalar, hayvan sırtında gidenler geçer.
CILGIT Hem bataklık, hem de çayır özelliği gösteren, dibi cılk cılk ses veren ıslak yer. Yurdumuzun kimi yerinde cılgıt (Silifke taraflarında olduğu gibi), kimi yerinde cılkıd (Divriği taraflarında olduğu gibi), kimi yerinde de cocluk, coşluk adı verilir.
CILIZLAŞMIŞ IRMAK içinde aktığı yatağın genişliğine göre suları az olarak akan ırmak. Bu da, böyle ırmakların sularının türlü olaylar yüzünden (bir akarsuyun ötekini kendine çekme iklimin kuraklaşması) azaldığını gösterir.
CILKID Batakçayır.
CİHAD-I ASLİYE Bugün anayönler diye adlandırılan dört yönün eski adı.
CİHET TEYİNİ Yönelme, Yön bulma.
CİLALAMA Buzulun ileri doğru dibini, yanlarını sıyırırcasına sokulması sırasında sert kayaları, taşları parlatması, çizmesi, bu yolla aşındırması olayı.
CİLALI TAŞ ÇAĞI Tarih öncesinin demir, tunç, bakır çağlarından önceki çağı. Yeni taş çağı
CİNKO Hafif mavi görünen beyaz bir metal. Demir ve çelik kaplama, pil, kozmatik ve boya sanayinde kullanılır.
CİSİM Maddenin şekil almış hali.
CİTY Londra şehrinin en eski çekirdeği. The City kelimesinden alınma bir terim. Bu terim önce İngiltere dışında Amerika’da yayılmış, daha sonra bütün büyük şehirler için kullanılmıştır. Bu kelimeyi dilimizde bugün şehir çekirdeği olarak karşılıyoruz. City, büyük şehrin iş yerlerinin, büroların, yönetim binalarının, bankaların, otel ve eğlence yerlerinin toplandığı, evlerin ise az yer tuttuğu bölümüdür. Başka bir sözle, burası “şehrin iş yeri”, “şehrin iş-güç yeri”, yada sadece ‘iş yeri”, “iş bölgesi” dir. Şehir çekirdeği, Yeni şehir, Şehir
COCLUK Batakçayır.
COĞRAFİ Coğrafya bakımından, “coğrafya yönünden” anlamına gelen bir kelime
COĞRAFİ DURUM Coğrafi vaziyet Bir yerin, çevresindeki ve gerisindeki yerlerle ilgisini belirten terim. Bir şehrin, bir limanın coğrafi durumu, oraya doğru uzanan yolların çokluğu ve düzgünlüğü, buralarda ovaların, geniş vadilerin çokluğu ile ilgili olarak elverişli
COĞRAFİ KONUM Coğrafi mevki Bir yerin enlem ve boylamlara göre yeryüzünde bu yer. Coğrafi koordinatlar Yeryüzündeki herhangi bir alanın bulunduğu yere, o alanın coğrafi konumu denir. Coğrafi konum, matematik konum ve özel konum olarak iki şekilde ifade edilir.
COĞRAFİ LİSANİYAT Yer adları bilimi, Yer adları, Yerleşme yeri adları, Toponimi, Toponomastik.
COĞRAFİYUN Coğrafya ile uğraşmış, coğrafya biliminde derinleşmiş kimse. Bugün bu eski kelime yerine coğrafyacı kelimesi kullanılmaktadır.
COĞRAFYA "Bütün çeşitlilikleriyle yeryüzüne bağlı olayları tanıtan, bunları açıklayan bilim Coğrafyanın içinde şu belli başlı konular yer tutar Yer yuvarlağını bir bütün olarak tanımak, yeryüzü biçimlerini, havaküreyi, suküreyi, bitkileri, hayvanları, insan ve eserlerini araştırmak, göstermek. Başka bilimlerin çerçevesi içine giren bu konuları coğrafya, kendi araştırma ve gösterme yollarına dayanarak, onları coğrafyalaştırır. Coğrafyanın dayandığı bu yollar arasında dağılış, ilgi, açıklama prensipleriyle gözlem, betim, kıyaslama, çizme yolları başta gelir. Coğrafya, bir yerde bulunabilecek çeşitli olayların, o yerle nasıl bir bağdaşma, uyma içinde bulunduğunu araştırır.
COĞRAFYA HARİTALARI Ölçekleri 1/500000 den küçük olan haritalardır. Küçük ölçekli haritalar, atlaslar içindeki haritalarla duvar haritaları bunlardandır. Bundan daha büyük ölçekli haritalar, topoğrafya haritaları ile planlardır..
COĞRAFYA LUGATI Coğrafya sözlüğü
COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ Coğrafya ile ilgili terimlerin, kavramların ve sözlerin bir düzen içinde toplandığı kitap.
COĞRAFYACI Coğrafyayı kendine iş edinmiş bulunan insan. Coğrafyacının, yerine göre, araştırma, yazma, öğretme işleri vardır. Coğrafyayı bir bütün olarak bilen coğrafyacılar bulunduğu gibi, coğrafyanın bir yada birkaç kolunda geniş bilgi edinmiş coğrafyacılar da çoktur.
COĞRAFYAYI NEBATİ Bitki coğrafyası
COĞRAFYAYI UMUMİ Genel coğrafya
COMECON Sovyetler Birliğinin güdümündeki bazı Avrupa ülkeleri nin kurduğu ve 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile dağılan ekonomik işbirliği teşkilatı.
COPHE Farklı, iki hava kütlesinin karşılast. sınır.
COULOMB YASASI Yüklü iki cisim arasında ki etkileşme kuvvetini veren bağıntı.Yasaya göre, bu etkileşme kuvveti yük miktarı ile doğru orantılı ve cisimler arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılıdır.
CUKUROVA Deniz yüzünden pek az yükseklikte bulunan ova. Çukurovanın özelliği, ovanın özelliğiyle birdir. Çukurovalar, deniz kıyıları boyunda uzanır. üzerinde Adana şehrinin buunduğu Çukurova adıyla anılan ova, aşağı Sakarya ovaları, Ege bölgesinin türlü ovaları birer çukurovadır. Çukurovalara karşılık, yükseklikleri 500 metreyi geçen yüksekovalar vardır.
CÜMUDİYA İNTİKALİ Buzul aşındırması.
CÜMUDİYE Bugün buzul dediğimiz olay için otuz yıl kadar önce kullanılan terim.
CÜMUDİYE DEVRİ Bugün buzul çağı dediğimiz çağ için kullanılmış olan eski terim, Bir ara bunun yanında Batıdan girme glasye devri de kullanılmıştır. Şimdi ise Buzul çağı terimi hepsinden yaygın olmuştur.
CÜMUDİYELEŞME Buzullaşma
ÇADIR Göçebe hayvancılıkla geçinenlerin, konar-göçer yaşantılarını sürdürdükleri barınaklardır. Göçebe olarak yaşayanların, araştırma gezileri yapanların, seferde bulunan askerlerin, kırda çalışan kişilerin barınmaları için keçeden, kıldan, deriden, bezden yapılmış, direkle tutturulmuş bir barınma yeri. Tarih çağlarında çadırın önemi zaman zaman artmıştır. Bir ev halkından nasıl söz edilirse, çadır içindekiler de çadır halkı diye söylenmiştir.
ÇAĞ "Bir olayda birbiri ardınca görülen durumların (hallerin) her biri. Bu anlamda çağ, yeryüzü şekillerinin gelişmesi sırasındaki aşınmaya uğramış durunun gösterilmesine yarar.
Tarihte türlü olayların belirmesi ya da sona ermesiyle ilgili olarak ayırt edilmiş büyük zaman bölümü. Dünya tarihinde böylece belirtilmiş olan çağlar ilkçağ, ortaçağ,yeniçağ, sonçağdır. Önümüzdeki zaman bölümü için bir atom çağının başlayacağı ileri sürülmektedir.
Yeryuvarlağının ve yerkabuğunun oluşmasında, gelişmesinde aynı jeolojik, paleontolojik özellikleri gösteren bir oluşuk grubunun meydana gelmesi için geçen çok uzun zaman bölümü. Bu anlamdaki çağ karşılığı olarak zaman kelimesi de kullanılır."
ÇAĞLARCA Akarsu yatağının oldukça dikleştiği yerlerde suyun, yatağı yırtarcasına, köpüklenerek aktığı yer. Akış bakımından çağlarca düz yerdeki durgunca akış ile dik yerdeki düşüş arasında ortalama bir durum gösterir.
ÇAĞLAYAN Akarsuwn çok yüksek olmayan bir yerden dökülerek aktığı yer. Küçük bir akarsuyun, çok yüksek olmayan bir yerden dökülüp aktığı yer. Çağlayanların büyüğü olduğu gibi çok küçükleri de vardır. Pek büyük çağlayanlar, çavlan, büyük çağlayan gibi adlarla anılır. Çağlayan, güzel görünüşünden başka, su gücü elde edilebilen bir yer olarak değer taşır.
ÇAKIL Akarsular boyunda, deniz, göl kıyılarındaki yuvarak taş parçaları. Çakılın irilik derecesi, 2-70 mm çap olarak gözönüne alınır. Başka bir deyişle, çapı 2 mm den büyük olan yuvarlaklaşmış taş parçalarına çakıl denir. Buna göre ince çakıl, iri çakıl, çok iri çakıl vardır. işleniş derecelerine göre de iyke yunrlak çakıi,yuvarlakçı çakıl, yas sı çakı4, bulunur. Çoğunca, akarsu boyundaki çakıllar toparlak deniz kıyısındaki çakıllar yassı olur. Bu biçim ayrılığı, her iki gücün taş parçalarını işleyiş ayrılığından doğar Akarsular, döndüre döndüre topak aştırır, deniz kıyılarında ise taş parçaları ieri sürülüp geri çekilerek yassı yuvarlak bir biçim alır.
ÇAKIL ÇÖLÜ Üzeri yellerin savurduğu ve oldukça yuvarlaklaştırdığı çakıllarla örtülü çöl. Böyle çöllerde yayvan çukurluklar uzanır.
ÇAKILKAYA Konglomera. Çakılların, doğal bir çimento ile birleşmesinden doğmuş bir taş çeşidi. Çakılları birbirine yapıştıran çimento, her hangi bir yapıştırıcı madde olabilir. Bunlar arasında en çok görüleni kireçtaşı, silis ile yapışmış olanlarıdır. Çakılkaya, dilimizde kullanmakta olduğumuz konglomera karşılığıdır.
ÇAKIM İki bulut arasında, ya da bulut ile toprak arasında, havadaki elektriğin boşalmasından ileri gelen bir ışık. Buna dilimizde çakın da denir. Bulutlar, çoğunca elektriklenmiştir. Böyle bulutlar, gerek kendi aralarında, gerekse kendileri ile toprak arasında birdenbire olan boşalmalar yaparlar. Bundan da türlü olaylar doğar ki, bunlar çakım, yıldırım, gök gürlemesidir. Çekimler, çok çeşitli şekillerde olur, Uzunlukları kimi zaman 10 km yi geçer. Iki bulut arasında olan çakımlar, büyük ölçülü olur. Bulut ile toprak arasındaki çakımlar ise kısadır. Bunun için boran bulutu yere ne kadar yakın olursa o derece tehlikeli olur. Cakım, çok kısa aralıklarla sürer. Yıldırım, Gök gürlemesi
ÇALDIRIK Kara bulutlar göğü kapladığı halde, sadece döküntü halinde yağmur yağması ve bulutun geçmesi olayı.
ÇALI Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitki. Çalının özelliği, ya belli bir ana gövdenin bulunmayışı, ya da toprak yüzünün hemen üstünde ince dallara ayrılışıdır. Çalıların çok çeşitli görünüşleri var dır. Dallı çalılar, değnek demeti biçiminde çalılar, halı gibi yayılmış çalılar, yastık gibi çalılar bunlardandır. Ayrıca, boylarına göre de çalılar ayırt edilmek istenmiştir. Bir metreden büyük alanlarına iri çalı, küçük alanına ufak çalı, yarım metreden küçük olanlarına bodur çalı denilmiştir. Ayrıca süs çalıları, çit çalıları vardır. Çalılık Orman, Ağaç.
ÇALI ÇİT yelin birdenbire çarpmasını, toz girmesini önlemek için, tarlaların, hele bağ ve bahçelerin çevresini kuşatacak şekilde bir, ya da iki sıra dikilen sık çalılar. Çalı çitlerin çalılarından kimisinde yaban meyvaları da olur.
ÇALILIK Odunlaşmış ince gövdeli, çoğunca birden çok gövdeli, yapraklı, yerine göre dikenli bitkilerin bir araya geldiği yer. Böyle bitki örtülerinin biraz daha gelişkin olanlarına dilimizde bük adı da verilir. Yağışın az olması, yıllık yağış tutarının aşağı düşmesi sonucu bir bölgede ağaç yeter derecece gelişemez olur. Yağışın biraz arttığı yerlerde sert yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu seyrek ormanlar belirir. Yağışın çok daha azaldığı yerlerde ise çalılık bozkır daha ilerisinde çalılk çöl belirir. Yeryüzünde Çalılıkların çok çeşitleri vardır.
ÇAM ORMANI Halk arasında çeşitli iğne yapraklı ağaçların çok yer tuttuğu ormanlar için çok kullanılan bir söz. Çam ormanı dağları örtmüş, Çam.ormanının güzel kokulu havasına doyum olmaz gibi. İğne yapraklı orman.
ÇAMUR Su ile karıştıktan sonra içine batılır, bulaşır bir durum almış bulunan toprak. Kuru iken toz, toprak durumunda olan kır, tarla, ya da sokak, yağmurdan sonra çamur ile örtülür. Çamurlu sokaklardan geçmek zor olur. Denizlerin dibinde de renk renk çamurlar birikmiştir Bütün çamurlar, sudan uzaklaştıktan, kuruduktan sonra yavaş yavaş katılaşır, daha sonra da taşlaşmaya doğru giderler. Çirkef, Çirkef çamur, Balçık.
ÇAMUR KAYNAĞI "Yanardağ bölgelerinde veya kimi yerde bu bölgeler dışında sürekli olarak kaynıyan çamurlu; bulanık sıcak su kaynağı. Bu kaynamada, araya karışan gazların etkisi olur. Su kaynamaları sürdükçe, herbir kaynağın çevresinde küçük küçük tümsekler belirir, bunardan herbirinde de ufak ufak çanaklar (kraterler) bulunur. Çamur kaynaklarının örnekleri Yeni Zellandada Sicilya’da, Bakü petrol bölgesinde vardır."
ÇAMUR SELİ Yarı kurak bölgelerde yağmur sularının, ya da eriyen karların, kaplarcasına çamurlu, bulanık olarak akmaları Çamur seli, sanki bir lav akıntısı gibi, önüne gelen ufak parçaları silip süpürerek akar. Boz kırların ancak seyrek ve cılız bitkilerin bulunduğu eğimli yerleri, bir sağanağın ardından yarı dizboyu bir çamur seli ile örtülür. Yamaçlarda ufalanmış, toprak olmaya yüz tutmuş taş parçaları, bu çamur selinin önünde duramaz. süpürülür, aşağılara indirir. Bu yüzden böyle yamaçlar gittikçe soyulur, çıplaklaşır. Zaman geçtikçe böyle çamur selerinin aktığı yamaçlar sularla dilik dilik dilinir. Buralarda bitkiler artık tutunamaz olur.
ÇAMURLU YAĞMUR Kimi yerde, kimi zaman son derece bulanık olarak yağan yağmur. Olağan yağmurlardan ayrı bir görünüşü olan çamurlu yağmurlar, insanların bu olaya şaşmalarına yol açmıştır. Ancak, bu garip olay sonraları açıklanmıştır.
ÇANAK "Çevresine göre bir çukurluk gösteren yer. Böyle bir yer biçimi çanağa benzediği için böyle yerlere Çanak denilir Bir çanağın öz alanı, burayı dolduran suyun yüksele yüksele çıkabileceği, taşabileceği kıyı çizgisine kadar olan yer olarak düşünülür. Suna göre, çanakların çoğun da sular birikir, göl olur. Biçim bakımından çanak, derinliği genişlğinden az olan, ya da hiç olmazsa bu değerlerin eşit bulunduğu çukurlardır. Çanaklar öyle çukur yerlerdir ki, ana çizgileriyle, ortasından yanlara doğru gittikçe yükselir. Çanak biçimleri çok çeşitlidir Bunlar arasında tekne, oluk biçiminde olanları, değirmi bulunanları, yanlara doğru girintili çıkıntılı olanları vardır. Çanağın belirgin özelliklerinden biri olarak tabanı vardır. Bu taban düzce, dümdüz, dalgalıca, çakır çukur, tepelik olabilir. Çanağın ortasındaki bu tepeler yüksekçe ise, bu çanak ta bir göle yer vermişse, bu kabartılar ada biçiminde görülür.
ÇANAK YÖRESİ Birbiri yakınında bir çok çanakların bulunduğu yer. Sözgelişi, karst bölgelenri böyle çanak yöreleriyle doludur. Bunun gibi, buzullarla örtülmüş yerlerde, çöllerde çanak yöreleri önemli yer tutar.
ÇAPA TARIMI Çapa ile yapılan tarım. İlk insanların başvurdukları bu ekim usulünde, her bitkiye ayrı ayrı bakım gerekir. Bir çubukla bitki topraktaki yerine konduktan sonra, yanları çapa yardımıyla toprakla çevrilir. Sebze bitkileri için bugün de çapadan faydalanılır
ÇAPRAZ TABAKALANMA Çok kısa mesafeler içinde tabakalanmanın sık sık değişik yönde uzanması, çapraz bir biçimin belirmesi şeklindeki yapı. Bu türlü tabakalanma, deltalarda, akar su birikinti yerlerinde, kumullarda görülür. Başka bir deyişle, çapraz tabakalanma, akarsuların, rüzgarların biriktirmesiyle ilgilidir. Böyle bir tabakalanma, tortulanan parçaları taşımış olan göçün sık sık yön ve güç değişikliğine uğradığını anlatır.
Çardak üstüne sarmaşıklı ağaç, ya da çiçek sarılarak yapılmış bir çeşit kafesli çatı. Böyle bir yer, ağaç dallarından çatılmış gölgelik bir yer de olabilir. Akdeniz bölgelerinde yaz sıcaklarına karşı yapılmış çardaklar çoktur. Buraları sıcaktan bunalanların serinlediği yerlerdir.
ÇARPAK Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru çok eğimli, hatta dimdik olarak uzanan ve hızlı akış çizgisinin yanaştığı kıyı olduğu için kemirilen yanı. Çarpak kıyı, ya da sadece çarpak, biçimi bakımından içbükey bir uzanış gösterir. Burası, suların kıyıyı dövdüğü yerlerdir.
ÇARPILMA Yerkabuğunun hareketleri sırasında beliren eğilmeler çarpılmalar.
ÇARPIŞMA DENEYLERİ Etkileşme başlamadan öncesi ve sonrası durumlarla ilgilenip t1 ile t2 aralığında ne olmuş olabileceğinin tahmin edildiği deneyler.
ÇATALLANMA Geniş anlamıyla, bir ırmak boyunda ırmağın çatal çatal olarak akması olayı. Bu çatallanma, eğimin son derece azaldığı yerlerde olur. Böyle akarsuların ağzına Çatalağız adı derilir. Kıvrım dağlarının bir yerden, birbirinden ayrılırcasına çatallanarak uzanması Bunun tersi çatışma.
ÇATI Yapıların üstünü eğimli olarak örten kiremit, çinko gibi şeylerle bunların dayandığı ağaç iskelet Çatı, birbirine çatılmış parçaların bulunduğu bir yap bölümüdür. Çatının biçimi ile bulunduğu bölgenin iklimi, insanların geleneği, göreneği arasında yakın ilgi vardır, Çok kar yağan bölgelerde çatı çok eğimli yapılır. Türlü çatı çeşitleri arasında şunlar çok görülür İki yanlı çatı, dört yanlı çatı, çadır biçimli çatı, kulemsi çatı, yuvarlak çatı. Çatının dış örtüsü türlü malzemeden yapılır. Bunda o yerin doğal şartları gözönünde tutulur. Çatı örtüsü, yağmur sularını aşağı geçirmemeli, kar örtüsünü çekebilmeli, karı aşağılara inmesine yer vermelidir. Isı alma-verme bakımından da bu malzeme elverişli olmalıdır Çatı örtmeğe yarayan malzeme arasında kereste, saz, kamış, kiremit, kiltaşı (dam şisti), çinko, çok çeşitli yapma (sun’i) malzeme vardır. Çatının çevresinde, yağmurların, eriyen kar sularının toplanıp aktığ oluklar yapılır ki, bunlara çatı, deresi, ya da sadece dere adı verilir. Büyük yapılarda çatının bir bölümünde düz bir yer de ayırt edilir ki, buraya saksılar dizilerek, oturmaya da elverişli bir duruma getirerek dam bahçesi, ya da çatı bahçesi yapılır.
ÇATI ÇUKURLAŞMASİ Çoğunca genç kıvrım dağlarında görülen doruk boyundaki çukurlaşma. Böyle yerlere akarsular yerleşmiş, enine vadi açılmış bulunur.
ÇATIŞMA Türlü yönlerden uzanan kıvrım dağı sıralarının bir yerde dar bir açı ile birbirinie yaklaşıp kaynaşması, ya da düğümlenmesi. Sözgelişi, Asya’da Pamir düğüm yerinde böyle çatışmalar bulunur. Böyle yerlerde dağlar, sanki birbirine girer, orada bir düğüm belirir. Bunun tersi çatallanmadır.
ÇATLAK Kaya tabakaların her iki yanındaki bölümlerinden yerinden kımıldama, aşağı, yukarı yer değiştirme olamamış bulunan yarılma yeri. Taş ocklarında kayalık yerleede çatlaklar çok görülür.
ÇATLAMA Dilimizde başka karşılıkları Çatlak, Çatlak dalgası, Dalga çatlaması. Deniz dalgalar kıyıya yakın sığ yerlerde köpükler saçarak çatlaması, Bunun için buna dalga çatlaması da denir. Bu sırada çok gürültüler çıkardığ için de yine bu dalgalara çatlak dalgası, ya da sadece çatlak adı da verilmiştir. Çatlama, dik kıyılarda olduğu gibi, yatık ve kumsal kıyılarda da olur. Dik kı Buzulun, ileri sokulması sırasında bulunduğu yeri, geçtiği yerdeki kayaları, taşları çatlatması, sıyırması, sökmesibiçiminde beliren aşındırma.yılarda olanlarına kayalık çatlaması, yatık ve kumsal kıyılarda olanlarına kumsal çatlaması denir. Denizin enginlerinden gelen dalgalar kıyıya ulaşırken sığlaşmış olan dibe sürtme yüzünden, dalganın deniz dibine yakın yerlerinde ilerleyiş ağırlaşır. Kıyıya yaklaştıkça bu alay daha da belirgin bir durum alır. Dalga sırtının üst bölümü, alt bölümünden daha çabuk ilerlediğinden burası bükülür, öne doğru eğilerek düşer. Bu sırada bir gürürtü ile bol köpük meydana gelerek çatlamalar olur.
ÇATLAYAN DALGALAR Çatlak dalgaları.
Çavlan Akarsular boyundaki çağlayanların büyüklerine verilen ad. Büyük çağlayan. Çağlayanla çavlan arasındaki sınırı kesin olarak çizmek güç olmuştur. Bunun için çavlan yerine, kimi zaman büyük çağlayan denildiği de olur.
ÇAY Irmaktan küçük dereden büyük olan akarsu Ancak, dere ile çay, Irmak ile çay arasındaki sınırı çizmek, kimi zaman ve kimi yerde güç olur.
ÇAYIR Tarım bakımından, çayır ve benzeri ot bitkilerinin yetiştiği, biçildiği bir çeşit otluk, Çayırın otlaktan ayrılığı, çayır bitkilerinin çok yer tutması bunların biçilebilme değeri göstermesidir. Çayır, yetiştiği yerin iklim özelliklerine, yerin bakıma göre yılda bir, ya da iki defa biçilit. Ot verimi, iklim ve toprak şartlarından başka, bitki çeşitlerine, bakıma, aydalanmaya, ot elde etme yollarına bağlıdır. Bitki coğrafyası bakımından çayır, hep yeşil duran, yumuşak otları çok bulunan, ara yerde çalılara da rastlanan bir bitki topluluğudur Böyle yerler en yaygın olarak kutupların ağaç yetişemeyen bölgelerinde ve yüksek dağlarda bulunur.
ÇAYIROTLAK Tarla adını verdiği ekime karşılık sürekli ya da birçok yıllar için çayır ve otlak olarak yararlanılan yer. Çayır - otlakları tarımın önemli bir kolu olduğundan, böyle yerlere özenle bakılır, gözetilir.
ÇAYİR SOYLARI Buğdaygiller soyundan olan çok çeşitli ot bitkileri. Çayır soyu bitkilerinin çoğundan hay-van yemi olarak yararlanılır. Çayır bitkilerinin kimisi toplu başaklıdır. Ayrıkotu, kuraklığa da yanıklı karaçayır, çayır delicesi, yol ve duvar kıyılarında arpaya benzeyen görünüşüyle duvar arpası, pisipisi bitkiler bunlardandır. Çayır bitkilerinin kimisi yarı-toplu başaklıdır Islak çayırların önemli bitkilerinden sayılan çayır tilkikuyruğu, inceçayır bunlardandır Çayır bitkilerinin kimisi de da başaklıdır Çayır yulafı, çayır güzeli, ayrık çimi bunlardandır. Çayır soylarının hayvan yetiştirmedeki önemi büyüktür. Türlü boylardan otluklar durumundaki çayırlar liman kuşak bölgelerinde, yüksek yaylalarla dağlarda çok yer tutar. Yay’a, Yaylacılık, Çim, Çimen, Ot, Odak, Yaylak, Çayır-otlak, Kuru ot, Yem bitkileri.
ÇAYKUR 1971 yılında üretilen çayları toplamak işlemek ve pazarlamak üzere kurulmuş kurum.
ÇEKİK DENİZ Denizin çekilmesi sırasında, bu olayın belirdiği yerde denizin en çok alçalmış, çekilmiş durumu.
ÇEKİK SU Yıl içinde belirli bir zamanda bir akarsuyun yatağından en az su geçirmesi durumu. Çekilme
ÇEKİLME Deniz sularının, yüksekteki bir durumundan aşağı doğru, düzenli dönemlerle her gün alçalması çekilmesi olayı.
ÇEKİLME AKINTISI Gelgit Olayının belirgin bulunduğu yerlerde deniz yüzünün çekilmesi sırasında karadan denize doğru olan akıntı. Gelgit akıntıları, Kabarma akıntısı
ÇEKİM ALANI Gezegenin üzerindeki birim kütleye uyguladığı çekim kuvveti.(gezegenin çekim alanı.)
ÇEKİM KUVVETİ Bakınız kütlesel çekim. Aralarında belirli bir uzaklık bulunan iki cismin birbirlerine, kütle merkezleri doğrultusunda uyguladıkları kütlesel kuvvet.
ÇEKİRDEK Atomların merkezlerinde yer alan proton, nötron vb. nükleonlardan oluşan ve atomun hemen hemen bütün kütlesini ihtiva eden pozitif yüklü kısım.
ÇELTİK Kabuğu soyulmamış pirinç. Pirinç yetiştirilen sulak tarla Kuzey Anadolunun türlü yerlerinde çeltiklere çok rastlanır. Cetliklerde çalışanlar diz- boyu suya girmek zorunda kalır
ÇEMBERLEME KIMILT, Suların dalgalanması sırasında düşey doğrultuda çembere benzer bir yörünge üzerinde olan kımıltı..
ÇENTİK Yüksek, dik kıyılarda, yarların hemen dibindeki küçük dalga oyuğu.
ÇENTİK (KERTİK) VADİ Akarsuların derine aşındırmasıyla oluşan V şekilli, tabansız, genç vadilere çentik vadi ya da kertik denir.Türkiye’nin bugünkü görünümünü 3. ve 4. zamanda kazanmış olması nedeniyle, Türkiye akarsuları henüz denge profiline ulaşmamış, geç akarsulardır. Bu nedenle ülkemizde çok sayıda çentik (kertik) vadi bulunmaktadır.
ÇERNOZEM Rusça bir kelime olan ve Güney Rusya’daki toprak adından alınarak türlü dillere yer tutan bu kelimenin dilimizdeki karşılığı kar topraktır.
ÇERNOZYEMLEr Nemli iklimden kurak iklime geçişte ilk görülen topraklardır. Orta kuşağın yarı nemli alanlarında, uzun boylu çayır örtüsü altında oluşan bu topraklara kara topraklar da denir. Organik madde yönünden zengin olan bu topraklar üzerinde, yoğun olarak tarım yapılır.
ÇEŞME Köyde, kentte, ya da şehirde herkesin soyunu aldığı yer. Köy çeşmesi, bütün köylünün feydalandığı yerdir. Evlere borulerla su verilmeden önce çeşmelerden faydalanılırdı. Bugün de bir çok yerleşme yerleşim yerinde çeşmelerin önemli yeri vardır. Çavre
ÇEVRE YOLU Büyüyen şehirlerin her yana doğru serpilen bölümleri arasında bağlantı sağlamak için, şehirden değirmice bir biçimde geçirilen yol. Bu yolların sayısı, şehrin kurulu olduğu yere, şehrin büyüklüğüne göre değişir. Kimi şehirde bir kimisinde iki; ya da daha çok çevre yolu yapılmıştır.
ÇEVREN Engin denizde, geniş bir ovada, dağın doruğunda bulunan bir kimsenin çevresine bakarak gördüğü, gök ile yerin birleşir gibi görünen çemberimsi bölümü.
ÇEVRİKTEPE Menderes çizerek akan ırmaklar boyun da üç, ya da dört yanı akarsu yatağı ile çevrili tepe. Çevriktepe’nin etrafı menderes çemberiyle kuşatılmıştır.
ÇIĞ Yüksek dağların dik yamaçlarının bir yerinden koparak yuvarlanmaya başlayan, yuvarlandıkça da büyüyen kar yığını. Bu kar yığınları çabucak yamaç aşağı iner, önüne geleni siler süpürür. Çığ düşerken yer değiştiren kar yığınları, çok büyük olur Küçük çığ sırasında en az birkaç yüzmetre küp kar yuvarlanır. Daha büyükerinde 5- 15 bin metre küp, çok büyüklerinde ise 100 bin m den de çok kar yuvarlanır. Kuzey Anadolu ile Doğu Anadolu dağlarında çığlar çok olur. Çığ, korkulan bir olaydır.
ÇIĞ OLUĞU Çığların her yıl belirdiği, kar yığınlarının gürültülerle yamaç aşağı indiği yerlere denir. Çığ olukları kar içinde açılmış, düz uzanışlı, dar, derin oluklardır
ÇIKIŞ SÜRESİ Son hızın sıfır olması için geçen zaman.
ÇIKIŞ YÜZEYİ Yeryüzü biçimlerinin gelişmesine bir başlangıç olan ilk yüzey.
ÇIKMA Aflorman, mostra karşılığı koullanılan ve yüze çıkmanın kısa şekli olan kelime. Çıkmaz vadi
ÇIKRIK Su kuyusundan su çekmek için kullanılan sistem.
ÇIRÇIR Pamuğu çekirdeğinden ayıran makina.
ÇIRÇIRLAMA Pamuğun çekirdeğinden ayrılması işlemi.
ÇİFT SÜRMEK Bitki yetiştirmek, ekip biçmek için toprağın sürülmesi, ters çevrilmesi. karıştırılması, gübrenin ve bitki kalıntılarının toprağa dağıtılması için yapılan toprak işlenmesi. Toprağın iyice dağılması için tarlayı sürme zamanının önemli yeri vardır. Tarla, çoğunlukla, kıştan önce sürülür.
ÇİFTÇİ Ya kendi toprağında, ya da kiraladığı, ortaklık anlaşması yaptığı kimsenin toprağında ekip biçme işleri,ni gerçekleştiren kimse.
ÇİFTÇİLİK Ekip dikmeye yarayan, hayvan da yetiştirilen, orada çalışanların oturduğu evleri, hayvanları barındıran ahır, ağıl ile yağ, peynir yapma yerleri de bulunabilen geniş toprak parçası. Çiftlik kelimesi, çoğunca bir çift öküzün koşulduğu saban kullanarak toprağı sürmek, onu ekilir duruma getirmek anlamıyla ilgilidir. Bunun gibi, çift zaman, demek, tarlayı sürme sırası demektir. Çifte koşmak başka işte kullanılan hayvanları sabana koşmak anlamına gelir. Çiftçi, çiftçilik kelimeleri de bununla ilgilidir. Çiftliğin büyüklüğü, ekip biçme şekli ve değeri, elde edilen ürünleri bakımından çeşitli örnekler gösterir. Öyle çiftlikler vardır ki, küçüktür ve sadece orada ekin ekilir, biraz da bahçeler bulunur. Öyle çiftlikler de vardır ki burada ekilen yerlerden, bahçelerden başka, hayvan yetiştirilen yerleri, yağ, peynir yapılan yerleri, ağı ahırlar, çiftlik evleri, yollar vardır. Lçlerinde elektrikle aydınlatılmış, toprakları traktörle sürülmüş, türlü ürünleri makinelerle çıkarılan ileri durumda, verimi çok artmış çiftlikler vardır. Çeşitli ürünler almak üzere toprağı sürüp ekme işi. Geniş anlamıyla çiftçilik içine bitki yetiştirme ile yakından ilgisi bulunan hayvancılıkda girer.
ÇİĞİT Pamuk çekirdeği
ÇİM Bahçelerde yetiştirilen, ya da sulak yerlerde kendiliğinden yetişen kısa boylu çayır. Çim, kalıp kalıp kesilerek başka topraklara yerleştirildiği, sulandiğı zaman orada da bir çimenlik yapılmış olur. Çim çayır üretmeye yaradığı gibi, duvar yapmada da işe yarar. Kimi yerde çim, iri kerpiç biçimde dört köşe kasilir, kısa bir süre güneşte kurutulur, bunlarla tek katlı evlerin duvarları yapılır. Bunun güzel bir örneği Şarkışla ilcesine bağlı Çubuk köylerinde görülür Çimlerle yapılmış evlere çim.evler adı verilir. Çim-evler, depremlere karşı dayaniklıdır. Çim-evlerin içi de, buradaki başka evlere göre, daha serin olmaktadır.
ÇİMEN Bahçecikte yetiştirilen, sadece tatlı çayır soylarından bitkileri kendinde toplayan, düzenli olarak kırpılıp biçilerek kısa boylu kalmasına özenilen çayır bitki örtüsü. Çimenin bulunduğu, ya da çok yer tuttuğu yerlere çimenlikte denir. Dilimizde “çayır çimen oldu bağlar’ gibi sözlerden de anlaşılır ki, çimen ile çayır birbirinden güzel bir incelikle ayırt edilmiştir. Çimen, bir şehrin parklarında, bahçelerinde, spor alanlarında, geniş yollarında yeşil yerler olarak düzenlenir. Çimenlerin. meydana getirilmesinde, yerine göre, türlü çayır soylarından faydalanılır. Kimi zaman çimenle çayır birbirine çok yakın anlamda da kullanılır. Sulak yerlerde kendiliğinden yetişmiş, halı gibi görünüşlü kısa boylu çayırlarada çimen denildiği olur. Bunun gibi, çimle çimenin de birbirine pek yakın anlamda kullanıldığı olur.
ÇİMENTOLANMA Yapışma
ÇİMLENME Bitki topluluklarının ıslak yerde uç verip güvermesi filizlenmesi olayı.
ÇİRKEF Durgun suların içinde çeşitli canlıların çürümesinden doğmuş kötü kokulu, koyuca yeşil, ya da bozumsu renkte, pis görünüşlü bir çeşit çamur. Çirkef denildiğinde, dibi görünmeyen batak yer, pis yer anlamına gelir. Çamur ise, böyle değildir. Çamur, anlamda bir pislik düşüncesi vermez. Fabrikaların, ev iş yerlerinin pis suları da çirkef suyu olur. çirkef özelliği alır.
ÇİRKEF ÇAMUR Çoğunca ölmüş küçük su hayvanlarının biraz da balıkların, yosunların durgun sular içinde çürümelerinden doğmuş mavimsi-boz, yeşilimsi kokmuş çamur. Dilimizde bu anlamı karşılamak üzere çirkef-çamur denilmiştir. Böyle çirkef çamurlar yüksek basinç altında ve sıcaklıkta, kuru damıtma yoluyla meydana gelir. Böyle bir özel çirkef-çamur katılaşınca sapropelit taşları oluşmuştur kil petrollü kiltaşları, kokulu kireçtaşları, kokulu kitlaşları bunlardandır. Çirkef-çamur ile petrol, bitüm oluşması arasında yakın ilgi vardır.
ÇİRKEF SUYU Ev, iş yerleri, fabrika gibi yerlerde kullanıldıktan sonra dökülen bütün sular. Bu suların içinde insan ve hayvan pislikleri, iş yerlerinin artıklar sokak yalaklarından yağmur, kar sularıyla karışmış kum, kil, toprak gibi parçalar bulunur
ÇİSELEME yağmurun son derece yavaş çiseler biçimde yağması.
ÇİSENTİ Çiseleme. Çevriktepe
ÇİT Tarlanın, bahçenin, bağın yanlarını bir şeyle çevirme. Bu çevirme şekilleri çok çeşitli olur Koparılmış çalılarla çevirme, yetiştirilmiş çalı, ağaççık dizileriyle çevirme. Ayrıca, çeşitli tahta perde biçiminde çitler bulunduğu gibi: uzunca kaba keresteleri çapraz şekilde birbirine çatıp tutturarak yapılmış çiter de vardır,
ÇİY Şebnem. Açık gecelerde havanın nemliliğinin, üstü açık eşya. çayır, çimen gibi bitkiler ince ince su tanecikleri biçiminde yoğunlaşmış bir yağış şekli. Toprak ve onun üzerindeki şeyler gündüz iyice ısınır geceleri de buraları sıcaklığından kaybeder işte bu sırada kendi sıcaklığı, çevresindeki havanın doyma sıcaklığından aşağı düşmüş olan toprağa yakın yerlerin üzerinde damla damla su yoğunlaşır. Işte çiy budur. Çiy dediğimiz su, donmadan henüz uzaktır. Sıcaklık, donma noktasının altına düşünce ciy yerine kırağı düşer.
ÇİY NOKTASI Doymayı meydana getirebilmek için değişmeyen basınç ve subuharında soğutulmasından doğan sıcaklık. Havadaki su buharı, en yüksek derecesine ulaşınca ‘hava su buharıyla doymuş” tur. Başkabir deyişle, o sıcaklık derecesinde ‘‘alabileceği su buharını almıştır, Havanın su buharıyla doyması sıcaklığa bağlıdır. Sözgelişi, 1 m havanın alabileceği su buharı tutarı O derecede 4,8 gram, 20 sıcaklıkta ise 17,1 gramdır. Çiy noktası, böyle bir doyma durumundaki havada, belirli bir sıcaklıktaki yoğunlaşmadır.
ÇİZGİ ÖLÇEK Garfik Ölçek Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİ ÖLÇEK Garfik Ölçek Haritalardaki küçültme oranını çizgi grafiği üzerinde gösteren ölçek türüdür.
ÇİZGİSEL HIZ Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda katettiği yay uzunluğu. Dairesel hareket yapan Yerküre üzerindeki bir noktanın birim zamanda eksen üzerindeki yer değiştirme hızıdır. Çizgisel hız, dünyanın küreselliği nedeniyle Ekvator'da en fazladır, kutuplara doğru azalır.
ÇİZGİSEL İVME Birim zamandaki çizgisel hız değişimi.
ÇİZGİSEL PÜSKÜRME Magma yeryüzüne bir yarık boyunca çıkıyorsa, buna çizgisel püskürme denir.
ÇİZİK ÇAKIL Buzul içindeki, dibindeki köşeli taş parçalarının sürtüne sürtüne yarı yuvarlağımsı bir biçim almış, üzeri düzenli çizgilerle çizilmiş iri çakılar.
ÇOBAN Bir çiftçinin yanında bir çiftlikte, köyde davar, sığır sürülerini güden, yayan, otlatan kimse Çobanın, hayvancılıkta önemli yeri vardır.
ÇOBAN YILDIZI Güneş dizgesinin (sis teminin) 9 gezegen yıldızından biri. güneşe yakınlığı bakımından ikincisi. Çoban yıldızı, adı çok olan bir yıldızdır Çoban yıldızı, Akşam yıldızı, sabah yıldızı Venüs, Zühre, Çupan. Bunlardan çulpan adı, venüs, zühre adını karşılar. Çoban yıldızi ise daha çok, bu yıldızın görünen bir anını belirtir. Fakat, çoban yıldızı adı dilimizde çok geçer. Çoban yıldızı, göğün en parlak yıldızıdır, Öyle ki, durağan yıldızların en parlak olanlarından bile parlaktır. Bu yıldız, Yer büyüklüğündedir.
ÇOKGENLİ TOPRAKLAR karlı soğuk iklim bölgelerinde ince kumlu taşlı killi toprakların kuruduktan çatlamasıyla beliren çokgenlerle dolu topraklar.
ÇORAK Kurak, tuzlu ve tarıma elverişli olmayan toprak Kurak bölgelerimizde hem kuru, hem de tuzlu toprakların bulunduğu yerler için kullanılan bir söz.
ÇORAK TOPRAK üstünde ot bitmeyen, ya da son derece cılız olarak yetişebilen tuzlu toprak. Buralarda ancak tuzcul bitkiler tutunabilir.
ÇORAKLAŞMA Suyu çekilmiş, bubarlaşmanın etksi geniş ölçüde olmuş bulunan kurak bölgelerde beliren toprağın çoraklaşması tozların artması şeklindeki çorak olma olayı. Çorak toprakların çoğalması olayları çoraklaşma adı altında toplanır.
ÇÖKERTİ Sular içinde yüzer halde bulunan parçacıkların ya da erimiş maddeler elverişli şartlar altında dibe çökmesi orada tortulanması olayı.
ÇÖKERTİ SEKİSİ (İçinde erimiş maddelerin bulunduğu sularda büyük kaynakalr önünde ayrışmalar yüzünden beliren çökertişerden doğmuş basamaklar. Pamukkalde olduğu gibi.
ÇÖKERTİ TEPESİ İçinde erkmiş olarak kireçtaşı çakmaktaşı, bulunan suların, hele sıcak suların, yeryüzüne çıktığı yerde bu maddelerin zamanla çökelerek tümsek biçimine gelmiş durumu. Doğu Ana doluda Ağrı bölgesinin Diyadin taraflarında bunlar çoktur.
ÇÖKME Deniz yüzüne göre yerkabuğunun bir bölümünün seviye değişikiğine uğraması, çökmesi. Kırılma yada yaylanma bu olaya sebep olabilir.
ÇÖKME DOLİNİ Yeraltında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının incelerek çökmesi ile oluşan karstik şekillerdir. Çökme dolinleri, derinliklerinin fazla oluşu, yamaçlarının eğimli oluşu ve tabanlarındaki iri bloklar halinde maddeler bulunması nedeniyle erime dolinlerinden kolayca ayırtedilirler.
ÇÖKMÜŞ KÜTLE Çökmüş eski bir kütle.
ÇÖKÜNTÜ Yerkabuğunun bir bölümünün, bulunduğu yerden daha aşağıya doğru alçalması
ÇÖKÜNTÜ ALANI Dar anlamıyla, dibi deniz yüzünden daha aşağıda bulunan, dışarıya akışı olmayan çanak Sözgelişi; Lut gölünün yüzü Akdenizden 394 rn. aşağıdadır
ÇÖKÜNTÜ BÖLGESİ Yerkabuğunun çöküntüye uğramış bölümü. Sözgelişi, Ege Bölgesinin büyük çukurlukları, Anadolu’nun birçok ovaları, birer çöküntü bölgesidir.
ÇÖKÜNTÜ DEPREMİ Yeraltındaki büyük oyukların, mağaraların tavanlarının çökmesi sırasında beliren yer sarsıntıları. Böyle sarsıntılar, hemen çavrelerindeki yerleri sarsar, daha uzak çevreleri için çok yıkıcı olmazlar. Sadece çöken yerin hemen yakınında sarsıntıların zararları olabilir. Bunlar yerel depremler’dir.
ÇÖKÜNTÜ DOLİNİ Kireçtaşı, alçıtaşı gibi kolay eriyebilen taşların kalın tabakalar halinde bulunduğu yerler de suların erite erite yerin altını oymaları yüzünden genişleyen büyük oyukların tavanlarnın çökmesiyle doğan çukurluklar. Çöküntü dolini adı bunun icin verilmiştir. Çöküntü dolinlerine böyle yerlerde çok rastlanır.
ÇÖKÜNTÜ GÖLÜ Yeraltı oyuklarının, mağaralarınrn tavanları çökerek meydana getirmiş çanaklarda su birikmesiyle belirmis göl.
ÇÖKÜNTÜ HENDEĞİ Yatay tabakaların yan basınçlarla kırılarak alçalmasıyla oluşan çukurluk, oluk.
Çöküntü hendeği vadisi Biribirine koşut (paralel) olarak boylu boyunca uzanan kırıklşar arasında çöküntü hendeğini güden akarsuların vadisi. Kırık-boyu vadisi.
ÇÖKÜNTÜ KIYISI Kıyı boyunda, denizin karaya doğru ilerlemesini doğurmuş bulunan çökmelerden ileri gelmiş kıyılar. Böyle yerlere deniz sokulmuştur. Anadolu kıyıları, çoğunca, boyuna, ya da enine kırılmalara uğramış çöküntü kıyılarıdır.
ÇÖKÜNTÜ VADİSİ Yerealtındaki uzun mağaraların tavanlarının çökmesinderı doğmuş uzun çukurluk. Böyle çukurlukların (ki dik yamacı bulunduğu gibi, iki ucu da kapalı olur.
D
DAĞ Çevresine göre bir kabartı durumunda bulunan inişli çıkışlı bir yer biçimi. Daha başka bir deyişle, dağ adı altında türlü iniş çıkışları, kabartı ve çukurları bulunan, çevresindeki alçak yerlere doğru bir etekle sona eren yer kabarıklıkları. Dağ, dağlık bir bölgenin bir parçasıdır. Kimi dağlar, bulundukları yerde tek tek yükselir, kimisi de sıra sıra diziler biçiminde uzanır. Dağ kelimesi, eski Türk kaynaklarında Tağ olarak geçer. Bağrından çıkan suları, güvermiş otları, güzel havası ile dağ, sözü çok edilen, çok özlenen bir doğal varlıktır.
DAĞ BASAMAĞI Dağ eteği düzlüklerinin oluşmuş bulunduğu dağlarda görülen bir, ya da birkaç basamak durumundaki dağ yamacı biçimi. Bu biçime dağ eteği basamağı, yontuk basamağı gibi adlar da verilir. Yontukdüz.
DAĞ BİLGİSİ Yeryüzü biçimlerinin, bu arada çoğunca dağların özelliklerini, dış görünüşleri bakımından anlatmağa çalışan bilgi Dağ bilgisi adını verdiğimiz bu coğrafya dalının bir başka adı da orografya , ya da oragrafi’dir. Dağ bilgisinde yer biçimlerinin nasıl doğdu ğu, nasıl geliştiği, yapıları gibi derin açıklama istiyen yönler, çoğunca, yüzlek geçer. Bu türlü açıklamalar yer biçimleri bilimi diyebileceğimiz ‘jeomorfoloji de yapılır. 19. yüzyılın ortalarında, ayrı bir bilim gibi gelişmiş, fakat sadece yeryüzü biçimlerini, yer kabarıklıklarını dıştan tanıtabilme derecesinde kalmış bulunan dağ bilgisi orografya., bu yüzyılın sonuna doğru, 1 yeryüzünde, yerkabuğu oynamalarının aşınmalardan daha çok olduğu yerlerde belirmiş olması” düşüncesi kökleşince, ayrı bir bilgi olmaktan çıkmış, coğrafya içinde, jeomorfolojinin bir kolu olmuştur. Dağ, Dağlar, Dağ-oluşu teorileri, Dağ-olu şu.
DAĞ BRİZİ Dağ yeli
DAĞ ÇAYIRI Dağ zirvesinde orman üst sınırından sonra görülen ot toplulukları Yüksek dağların ağaç sınırları ötesindeki çayırlara verilen ad. Dağ çayırları, çoğunca, kurakçıl h. . bir yapıda olur. Buradaki otların yanında yastık biçimli, sert yapraklı, dikenli bitkiler de yetişir. Keven, ya da geven denilen bitki bunlardandır. Çalı azdır. Yeryüzündeki yerine, yüksekliğine, bakıcak’a bitkinin yerleştiği toprak ve taş özelliğine, iklim olaylarına göre çeşitli dağ çayırı örnekleri vardır. Çayır, Çi men, Yayla, Otlak, Çayır-otlak.
DAĞ ÇÖLÜ Çok kurak bölgelerde dağlık yerlerdeki inişli çıkışlı yüksek bölge çölü Buna karşılık. daha geniş yer tutan düzce çöller vardır.
DAĞ DEMİRYOLU Sapa kalmış dağlık yerleri ana yollara bağlamak için yapılmış demiryolu. Dağ demiryolunun özelliği, yer kabartılarına, yükseklik farkına, yollara göre değişir. Çok eğimli yerlerde, dik bayırlarda dişli trenler yapılmıştır. Daha dik yerlerde çeşitli şekillerde, türlü özellikteki telli tren işler. Bu türlü yollarda telden kayıp inen küçük arabalar içinde taşkömürü, maden cevheri, ağaç taşındığı gibi, daha büyük ve düzgünlerinde eşya, yolcu da taşınır. Böyle tele bağlı olarak işletilen taşıtlara Fransızcada trique bu taşıma şekline de transport telöpherique denir. Son yıllarda di limize sokulmakta olan bu iki adı karşılamak üzere, bunlardan birincisine telli-tren,ikincisine telli-tren taşıtı denilebilir. En sade şekilleri gözönüne alınırsa, bu turlü taşıtların çok eski olduğu görülür. ilerlemiş olarak bugün görülecek, gezilecek yüksek dağlara gelenleri taşıyacak güçte telli-trenler yapılmıştır.
DAĞ DOĞUŞU TEORİSİ Yerkabuğunun gelişmesini ve biçimlenmesini açıklamak için bu kabuğun oynak yerler Orogenler ve yerleşik yerler Kratogenler den meydana geldiğini ileri süren teori.
DAĞ DORUĞU Dağın en yüce yeri Dağ doruğu ya sivri, dişli bir biçimde olur, yada yuvarlakça bulunur. Bu biçimler, buradaki taşlara, aşınma şekillerine bağlıdır. Doruk.
DAĞ DÖKÜNTÜSÜ Dağlardaki kayaların parçalanmasından ileri ge len taş kırıntılarının, dağın eteğinde, yamacında yığılması. Çöllerdeki dağlarda dağ döküntüleri o derece yığıhr ki, hemen hemen dağı örter. Dağ, sanki bu döküntüler arasında boğulmuş gibi kalır. Dağ, Dağlar, Ufalanma, Taşlar.
DAĞ DÜĞÜMÜ Sıra sıra kıvrım dağlarının birbirlerine iyice yanaştıkları, dar bir bölgede sanki sıkıştıkları yer. Dağ düğümü olan yerler dağların kavşak yeridir. Böyle yerler, o dağlık kuşağın en yüce yeri olur. Asya’da Pamir dağ düğümü, sıradağların birbirine yanaştı ğı bir yerdir. Dağlar.
DAĞ ETEĞİ Ana çizgileriyle, dağ yamacının sona er diği yer ile önündeki çukur, alçak, düz yer arasındaki sınır. Aşınma ba kımından dağ eteği, aşınmanın du rakladığı, birikmenin başladığı yer dir. Dağlar, Dağ, Aşınma.
DAĞ ETEĞİ DÜZLÜĞÜ Dağın ön-yerinden kıvrımlı da Kıvrım kıvrılma. içerisi ne doğru sokulan yontukdüz. . Böyle bir yontukdüzün yeri alçal olduğundan, akarsulara da az yarılmış bulunduğundan düzlek bir biçimi Vardır. Böyle dağ eteği düzlüklerinin, dağlardaki basamakların doğuşu, oluşu üzerine W. Penck açıklamalarda bulunmuş, görüşünü belirtmiştir. Dilimizde buna etekdüzü de denir.
DAĞ ETEĞİ OVASI Bir dağın yamaçlarından inen akarsular taşıdıkları maddeleri eğimin azaldığı yerde birikinti konileri şeklinde biriktirirler. Zamanla birikinti konilerinin birleşmesiyle oluşan hafif dalgalı düzlüklere dağ eteği ovası adı verilir.
DAĞ GÖÇEBELİĞİ Bütün bir aşiretin davar sürüleriyle birlikte yaylaya çıkması. Bunun asıl yaylacılıktan ayrı olan tarafı, yalnız çoban- ların, ya da sürü sahibi olan ailenin bir bölümünün veya bütününün değil, içine birkaç köyü alabilen bir aşiretin yaylaya çıkmasıdır.
DAĞ GÖLÜ Yüksek dağların çoğunda yan yana bulunan küçük göller. Dağ gölleri, buzul çağındaki aşınmalardan, tıkanmalardan ileri gelmiş olan çanaklarda suların birikmesinden doğmuştur. Doğu Anadolu’nun Sat Dağ. larında bunların güzel örnekleri vardır. Dağlar, Buzul, Aşındırma.
DAĞ HAVASI Dağların serin, küfür küfür esen, burcu burcu kokan, tozsuz, dumansız havası. Yaz aylarında ovalardakiler sıcaktan bunalırken, hemen yakın daki dağda serin bir hava vardır. Çünkü, her 100 metrede 0,5° sıcak lık azalır. Bu azalış bir kurala da yanır. Ovada sıcaklık 25° ise, buradan 1600 m kadar yüksekteki bir dağda sıcaklık 17° dir.
DAĞ İÇİ OVASI Dağlık alanların iç kısımlarında, çevreden gelen akarsuların taşıdıkları maddeleri eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi ile oluşan ovalardır. Türkiye gibi engebeli ülkelerde dağ içi ovaları çok görülür.
DAĞ İKLİMİ Deniz yüzünden yüksek yerlerde çeşitli özel likl beliren bir iklim örneği. Akdeniz boyundaki dağların çok yüksek olmıyan yerlerinde dağ iklimi yayla iklimi. yazın serin, soğukça geçer. Başka yerlerdeki dağlarda ise gece ile gündüz arasındaki sıcakhk oynamalari çok olw. Burada güneş tennıe , ışıma çok olur. Iklim, Hava.
DAĞ KILAVUZU Yüksek dağlardaki araştırmalar sırasında önemli işleri olan, yol arıyan hazır lanmalarda yardımcı olarak faydala mian, bu işlere karşılık ücret alan adam. Dağ kılavuzu, gerektiğinde canını tehlikeye koyan saygı değer kimsedir. Bunların kimiside güç dağçı kışlarında ölmüşlerdir. Dağ kılavuzları, dağcılar ve araştırıcılarla birlikte, iple tırmanışlarda arkadaşça, yaşayışlarını birbirine bağlıyarak güç çıkışlara katılırlar. Dağ kılavuzluğu işinin bir kazanç yolu, bfr meslek oluşu, daha çok, bu yüzyılın başlangıcında olmuştur. Dağ kılavuzları, çoğunca, bu iş için yetiştirilmiş kimselerdir. Isviçre’de, Avusturya’da çok sayıda dağ kılavuzu vardır. Dağcılık.
DAĞ KOLU Sıradağlardan her iki yana doğru uzanan dağ sırtlan. Dağlar.
DAĞ MELTEMİ Dağ yeli
DAĞ OLUŞMASI Yerkabuğunun oynak yerlerinde tabakaların kıvrıl malariyle dağların doğması olayları. Bu türlü yerler dağ sıraları biçiminde zincirleme uzanır, yeryüzünde uzun sıralar olarak görünürler. Alplerden Toroslara, oradan Himalayalara ve daha da ötelerine uzanan yüce dağlar bunlardandır. Bu sıra sıra dağlar yeryüzünü sanki bir kuşak gibi sarmıştır. Jeoloji çağlarının çoğunda böyle dağ oluşmaları olmuştur. Fakat zamanla bunların çerçeveleri oldukça daralmıştır. Dağ oluşmaları zaman zaman olmuş, dönemler halinde belirmiş, hızlanmıştır Evrim, Devrim, De virlilik teorisi. Yer yuvarlağının oynak zamanları ile durgunca çağları dönemli olarak bir biri ardınca gitmiştir. Devirlilik teorisi. Oynak dönemlerde kıvrım dağları, kırık dağları oluşmuştur. Dağların yükselmelerine kimi halde yandan gelen etkiler, kimi halde de dikine olan etkiler yoi açmıştır. Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teo risi, Oynak yerler, Yerleşik yerler, Ara dağlar.
DAĞ OLUŞMASI HAREKETLERİ Yer kabuğunun türlü yerlerinin zaman’ zaman yerinden oynaması Ye rinden oynama, Dislokasyon. şeklin de beliren, çoğunca kıvrılmaler , kırılmalar ile kendini belli eden, bu yüzden de dağların doğmasına yolaçan hareketler. H. .Stille, dağ oluşması hareketleriyle beliren oluşuk dört bölümde toplamıştır Ortü dağları, kıvrım dağları, kırık dağları, kütle dağları Bu dört bölüm araşında çok sayıda geçiş tipleri de vardır, Dağların oluşması jeoloji çağları içindeki kımıldan dönemlerinde olmuştur. Gelişme, Değişme, Evolution, Revolution.
DAĞ OLUŞU TEORİLERİ Dağların nasıl oluş tuğunu, şimdiki yüksekliklerine nasıl ulaştıklarııu, uzanışlarının neden ileri geldiğini, yerkabuğunun gelişmesini, biçim almasını açıklamağa çalı şan düşünceler, teoriler. Bunlar arasında büzülme teorisi , izos tazi bilgisi , dipten akma teorisi , inme-çıkma tearisi , karaların kayması teorisi b. , bir de L. Kober’in dağ oluşu teorisi vardır. Ancak, bu düşüncelerden hemen hemen hiç biri dağ oluşu olaylarını bütüniyle açıkh yamamıs, çözülemeyen türlü yerler kalmıştır. Bunun için, türlü teorile den yerine göre yararlanılır.
DAĞ SIRTI ÇİZGİSİ Bir dağın, iki yana doğru inen çatı biçimli üst bölümü. Dağ sırtı, dağın bel-kemiği gibidir. Oağ sırtının daha ilerideki uzantıları da sırtlar halin dedir. Dağ, Dağlar, Sıradağlar, Doruk, Sırt. Dağ sırtının en üst çizgisi gözönüne alınarak buna doruk çizgisi denilmiştir. Burası, dağın bir yamacının yukarıda sona erdiği, öteki yamacının başladığı yerdir. Bu yer keskince olabildiği gibi, yassı bir sırt biçiminde de olabilir. Doruk.
DAĞ SPORU Yüksek ve sarp dağları görmek, gezmek ve tanımak maksadı le zirveye tırmanma etkinliği, dağcılık.
DAĞ ŞEHRİ Dağlık yerlerde, yükseklerde kurulmuş olan şehir.
DAĞ TUTMASI Çok yükseklere çıkıldıkça, türlü değişikliklerin belir mesi yüzünden, hele hava basınctnın düşmesiyle ilgili olarak kandaki oksijenin azalmasından doğan bir çeşit hastalanma. Dağ tutması hastalığı, bir deney odasında da incelenebilmiştir. Soğuk hava, yorgunluk dağ tutmasını kolaylaştırır. Sağlam yapılı olmıyan 1 gece iyi uyku uyuyamamış bulunanlarda da dağ tutması kolay belirir. Binlerce metre yükseklikteki dağlara çıkarken, tırmanma yüzünden yorgunluk artınca, dağın daha orta yüksekliklerinde bile dağ tutması belirebilir. Dağ tutmasının derecesi herkese göre değişir.Olağan olarak dağ tutması 3.000 m kadar yüksekliklerde başlar, 6-7 bin metre yükseklikte hastalık çok artar. Bunun daha ötesinde de ölüm olabilir. Dağ tutması, genel yorgunluk, yürek çarpıntısı ile belli olur. Başlan. gıçta içkinin verdiği sarhoşluğü andıran belirtiler olur. Bu sırada garip birtakım gülmeler, ağlamalar birbiri ardından gelir. Oksijen azalmasına karşı beyin çok duyguludur. Bundan sonra vücudu derin bir yorgunluk, tenbellik kaplar. Insan bir şeye karar veremez. Adım atışlarda değişme ler, karışmalar belirir. Göğüste tıkanıklık belirmiş, baş dönmesi artmış, hemen bulunulan yerde yığılıp kalmayı ister gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Baş ağrısı, mide bulantısı, kusma gibi olayların ardından bayılma olur. Bunun ardından da ölüm olabilir. Dağ tutmasına karşı en iyi çare, bulunulan yerden hemen aşağılara inmektir. Oksijen verme yoluna da başvurulur. Deniz tutması.
DAĞ YAĞMURU Hava akıntılarının, yer kabartılarına, bu arada çoğunca dağlara, çarparak yükselmesi sırsında yağan yağmurlar. Nemli bir hava yığını dağa çarpınca, yükselmek zorunda kalır. Bundan doğan dikine harekette hava soğur, yağmur yağar. Dağların, çevrele rine göre daha yağışlı olmaları bundan ileri gelir. Yağmur, Yağış.
DAĞ YAMACI Dağın eteğinden doruk boyuna kadar uzanan eğimli yer. Dağ yamacı çok çeşit li uzanışta, biçimde olur. Bunlar bir sürekli eğim, ya da sadece omuz yer leri göstermekle kalmaz, yerine göre, üzerinde düzce yerlerin, döleklerin bulunduğu basamaklar b. l du rumunda da bulunurlar. Dağ yama cındaki bu düzlükler dölekler., ba. samaklar, çok yerde az, ya da çok dik inişlerle başka düzlüklere ulaşır. Dağ yamacının bu çeşitli biçimdeki uzanışı, bu dağların oluşlarını, geliş melerini açıklama bakımından faydalı tutamak noktalarıdır. Dağlar, Dağ oluşu.
DAĞ YELİ Sıcak, durgun havalarda beliren günlük yeller. Dağ yeli, yaz günleri gün battıktan biraz sonra dağlardan ovalara, vadilere Vadi yeli. doğru. eser. Yaz günlerinin boğucu sıcaklarının ardından geceleri esen bu serinletici yeller, yamaçlardan dere, ırmak boy. larına doğru inercesine eser. Dağlık bölgelerde bu yellerin ayrı ayrı adı vardır. Kimi dağ geçitlerinde, boğaz biçimli vadiler içinde bu yellerin esişi çok güçlü olur, bu yüzden kimi yerde geçmek bile zorlaşır. Dağ yeli, dağların yüce yerleriyle çukurluklar arasındaki sıcaklık ayrılı ğından doğar. Geceleyin, dağın yüksekçe yerleri, yamaçları çukurluklardan daha çok soğur. Buralarda hava soğur, ağırlaşır, aşağı doğru iner. Işte dağ yeli, bu olayın sonucudur. Vadi yeli, Yerel rüzgarlar, Basınç, Rüzg Yel.
DAĞ YOLU Dağ yamaçlarını dolaşa dolaşa geçirilen yol. Bu türlü yollar çok dö nemeçli olur. Bunlar dağın elverişli bir geçit yerinden, bir boyundan geçer, böylece dağın bir yamacından ötekine geçilmiş olur.
DAĞCI Çı kılması çok güç, dimdik yamaçlı dağlara tırmanabilen kimse. Dağcı olabilmek için, her şeyden önce, sağlam yapılı, güçlü, çevik, yılmaz, başladığı işi sona erdirebilen, iyi düşünceli, arkadaşlık duygulariyie dolu olmak gerekir. Dağlar, ulu kayaları, sivri dorukları, karlı başları, baş döndürücü uçurumlariyle alışmamış kimselere korku verir. Bu özellikleriyle dağların karşısında insanın ürpermesi yadırganmaz. Çünkü dağlarda birden bire beliren, insanı şaşırtan olaylar doğabilir
DAĞCILIK Binlerce metre yüksekli ğindeki sarp dağlarda gezmek, bu sapa yerleri görmek, tar araş tırmalar yapmak için yapılan dağ çıkışları işi. Dağcılık, hem bir spor çeşidi, hem de bilimsel araştırma yoludur. Dağlara çıkış, tırmanış, dağlarda barınma işleri bir düzene göre yapılır. Dağcılık için hazırlanmış değnekler, dağ ayakkabıları, tırmanma ipleri, çadırlar vardır. Dağcılık, 18. yüzyıl başlarında Alp Dağlarında gelişme yoluna girmiş, güç tırmanışlar bürada yapılmaya başlanmıştır. Bundan ötürü dağcılık anlamı na gelen alpinisme kelimesi büradan çıkmıştır. Bunun gibi, dağcı demek olan alpinist kelimesi de bununla ilgilidir. Alplerde başlıyan bu dağcılık işleri, sonraları birçok ülkelere yayılmış, buralarda da kök leşmiştir. Yurdumuzda yüksek, sarp dağlar çoktur. Bundan ötürü bizde de de dağcılık, Birinci Dünya Savaşın da bir ihtiyaç olarak belirmiş, bun dan sonra oldukça gelişme yoluna girmiştir. Dağcı.
DAĞIL İç-Anadolu volkanik bölgesinde Karapınar ve uzak çevresi. ara sıra olan kum ve toz fırtınasına verilen ad.
DAĞILIŞ Türlü olaylarınyeryüzüne yayılış ve dağılışı. Coğrafyada, gözlenen olaylar, yeryüzünün bir yerine bağlanır ki, bundan dağılış prensibi doğmuştur. Böylece türlü olayların bütün yeryüzünde, ya da onun bir bölümündeki dağılışı, yayılışı, coğrafyanın temellerinden biri dir. Sözgelişi, nüfusun dağılışı, ovaların dağılışı, yağışın dağılışı, deprem olan yerlerin dağılışı gibi.
DAĞINIK KÖY Birkaç evden ibaret küçük kümeler, ya da tek tek evler biçimin de yayılmış köy. Bu yayılış, daha çok yer biçimlerinin uzanışiyle ilgilidir. Kuzey Anadolu’da, Doğu Anadolu’nun dağlık yerlerinde böyle köyler çok tur, . Köy, Küme köy, Toplu köy.
DAĞINIK NÜFUSLAMA Nüfusun toplu olarak değil, bir bölgede dağınık bulunr,ıası. Nüfus.
DAĞINIK TAŞLAR Kum, çakıl, molozlar gibi ufalanmış, parç taşlar.
DAĞINIK YERLEŞME Evlerin küçük kümeler şeklinde ya da tek tek geniş bir araziye yayılmasıyla ortaya çıkan yerleşme biçimi.
DAĞ-KARA OLUŞU Yerkabuğu kımıldanışlarının iki ana çeşidi olan doğ-oluşu ile yer- kabuğu yaylanmalarını birden belir ten terim. Türlü jeoloji çağlarında yerkabuğunun yerinden çok oynadığı zamanlarla durgun geçen dönemler birbiri ardından gelmiştir. Dağ-kara oluşu teriminin bir karşılığı olan diyastrofizm kelimesi de kullanılmıştır.
DAĞLAR Dağ adiyle anılan yer kabartılariyle bunlar arasında ve nındaki yüksek yaylalarrn topluluk yaparak geniş yerler tutması şeklinde beliren, derin vadilerin, dik yamaçların çok yer tuttuğu yüksek yerler. Bu yüksek yerlerin yanında ayrı durum gösteren geniş ovalar, göller, denizler bulunduğu için dağlar, bulundukları yerlerde sürekli kabarık yerler olarak belirmişlerdir. Sözgelişi, Akdeniz ile Iç düzlükleri arasında, 2.000 - 3.000 m.yükseklikteki Toroslar böyle dağlar dandır. Toros Dağları’nda bir de Toros Dağı vardır. Buna göre, dağlar kelimesi, dağ adı verilen yer kabartı larının toplandığı, aralarına yüksek yaylaların, derin vadilerin girdiği, yüksek kabarıklıklar topluluğu’nu be lirtir. Bu kelime ile Almanca Gebirge, Fransızca montagne, Ingilizce mountain terimleri arşılanmış bulunur. Buna karşılık, dağ kelimesiyle Almanca Berg, Fransızca mont, kelimesi arşılanmıştır. Dağ, Dağ oluşu, Dağ oluşu teorileri.
DAĞLI Dağlık yerlerde oturan kimseler için kullanılan söz. Dağlı, dağda oturan demektir. Dağda oturan insan topluluklarına dağlılar denir. Dağlılar, dağ halkı, dağda yerleşmiş halk demektir. Dağlılar, sağlam dağ havasında yetişmiş, güçlü insanlardır. Dağlık yerlerde yaşamış olmanın verdiği alışkanlıkla dik yamaçları kolayca tırmanır, kolak kolay yorulmazlar. Dağların soğuk, güzel suları, sağlam havası, sapa durumu, dağlı üzerinde etkisini göstermiştir.
DAĞLIK Dağların çok yer tuttuğu, iniş çıkışların, sarp çok olduğu yerler için kullanılan bir sıfat. Doğu Anadolu dağlıkt Güney Anadolu’da birçok yerler dağlıktır. Dağlık bölge lerde gidiş - geliş kolay olmaz. Dağlık yerler, ekincilikten çok, davar yetiş t için elverişlidir. Dağlar.
DAĞLIK BURUN Dağların, denize doğru bir çıkıntı biçiminde uzanmış bölü mü Burun.
DAĞLIK KUŞAK Dağ sıraları nın birbiri ardınca uzandığı dağlık yerler. Alplerden Toroslara ve. ötelerine kadar bir dağlık kuşak uzanı Amerikaların batı bölümün de kuzey-güney doğrultusunda yer yüzünün en uzun dağlık kuşakların dan biri uzanır. Anadolu’nun kuzeyi- ni, güneyini dağlık kuşaklar sınırlar. Kuşak, Bölge, Jeosenklinal, Kıvrılma, Dağ oluşu.
DAĞLIK KÜTÜK Aşınmalarla yüze çıkmış, yerka buğu yükselmeleriyle de dağ biçimi almış eski, taşları çok billurlaşmış, karışık yapılı dağlık yer. Dağlık kütükler, uzun jeoloji çağları boyunca aşinmalara, yontulmalara uğramış yerlerdir. Buraları, bir ara yüksek liklerini iyice kaybetmiş, deniz yüzü ne yakın birer yontuk düz olmuşlardır. Bunların üstünü zaman zaman buralara sokulan deniz tortu oynamaları sırasında bu eski sertleşmiş yerlerde çokca kırılmalar olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ . olmuştur. Ancak, Uçüncü Çağ sonuna doğru, hele bu çağın sonunda beliren yerkabuğu hare ketleriyle bu eski kütükler masıf ler. şimdiki yüksekliklerine ulaşmış, dağ lık kütükler böylece morfolojik özel liklerini almıştır. Orta Avrupa dağları, Batı Anadolu’da Ege Bölgesinin dağları bunlardandır.
DAĞLIK YER Yeryüzü şekillerinin çoğu dağ biçimi gösteren bölge. Dağlık yerler, çoğunca geçilmesi güç yerlerdir. Hele dağ sıraları arasında yer yergeçitler, boyunlar, boğazlar da yoksa, böyle yerlerde dağlar gerçek bir engel durumunda bulunurlar. Dağlık yerlerde, yerine göre, ovalar, geniş vadi tabanları, yaylalar da bulunabilir. Ancak, bunlar dağların yanında az yer tutar. Dağlık yer teriini, eski £rızalı arazi sözünü ve daha sonra orta ya atılmış olan engebeli terimini karşılar
DALGA DULDA Su yüzünün dönemli olarak biçim değiştirmesi Böyle bir kımıltı sırasında su bölüm cükleri, çember, ya da elips biçimin de birer yol çizercesine salınırlar. İşte buna çemberleme kımıltı , ya da orbi hareket adı verilir. Böylece dalgada biribiri ardından yer değiştiren madde değil, kımıltıdır. Böyle bir dalgalanmada gerçek yer değiştirme olmadığı, suda yüzen hafif bir mantar, ya da tahta parçasının gözlenmesiyle belli olur Bu mahtar, ya da tahta parçasının dibinden dalga sırtı, ardından da dalga çukuru geçtiğihalde, bunların sadece inip çıktığı, fakat bulunduğu yerde kaldığı görülür.Böyle dalgaların özelliğini ortaya koyan türlü unsurları vardır 1. Dalga yüksekliği, 2. Dalga boyu,3. Dalga dönemi, 4. Dalganın yayılma hızı. Kımıltı sırasında su yüzünün biçim değiştirmesiyle de ilgili olarak bir dalga sırtı, bir de dalga çukuru bölümleri görülür. Dalga yüksekliği. sırtın en yüce yeri ile çukurun en alçak yeri arasındaki uzaklıktır. Bu uzaklık metre ile ölçülür. Dalga boyu, birbiri ardından gelen iki dalganın sırtlarını ayıran uzaklıktır. Dalga dönemi, birbiri ardından gelen iki sırtın, yerinde duran bir noktanın önün derı geçişleri sırasında geçen zamandır ki, saniye ile ölçülür. Dalganın ya yılma hızı ise, kımıltının deniz, göl üstündeki yayılış hızıdır ki, saniyede metre ölçüsüyle bulunur.
DALGA AŞINDIRMASI Denizin aşındırıcı gücünün kıyıları yıpratması olayı Başta dalga aşındırması gelir. Dalgaların aşındırıcı etkisi fırtınalı zamanlarda artar. Kıyılara çarpan dalgalar, yukarı doğru dikilir, sonra köpükler saçarak düşerler. Bu kükreyiş, bu çarpış fırtına sürdükçe böyle sürer, gider. Işte bu coşkun su yığınlarının büyük gücü olur, 10-20 ton ağırlı ğındaki kaya parçalarını, daha da büyüklerini metrelerce sürükliyebilirler. Dalgalar kıyılara çarpar, taşları sürükler, bunları geçtikleri yere ve biribirine sürter, böylece kıyı boyunu aşındırırlar. Bu aşındırmalarda kıyıdaki kayaların dayanma derece leri, tabakaların uzanış, dalış b.hk.. durumları kıyının biçimlenmesinde önemli yer tutar. Çatlıyan dalgaların dik kıyılarda doğurduğu biçimler arasında şunlar vardır Yarıntılar, oyuklar, oluklar, delikler, kapı biçimli yerler, inler. Dalga oyuğu. Bütün bu aşınmalarla. yüksek kıyıların önünde türlü genişlikte düzce, kayalarla dolu bir yer gelişir ki, bu dalga düzlüğü b. bk. dür. Eğer karada bir yükselme olursa, ya da deniz yüzü alçalırsa bu düzce yer kıyıda bir seki biçimi alır. Bundan sonra da bu sekinin önünde yeni bir dalga düzlüğü oluşmaya başlar.
DALGA BOYU Birbirini izleyen iki dalga sırtı arasındaki uzaklığa dalga boyu denir.
DALGA ÇATLAMASI Dal gaların, kıyıya çarparak kükremesi, bu sırada çatlaması olayı. Çatla ma, Çatlak dalgası. Dalgalar derin denizlerde kolayca oluşur. Ancak, derinliğin dalga boyundan daha az olan yerlere yaklaştıkça, dibe olan sürtünmeden dolayı dalga hareketi engellenir ve dalgaların şekli bozulur. Bu olaya dalga çatlaması veya kırılması denir. Kıyı sığlaştıkça dalga çatlaması artar.
DALGA ÇUKURU Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların alçalan kısmına dalga çukuru denir.
DALGA DÜZLÜĞÜ Yüksek kıyıların önünde, dalga çatlamaları yüzünden yar’ın gerilemesinden doğmuş düzce yer. Dalga aşındırması düzlüğü, ya da sadece dalga düzlüğü budur. Bu düzlük, denize doğru eğimlicedir. Yar’ın gerilemesi, dalgaların yar’ın eteğini kemirdikleri zaman boyunca sürer. Böylece dalga düzlüğu bu gerilemeye uyarcasına genişler. Dalga düzlüğünün üstünde yar’ın gerilemesi sıra sında koparak düşmüş iri kaya par çaları, taşlar, çakıllar bulunur. Deniz yüzünün olağan seviyesinde bulunduğu sıralarda dalga düzlüğü deniz dibinde bulunur. Buradan yer yer iri kaya parçalarının uçlarının su yüzünde görüldüğü olur. Fakat gelgit olayının belirgin oıduğu yerlerde denizin alçalmış zamanında dalga düzlüğü yüze çıkar. Bizim denizlerde olduğu gibi, gel-git olayının az olduğu yerlerde dalga düzlüğü her vakit deniz dibinde kalır, burada dalgaların sürtmesi, kemirmesi sürer.Yar’ın gerilemesiyle dalga düzlüğü genişledikçe dalgaların kıyidaki kemirme gücü de o derece azalır. Sonunda öyle bir durum belirir ki, en korkunç dalgalar ve deniz yüzünün en kabarmış zamanındaki dalga çat lamaları bile artık yar’a ulaşamaz olur. Böylece dalga düzlüğünün geliş mesi, genişlemesi artık sona ermiş bulunur. Dalga aşındırması, Dalga oyuğu, Kıyı aşındırma ovası.
DALGA KIRAN Tabi korunağı olmayan denizlerde gemileri korumak üzere deniz içerisinde yapılan suni koy.
DALGA OYUĞU Dik kıyılarda yar ın alt bölümündeki in biçimli oyuklar. Bunlar dalga ların çarparak oydukları yerlerdir. Kıyıda çatlıyan dalgalar, kayaları kemirerek bu oyuklari açmışlardır. Dalga oyuğu, çok çeşftli büyüklükte türlü biçimde olur Bir kişinin girebileceği kadar dar oyuklardan, hangarı andıracak genişlikte olanlarına varıncaya kadar her türlü büyüklükte olanları vardır. Dik kıyılarda kimi yerde deniz bu oyukların içine sokulmuştur, kimi yerde ise oyuklar kurudur, ya da deniz zaman zaman buraya girer. Dalgaların, dik ve kayalık kıyılara çarpmasiyle önce burada çentik biçimli dip oyuntuları başlar. Buralarda gedikler açılır. Bu oyuklar gittikçe genişler, böylece asıl dalga oyukları açılmış olur. Daha ileri bir gelişmede buralarda derin inler, mağaralar, kapılar açılır. Dibi böylece oyulan yerlerin üstü birer kaş biçiminde ileri doğru uzanır, zamanla bunlar yer yer çökerek iri kayalar da düzlüğü b. ‘. üzerine düşer. Yeni yeni dalga oyukları açıldıkça, bunların üstü kopup düştükçe, yar ge dalga diizlüğü genişler, gelişir. Bir zaman gelir ki, deniz artık yar ın eteğine ulaşamaz olur. Bundan sonra da dalga oyuğu açılamaz.
DALGA SIRTI Dalgalı bir deniz yüzeyinde suların yükselen kısmına dalga sırtı denir.
DALGA YÜKSEKLİĞİ Dalga sırtı ile dalga çukuru arasındaki yükseklik farkına dalga yüksekliği denir.
DALGAKIRAN Limandaki gemilerin dalgalardan korunması için denizde yapılmış kalın, uzun duvarlar biçiminde set.
DALGALI OVA Uzun süren aşınmalardan, yıpranmalardan, yontulmalardan sonra, kabar tılprı silinmiş, her yeri düzce, dalgalıca bir biçim almış bulunan yerler. Bunun için böyle bir yere dalgalı ova sözü kullanılmıştır. Ancak, bu sözün yerine peneplen denildiği gibi, dilimizde bu biçimi, bunun oluşunu daha iyi anlatan yontukdüz terimi yerleşmiştir,.
DALGIÇ Suyun içinde bir iş görmek, bir şeyi aramak için suya dalmayı kendine iş edinmiş kimse.
DALIŞ Yerinden oynamış Yerinden oynama., yatay duruşu bozulmuş tabakalarda, bir tabaka düzleminin en çok eğimi ve en çok eğim ile yatay düzlemi arasın daki açı. Uzanış , dalış ile bir dikaçı yapar. Dalış açısı, tabakanın yatay duruşundan ne kadar uzaklaşmış bulunduğunu gösterir. Taba- kanın dalışı, yani eğimi, jeolog pusulasının içindeki eğim klino m’etre’. ile ölçülür. Uz’anış.
DALYAN Ağlardan oluşan bir tür balık avı düzeneği
DAMAR Yerkabuğunun türlü tabakalarının yarıklarını, çatlaklarını doldurmuş bulunan türlü madenler, taşlar. Damarlar, çoğürıca yassı olarak uzanırlar. Eğer damarların içini taşlar doldurmuşsa bunlara damar taşları denir. Eğer darnarlarda maden varsa bunlara da maden damarı adı verilir. Damarların yerkabuğu için de türlü duruşları vardır Kimisi dik, kimisi yatık, kimisi de bu ikisi arası yamuk duruştadır. Türlü da marlar arasında çaprazlamalar da olur. Damarlar, tek tek bulunabildiği gibi, bir ağ durumunda dizili olan ları da çoktur. Kimi damarlar da yığın, kütük biçimi gösterir, bulun dukları yerde çok yer tutarlar. Bunlara toplu damar, ya da kütük damar Almanca Gangstock. adı ve rilir. Taşlar.
DAMLA Sıvılarda meydana gelen küçük, yuvarımsı parçacık. Yağmur damlası, su damlası gibi. ,Serin, ıslak inlerin içinde tavan dan damla damla sular sızar. Böyle bir yerde tavan, kireçtaşı ile örtülü ise o in ıçinde güzel görünüşlü damlataşlar oluşur. , Yağmur, Çiy.
DAMLATAŞ İnler, mağaralar içinde görülen ve damlalar dan doğmuş bulunan taşlar. içinde erimiş kireçtaşı bulunan suların yerin altına sızması sırasında karbon di ooksit uçar, aşağıya düşmek üzere bulunan damlanın yerinde kireçtaşı tortulanır. Geri kalan su damlası mağaranın tabanına düşer. Bu defa burada artakalan karbon di oksit uçar, geri kalan kireçtaşı burada tortulanır. Işte bu olayın uzun zaman böyle sürmesiyle kireçtaşı tortuları mağaranın tavanında, tabanında birbiri üzerine birike birike güzel görünüşlü sütunlar, yükarıdan sarkan bk Sarkıt., aşağıdan dikilen Dikit. taşlar doğar ki, bunlar birer damlataştır. Damlıya damlıya göl olur sözü gibi, burada da “damlıya damlıya- güzel taş sütunlar oluşur”. Damlataşlar her mağarada vardır.
DAMPİNG Bir yarışma rekabet.; için piyasaya çok ucuz, bol mal çıkarma işi. Buna damping yapma işi denir. Ingiliz - Amerikan kelimesi to dump, aşağı atmak, aşağı indirmek, boşaltmak demektir. Bu kelimeden Dumping kelimesi çıkmış, bir ticaret terimi olarak yayılmıştır. Dumping kelimesi dilimize okunuşu gibi girerek damping şeklinde yazılmaktadır.
DAR GEÇİT Dağlık yerlerde görülen dar geçit yerleri Geçit, Boyun
DARBOĞAZ Kıvrımlı yerlerde enine kesen ve geçen dar vadi Buna dilimizde kısık da denir. Çatı çukurlaşması.
DAVAR Davar- mal İçeri sine koyun ve keçiden başka, sığırı da alan evcil hayvanlar için kullanılan kelime. Şadece davar denildiğin de koyun ve keçi anlaşılır. Davar sürüsü, koyun ve keçilerin bulunduğu sürü demektir. Davar - Mal sözünün içinde ise, ayrıca sığır, manda, hatta at, eşek gibi hayvanlar anlaşılır.
DAYK Yerin derinliklerinden gelerek yerkabuğunun içine duvar gibi dikine sokulan bir çeşit damar. Bu kelime, Ingilizce dyke duvar kelimesinden alınmış, bir terim olmuştur. Dilimizde okunu şu temel tutularak dayk biçiminde yer tutmuştur. Delip geçen ya pı.
DAZKIR Yarı bozkır, yarı çöl özelliği gösteren bitki örtüsü alanı. Dazkırların çok çeşitleri vardır. Kimişi çöl özelliğine yakın bozkırdır; kimisi bozkır özelliği daha belirgin çöldür. Dilimizde böyle yerler için dazkır kelimesi kullanılır. Daz dazlak kelimeleri, çıplak oluşu anlatılır. Dazkır, ot bitmiyen, ekin ekilemiyen, yarı tuzlu, kıraç, kurak bozkırlara verilen addır. Bozkır, Çöl, Bitki coğrafyası.
DAZKIRLAŞMA Ya doğal olaylar yüzünçden bölgenin kurak!aşmaya doğru gitmesi gibi., ya da orada oturanların verdiği zararlar Ormanların yok edilmesi gibi. yüzünden, bir yerin gittikçe yok sullaşması, çıplak yerlerin artması, bölgenin kelleşmesi olaylarının hep sine verilen ad. Kıraçlaşma, Bozkırlaşma, Çölleşme.
DEBİ Satış, sürüm Akım
DEFLATION Latince defiare lifürüp süpürerek taşımak, flare esmek ke limesinden yapılma bir terim. Batı dillerinde yayılmış olan bu terimin türkçesi yel süpürmesi ciir.
DEFNE Akdeniz maki forrnasyorılarında olan bir bitki. Yıl boyunca yaprakları yeşil kalır. Meşin görünüşlü yapraklarında esans ve eterik yağ bulunur.
DEGİRMEN Tahıldan un çıkarma atölyesi.
DEĞİRMEN En çok tahılın övütüldüğü, buğday, arpa, mısır gibi tahıl çeşitle rinin un haline getirildiği yer.
DEĞİRMENTAŞI Çok sert bir çeşit kumtaşı Değirmentaşı doğal olarak elde edildiği gibi, insan eliyle de yapılabilir. Değirmentaşı olacak kumtaşında taneler 1-2,5 mm çapında olur.
DEĞİŞME Türlü yerlerden dış güçlerle koparılarak sürüklenmiş, sonra bir yerde yığılmış bulunan dağınık taş parça larının, çeşitli olaylarla biribirine yapışarak, bitişerek taş özelliği alması olayı. Sözgelişi kireçtaşı çamurliarı, çamur durumundaki killer değişme diyajenez. olaylariyle kireçtaşı, Kil- taşı olurlar. Kumlar böylece yapışarak kumtaşı doğar. Çakıliar bu olaylarla bitişerek çakılkaya olur. Taş kırıntıları böylece yapışarak breş durumuna gelir. Kimi taşların içindeki eriyebilen maddelerin yıkanarak götürülmesi olayı da bir değişme diyajenez. dir. Taş parçalarını birbirine yapıştıran maddeler arasında kireçtaşı çimentosu ile silis çimentosu başta gelir. Böylece, çimentolaşma yoliyle değişme olmuş bulunur.
DEĞİŞMEZLİK TEORİSİ Karaların, okyanus sürekli olarak bulunduklarını, yerlerinde kaldıklarını ileri süren görüş. Bu görüşe göre, büyük karalar, ulu denizler, şimdiki durumlarını andırır şekilde, geçmiş çağlar da da bulunmuşlardır. Bu görüşü ileri sürenlerden Soergel’e göre, yeryüzünde karatarın, denizlerin dağılışı ana çizgileriyle hiç olmazsa Birinci Çağdan hemen önce belirtilmiştir. Bu arada sadece sığ denizlerde, alçak yerlerde denizin ilerlemesi, çekilmesi olmuş, yer yer bu yönden değişiklikler belirmiştir. Yine bu arada denizler büyümüş, karalar küçülmüştür. H. Stille ise, bunun tersini ileri sürerek, karaların genişlemiş olduğunu, bunun da pekleşme lerle belirdiğini açıklamıştır. Karaların kayması teorisi, Büzülme teorisi, İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi, Yerkabuğu.
DEĞME BAŞKALAŞMASI Başka tabakaların yanından geçen magmanın, başka maddeleri de bunların içine salarak, ya da salmadan bu taşlarda doğurduğu sıcaklık ve basınçtan ileri gelen başkalaşma. Başkalaşma.
DEL GEÇEN YAPI Yerin dibinden Yer kabuğunun içine erimiş olarak sokulmuş, sonradan katılaşmış damar , yığın biçimli taşların meydana getirdiği yapı. Bunlar, tortulan malarla oluşmuş, sonradan yerinden oynamış türlü tabakalar arasına, içine sanki şırınga edilirce sine sokulmuşlardır. Buna göre, de geçen geçen yapı, tortul tabakalar arasında damar, yığın, kütük, yatak biçiminde bulunur. Delip geçen yapıdaki taşların hepsi püskürük taşlardır. . Bunlar, yerin derinliklerindeki magma nın katı laşmasından doğmuş, çok çeşitli bileşimde taşlardır. Batohit, Lako hit, Damar, Dayk, Yatak, Uzantı da mar.
DELİDERE Birdenbire kabaran ve kısa bir süre sonra çekilen, hatta kuruyan küçük akarsu. Deliderelerde özellik şudur Yukarı kesimlerinde çoğunca hûni biçimini andıran bir su toplama yeri Yağış alanı. bulunur, buradan sonra dere dar bir vadiye girer, bu çok hızlı akış yerinden sonra kendisinin oluşturduğu birikinti yelpazesi b . alanına ulaşır. Delidereler, su taşkıntarına yol açarlar. Bunun için böyle dereler boyunda yer yer su akışı düzenleme!erine dere ıslâhı, yandere ıslâhı. önem verilir. Akarsular.
DELİIRMAK Akışı düzensiz olan, kabarık ve çekik zamanları bunlara bakınız. arasın da çok seviye farkı bulunnan, kabar dıkları zaman suları yatakiarına dolan ve taşan akarsular, Rejim, Akım, Akış, Akarsu, Delidere.
DELK Ü TEMAS Arapça sürtme, temas değme. Sürtünme, Değme başkalaşması.
DELME Petrol, doğalgaz Bitümler. çıkarmak, maden yataklarını araştırmak üzere makinelerin yardımiyle yeri pek derinlere doğru delme işi. Az derin sayılan delmeler birkaç yüz metreyi bulur. Çok derin delmeler ise 5.000.metreye varır.
DELTA "Bir akarsuyun, durgun bir suya ulaştığı yerde sürüklediği lığları bulunduğu yere çökertmesiyle ileri doğru büyümüş düzlük yer. Delta kelimesi, Yunanca delta. harfinden alınarak yayılmış bir addır.
DEMİR ÇAĞI Tarih öncesinin üçüncü büyük çağıBu Tunç Çağının ardından gelmiş, demirin, tunç yerine araç, silah yapılmasında kullanılma siyle başlamıştır. Demir Çağının baş laması, süresi, dünyanın türlü ülkelerine göre değişir.
DEMİRYOLU Birbirine koşut paralel. iki ray döşenmiş bir çeşit yol. Buradan buharla, mazotla, elektrikle işliyen taşıtlar geçer, yolcu, yük taşırlar.
DEMİRYOLU İSTASYONU Demir yolu boyunca yolcu, yük indirilip bindirilme yeri. Demiryolu istasyonlarının yerinin, biçiminin şehir ile yakın ilgisi vardır. İstasyonların kimisi sadece demiryolu boyuncdadır, kimisi. ise demiryolu kavuşak yerinde olur. Küçük ara istasyonlarına durak denir. Demiryolu.
DEMOGRAFİ Yunanca dernos halk, graphe yazı, tasvir anlamına gelen kelimelerden yapılmış bir bilgi adı. Nüfus bilgisi.
DENEY Yapay olarak üretilen ve kontrol altında yapılan gözlem.
DENGE Bölge pllanlamasında o ülkenin ekim - dikim, orman, otlak, yerleşme yerinin payı ile ilgili kavram. Cismin üzerine etki eden bütün kuvvetlerin bileşkesinin ve herhangi bir nokta veya bir dönme eksenine göre momentlerinin cebirsel toplamının sıfır olma durumu.(denge şartları).
DENGE YANAYI Eğim eğrisi
DENGELENMİŞ KUVVET Net kuvvetin sıfır olduğu durumlarda etki eden kuvvetler.
DENİZ Yeryüzünün birbirine bağlı sular örtüsü. Yerkabuğunun çukurlarını doldurmuş bulunan bu sular, derinhik, genişlik bakımından çeşitli bir dağılış gösterir. Bütün okyanuslarla onların kolları birbirine bağlı bir bütün olarak uzanır. Karalarda ki durgun suların, yani göllerin tek tek uzanışlarına karşılık, denizler birbirine bitişik bir sular örtüsüdür. Yeryüzü nün % 71 ‘i deniz dir. Bunun da çoğu Güney Yarımküresinde, azı Kuzey Yarımküresindedir. Üç ana deniz Atlantik, Pasifik, Hint Okyanusudur. Bunların dışında karalar arasında aradenizler, kenar denizler uzanır. Akdeniz, bir aradenizdir. Derinlik bakımından denizler şu özelliği gösterir 200 etre derinliğe kadar olan sığ denizler karaları çevirir. Buradan bir denizaltı bayırı Kara bayırı. İle 3-4 bin metre derinlikteki çanaklara inilir. Bu çanaklar denizlerde çok yer tutar. Bundan sonra 4 - 6 bin m derinlikteki çanaklar uzanır ki, buraları denizlerin engeniş yerini kaplar. Denizlerin türlü yerlerinde de daha derin hendekler uzanır. Denizlerin dibinde dağ biçimli sırtlar, eşikler vardır. Bunların yüze çıkmış olanlarında adalar b, . Sıralanmıştır; Deniz suyu tuzludur. Ortalama olarak bir kilogram deniz suyunda erimiş olarak 35 gram tuz bulunur. Bunun için şöyle denir Denizin tuzluluğu %o 35’tir. Denlierin kimisi daha tuzlu, kim de daha az tuzludur. Denizin donması Donma, Buzla. Tuzluluk derecesine bağlıdır. Kutup çevresi denizlenrıin üstünü buz bağlamıştır. Okyanusların kıta içlerine doğru uzanan kollarına deniz denir. Denizler okyanuslarla bağlantılarına göre ikiye ayrılır.
DENİZ AKINTISI Okyanuslarda denizlerde, doğdukları bölgelerden çok uzaklara su yığınlarını siirükliyen akıntılar. Deniz akıntıları iki şekilde geniş yer tutar. Biri, yiizeydeki akıntdar, öteekisi dip akıntıları. Denizin yüzündeki akıntlar, bütün yeryüzünde bir ağ durumundaki akıntılar düzenini doğurur. Bunların iklim üzerine, yaşamaya olan etkilerinden başka, ulaştırmada da önemli yerleri olmuştur. Deniz akıntılarını doğuran en büyük etmen rüzggardır. Hele düzenli, güçlü esen rüzgar kuşağında bu etki daha da bellidir. Deniz akıntıları üzerine, deniz sularında beliren yoğunluk ayrılığı, yer yuvarlağının dönmesi, kıyıların biçimi ve uzanışı, yer kabartılarının yönü, bunların sürekliliği de etki yapmıştır. Suların yığınlarla böyle bir yerden başka uzak yerlere sürüklenmesiyle boşalan, suyu azalan yerlere, başka yerlerden deniz suları akmaya başlamıştır ki, bundan da denkleşme akıntıları doğmuştur. Rüzgarın itme etkisi ve bu denkleşmelerle lgili olarak deniz akıntıları şöyle de ayırt edilmiştir İtme akıntıları Fransızca Courants d’impulsion., Boşalma akrntıları Fr. Courants de d denkleşme akıntıları Fr. Courants de compen sation. Serbest akıntı, Gulf S Kuro - Şivo. Deniz akıntıları, sanki deniz içinde birer geniş ırmak gibidir. Bunlar, çok yerde ağır ağır, belli belirsiz akar, kimi yerde de akışları iyice belli olur. Yüzeydeki akıntılar, çoğunca, 50 m derinliğe varır, kimi yerde 150 m ye inebilir. Fakat yüzden sürüklenen suların yerini doldurmak için dipten yukarı doğru akıntılar olur. Bu defa, buradan gelen suların yerini doldurmak için de dip akıntıları başlar. Bu dip akıntıları, yüzey akın tılarınırı boşalan yerlerini, yine yüzden gelen başka akıntılar da doldurabilir. Sözgelişi, doğudan batıya akan iki ekvatoral akıntı arasında, ters yönde akan bir karşı akıntı be lirmiştir. Deniz akıntıları ya sıcak olur ya da soğuk olur. Bu özellikleri, çoğunca geldikleri yerle ilgilidir.
DENİZ AŞINDIRMASI Denizde beliren türlü güçlerin, kıyıları aşındırması kavramını taşıyan bir terim. Ancak, bunlar arasında dalgalar, birinci derecede aşındırma kaynağı olduğundan, dalga aşındırması terimi çok kullanılır.
DENİZ BİLİMİ Deniz çanaklarının biçimini, bunların dibini örten yığıntıları, deniz suyunun her türlü özelliğini, denizlerdeki kımaltıları, akıntıları inceliyen bilim. Buna doğal deniz bilimi de denir. Bu bilim içinde denizlerdeki canlıların araştırılması, incelenmesi ile de uğraşılır ki, buna da biyolojik deniz bilimi denir. Deniz bilimi araştırmalariyle gemi işletme işleri, denizden yararlanmalar, deniz yolculukları, gemi yapımı, balıkçılık gibi çeşitli yönlerden fayda sağlanır. Deniz bilimi, jeofiziğin geniş bir kolu sayılmakla beraber, denizlerin yeryüzündeki dağılış şekli, bunun türlü olaylara etkisi, denizin insan üzerine olan derin etkisi bakımından doğal coğrafyanın da bir konusudur. Deniz, Okya nus.
DENİZ BRİZİ Deniz melterni.
DENİZ BUZU Kutuplara yakın yerlerde havanın, suyun soğuk olması yüzünden denizlerin üstünde bağlamış buz örtüsü. Bu buz örtüsü iki türlü olur Deniz suyunun donmasından doğmuş deniz buzu, denize kadar uzanmış olan buzullardan koparak yüzmeye başlamış, sürüklenmiş buzdağları . Buzla.
DENİZ DALGALARI Denizin üstünü örten hava, iyice durgun olarak kalmaz. Kısa bir süre için hava durgunda olsa, geçmiş günlerden kalma ya da başka dalgalı yerlerden gelme salınmalar, kımıltılar sürer. Denizde rüzgarın esmesiyle de bu kımıltılar, tam dalgalanma durumuna gelir. Denizin yüzünde düzenli iniş çıkışlar, kırışıklıklar olur. Bunlar deniz dalgalarıdır. Büyüklüğü ne olursa olsun deniz yüzündeki bu düzenli kırışıklıklara soluğan denir. Deniz, sanki soluk alıyor, soluyor, nefes alıp veriyor gibidir. Dalgalar rüzgarlarla çok itilirse, bundan da itilme dalgalara doğar. Deniz dalgalarının çoğu rüzgarlardan ileri gelir Rüzgar dalgalara. Ancak, öyle yerler de vardır ki, buralardaki denizlerde hava durgun da olsa, pek yeğin, çok büyük dalgalar belirir, ortalık birbirine karışır, gemiler batar, ya da karaya vurur. Bunlara deprem dalgalaması b. bk., ya da Tsunami adı verilir.
DENİZ DEPREMİ Deprem ocağı denizin dibinden daha aşağılarda bulunan bir çeşit yer sarsıntısı. Etkisini geniş ölçü de denizlerde gösteren bu depremlere, bundan ötürü, deniz depremi adı verilmiştir. Deniz depremleri sırasında, yel esmiyen havalarda bile çok büyük, korkunç deniz dalgalenmaları olur. Bunlar denizin deprem dalgalarıdır. Birdenbire beliren bu dalgalar yüzün den gemilerin battığı, karaya oturduğu olur. Bu dalgalar hafif olmuşsa gemide sadece bir gıcırtı duyulur. Orta derecede olmuşsa, demirin dibe sürtünmesi gibi bir sarsıntı olur. Daha çok olursa gemideki eşyalar devrilir, ayakta duran kimseler yere düşer, gemi bir yana yatar, çatlamalar olur, deniz çalkalanır, gemi batar. Deprem, Yer depremi.
DENİZ DİBİ Deniz dibinin kabartıları, çukurlukları Deniz dibinin yer biçimleri karalardaki gibi çok inişli çıkışlı, keskin uzanışlı, sivri değildir. Deniz dibi, daha yumuşak, hafif dalgalı bir uzanış gösterir.Çukur biçim olarak deniz dibinin başlıca biçimi şunlardırGeniş çanaklar, derin hendekler. Kabarık biçim olarak şudur Eşikler Deniz.
DENİZ DİBİ PÜSKÜRMESİ Deniz dibinden beliren yanardağ püskürmeleri Bu türlü püskürmelerle deniz ortasında küçük adalar b. hk.. doğar. Deniz dibi yanardağından fırlatılan süngertaşlari bir süre deniz üstünde yüzer Yanardağ, Püs kürme, Püskürük taşlar.
DENİZ DİBİ VADİSİ Deniz suları altında kalmış vadi.
DENİZ GERİLEMESİ Denizin karadan çekilmesi, gerilemesi olayı Bunun tersi deniz ilerlemesi dir. Deniz gerilemesi, ya karanın yükselmesinden, ya da deniz yüzünün alçalmasından ileri gelir.
DENİZ HARİTASI Deniz gidiş - gelişleri için hidrografya enstitülerince çizilmiş harita. Deniz haritasında deniz yolculuğuna kolaylık sağlıyacak kadar genişlikte bir kıyı çizgisi ve dar bir kıyı boyu gösterilmiştir. Bunu yanında gemi yolları, denizin derinliği, sığ, kayalık yerler, kumla lar, Watt’lar , resifler, çıkıntılar, şamandıralar, fenerler, gelip geçici engeller, gemi kalıntıları ve ilgili başka şeyler gösterilmiştir. Deniz haritalarında açıyı koruyan harita izdüşümlerinden faydalanılır Mercator izdüşümü gibi.
DENİZ HENDEĞİ Denizlerin dibinde uzun çukurluklar. Deniz dibi.
DENİZ İKLİMİ Denizlerde, adalarda yüksek enlemlere doğru sokulan, batı rüzgarlarına dönük kıyılar boyunda orta enlemler boyunca uzanan bölgelerdeki nemlice, sıcaklık oynamaları az iklim. Deniz ikliminde hem gece ile gündüz, hem de yaz ile kış arasında az sayılacak sıcaklık oynamaları olur. Kara iklimi.
DENİZ İLERLEMESİ Denizin karaya doğru ilerlemesi, karadaki çukur yerleri basması olayı. Bunun tersi deniz gerilemesi dir. Deniz ilerlemesi ya karanın çökmesinden, ya da deniz yüzünün yükselmesinden doğar.
DENİZ KIYISI Denizlerin karalarla olan sınırı Ayrıca göl kıyısı, ırmak kıyısı da bulun duğundan, bvnlardan ayırt etmek için sadece kıyı yerine deniz kıyısı sözü de kullanılır. Kıyı.
DENİZ KULAĞI Körfezlerin, koyların binbini ardınca sıralandığı kıyılarda, bu girintilerin önünde kıyı dili nin gelişmesi yüzünden körfezlerin, koyların göl biçimi almış durumu. Deniz kulağının suyu, buraya dökülen derelerin getirdiği tatlı sularla bir süre sonra tuzluluğundan kaybeder. Deniz kulakları, uzunca zamanlar içinde kum, çakıl, kil ile dolar, göl olmaktan çıkar, karalaşır.
DENİZ MELTEMİ Gündüzleri denizden karaya doğru esen yel. Akdeniz bölgesinde durgun yaz havzasında iyice belli olur. Oğleden önce, denizin yanıbaşında ve birkaç yüz metre yükseklikteki karada çok ısınma olur, bundan da orada bir alçak basınç alanı belirir. Işte buradan hafifliyerek yükselmiş, sonra yüksekten denize doğru akmış bulunan hava yığınlarının yerini doldurmak üzere denizden karaya doğru hava yığınları yer değiştirir ki, bu deniz meltemi diye anılır. Yaz günlerinde kuşluk vaktinin boğucu sıcağından sonra bu deniz yelinin, yani deniz melteminin esmesiyle kıyı boyuna, karaya serinlik gelir. Deniz yeli eserken önce denizi yalar, sonra karaya vurur, 20 - 40 km. içerilere sokulur. Kara rüzgarı, Yerel rüzgar, Basınç, Yel.
DENİZ TUTMASI Denizin çok çalkantılı, dalgalı olduğu bir sırada geminin güvertesinde, ya da gerisinde bulunanlarda beliren bulantı, baş dönmesi, ter dökme, kusma, soluk alma darlığı şeklindeki sarsıntı ve korku gibi belirtileri olan bir çeşit sağlık bozulması. Bu belirtiler, 1 -2 yaşındaki çocuklarda pçk az olur, kadınlarda ise erkeklerden çok olur. Deniz tutması, sallanmadan ileri gelir. Nasıl ki, salıncakta sallanmak, uçmak sırasında da böyle belirtiler olur. Gemide deniz tutması belirince, geminin ortasında bir yere çekilmeli, serin bir havada uzanmalıdır. Dağ tutması.
DENİZ YELİ Deniz meltemi.
DENİZ YOLU Deniz taşıtlarının çok geçtiği, türlü ülkeleri, bölgeleri biri- birine bağlıyan yollar. Deniz. yolu, denizlerin işlek yerleridir. Buralardan türlü deniz taşıtlar geçer. Böyle yollar, uzun zaman denenmiş yerlerdir. Dünyanın en işlek deniz yolları şunlardır Batı Avrupa ile Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları arasındaki Kuzey Atlantik deniz yolu. Bu deniz yolu, yeryüzünün iki büyük endüstri alanını, iki kalabalık yerini birbirine bağlamıştır. Bir başka işlek deniz yolu Avrupayı Akdeniz üzerindenGüney ve Doğu Asya’ya bağlıyan yoldur. Bu yol Süveyş Kanalından geçer. Bir üçüncü deniz yolu da Avrupa’yı Güney Amerika ülkelerine bağlar.
DENİZ YÖNÜ Deniz tarafında anlamına gelen kelime.
DENİZ YÜZÜ Çeşitli olaylarla Yer’in dönmesi, akıntılar, gelgit tuzluluk gibi. yakından ilgili olarak belirmiş bulunan denizin yüzü. Deniz yüzü, ölçmelerde 0 sıfır. metre olarak gözönüne alınır.
DENİZ YÜZÜ OYNAMASI Deniz yüzünün geniş ölçülü değişmesini belirten terim. Ostatik hareketler.
DENİZ SUYU Içinde sudan başka tuzlar, gazlar bulunan su. 1 kilogram deniz suyunda 35 gram tuz soyundan maddeler vardır. Deniz su yunun tuzluluğu yerine göre değişir. Çok tuzlu olan Kızıldeniz’in tuzlulu ğu % 40’tır. Çünkü, bu denize ırmaklar dökülmez, yeri de çok sıcaktır. Deniz suyunun rengi koyu mavidir. Deniz suyunun içine ışık en çok 400 metre derine kadar işler. Bun dan ötesi iyice karanlıktır. Deniz suyunun yüzeydeki sıcaklığı enlemlere göre değişir Sıcak kuşakta 30 bulur, soğuk denizlerde sıfırdan aşağı düşer. Bu düşüş daha da çok ise donma olur, denizin yüzünü buzlar örter. Buzla, Deniz bu zu.
DENİZDEN UZAKLIK Bir ülkenin iç bölgelerindeki türlü yerlerin, deniz kıyılarından olan uzaklığı. İnsan yaşayışı bakımından önemli yeri olan bu kavram, haritalarda eşuzaklık eğrileriyle de belirtilir.
DENİZDEN YÜKSEKLİK Yeryüzünün bir noktasının deniz yüzünden olan dikine uzaklığı Buna bir yerin denizden yüksekliği, ya da yükselti, rakım denir. Sözgelişi, Erciyes Dağının doruğunun yüksekliği 3916 m.’dir. demek, bunun denizden olan yüksekliği, yani yük seltisi demektir.
DENİZLERDE ORTALAMA DERİNLİK Denizlerin ortalama derinliği 4000 m dir. Dünya’nın en derin yeri olan Mariana Çukuru denzi seviyesinden 11.035 m derinliktedir.
DENK EĞRİ Eğim eğrisi
DENKLEŞME AKINTISI Birbirine dar bir boğazla bağlı, fakat ayrı özellikte suları bulunan iki deniz arasındaki akıntılar. Böyle bir yerde suyu yeğni hafif olan denizden, suyu yoğun ağır. olan denize doğru üstten bir akıntı olur. Buna karşılık, suyu yoğun olan denizden de ötekine doğru dipten bir akıntı belirir. Ayrıca, her ikisi araşında yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru, boşalan suların yerini doldurmak üzere, dikine akıntılar olur. Bunlar ödeşme akıntıları ya da denkleşme akıntılarıdır. Deniz akın tıları.
DENUDATİON Latince nudus çıplak kelimesiyle ilgili denudare soyma, iyice soyma, çıplaklaştırma kelimesinden alınmış bir terim. Batı dillerinde bu terim, dış güçlerin yamacı süpürürcesine aşındırması anlamın da kullanılır. Dilimizde denudation. teriminin karşılığı süpürülmedir. Yerine göre, su süpürmesi, yel süpürmesi vardır.
DENÜDASYON Denudation, Süpürül— me, Su süpürmesi, Yel süpürmesi.
DENÜDASYON TARAÇASI Kaya sekisi.
DEPO Dolma, Tortulanma.
DEPREM Yerkabuğunda meydana gelen titreşim hareketleri Yer’in derinliklerinden gelen, yeryüzünde titreşmeler şeklinde beliren doğal olay. Dilimizde depertmek, debertmek, tepreşmek kelimeleri, yerinden oynatmak, yerinden oynamak, kımıldatmak anlamına gelir. “Yer yerin den oynadı” sözü de kullanılır. Bunlardan Deprem çok kullanılır. Deprem, yerkabuğunun iyice oturmamış yerlerinin yerinden oynaması yüzünden olur. Bunlar arasında en çök kırılma yüzünden yer sarsılır. Bir de yanardağların canlandığı yerlerde dar çerçeveli depremler olur. Yeryüzünün iki deprem kuşağı vardır Biri Büyük Okyanus çevresi, ötekisi, içerisine Akdeniz çevresini, Alpleri, Antilleri alan ve Hindistan’dan ötelere uzanan kuşak. Böylece, yeryüzünün çok depremli yerleri, az depremli yerleri, hemen hemen depremsiz yerleri vardır. Bunlara depremlilik adı verilir. Depremler, karalarda olduğu gibi, deniz dibinde de olur. Bunlardan birincisine yer depremi, ikincisine deniz depremi denir. Depremler kısa sürer. Çoğunca birkaç saniye. Depremler, dalgalar halinde ilerlerler. Depremlerin yeri başlangıç yerine odak, deprem ocağı b ., hiposantr, iç-merkez gibi adlar verilir. Deprem dalgalarının yeryüzüne en kısa yoldan çıktığı yere deprem ortası , ya da episantr denir. Yerkabuğu.
DEPREM ALANI Deprem dalgalarının araçsız olarak Deprem araçları. duyulabildiği, sezildiği yerler. Bunlara “kab sarsıntı yerleri” anlamına gelen makroseism yerleri de denir. Yunanca makros büyük, seismos sarsılma. Bunlara karşılık, ancak araçların göstere- bildiği, fakat insanın sezemediği depremler de vardır ki, bunlara da “ince deprem” anlamını veren mikroseism Yunanca mikros küçük. adı verilmiştir. Deprem.
DEPREM ARAÇLARI Deprem gözlenen yerlerde kullanılan ve sismograf, sismoskop, sismemetre gibi adlarla söylenen araçlar.
DEPREM BİLİMİ Depremlerin oluşlarını, etkilerini araştıran bilim Deprem bi!iminde deprem dalgaları, depremleri doğuran olaylar, depremleri doğuran güçlerin doğuş sebepleri araştırılır. Bu arada depremin yer üstünde yaptığı işler belirtilir. Bunların dışında yeryüzünün başlıça deprem alanları araştırılır, haritaları çizilir. Deprem, Deprem ocağı, Deprem ortası, Deniz depremi, Deprem dalgalaması, Yer depremi, Sismofoji, Sismograf.
DEPREM BÖLGESİ Deprem görülen ve görülebilecek alanlar. Sık sık deprem meydana gelen alanlar. Depremlerin sık sık belirdiği, yerin çok oynadığı, yıkılmaların olduğu bölge. Deprem bölgeleri, en yeni devirlerde yerinden oynarna b. bk uğramış yerlerdir. bk Deprem, Deprem ortası.
DEPREM DALGALANMASI Hava durgun iken bile ansızın beliren büyük, korkunç deniz dalga- ları. Bunlar deniz depremlerinden ileri gelir. Bunun için buna deprem dalgalaması denilmiştir. Japonya kıyılarında sık sık yıkıcı etkilerini gösteren bu türlü dalgalara orada Tsunami adı verilmiştir. Halk arasında bu türlü dalgalar gelgit ile karıştırılırsa da bununla ilgisi yoktur. Denizin dibinde bir yerinden oynama , bu arada da bir kırılma olması, böylece bir kırık doğması sırasında burada deprem olur. Böyle bir yerin tam üstünde, yani denizin yüzünde, birdenbire sırt ve çukurlar belirmiştir. Sanki deniz yarılmıştır. Bu sıra da yerçekimi etkisini gösterir, bu güç, yüzeyi düz bir duruma getirmeğe çalışır. Düz bir yüzeye doğru inme ile ilgili olarak, suyu denk bir durumdan daha ileri gönderir, böylece gidip gelen bir dalga belirir. Deprem ortasından uzaklaştıkça bu dalgalar küçülür. Deprem dalgalamasından doğan dalgalar, yakındaki kıyılarda, hele körfezlerde yıkıcı etki yaparlar 15 Haziran 1896 da Japonya’nın Sanniku bölgesini su altında bırakan bir Tsunami dalgası, 27.000 kişinin ölümüne, 10.000 evin yıkılmasına sebep olmuştur. Bu deprem dalgalamasını doğuran deniz depreminin ortası, kıyıdan 200 km. uzakta idi. Kıyıda yıkıcı etki yapan deprem dalgalaması, deprem sezildikten bir saat sonra buraya ulaşmıştır. Burada Ryori’de dalgalar 30 metre yükselmiş, 7- 34 dakika ara ile 6 büyük dalga Miyako şehrini silip süpürmiiştür. Dep. rem.
DEPREM ISKALASI İnsan tarafından sezilmesi ve duyulmasına, eşya ve yapılar üzerindeki etkileriyle yıkıcılığına göre, depremin yeğinlik şiddet. derecesini kestirmek üzere, Mercalli, Sieberg gibi araştırıcılarca düzenlenmiş 12 basamaklı ıskala. Deprem ıskalasının ana çizgileri cetvelde gösterilmiştir. Deprem ıskalası cetveline bakınız.
DEPREM OCAĞI Deprem dalgalarının başladığı yer. Burası yerkabuğunun içinde, ya da dibinde bir yerdir. Eğer, depremi, yani yerin sarsılmasını doğuran olay, kırılma ise bu başlangıç yeri kırığın başladığı yerdir. Deprem ocağının çok derinlerde olmadığı sanılıyor. Bu sarsıntı ocağının, çoğunca, birkaç bin metre ile 50-100 km. arasındaki derinliklerde bulunduğu sonucuna varılmaktadır. Bununla beraber, kimi depremlerin ocağının odağının. yerin yüzünden 700 km. derinlere de indiği anlaşılmıştır. Deprem, Deprem ortası.
DEPREM ODAĞI Deprem ocağı
DEPREM ORTASI Deprem ocağının yeryüzünde tam üstüne düşen yer. Deprem ortası, yersarsıntısının yeryüzündek orta yeridir. Sarsıntılar bu noktadan her yana doğru dağılır ve buradan uzaktaşıldıkça depremin yıkıcılığı azalır. Deprem ortası, yani depremin dış-merkezi, sarsıntıların doğurduğu zararların, yıkılmaların en çok olduğu yerdir, Depremin araçsız olarak sezildiği, ya da duyulduğu yere sarsılma alanı denir. Burası çoğunca, deprem ortasının çevresidir. İnsanın sezemediği depremleri deprem araçları yazar. Öyle büyük ve yaygın depremler olur ki, bunları bütün dünyadaki deprem araçları yazar. Depremi yazmış olan aracın bulun yer ile deprem ortası arasındaki uzaklığa orta uzaklığı adı verilir. Buna merkez uzaklığı da denir. Orta uzaklığı kilometre olarak, ya da açı ile ölçülür. Orta uzaklığına göre çeşitli depremler ayırt edilir yerel deprem, yakın deprem, uzak deprem, çok uzak deprem. Yerel depremlerde sarsıntının duyulma yeri “sarsılma alanı” için dedir. Yakın depremlerde bu değer 1.000 km., uzak depremterde 10.000 km.’yi bulur. Deprem, Deprem ocağı.
DEPRESSİON Depresyon, Çöküntü alanı.
DEPRESYON Çökme sonucu oluşan ve en az iki kenarında yüksek alanların bulunduğu çukur alan. Latince depressio çökün tüye uğrama, çöken yer, çökme kelimesinden yapılmış bir terim. Depresyonun başlıca iki ayrı anlamı vardır Yeryüzünün çökmüş çukur yerleri ile ilgili anlamı, dilimizde çöküntü alanı terimiyle karşılanır. Havanın alçak basıncı ile ilgili anlamı, dilimizde döngü ile karşılanır.
DERE Akarsuların küçüğü. Akarsu, Irmak.
DERECE Açı ölçümü için kullanılan ve bir tam dönüşün 360 olarak kabul edildiği birim.
DERECİK Küçük dere. Akarsu.
DERİN ÇUKUR Denizlerin di bindeki çok derin çukurluklar.
DERİN DENİZ BÖLGESİ Yerkabuğunun hipsografik eğrisinde 2.500 metreden daha derinlere doğru uzanan ve 6.000 metrelik derinlikleri geçen derin deniz çanakları alanı. Bu gibi yerler yeryüzünün yüzölçümünün % 52’ye yakınını tutar. Batiyal bölge, Neritik böl ge, eniz.
DERİN DENİZ ÇUKURLARI Sima üzerinde hareket eden kıtaların, birbirine çarptıkları yerlerde bulunur. Yeryüzünün en dar bölümüdür.
DERİN DENİZ PLATFORMU Kıta yamaçları ile çevrelenmiş, ortalama derinliği 6000 m olan yeryüzünün en geniş bölümüdür.
DERİNE AŞINMA Akarsuyun, yatağını kazması, oyması, gittikçe derinleştirmesi işi. Derine aşınmanın hemen ardından yanlama aşınma da başlar, birlikte gider. Aşınma.
DERİNLİK Çukur bir yerin derin olma durumu, derin olma derecesi. Gölün derinliği, denizin derinliği; Irmağın derinliği, obruğun, düdeinin derinliği gibi.
DERİNLİK EĞRİSİ Eş-derinlik eğrileri.
DERİNLİK TAŞLARI Magmanın, yerkabuğu içindeki başka taşlar arasına sokularak katılaşmasından doğmuş taşlar. Taşlar, Püskörük taşlar, Püskürme, Dış püskürük taşlar, İç püskürük taşlar.
DERYA Farsça deniz demektir. Deniz.
DETERSİYON Latince detersio silme, temizleme kelimesinden yapılmış bir terim. Bununla buzulun cilalaması, geçtiği yeri silmesi, çizmesi işleri belirtilmiştir. Cilalama. Batı dillerindeki yazılişı detersion’ dür.
DETRAKSİYON Çatlatma.
DEV KAZANI Şelalenin dökülduğü yerde oluşmuş derin kuyu. Akarsuların şelale yaparak döküldükleri yerlerde, hızla düşen suların ve içindeki taş, çakıl gibi maddelerin çarptığı yeri aşındırmasıyla oluşan yeryüzü şeklidir. Akdeniz Bölgesi’ndeki Manavgat ve Düden şelalelerinin düküldükleri yerlerde güzel dev kazanı örnekleri bulunur.
DEV LİMAN Yeryüzünün birçok büyük limanlariyle ilgisi bulunan ve çeşitli büyük gemilerin çok uğradığı, yük alıp verdiği liman. liman.
DEV ŞEHİR Nüfusu milyonu geçen şehir Büyük şehirlerin son derece bir hızla kısa zamanda büyümeleri yüzünden, nüfusu çok olan bu türlü şehirler arasında en büyükleri olarak dev şehirleri ayırdetmek gerekmiştir. Bunlar dünya ölçüsünde büyük şehirlerdir. Ikinci Dünya Savaşından sonra yeryüzünde 64 dev şehir sayılmıştır Bunun 20’si Avrupa’da, 21’i As ya’da,16’sı Kuzey Amerika’da, 4’ü Güney Amerika’da, 2’si Avustralya’da, 1 ‘i Afrika’dadır. Memleketimiz deki dev şehir bugün lstanbul’dur. Şehir, Büyük şehir.
DEVAMLI MEYİL Sürekli iniş
DEVİR Yerkabuğunun oluşma ve gelişmesi sırasında bir oluşuk yani formasyonun meydana gelmesi için geçen zaman bölümü. Devir, periyod keIime karşılığıdır ve çağın bir bölümüdür. Sözgelişi, ikinci Çağın devirleri Triyas, Jura, Kretasedir. Jeoloji çağları çizelgesi.
DEVRE Dönem.
DEVRİM Yerkabuğunun gelişmesi sırasında, zaman zaman beliren yerlerden oynamalar ile dolu dönemler. Devrim terimi, H. Stille, L. Kober gibi jeologların, bu olayları anlatan Revolution teriminin karşılığıdır. Gelişme, Yerinden oynama, Dönemlilik teorisi, Dağ oluşması.
DIŞ BÜKEY Dışa doğru bükülmüş, eğilmiş şekil. Dış-bükey yamaçlar vardır Iç b<ikey.
DIŞ GÜÇLER Kökünü dıştan alarak yeryüzünde etkisini gösteren güçler. Dış güçlerin kökü güneşe dayanır. Güneş ışınları su dolaşımını, havadaki türlü değişiklikleri doğurur.
DIŞ PÜSKÜRÜK TAŞLAR Yerin üstünde, ya da buraya çok yakın yerler de ve basınçsız olarak çabucak katılaşmış püsktürme taşları. Taş lar.
DIŞIK Yanar dağlardan fırlatılmış olan, ya da akıcı lavların üstünde, dibinde oluşmuş bulunan delikli, yüzü tırtıklı, pürtüklü, köpüklü görünüşteki taşlar.
DİFÜZ Işık
DİFÜZYON Latince diffusio dağılma, yayılma, yayınma Yayınma, Yayınık.
DİK Çok eğimli yerlere verilen ad. Dik bir bayır, dik bir dağ yamacı, dik yokuş gibi Sarp.
DİK KIYI Kıyıların enine uzanışına bakarak yapılmış bu bölünuşe göre, kıyı boyundaki dağların, sırtların, yaylaların denize kadar uzandığı, orada dik bir biçimde sona erdiği yerler. Dik kıyılar, çok yüksek olmayabilir. Sadece beş on metre yükseklikte de bulunabilir. Fakat bu dik kıyılar, deniz yüzüne dik olarak inerler. Yar. Çatlarcasına kıyıları döven dalgalar Çatlama., böyle kıyıları çok kemirir. Düz kıyı.
DİKEN Suyun az bulunduğu, ya da bitki tarafından kolayca emilemediği yerlerde yaprakların sivrileşerek büründüğü biçim. Bunlar sivri, battığı zaman acıtan, odunsu yapıda ve bitkinin bir bölümüdür. Oyle dikenler de vardır ki, bunlar sadece bitkinin yaprağını bir sert tüy gibi ört müştür. Kurak, yarı kurak bölgeler de, suyu dibe çok sızdıran kireçtaşı soyundan taşların bulunduğu yerler de üzerleri dikenlerle dolu bitkiler çok yer tutar. Dikenli çalı, Çalı lık, Dikenli bitkiler, Kurakçıl yapı.
DİKENLİ ÇALI Üzeri dikenlerle örtülü çalı Kuşburnu çalısı, karamuk çalısı, böğürtlen gibi Bunlar çoğunca alçak boylu ağaçcıklardır. Boyları diz boyu, adam boyu kadar olur. Daha boyluları da bulunur. Diken, Dikenli bitkiler, Çalılık, Ku rakçıl bitkiler.
DİKENLİ ÇALILIK Çöl bozkırlarında, yarı çöllerde yetişen, aralarında kısa boylu otların, dikenlerin, yastık biçimli dikenli bitkilerin bulunduğu seyrek, ya da sıkça dikenli çalılardan meydana gelmiş bir bitki örtüsü. Böyle yerlerdeki bitkilerin hepsi kurakçıl bitkilerdir. Taban suyunun biraz elverişli olduğu yerlerde bodur ağaçların da sıralandığı olur. Fakat, bunlarda, kurakçıl bir yapı gösterirler. Orman, Bozkır, Ağaçlı bozkır, Diken, Dikenli bitkiler, Dikenli çalı, Çit.
DİKİT Mağaralar içinde damlataşların tabandan yukarı doğru büyüyen sütunları Sarkıt.
DİKLİK Birdenbire dikleşen yerlere verilen ad Dik, Sarp.
DİKMELİK Ağaç yetiştirmek için dikme fidan elde edilen yer. Orman ağaçları dikmeliği, meyva dikmeliği, süs ağaçlan dikmeliği, gül dikmeliği. Ağaç, Orman.
DİLATASYON Genişleme.
DİLEK ÇUBUĞU Arama değneği.
DİLİK ARAZİ Kırgıbayır.
DİLSİZ HARİTA Üzerinde yazı bulunmayan, sadece topoğrafya şekilleri, ya da istenilen başka olaylar bulunan harita.
DİLUVİYUM Dördüncü Çağın Kuaterner, Kuarter gibi adlarla anı lan birinci bölümü. Diluviyum, ‘kor kunç su taşkınları” yani tOfan anlamına gelir. Dördüncü Çağın bu dönemine “çok yeni” demek olan Pleistosen denildiği gibi, buzulların ,b. . çok yaygın oldu ğu, karaların bugünkünden daha çok yerini örttüğü dönemi belirtmek için Buzul Çağı adı da verilir. Diluviyum dönemi, insan soyunun yeryüzünde türediği, memeli hayvan lar topluluğunda büyük değişikliklerin olduğu bir zamanı karşılar.
DİNAMİK Hareketin veya hareketteki değişmelerin sebeplerini araştırarak, kuvvet ile hareket arasındaki ilişkiyi inceleyen mekanik bölümü.
DİNAMİK DENGE Hareketli cisimlerin dengesi
DİNAMO Mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren araç
DİNAMOMETRE Kuvvet ve ağırlık ölçen araç
DİNLENME YERİ İnsan sağlığına iyi gelen, çoğunca da içmelerin, kaplıcaiarın, kumsalların bulunduğu güzel havalı yerler. Böyle yerlerin iklimi yumuşak, sert, orta derecede olabilir. Çevresi ormanlarla kaplı ise böyle dinlenme yerleri daha da değer kazanır. Türlü dinlenme yerleri arasında deniz. kıyılarındaki yerler, yaylalardaki, dağlardaki yerler, orta yükseklikteki yerler vardır. Deniz kıyısı dinlenme yerlerinin havası mülayim, gece - gündüz arasındaki sıcaklık oynaması azdır. Denizden kıyıya doğru ılgıt ılgıt yeller eser. İnsan sağlığı, deniz kıyılarındaki havadan, sudan geniş ölçüde faydalanır. Yüksekliği 1.000 - 2.000 metre olan yaylalarda, dağlardaki dinlenme yerlerin de insanı canlandıran bir hava vardır. Burada sıcaklık, basınç düşmüş, güneşin ışınları da daha yakıcı olmuştur. Denizden yükseklik. Bütün bunlarla ilgili olarak “dinlenme yerleri iklim bilgisi” Al. Kurort klimatologie. adiyle bir bilgi kolu gelişmiştir. lklim.
DİP BUZU Akarsuların dibinde tutmuş bulunan buzlar. Bir süre sonra bu buzlar yerinden kopar, yüze çıkar, suların sürüklediği toparlakça buz parçaları biçimini alırlar. Bu parçalar, soğumanın artmasiyle birbiri ile birleşir, Irmağın üstünü böylece buz bağlar. Çok soğuk yerlerde dip buzu yerinden oynamaz, kıyılardanda donmalar olarak ırmak buz ile örtülür. Don, Donma, Buz, Buz tutma.
DİP BUZUL TAŞLARI Buzulun dibinde sürüklenmiş, sivrilikleri kalmamış yuvarlak, kum ve çamur durumundaki parçalar. Bu parçaların çoğu, buzulun, dibini sıyırması yüzünden çıkmıştir. Buzullar, böyle yerlerden çekildikten sonra bu taş parçacıklarından meydana gelmiş geniş ölçülü yığınlar. orada dip buzultaşları örtüsu olarak kalmıştır. Daha sonra burada dalgalı, inişli çıkışlı, düzlük, tepelik, çanaklarla dolu çok değişik görünüşlü özel bir yer biçimi doğmuştur ki, buna dip buzultaşları yöresi adı verilir. Buzultaş, Moren.
DİPSİZ DERİNLİK Yeraltının çok derin, bilinmiyen yerleri.
DİPTEN AKMA HİPOTEZİ Koyu bir akıcı madde, ya da yarı katı bir cisim olarak magmanın yerkabuğunun derinlerinde akmasiyle ilgili olan yükselmeler, kıvrılmalar gibi yerka buğunun durum değiştirdiğini ileri süren hipotez. Buradaki kuvvet olarak ta, derinlerde radyoaktif cisimlerin ayrışmasından doğan çok fazla ısı gösterilmiştir. Dağların oluşu, başka teorılerle birlikte, bu hipotez ile de açıklanmak istenmiştir. Bu akmaların belirdiği yer olarak da hafif olan asıl yerkabuğu ile Sial ile., dipteki daha yoğun Sima’nın biribirine yanaştığı yer olarak gözönüne alınmıştır. Büzülme teori si, İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşu teorileri, Dağ doğuşu teorisi.
DİRENÇ Maddelerin elektrik yüklerinin geçişine karşı koyma özellikleri.
DİSKORDANS Uymazlık.
DİSKORDANT DURUŞ Uymaz tabakalaşma.
DİSLOKASYON Utince diciocare biri- birinden ayırmak, bozmak, dağıtmak. Bu terimle “yerkabuğunun türlü yerlerinin yerinden oynaması olayları” belirtilmiştir. Yerinden oynama. Fransızcada disloque kelimesi ayrılmış, parçalanmış, çatlamış demektir. Dislocation da parçalanma, biribirinden ayrılma anlamına gelir. İşte bu yolla dilimize disloke ve dislokasyon şeklinde yazılan kelimeler girmiştir. Disloke, yer kabuğu ve onun tabakaları için kullanıldığı zaman disloke karşılığı “yerinden oynamış” dislokasyon karşılığı “yerinden oynama” terimleri dilimizde kullanılır. “Akbayırın tabakaları yerinden oynamıştır” denildiğin de, bu tabakalar “disloke olmuştur”, anlamı çıkar. Zaten bu türlü yerinden oynamalarla yerkabuğunun tabakalarında kıvrılmalar, kaymalar, kırılma lar, bükülmeler, çatlamalar, ayrılma- lar olur. Bunların hepsi tabaka yerinden oynaması demektir. Yerinden oynama.
DİSLOKASYON ZELZELESİ Yerinden oynama depremi.
DİVAN Karadeniz Bölgesi kırsal kesiminde görülen dağınık yerleşme tipi.
DİVERJANS Iraksak.
DİYAGRAM Hesaplanmış, ya da gözlenmiş olan değerlerin, derlitoplu görülecek biçimde çizilmesi. Diyagram, bütün incelikleri, ayrıntıları gösterememekle beraber, ilk bakışta düşündürecek şekiller ortaya koya bilmelidir. Incelikler, ayrıntılar, sayıların ayrıca sıralanmasiyle belli otur. Renklerin, gölgenin iyi kutlanılmasiyle olay hemen belirebilmeli, göze güzel görünmelidir. Bu gösterme işin de değirmi, dört köşeli ve başka şekiller kullanılabilir. Çok kullanılan alışılmış diyagram biçimleri arasında Blokdiyagram vardır.
DİYAJENEZ Değişme.
DİYAKLAZ b. Çatlak.
DİYASTROFİZM İng. Diatstrophism. J. Powell tarafından ortaya atılmış bir jeoloji terimi olup, dağ ve kara olu şunu birlikte belirtmeye çalışan bir kavramdır. Dağ-kara oluşu.
DOĞA Kendiliğinden var olan şeylerin bütünü. Doğa kendiliğinden doğmuş olup, sanat- kültür gibi insan düşüncesinin ortaya koyduğu varlıkların karşıdıdır. Dilimizde doğa, tabiat kelimesini karşılar. Doğa, dilimizde doğmak, doğan gibi kelimeler soyundandır. Doğal, Doğal anıt, Doğal bilimler.
DOĞAL Doğa olaylarını belirten sıfat. Doğal anıt denildiğinde tabii abide anlaşılır Doğal bilimler denildiğinde tabli ilimler anlaşılır. Doğa.
DOĞAL ANIT Görülmeye değer biçimdeki mağaralar, kayalar, ‘su kaynakları çağlıyanlar, bazı orman ve ağaçlar, bugün artık soyları tükenmeye yüz tutmuş canlılar gibi varlıklara verilen ad. Birçok ülkeler de bu türlü varlıklar korunur.
DOĞAL BARINAK Mağaralar ve ağaç kovuklarıdır. İlk insanların kullandıkları barınaklardır.
DOĞAL BİLİMLER Doğal olayları inceliyen, araştıran, onları bir düzene bağlıyan, açıklamalar yapan bilim.
DOĞAL COĞRAFYA Yeryuvarlağının dışında, insan ve başka canlılar üzerine etki yapan doğal olayların, doğuş, oluş ve sonuçlariyle yeryüzündeki, ya da onun bir parçasındaki dağılışlarını araştıran, inceliyen coğrafya bölümü. Doğal coğrafyanın içine, dar anlamiyle, cansız yeryüzü girer Yeryüzü biçimleri, hava, sular. Geniş anlamiyle alındığında, doğal coğrafya içinde bitkilerin, hayvanların da birer konu olarak belirdiği olur. Ancak, bu sonuncular, çoğunca, canlılar coğrafyası yani biyocoğrafya içinde incelenir. Coğrafya, Deniz bilimi, Meteo rolöji, Klimatoloji.
DOĞAL GAZ Petrol havzalarında oluşan doğal yanıcı gaz
DOĞAL KAYNAK Oluşumunda insan emeği olmayan, işlendiğinde kazanç sağlayan kaynak.Yeraltı ve yer üstü olmak üzere ikiye ayrılır.
DOĞAL ORTAM İnsan elinin değmediği sahaYeryüzünde insan elinin değmediği alan Böyle alanlarda, iklim, arazi şekli, toprak şartlarına göre canlılar (bitki ve hayvan) alana yerleşmekte ve bir denge kurmaktadır
DOĞAL YÖRE İnsanın, yaşadığı yerdeki doğal varlıklarıhenüz yeter derecede işliyemediği vedeğiştirememiş olduğu yerler. Doğal durumlarını olduğu gibi saklıyan bu türlü yerler arasında balta girmemiş ormanlar, bozkırlar, dağlık yerler vardır. Buralarda insanlar, daha çok, toplayıcı, avcı, balıkçı olarak geçinir, birbirinden uzak ve ayrıksı yerleşme yerlerinde barınır, doğa güçlerinin ve olaylarının hemen her türlü sünün baskısı, korkusu altında yaşar. İnsanın yerleşmeye hiç yanaşmadığı kutup bölgeleri, çöler, yüksek dağlar ise doğal yörenin hemen hemen el değmemiş olanlarıdır. İnsan elinin çok değmediği ve doğal varlıklar üzerinde kendi isteğine uygun şekilde işliyemediği bu doğal yörelerle işlenmiş yöreler arasında çok sayıda geçiş şekilleri vardır. Doğal yörelerin kimisi üzerinde in san yok edici şekilde işlemiştir. Söz gelişi, ormanlarını ortadan kaldırmış, bunun yerini çalılık, fundalık, dikenlik yerler tutmuş, yörenin eski doğal durumu tanınmaz olmuştur. Ancak, burada yöre işlenmemiş olup, zorlan mış ve doğal varlıklarının kimisi yok edilmiştir. . işleme coğrafyası, Beşeri coğrafya, Yöre, işlenmiş yöre, Zorlanmış yöre.
DOĞRU AKIM Şiddeti ve akış yönü zamanla değişmeyen elektrik akımı.
DOĞU Anayönlerden biri Anayön
DOĞU BLOKU Sosyalist sistemlerle yönetilen ülkelerin oluşturduğu topluluk.
DOĞU ÜLKELERİ Avrupa kültürü dışında kalan bazı ülkeler.
DOĞU YELİ Yel.
DOKU Püskürük taşların özel görünüşü belirten terim. Sözgelişi granit dokusu, ofit dokusu, perlit dokusu, akıcı doku, delikli doku gibi. Taşlar.
DOKUMA Dokumaya yarıyan bitki, hayvan ürünlerinin pamuk. keten, yün, yapağı, ipek. ve ilgili yapma maddelerin kumaş durumuna getirilmesi için yapılan işler. Dokuma endüstrisi.
DOKUMA ENDÜSTRİSİ Telli maddeleri dokuma işi ile uğraşan endüstri kolu. Dokuma endüstrisi en- geniş çeşitli ve yaygın bir endüstri koludur. Dokuma endüstrisi içinde pamuk dokumacılığı, yün dokumacılığı, ipek dokumacılığı vardır.
DOLAŞIM Havanın dolaşımı, suyun dolaşımı şeklinde beliren dönemli olaylar.
DOLAY Büyük şehirlerin çevresinde bulunan, buralara günlük işler için bağlı olan yerler. Ankara şehrinin dolayları, Istanbul’un dolayları gibi. Böyle yerler şehirlerin çevresine serpilmiş kentler, ya da köyler durumundadır. Bunların kuruluşu türlü yönlerden olmuştur Bunların başında nüfusun artması yüzünden halkın daha iyi havalı yerlere doğru çıkması gelir. Sözgelişi, Ankara’nın dolayları bir yandan Kayaş ile Sincanköy arasında uzanır, öte yandan Keçiören, Etlik, Kavaklıdere, Dikmen, Yenimahalle çevrelerinde serpili bulunur. Kayaş ite Sincanköy arasında oturanlar şehrin içine, çoğunca demiryolundan faydalanarak gider gelirler. Buraya işleyen trenlere ara treni adı verilir. Demiryoluna uzakça olan dolaylarda oturanlar ise otobüslerle şehre gelir giderler Banliyö.
DOLDURMA Değeri bilinen iki nokta arasındaki yeri, gerçeğe en yakın bir değerle doldurarak bu iki noktayı bir eğri ile birleştirme işi. Buna var-sayılma işi de denir. Doldurma işi, çoğunca, klimatoloji haritalarının çizilmesinde ele alınır. Sözgelişi, deniz yüzüne indirilmiş değerlerle bir eş-sıcaklık izoterm. haritası çizilirkerı türlü meteoroloji gözlem yerleri yani istasyonları arasında sıcaklık derecesini düzenli olarak değiştiği düşünülür, böylece bu iki yer arasından bir eğri geçirilir. Bunun için doldurma karşılığı olarak var-sayılma sözü de kullanılmıştır.
DOLGU YERLERİ Dolma, Tortulanma.
DOLİN "Kalker platolar üzerinde görülen, oval şekilli erime çukurluklarıdır.
DOLMA Dış güçlerin etkisi ile bir yerden koparılan ve taşınan ufalanmış taş parçalarının ve parçacıklarının, bir başka yerde birikmesi olayı. Bu birikme, taşıyıcı gücün daha ilerlere doğru bu parçacıkları sürükleyemediği yerde başlar. Sözgelişi bir ırmak, içinde sürüklediği taş parçacıklarını ya yatak eğiminin azalması, ya da suyunun azalması yüzünden yolu boyunca bırakmaya başlar. Bu parçacıkların birikmesiyle de ırmağın yatağı yükselir. Bunun gibi bir dere, dağdan koparıp sürüklediği taş parçalarını dağın eteğine birakır. Çünkü burada eğim dağdaki gibi dik değildir. Böylece burada birikinti yelpazesi doğar. Dağların eteğini çeviren etek döküntüleri, kıyılardaki deltalar, birikinti ovaları böylece birikmelerden ileri gelmiş dolgulardır. Göllerin dibinde, deniz diplerinde de geçmiş jeoloji çağlarında birikmeler olmuş, bugün de olmaktadır. Aşınma.
DOLMA KUYU Sarnıç.
DOLU Yuvarlak buz parçacıkları biçiminde yere hızla düşen bir çeşit yağış. Dolu, çok sıcak yaz havasında oluşur, yere çarparcasına iner, zararlar doğurur. Dolu taneleri darı büyüklüğünden ceviz büyüklüğüne kadar olur. Kimi halde tavuk yumurtası büyüklüğünde dolu yağdığı da olmuştur. Ki rağı, Çiy, Kırç, Kırcı, Buzcuk, Yağ mur, Kaı-.
DON Sıcaklığın donma noktasının altına düşmesi yüzünden, suyun durumunu değiştirmesi, katılaşması olayı. Don olayı çoğunca iyice açık, durgun gecelerde yerden göğe doğru ısı kaybından doğar. Bu duruma ayaz adı verilir Ayaz. Bu türlü donmaya ısı verme donması denilir. Başka bir deyimle ışıma donması adı verilir. Bir başka don olayı da bir bölgeye sokulan soğuk hava yığınları yüzünden belirir. Donlu gün diye, sıcaklığın O nin altına düştüğü günlere denir. Bir gün içindeki en düşük sıcaklık o günün belirli bir zamanında, kısa bir süre için de olsa, 0 nin altına düşmüş ise o gün donlu gün sayılır. Çok donlu gün ise, en düşük sıcaklığın 0 nin altında on dereceye, ya da daha aşağı düştüğü günlerdir. Donma derinliği sözünden toprağın içine doğru donmanın ne kadar işlediği anlaşılır. Donmuş toprak.
DON OLAYI SıcakLığın 0 C:nin altına düşmesi sonucunda suyun donmasıyla oluşan olay.
DON ZARARLARI Don olayının bitkilerle yapı işlerine olan zararları. Donma olayının bitkilere verdiği zarar, o bitkinin soyuna bağlı olduğu gibi, bitkinin bir bölümüne de yaprak, çiçek..... bağlıdır. Bitkinin dondan ençok zarar gören yeri onun sulu, etli bölümleridir. En az zarar gören yeri de odunsu yerleridir. Bununla ilgili olarak kış aylarında bitkiler serilip serpilmezler. Bundan başka donmanın belirdiği zaman, donma süresi, donmanın az, ya da çok oluşunun da etkisi vardır. Sözgelişi bahar ortasında, ya da güz başındaki donlarla ayazlı havada Ayaz. kar örtüsü olmadan beliren donların zararları çok olur. Bundan korkulur. Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk, halindeki biçimlerinin de don üzerine etkisi olur. Çukur yerlerdeki donlarda bitkiler zarar görür. Ova, dere içi gibi bu türlü yerlere ağır olan soğuk hava akın eder. Buralardaki soğumayı, donmayı artırır. Bu yüzden bitkiler kavrulur. Don olayı türlü bitki örtüşüne göre de ayrı zararlar verir. Çayır bitkileri dondan zarar görür. Toprağın içinde yumruları bulunan bitkiler de uzun ve çok donmalar olursa zarar görürler. Bitkilerin odunsu yerleri, ağacın kabuğu da dondan zarar görür, gövdede çatlamalar olur. Dondan çok alıngan oan bitkiler için ayrıca koruma tedbirleri alınır. Çiçek bahçeleri, meyvalıklarda olduğu gibi. Buralarda bitkiler ‘Uzerine kağıt serilir, bez örtülür. Dondan korunmak için başka yollar da aranır. Don.
DONLU GÜN Hava sıcaklığının O Cnin altına düştüğü gün.
DONMA Bir sıvının belirli bir sıcaklıkta ısı kaybederek katı hale geçmesi.
DONMA ÇÖZÜLME DÖNEMLERİ Gerek yeryüzünün yüksek enlemlerinde yıl içinde, daha iyisi mevsimlere göre beliren mevsimlik, gerekse alçak enlemlerde ki yüksek dağlarda gece ve gündüzün gidişine göre sürüp giden günlük buz tutma ve erime olayları. Bu olayların bu dönemler içinde birbiri ardınca sürmesiyle buzun, taşları parçalayıcı etkileri olur. Buz çatlatması, Aşınm
DONMA NOKTASI Meteoroldjide arı suyun donduğu, ya da arı saf. buzun eridiği 0° derece, yanı 0°C.
DONMUŞ TOPRAK Kutba yakın enlemlerde görülen, toprağın sürekli donmuş bulunduğu yerler. Bu donmuş yerler çok derine işlemiş bulunabilir. Bunun üzerinde ince bir toprak örtüsü bulunur. Bu örtü kışın iyice donmuş bulunur. Yazın az bir derine kadar çözülür.
DORUK Dağların en yüksek zirvesi
DORUK ÇİZGİSİ Sıra dağların üst bölümünden geçtiği düşünülen çizgi Dağlar, Su bölümü çizgisi.
DORUK HATTI Dağların en yüksek noktalarından geçen sınır.
DORUK KATI Bir dağ sırasının doruk katında hemen hemen bir, ya da birbirine çok yakın yükseklikte dalgalı bir üst yüz. Yüksek dağların doruk katı buzkar ,buzul aşındırmaları ve akar suların oymalariyle biçimlenmiştir.
DORUK SİVRİSİ Dağların dişli doruklarının en sivri yeri Dağ, Doruk.
DORUKLU DAĞLAR Uzanışı belirgin olan,. doruğu iyice belli bulunan dağlar. Eğer doruk iyice belirgin olmaz da yassı bir uzanış bulunursa, böyle dağlara sırtlı dağlar denir. Böyle dağları doğuran iç olaylara göre de kıvrım dağlarından, kırılma dağlarından, volkan dağlardan söz edilir. Dağlar, Dağ oluşu.
DOYGUN Sızan suları iyice emdikten sonra bir tabakanın artık ememiyecek duruma gelmesi olayı. Havanın doygun duruma gelmesi ise bir yerde, belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği su buharı tutarıdır.
DOYMA İçerisinde su buharı tarafından yapılan basıncın, aynı sıcaklıkta en yüksek su buharı basıncına eşit olduğu durum.
DOYMA DURUMU Bir yerde belirli bir sıcaklıkta havanın alabileceği kadar aldığı su buharı ile doymuş durumu. Bu durumun üstünde su buharı hava içinde artık kalamaz, su olur. Havada her zaman az çok su buharı bulunur. Buharlaşma çok ise, hava su buharı ile doyar. Böylece doymuş olan hava daha çok su buharını içinde tutamaz Böylece yağmur, kar gibi yağış durumuna geçer. Buharlaşma.
DÖKÜNTÜ Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması,etekte birikmesinden doğan döküntü yeri. Buralardaki taşlar köşeli, keskin kenarlı olur, çeşitli irilikte bulunur. Kurak, yarı kurak bölgelerde döküntülerle çevrili dağlar, yaylalar çoktur Etek döküntüsü.
DÖLEK Dağların üstünde, kayalıklar üzerinde, dağ ve tepelerin eteğinde küçük sayılabilecek düzlükler Köşe döleği. Dölek kelimesi birçok yerlerde düz, anlamına gelir. “Burası çok dölektir” denildiğinde, oranın düz olduğu anlaşılır. Bunun gibi, döleklemek kelimesi de bir yeri düzlemek,tesviye etmek demektir. Dölendirmek ise bozulmuş bir şeyi düzeltmek demektir. Ova, Yazı, Yüksek ova. Kayaların üzerindeki döleklere kayabaşı denildiği de olur.
DÖNEM Yerkabuğunun gelişmesi sırasında bir bölüğün tabakalar sırasının, serisinin. oluşması için geçen zaman. Jeolojide dönem, epok terimini karşılar. Dönem, devirin bir bölümüdür. Sözgelişi İkinci Çağın Kretase devrinin iki dönemi vardır Aşağı kretase, yukarı kretase. Çağ, Devir, Süre, Jeoloji devirleri çizelgesi.
DÖNEMEÇ Dağlık, yaylalık yerlerde, eşik durumunda bulunan aşıt yerlerinde yolların döne döne uzanışı ve bu dönüş yerleri Yol.
DÖNEMLİLİK TEORİSİ Yer’in gelişmesinin devirli olarak geçmiş bulunduğunu ileri süren jeoloji görüşü. Yerin geçmişinde ağır ağır giden gelişme devirleri demek olan evrim Evolution. ile jeolojik güçlerin ve olayların daha canlı bir duruma gelmiş bulunduğu canlı devirler demek olan devrim Revolu tion. birbiri ardından gelmiştir. Bu görüşte ağır ağır gelişme devreleri evolusyon. aktüalizmi karşılar, canlılık devreleri revolus yon. ise çok hafiflemiş bir durumda Kataklizm düşüncesini kar şılar. Karaların kayması teorisi, İnme-çıkma teorisi, Dağ oluşması teorileri, Dağ doğuşu teorisi.
DÖNENCE "Kuzey ve Güney Yarım Kürede güneş ışınlarının dik açıyla düştüğü en son sınır olan 23 27! enlemleri. Kuzey Yarım Kürede Yengeç Dönencesi, Güney Yarım Kürede ise Oğlak Dönencesi ismi verilir.
Gök kubbede gök ekvatorunun 23° 27’ kuzeyinde ve güneyinde bulunan paralel çemberler. Bu çemberlerden her biri bir dönence’dir. Bunlar iki tanedir; bunun için çoğunca, dönenceler terimi kullanılır. Oğlak dönencesi, Yengeç dönencesi.
Ekvatorun 23°27’ kuzey ve güneyindeki enlem dairesi. Bu enlemin kuzeyindeki Yengeç dönencesine güneş ışınları 21 Haziranda dik olarak düşer. Güneyindeki Oğlak dönencesine de güneş ışınları 21 Aralıkta dik olarak gelir.
Tropik. Güneş' in görünen hareketinde dikaçıklığın en büyük ve en küçük olduğu yerler. Güneş' in gün dönümü zamanlarında gökyüzünde bulunduğu yerler. Yaz dönencesi 21 Haziran' da, kış dönencesi 21 Aralık' ta olur."
DÖNENCE İKLİMİ Sıcak iklim tiplerinden biri, iklim.
DÖNENCELER ARASI Dönenceler arasında kalan bölge. Oğlak dönencesi, Yengeç dönen cesi. Dönenceler arası kuşaktaki yerlere güneş çoğu zaman dik vurur.
DÖNGÜ Bir alçak basınç alanına doğru çevreden olan yatay ve çenberimsi dönmeler biçimindeki hava hareketi. Bu hareket, Kuzey Yarımkürede saat yelkovanının hareket yönünün tersine olur. Güney Yarımkürede ise yelkovanın hareket yönünde olur. Döngü, bir yerel hava hareketidir. Bu hareket havanın seyrelmesini doğuran sebep sürdükçe ısınma sebebi, dinamik sebep. şöyle sürer Bu hareket alanının aşağı katında içeriye ortada bir yere. doğru hava akını olur, yukarı katında çevreye doğru yükselen hava yığınları bulunur. İşte böyle dönercesine olan bir hava hareketi düzenine döngü siklon. denir. Bu tarzda yerinde belirmiş döngülerden başka, bir de gezici döngüler yani gezici siklonlar doğar ki, bunlarda durum çok daha karışık olur. Döngü bölgelerinin büyüklüğü çok farklıdır. Çapları 300 km ve daha çok olanları vardır. Yüksek enlemlerde ve orta enlemlerde birbirleriyle karşılaşan döngülerde soğuk ve sıcak havanın katışmasıyle alınlar cepheler. belirir Siklon, Basınç bölgeleri, Alçak basınç bölgesi, Basınç minimumu, Alın, Karşı-döngü.
DÖRDÜNCÜ ÇAĞ Insanın türeyip ürediği, düşünmein yertuttuğu jeoloji çağı. Oteki jeoloji çağla-rına göre bu çok kısa sayılır Dördüncü Çağda oluşmuş bulunan tabakalar öteki çağlardaki gibi pek kalın değildir. Fakat bunların yayılışları çoktur. Bu çağda insanlar ilk ve kesin olarak belirmiştir. Bu dördüncü çağın başta gelen özelliğidir. Dördüncü Çağın iki dönemi Epok vardır ki, bunlar Diluviyum ve Aluviyum dur. Jeoloji Çağları, Tarih Çağları
DÖRDÜNCÜ JEOLOJİK ZAMAN İçinde bulunduğumuz son jeololik dönem. Buzul devri ve buzul sonrası dönem olmak üzere iki bölümden olu şur.
DÖŞEME TAŞI Sal olarak kullanılan ve kalıp kalıp düzgünce çıkarıla bilen taşlar. Taşlar.
DRAYFARMİNG Kuru tarım.
DREİKANTEr Almanca drei üç, Kanter köşeli Içköşeli çakıl anlamına gelir. Bu terim, türlü dillerde yer tutmuştur. Dilimizde buna köşeli çalçıl denir.
DRENAJ Suyun akması, suyun vadiler ve kanallar aracılığı ile bulunduğu alandan akması. Drenaj terimi, tekir karşılığı kullanılmış, son çeyrek yüzyıl içinde akaç ama , kurutma terimleri bunların yerini tutmuştur.
DRUMLİN Irlan da dilinden alınma bir kelime olan drumlin, buzullarla örtülmüş bölgelerde uzunca, yerine göre değirmice alçak tepelere verilen ad dır.
DULDA Bir yere doğru esen bir yelin çarpmadığı yer. Rüzgar değmiyen kuytu, siperli yer. Bir dağın, bir tepenin bir yamacına yel vuruyorsa, öbür yamacı dulda olur. Çoban, davarları duldada ki esik yere çukurca yere. götürtir, davarlar orada rüzgardan korunur. Böylece sürü duldalanmış, rüzgârsız yere sığınmış olur. Yel ile ilgisi gibi, güneşten korunmuş, yağmurdan korunmuş yerlere de dulda kimi yerde de dalda. sözü kullanılır. Böyle yerlere duldalık denir. Yelden, güneşten, yağmurdan, gözden korunmıya ça-lışmak için yapılan işlere duldalamak, ya da daldalamak denir. Bir geminin de yel değmiyen dulda yeri olur. Yel değen yer.
DUMAN Bir şeyin yanması ile çıkan, içinde pek küçük katı parçacıklarla buğu bulunan gaz. Savrulan pek ince tozların, ya da sisin havada yaptığı duruma da dumanlı hava denir. Bu türlü havaların daha karışık olanına ‘toz-duman içinde” sözü kullanılır. “Kurt dumanlı havayı sever” sözü de tozlu, dumanlı, sisli havayı belirtir. Fabrikaları çok bulunan şehirlerde duman, havaya önemli etki yapar. Bulut, Sis, Toz, Tipi, Fırtına.
DURAĞAN YILDIZLAR Gözümüze yeri hemen hemen hiç değişmez olarak görünen, pırıldıyan yıldızlar. Yıldızlar, Güneş, Yer.
DURGUN SU Karalarda göl, gölcük, bataklık, sazlık, gölet bunlara bakınız. ve hangi bir göleklenmiş suya verilen ad.
DURGUNLAR Yeryuvarlağını bir çember gibi saran, en sade durumiyle denizler üstünde belli olan, değişik yellerin estiği, durgun havanın çok sürdüğü yerler. Bu bölgeler, en geniş durumiyle Ekvator ile çevresinde uzanır. Burası ısınma yüzünden sürekli olarak doğan bir alçak basınç kuşağıdır.
DURUM Bir yerin gerisindeki, çevre sindeki bölge ile ilgisi Ardbölge. Bu yeri gerisindeki, çevresindeki yerlere bağlıyan yollar, gidiş - gelişin kolaylığı, güçlüğü, ulaştırma durumu ulaştırmayı engelliyen geçitsiz dağ sıraları, geçmeyi kolaylaştıran ovalar, yazılar, geniş geçitler o yerin durumunu verir. Buna coğrafi durum da denir. Sözgelişi Izmir’in durumu coğrafi durumu. elverişlidir. Çiinkü, gerisindeki geniş, çok verimli bölgelerle olan bağlantısı, ulaştırma imkanları çoktur. Alanya’nın, gerisindeki bölgelerle bağlantısı azdır. Çünkü geride yüksek dağlar sıralanmıştır. Buna göre Alarıya’nın durumunda coğrafi durumunda. güçlükler gösteren olaylar vardır. Eğer, iyi bir yol ile Alanya geriye bağlanırsa, bu çok güzel şehrin durumu şimdikinden iyi olur. Konum.
DURUŞ BOZULMASI Yerkabuğunun türlü yerlerinin olağan durumunun değişmesi, tabakaların yerinden oynaması Yerinden oynama, Dep. rem, Kırılma, Kıvrılma, Bükülme.
DÜDEN "Kalkerli arazide erime ile oluşan daire biçimli kapalı çukurluklara düden denir. Düdenler yer altı sularını birbirine bağlayan kanallardır. Düdenlere halk arasında su çıkan, su batan gibi adlar da verilir.
DÜNYA Yeryuvarlağı anlamını karşılıyan bir kavram. “Dünyanın her yanı dolaşıldı” denildiğinde. Yeryuvarlağının her yeri dolaşıldı anlamı çıkar; 2 — Acun, evren, cihan, alem karşılığı olarak kul lanılan kavram.
DÜNYA HARİTASI Bütün yeryüzünü bir arada olarak bir düzlem üzerinde gösteren harita Bunu yapabilmek için türlü harita izdüşümü yollarına başvurulmuştur. Harita, Harita izdüşümü.
DÜNYA TİCARETİ Ulkeler, devletler arasındaki alış veriş, para işlerinin bütünü Dış ticaret, Ticaret.
DÜNYAYI DOLAŞMA Birkimsenin yeryüzünde çok yerleri görmek, ta nımak ve tanıtmak üzere yaptığı bü yük geziler.
DÜŞEN YELLER Türlü zamanlarda yüksek yerlerden çukur yerlere doğru düşercesine hızla esen yeller. Düşen yel, sanki aşağı doğru düşüyormuş gibi eser. Bolkar dağından lvriz’e doğru esen yel, bunlardan biridir. Bu yel, dağdan o derece hızlı eser ki, karşısında durmak güç olur. Bu yel, çatıları yerinden söker, çocukları metrelerce ileri fırlatır, sokakta dolaşma imkanı hemen hemen kalmaz. Bunun için bu rüzgara burada “adam uçuran rüzgar” adı verilmiştir. Düşen yeller, yerel rüzgarlar b. ’. soyundandır. Bunların en bilinenleri arasında Föhn kar eriten yel., bora, Scirocco, Sa rnum,Hamsin vardır. Yel Rüzgar
DÜŞME Bir kırılmada yerdeğiştiren yanlar arasında beliren yükseklik ayrılığı değeri. Bu değer, metre ile belirtilir. Yerkabuğunun kırılan yerinde bir yan çöker, öbür yan yükselir. Böylece arada bir düşme değeri doğar. Bu düşme değeri, yerbiçimi olarakta bir kırık basamağı olur. Düşme geniş ölçülü olmuşsa, kırık basamağı da o derece yüksek, büyük olmuştur. Kırık, Kırılma.
DÜŞÜK BASINÇ Bir hava olayının, belirli bir dönem içinde inebileceği en aşağı değer. Bununla ilgili olarak basınç düşüklüğü; barometre düşüklüğü gibi kelimeler kullanılır. Basınç, Yel, Rüzgar, Döngi., Karşı-döngü. Düşük basınç ile alçak basınç terimleri, çoğunca, hemen hemen bir anlamda kullanılır.
DÜZ DAM Çatı yerine üstü düz olarak başka şeylerle kapatılmış, çoğunca, toprakla örtülmüş damlar. Bunlara toprak dam da denir. Düz damlar, ucları duvarlara oturtulmuş kalın direklerin arasına ya düzgün tahtalar, ya da dal, çalı çırpı döşenerek hazırlanmış yerin üstüne toprak sermekle yapılır. Düz damların üstündeki toprağın kalınlığı, damlamayı önlemek için çokca olur. 20-50 cm ve daha kalın. Çok karlı bölgelerde, düz damlarda biriken kar örtüsü, ağaçtan yapılmış geniş küreklerle kürenir. Kar küreği, Kar örtüsü, Kar. Düz ve kalın toprak ile örtülü damlar, depremler sırasında çok can kaybına yol açarlar. Ev, Çatı.
DÜZ KIYI Kıyı akıntıları ve başka etkilerle koyların önü kumsallarla çevrilerek, burunlar aşınıp geriliyerek meydana gelmiş düz uzanışlı kıyılar. Buralarda koylar, körfezler birer kıyı gölü durumuna gelmiş, kıyı boyundaki girintiler çıkıntılar yerine düz, sade bir uzanış belirmiştir. Düz kıyınıntersi koylu kıyı dır. Kıyı.
DÜZ TABAKALANMA Tabakaların düz, yatay olarak uzandığı yerler. Böyle yerlerde kırılmalar da olmamış değildir. Fakat yer biçimleri üzerin de, bu tabakaların düz uzanışı etki yapmıştır. - Tabaka.
DÜZCE Keskin yer kabartıları, derin dereleri, dik yamaçları bulunmıyan yayvan uzanışlı, yumuşak. görünüşlüyerler. Bunun için böyle yerler için düzce kullanılır. Buraları ne bir ova gibi dümdüz, ne de dağlık yerler gibi çok inişli çıkışlıdır. Düzce arazide tepeler bile tatlı, yassı, yayvan uzanişlıdır. Düzce, biraz dalgalı, yassı sırtların bulunduğu, arada düzlüklerin de yer aldığı yer biçimleridir. Uzun zamanlar aşınarak yıpranmış, düz olmaya doğru gitmiş ski yöreler,. böyle düzce arazi görünüşündedir. Bu gün, bu arazi emlestir yerine, bu arazi düzcedir, denilmektedir.
DÜZENLİ REJİM Akımı yıl içerisinde fazla değişmeyen akarsuların rejim tipidir.
Düzensiz Rejim Akımı yıl içerisinde büyük değişmeler gösteren akarsuların rejim tipidir.
DÜZLEK YAPI YONTUĞU Yatay, ya da buna yakın duruşlu tabakaların üst üste sıralandığı yerler de uzun süren aşınmalar, yontulmalar yüzünden belirmiş yine düzce, az dalgalı yöre. Kıvrım yontuğu, Yontukdüz Buna masa yontuğu da denilmiştir.
DÜZLEK YAPILI YER Yatay duruşlu tabakaların geniş yer tuttuğu düzlük. Bu yatay duruşlu tabakalar, çoğu zaman, çok daha eski, kırılmış, kıvrılmış, sonradan aşınmış yerlerin üzerine, sanki bir masanın üstü gibi, yer tutmuştur. Bunun için böyle yerlere masa yapılı arazi de denir. Böyle bir yer, sonra yeni kırılmalarla keseklere Şolelere. bölünmüş bulunabilir. Bu yerle re de düzlek kesek denir. Düzlek yapılı yerler yazı, yayla gibi düz yörelerin temelini vermiştir. Yazı, Yayla, Yüksek yayla, Yüksek ova, Yüksel-el.
DÜZLEME inişli çıkışlı bir yeri düz düruma getirme işi.
DÜZLEŞME KIYISI Alçak ve yüksek kıyıların birbiri ardınca değişik olarak sıralandığı deniz kıyıları. Bu türlü kıyılar denize doğru uzanmış olan burunların aşınması, bunlar arasındaki koyların kum ve çakıllarla dolmasından doğmuştur.
DÜZLÜK Deniz yüzünden herhangi bir yükseklikteki az eğimli, yassı, yayvan uzanışlı yerler. Düzlükler içinde ovalar yazılar dölekler yassı tepelikler, alçak basamaklar bulunabilir. Kimi yerde geniş düzlükler ortasında bir dağın bulunduğu da olur. Bütün bunlarla birlikte, düz yerler o derece geniş yer tutmuştur ki, bu kabartılar böyle bir bölgenin “düzlük” oluşunu bozmaz. Uzunyayla böyle bir düzlüktür. Düzlükler, yerleşme ile yol geçirme, tarım yerleri olma bakımından insan için çok önemlidir. Ova, Yayla, Yazı, Dö lek, Çukur ova, Yüksek ova, Çukur el, Yüksel.el, Düzlek yapı.
E
EKVATORAL BİTKİ TOPLULUĞU Yağışın tutarına göre ekvator çevresinin çeşitli bitki topluluğu. Yağmurların yeter derecede yağması, nemliliğin çokluğu ile birlikte sıcaklık, ışık alma durumunun da elverişli olması burada sonderece gür bitki örtüsünün, zengin bir bitki topluluğunun belirmesine yol açmıştır. Yeryüzünün balta girmemiş ormanları burada yer tutmuştur. Çok çeşitli bitkilerle birlikte, zengin ve sık bir orman-altı, ağaçları birbirine bağlıyan liyanlar , üst bitkenler burada olanca gürlüğü ile yetişmiş, üremiş, serpilmiştir.
EKVATORAL İKLİM Ortalama bir değerle dönenceler arasındaki bölgelerin iklimi. Bu iklimler, yer yer dönenceler boyunu da aşar. Bu iklimde sıcaklık bütün yıl boyunca 20dereceden aşağı düşmez. Yıl içinde sıcaklık oynamaları sadece birkaç derecedir. Her mevsimi yağmurludur. Güneşin başuçtan geçtiği iki defaya uyan iki bol yağmurlu zaman vardır. Bunlar arasındaki zamanlarda da yağmur yağar, fakat biraz azalmış bulunur. Bununla ilgili olarak, buralarda yerleşmiş olan Avrupalılar bol yağmurlu zamana kış mevsimi anlamına gelen invierno Ispanyolca. ve hivernage Fransızca. adını vermiş, az yağmurlu zamanlara da yaz mevsimi anlamına gelen verano Portekizce. demişlerdir. Gerçekte ise burada kış ve yaz mevsimleri, bizim anladığımız şekilde yoktur. Mevsimler. Ekvatoral iklimde hava çoğunca nemli, bunaltıcıdır. Yağmurların yıllık tutarı 4 metreye yaklaşır. Burada ısınma yüzünden sürekli bir alçak basınç kuşağı uzanır. Bu iklimde düzenli rüzgar eser Alizeler. Bu iklimde gezici döngüler yoktur. Çok geniş yer tutan ekvatoral iklim bölgeleri yer yer türlü özellikler gösterir <br>Bu iklimlerin kimisi ekvator yakınında, yerel şartlarla da ilgili olarak çok sıcaktır. Çoğu zaman bulutlu, sisli, bunaltıcı, çok bol yağmurludur. Buraları balta .girmemiş ormanlarla örtülüdür. Kongo, Amazon tekneleri gibi. Buradan uzaklaştıkça az yağışlı yerler başlar. Senegal ve Sudan’da olduğu gibi. Buralarda seyrek küçük ağaçlı yerler, yarı çalılıklar belirmiştir.
EKVATORAL ORMAN Balta girmemiş orman.
EL İŞLERİ Çoğunca elle yapılan ve sade bir takım araçlardan da faydalanılan işler. Her çağda, her ülkede, el sanatları kurulmuş, kimisinde çok gelişmiştir. El sanatlariyle fabrikacılığa doğru gidilmiştir. Halıcılık, tezgah dokumacılığı birer el sanatıdır. Bahçecilik hatta ekincilik yapmakla beraber evlerdeki el sanatlarının geçimde önemli yer tuttuğu köyler çoktur. Bu sanatlar arasında iplik bükme, dokumacılık, halıcılık, kilim ve cecim yapılması vardır.
ELASTİKİ Esnek.
ELASTİKİYET Yunanca elestikoz uzayabilir ve Latinceye geçerek elaune in bir şeyi bir başka yere doğru itmek, sürmek. Esneklik.
ELEKTRİK SARKACI Durgun elektrik deneylerinde kullanılır. Küçük kütleli iletken bir cismin bir ipliğin ucundan sarkıtılması ile oluşturulan düzenek.
ELEKTROLİT Elektrik akımını ileten sıvı ve çözeltiler.
ELEKTROLİZ Bir iletken sıvı içinden elektrik akımı geçirildiğinde oluşan kimyasal değişmelerin tümü
ELEMANTER YÜK Doğadaki en küçük elektrik yükü.
ELEVASYON TEORİSİ Yükselme teorisi.
ELİPSOİD Bir elipsin, ana ekseni çevresinde dönmesinden doğan mücessem bir şekil. Bunun küreden ayrılığı bir meridyen boyunca alınan bir kesitin çember biçimi değil, elips biçimi göstermesidir. Yer yuvarlağının biçimi olarak da göz önüne alınan elipsoidin, küreden ayrılığını basıklık verir. Geoid.
EMEK YOĞUN TARIM Tarım makinalarının kullanılamadığı yörelerde insan eliyle yapılan tarım. Orneğin çapa ile tahıl ekilmesi ve olgunlaşan tahılların elle sökülerek hasadının yapılması.
EMERSİON Yüze çıkma.
EMLES ARAZİ Arapçaemles çoğuluemalis. Hafif dalgalıarazi için kullanılmış bir eski terim. Düzce arazı
ENDOJEN KUVVETLER. Iç güçler.
ENDRUMPF Son-yontuk.
ENDÜSTRİ Işlenmemiş, ya da yarı işlenmiş maddelerin, fabrikalarda, yapımevlerinde işlenmiş duruma getirilmesi. Endüstri ile el sanatları arasındaki sınır bu derece belli değildir. Çok çeşitli endüstri kolları vardır. Bunlar arasında maden endüstrisi, yiyecek maddeleri endüstrisi, giyecek maddeleri endüstrisi vardır. Endüstri yeri bir fabrika, bir yapımevidir
ENDÜSTRİ BÖLGELERİ Fabrikaların, yapımevlerinin toplandığı bölge Bu yerlerdeki geçim üzerine endüstri başta gelen bir yer tutar. Endüstri bölgeleri nüfusun çok toplandığı kalabalık yerlerdir.
ENDÜSTRİLEŞME Tarıma ve küçük el sanatlarına dayanan bir ülkede işlenmemiş maddeler bakımından başka memleketlere bağlı kalmamak, ya da kendine oldukça yetebilmek üzere devlet eliyle ya da özel girişmelerle teşebbüslerle. fabrikaların arttırılması işi. Endüstrileşme veya endüstrileşmek işleri için birinci derecede ilgili endüstri kollarında çalışabilecek, iş yapabilecek yetişmiş işçi, usta ve başka uzmanlara ihtiyaç vardır. Bundan başka bu fabrikalar için işlenmemiş maddeler, sermaye, ulaştırma işleri gerekir.
ENEMİK BİTKİ Yerli bitki.
ENERJİ 1)Cisimlerin iş yapabilme kabiliyeti. 2)Maddenin başka bir boyuttaki durumu
ENERJİ KORUNUMU KANUNU Farklı enerji türlerinin birbirlerine dönüşebildiğini fakat kapalı bir sistemde bütün enerji çeşitlerinin ele alındığında sistemin toplam enerjisinin değişmediğini belirleyen konum. (Etoplam=Ek+Ep=Sabit)
ENERJİ SEVİYESİ Çekirdek etrafında aynı enerjide ki elektronların bulunduğu yörüngeler veya baş kuantum sayısı.
ENGEBE "Dağlık yer, Yeryüzü şekilleri. -"
ENGEBELİ ARAZİ Dağlık yer, Inişli - çıkışlı arazi.
ENGEBELİLİK Kısa mesafelerde eğimin sık sık değişmesi, eğimle birlikte tepe, vadi, yamaç, plato ve dağ gibi coğrafi ünitelerin farklılıklar göstermesi.
ENİNE Coğrafyada türlü kelimelerin yanına gelerek terimi bütünleyen bir kelime Eskiden burun yerine arz kelimesi kullanılırdı. Şimdi enine kelimesi iyice yayılmıştır. Sözgelişi enine kıyı, enine kırılma, enine kesit gibi. Boyuna.
ENİNE ADA Uzanışı ile kıvrım uzanışları arasın da ilgi olmayan, çoğunca karışık yapılı adalar. Boyuna ada, Ada lar.
ENİNE AKARSU Su bölümü kabarıklıklarına dikey uzanan akarsu Bunun tersi akarsudur. .
ENİNE BOĞAZ Her iki kıyıda türlü yapıda ve çoğunca yapı ile kıyı uzanışının birbirine uymadığı deniz boğazı. Bunlar küçük boğazlardır. Bunun tersi boyuna boğazdır. .
ENİNE DORUK SIRTI Uzanışı, kıvrım uzanışına dikey olan doruklar Boyuna doruk.
ENİNE KESİT Enine profil
ENİNE KIRILMA Tabakaların uzanışına ya az çok dikey, ya da yamuk giden kırılma yerleri. Bunun tersi boyuna kırılmadır
ENİNE KIYI Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böyle kıyılara uyumsuz kıyı adı da verilir. Bunun tersi boyuna kıyıdır. . Batı Anadolu kıyıları enine kıyılar arasında sayıiır. Dağların denize dik uzandığı kıyılarda, dağlar arasındaki çöküntü alanlarının deniz
ENİNE PROFİL Vadileri enlemesine kesecek şekilde alınmış profil. Böyle profillerde çeşitli vadi bi çimleri belli olur. Kertik vadi, kısık, bir yamacı dik, öteki yamacı yatık olan bakışımsız vadi, V. biçimli vadi, sekili vadi gibi. Bu profillerde yapı da gösterilerek enine kesit durumuna getirilir.
ENİNE VADİ Kıvrımlı bir sıradağın kıvrımları boyunca değil, buna az çok dikey olarak uzanan vadi. Bunlar çoğunca kıvrım sıradağında enine birtakım boğazlar durumundadır. Boyuna vadi.
ENLEM Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın başlangıç paraleli olan Ekvator'a uzaklığının açısal değeridir. Yeryüzünde bir noktanın coğrafi enlemi denince, o noktadaki çekül ile ekvator düzlemi arasında kalan açı anlaşılır. Bu açı ekvatorla o nokta arasındaki meridiyen yayı üzerinde ölçülür. Başka bir sözle enlem, ya da coğrafi enlem, yeryüzünde bir noktadan geçen paralel çember b. Bk. İle ekvator arasında bulunan yayın değeridir. Herhangi bir yerin başlangıç paraleli olan Ekvator’a uzaklığının açı cinsinden değeri, enlem çemberinde bulunuyorlar demektir
ENTANSİF TARIM ince tarım.
ENTERPOLASYON Doldurma, Var-sayılma.
ENVERSİYON Fransızca inversion tersine dönme, ters duruma gelme kelimesinin, Arapça teaküs kelimesini karşılamak üzere dilimize girmiş ve imla okunuşu gibi yazılmış şekli. Enversiyon kelimesi yer biçimi, sıcaklık için kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini terselme tutmuştur.
EOLİYEN Yunanca Aiolos, Eole Rüzgar il adından alınarak kullanılmış terim. Bununla, yel etkisiyle ilgili olaylar anlatılır. Onceleri eoliyen terimini karşılamak üzere Arapça riyahi, çoğul olarak ta Tesiri riyahi terimleri kullanılmış, şimdi bunların yerine yel etkisi, yelsel terimleri kullanılmaktadır. Yel etkisi.
EPİJENEZ YARMA VADİ Bugünkünü değil, eski bir eğimi güden boğaz biçimli vadi. Bu türlü yarma vadilerin çok çeşitleri vardır. Bunlardan en çok görülenleri şudur Onceleri üstü yumuşak tabakalarla örtülmüş yerlerde, sonraları akarsular yataklarını derin kazmış, dipteki sert taşlar içinde de gömülerek burada derin boğazlar açılmıştır. Bunun örneklerinden biri Ankara Kalesi ile Timurlenk Tepesi arasındaki Bent Deresi yarma vadisidir. Boğaz, Yarma vadi, Antese dan yarma vadi.
EPİROJENEZ Kara oluşumu hareketlerinin genel adı.Karaların toptan alçalması ya da yükselmesi olayına epirojenez denir. Bu hareketler sırasında yeryüzünde geniş kubbeleşmeler ile yayvan büyük çukurlaşmalar olur. Orojenik hareketlerin tersine epirojenik hareketlerde tabakaların duruşunda bozulma söz konusu değildir. Dikey yönlü hareketler sırasındaki yükselmelerle jeoantiklinaller, çukurlaşmalar sırasında ise okyanus çanakları, yani jeosenklinaller oluşur. Kıt’a oluşum hareketi yerkabuğu nu oluşturan levhalann yatay duruşları bozulmadan dikey istikamette yerdeğiştirmesi olayı.
EPİROJENİK HAREKETLER Bununla kara oluşu hareketleri anlatılmak istenmiştir. Böyle hareketler geniş ölçülü, son derece ağır giden, pek belirgin tabaka oynamalarına yer vermiyen kımıldanışlar olduğundan buna dilimizde yer kabuğu yaylanmaları da denilmektedir. Yerkabu ğu yaylanmaları.
EPİSANTR Deprem dalgalarının yeryüzündeki orta yeri. Deprem ortası.
EPOK Dönem
ERİME Bir katının katı halden sıvı hale dönüşmesidir.
ERİME DOLİNİ Kalker yüzeyler üzerinde, yağış sularının eritmesiyle oluşan karstik şekildir. Erime dolinlerinin tabanında yüzey sularının derine doğru sozdığı çatlak ve delikler bulunur. Dolin tabanlarında erimeden geriye kalan killi materyalin birikmesiyle oluşan terra rossa toprakları
ERİME ISISI Herhangi bir maddenin 1 gramını erime noktasında sıvı hale dönüş türmek için verilmesi gereken ısı.
ERİME SICAKLIĞI Katının belli bir basınçta sıvıya dönüştüğü sıcaklıktır.
ERİME SUYU Karların, buzların erimesinden doğan su. Karların erimesinden çıkan suya kar suyu denir. Kar suyu, bir çeşit erime suyudur. Karın, buzun erimesinden doğan sular, yazın dereleri besler.
ERİMEK Katı bir cismin, bir sıvı ile katışarak, ya da karşısında erimesi. Buzun erimesi, kar erimesi, donmuş toprağın erime yoluyla çözülmesi gibi.
ERKEN OTLATMA Otlakta, otlar büyümeden yapılan hayvan otlatılması,
EROSİON Aşınma.
EROZYON Aşınma. Toprak örtüsünün, akarsuların, rüzgarların ve buzulların etkisiyle süpürülmesine erozyon denir. Ana kaya üzerindeki toprak örtüsünün dış kuvvetler tarafından aşındırılarak yavaş yavaş süpürülmesi olayı.
ERUPSİYON Yanardağların püskürmesini belirten terim. Püskürme.
ESKİ TAŞ ÇAĞI Insan tarihinin en eski çağı. Bu çağ, Tersiyer sonunda insanın belirmesiyle başlamış, Buzul Çağının sonuna kadar sürmüştür. Pleistosen devri tortulları içinde yontulmuş çakmak taşı parçaları, boynuz, insan kemikleri bulunmuştur. Bunlar o zamanlar insanların barındığı mağaralarla oyularak yapılmış inler içindedir. Bu arada savaşta, ayda kullanıl mış araçlar da vardır. Eski Taş-Çağında Yontma taş çağında. insanlar taşları, hele çakmak taşlarını kullanacakları işe göre birbirine sürterek, çarparak biçim vermişlerdir. Bunlar bıçak, testere, balta, ok gibi araçlardır. Bunlardan insanın el işlerinde epeyce ileri gittiği anlaşılmıştır. Bu gelişmeye göre yontma taş çağı 6 döneme ayrilmıştır ki, bu dörıemlerin adları, buluntuların elde edildiği Fransa’nın türlü köy ve kentlerinden alınmıştır. Eskiden yeniye göre sırasiyle şöyledir Chelleen, Acheull Musterien, Aurignacien, Solutr Magdal Bu altı dönemin ilk ikisinde pek kaba araçlar yapılmıştır. Bu sırada insanlar evsiz, çıplak olarak dere ve ırmak boylarında dolaşır, böyle yaşarlardı. Bundan sonraki araçların işlenmesi biraz daha incelmiş, insanlar mağaralarda yaşamaya başlamış, avladıkları hayvanların derilerinden yiyecek yapmışlardır. Bundan sonrakilerde sanat biraz daha ilerlemiş, sona doğru yontma taş yerine kemik ve boynuzlardan araç yapmışlardır. Resimde, heykel yapmada ilerlemişlerdir. Bu zamanda da insanlar mağaralarda barınmışlardır. Taş Çağı, Orta taş-çağı, Yeni taş-çağı.
ESKİÇAĞ Tarih çağları içindeki en eski zamandan başlayıp miadın 395 inci yılına kadar süren çağ. Tarih çağları, Ilk-çağ.
ESMER KÖMÜR Kömürleşmenin oldukça ileri gittiği belli olan fakat, yine de odunsu görünüşünü biraz olsun belli eden bir çeşit maden kömürü. Bunun bir adı da linyittir. Bazı esmer kömürlerde oluştukları bitkilerin dokusu tanınabilir. Esmer kömürün rengi, çizgisi esmerdir. Böylece koyu kara, parlak maden kömürürıden ayrı bir görünüşü var dır. Esmer kömür, Üçüncü Çağ tabakaları arasında bulunur. Böyle esmer kömür yataklarının kimisinde dikine duran ve olduğu gibi kömürleşmiş bulunan ağaçlar vardır. Bu da kömürlerin oldukları yerde meydana geldiklerini gösterir. Bazı yerlerin esmer kömürleri ise başka yerlerden taşınan bitkilerin kömürleşmesinden doğmuştur. Yurdumuzda pek çok esmer kömür yatağı vardır. Bunlardan 25 kadarı işletilmektedir. Esmer kömürün içinde yüzde 55-75 karbon bulunur. Bu kömür uzun, dumanlı bir alevle yanar. Yanarken kötü koku çıkarır. Esmer kö mür asıl maden kömürüne göre daha az serttir.
ESMER TOPRAK Orta kuşak iklimlerinin bazı bölgelerinde görülen bir çeşit toprak Bu toprak, killi yerlerde daha çok bulunur. Top rak.
ESNEKLİK Cisimlerin şekil ve büyüklüklerinin bir kuvvet etkisiyle değişmesi, etki kalkınca tekrar eski haline dönmesi özelliğidir. Katı cisimlerin dıştan olan bir etki ile eğilip
EŞAYKIRILIK EĞRİLERİ Aynı değerdeki sıcaklık aykırılığı gösteren noktaları birleştiren eğriler. Bunlar bir enlem boyunda olması beklenen sıcaklıktan aynı aykırılığı gösteren yerlerden geçirilmiş olan çizgilerdir. Böyle eğriler geçirilerek eşaykırılık haritaları çizilir. Yıl içindeki en sıcak ay ve en soğuk ay için yapılan eşaykırılık. haritaları, çok faydalı olayların görülmesine yardım eder. Sözgelişi kuzey yarımkürede olağan sıcaklıktan aykırılık güney yarım küredekinden çoktur. Ocak ayında Asya’nın çok yeri, bulunması beklenen sıcaklıktan daha soğuktur. Bu aykırılığın merkezi olan Sibirya’daki Ver koyansk’da aykırılık 24 dereceyi bulur. Kuzey Amerika’nın aykırılık mer kezi de Hudson körfezi çevresidir. Bunlar menfi aykırılıktır. Bulunması beklenen sıcaklıktan bu dereceler kadar daha azdır. Bir de müsbet aykırılık vardır ki, burada bir enlem boyunda bulunması beklenen sıcak lıktan daha fazlası bulunur.
EŞBASINÇ Hava basınçının birbirinin aynı olduğu yerleri birleştiren eğri. Basınç haritalarında bu değerler deniz yüzüne indirilmiş olarak gösterilir. Eşbasınç eğrileri haritalar üzerin de gösterilir ki, bunlara eşbasınç haritası yani izobar haritası denir. Eş- basınç haritaları ihtiyaca göre aylık, mevsimlik, yıllık olabilir. Bunlar için de atlaslarda en çok yer tutanları Temmuz ve Ocak eşbasınç haritaları ile yıllık eşbasınç haritasıdır. Son zamanlarda günlük, hatta saatlik basınç haritaları da yapılmaya başlanmıştır. Sinoptik harita.
EŞBULUTLULUK Aynı ortalama bulutluluğu gösteren noktalardan geçmek üzere çizilen eğriler. Bu eğriler bir harita üzerine çizilir ki, buna eşbulutluluk haritası denir. Böyle bir haritaya bakıldığı zaman bulutluluğun en az olduğu yerlerin Kuzey Afrika, Büyük Sahra çölü, Mısır, Arabistan, Güney Afrika, Avustralya’nın çok yeri olduğu görülür. Bulutluluğun en çok bulunduğu yerler ise Kuzey Atlantik, Kuzey Buz Denizi, Büyük Britanya adalar topluluğu, Norveç, Islanda, Grönland olarak görülür.
EŞDEPRENME EĞRİLERİ Depremi eşit değerde duymuş olan noktaları birbirine bağlıyan eğriler. Yerin içindeki deprem ocağından dışarı vuran dalgalar, yeryüzünü yüzeysel dalgalarla sarsarlar. Bu dalgaların yayılışı oldukça derindeki katı, esnek taş kütlelerinden geçerek olur. Işte bu kütlelerin üs tünde bulunan herşey birlikte titreşir. Deprem, yeryüzündeki merkezden yani deprem ortasından çevreye yayıldıkça gücü azalır. Bu yayılış, durgun bir suya atılan taşın yaptığı dalgalanmanın halka halka çevreye doğru gevşeyip yayılması, gittikçe belirsizleşmesi durumunu andırır. Depremde de sanki dalgalar, deprem ortasından geliyorlarmış gibi bir durum gösterir.
EŞDERİNLİK EĞRİLERİ Deniz derinliğini gösteren eğriler. Burada deniz yüzünden dibe doğru aynı derinlikteki noktaları birleştiren çizgi bir eşderinlik eğrisi olur. Deniz haritalarında bu eğrilerin çi zilmesi ile, deniz dibinin derin çanakları, eşikleri, düzlükleri belli edilmiş olur. Burada da yine eğriler arasın da eşit aralık . değerleri bulunur.
EŞGENLİK ÇİZGİLERİ Yıllık sıcaklık oynamalarının bir değerde bulunduğu yerleri birleştiren eğriler. Sıcak kuşakta bu oynama değeri 1°C dır. Büyük denizlerin yandan çoğun da 5°C kadardır. Karasal Iklimlerde bu değer yerine göre çok artar. Sıcaklık.
EŞHIZ EĞRİSİ Akarsuyun enine kesitinde aynı hızdaki akış yerlerini birleştiren eğri. Akarsu yatağı nın birçok yerlerinde türlü sebeplerle, hele sürtünmeler yüzünden, birbi rinden ayrı akma hızı belirir. Bir akarsuyun enine kesitinde aynı hızdaki noktalar bir eğri ile birleştirilir ki,bu eşhız eğrisidir. Eğriler çoğunca kesitin kenarlarına koşut paralel. gider. Eşhız eğrilerinin sıralanışı şunu gösterir
EŞİK Birbirine komşu iki alçak alanı birbirinden ayıran yüksek yerler. <br>1 — Deniz diplerinde Okyanus çanakları arasında boylu boyunca uzanan kabartılar. <br>2 — Karalarda çukurca yerler arasında uzanan genişçe kabartılar.
EŞİT ARALIK Topoğrafya haritalarında birbiri ardından gelen eşyükseklik eğrilerinin eşit değerdeki aralığı. Bir topoğrafya haritasında “eşyükseklik eğrilerinin eş aralığı 20 m. dir” denildiği zaman, bu eğrilenin her 20 m. yükseklikte bir geçirilmiş olduğu anlaşılır. Bu değer 10, 25, 50, 100 m olabilir. Bu değerler haritanın ölçeğine, yer kabartılarının biçimine, yamaçların dikliğine göre değişir. Ovalarda eşyükseklik eğrileri çok seyrek geçer. Bu yüzden buralarda ara eğrilerı de kullanılır. Dik yamaçlarda ise eğriler pek sık geçer.
EŞME Kaynak.
EŞSICAKLIK EĞRİSİ Eşit sıcaklıktaki yerleri birleştiren eğri Sıcaklık
EŞVAK Arapça, şevk diken kelimesinden alınarak sivri diken karşılığı kullanılmış bir terim. Böyle dikenlerin çok bulunduğu yere Şevkistan, dikenlik denilmiş, şevk çoğul olarak eşvak şeklinde kullanılmıştır. Dilimizdeki karşılığı dikenler Di ken. dir.
EŞYAĞIŞ EĞRİSİ Eşit değerde yağış alan yerleri birleştiren eğriler Ya ğış.
EŞYÜKSELME EĞRİLERİ Eski, ya da şimdiki deniz yüzüne göre, yerkabuğunun bir yerinin türlü bölümlerinin yükselme değerini veren eğriler. Bu eğrilerden belirli bir değerde olanının her yerinde yükselme. birdir. Bunun için eşyükselme eğrisi denilmiştir. lskandinavya yarımadası için çizilmiş böyle haritalar vardır. lsanabaz eğrileri.
EŞYÜKSELTİ EĞRİSİ Aynı yükseltiye sahip noktaların birleştirilmesi ile oluşturulan içiçe kapalı eğriler. lzohips.
EŞYÜKSELTİ EĞRİSİ Deniz yüzünden aynı yükseklikte bulunan yerlerin birleştirilmesinden el de edilen eğri. Başka bir deyişle çekül doğrultusunda eşit aralıklarla Sabit aralık veya ekLiidistans. geçtikleri düşünülen yatay düzlemlerin, yer kabartısının yüzü ile yaptığı ara kesitler. Bu eğriler haritada girintili çıkıntılı çizgiler olarak görülür. Bun lardan birinin geçtiği her noktada yükseklik birdir. Bu eğrilerin, aynı topoğrafya haritasında sık geçtikleri yerler dik yamaçlardır, seyrek geç tikleri yerler ise düz yerlerdir. Dim dik olan kayalıklarda ise bu eğriler ya son derece sık geçer, ya da üst üste gelirler. Eşyükselti eğrileri iç içe kapalı çizgilerdir. Her eğri kendisinden daha çok yükseklik gösteren eğrilerin çevresini dolaşır. Kapalı çanaklarda ise özel bir durum belirir. Böyle yerlerde çanağın içine doğru bir ok çizilerek burasının kapalı bir çanak olduğu belli edilir. lzohipsler, Yükseklik eğrileri, Tesviye münhanisi, Eşderinlik eğrisi, Izobat.
ETEK DÖKÜNTÜSÜ Dağ eteklerindeki taş kırıntıları yığıntısı. Yüksek dağlarla kurak bölgelerdeki dikçe çıplak kayalıklarda parçalanarak Ufalanma. kırıntılar biçimine gelen taşların eteğe doğru kayması, inmesi, orada yelpaze biçiminde. yığılmalariyle beliren şekil. Bunlara kayşat da denir. Ya maç boyunca sıralanan taş oluklarından aşağılara kayıp inen, ya da yuvarlanan bu köşeli taş parçaları yığıntıları 25-30 derece eğimli kuru birikinti yerleridir. Bunlar dağın, yaylanın eteğinde sıra sıra dik yelpazeler gibi uzanırlar. Bunun için bunlara bu yerleriyle ilgisi yüzünden etek döküntüsü denilmiştir. Kayma ile de indiklerinden kayşat adı da verilmiştir.
ETEKDÜZÜ Dağ eteği düzlüğü.
ETEZYEN İKLİMİ Dar anlamı ile Doğu Akdenizde esen Etezyen rüzgarlarının etki alanı içindeki iklim örneği. Geniş anlamiyle kış yağmurları bölgelerinde, ya da daha yerel adiyle Akdeniz iklimi bölgesinde kendini örnek şekilde gösteren iklim tipi.
ETEZYEN RÜZGARLARI Doğu Akdeniz bölgesinde, bu arada Ege denizinde, Mayıs sonun dan Eylül’e kadar düzenli olarak ku zeyden esen kuru yeller. Bugün, Ege Adalarında ve çevresinde bu rüzgara meltem denilmektedir. Bu rüzgar çoğu zaman fırtına halinde eser, denizde gidiş gelişi zorlaştırır, hatta adaların yüksek yerlerinde ağaçların düzgün büyümesini bile engeller.
ETKİ KUVVETİ Herhangi bir cismin, başka bir cisme uyguladığı kuvvet.
ETNOLOJİ Insan eserlerinin, etnografik verilerin incelendiği bir bilim. Antropo loji.
EV İçinde bir aile ocağı kurulabilen yer. Başka bir deyişle, aile dediğimiz toplumu taşıyan yer. Ev, insanların barındığı, kendini dinleyebildiği bir yuvadır. Yapı olarak ev denildiği zaman, duvarları, çatısı, tavanı, döşemesi bulunan, yatacak yer; yemek yapılacak yeri olan binadır. Insanın, günün belirli zamanlarında uyku uyuma ihtiyacı, kendisini yaban hayvanlarına ve başka saldırışlara karşı korumaya yöneltmiş, bundan da ev düşüncesi doğmuştur. Takma ev.
EVCİL HAYVANLAR Yaban hayvanlarına karşılık, insanların faydalanmak üzere kendilerine alıştırdık ları hayvanlar. Geçmiş çağlarda insanlar yaban hayvanlarını önce kendilerine düşman saymış, sonraları da onları avlamaya koyulmuşlardır. Ancak milattan 12 bin yıl kadar önce insanlara alıştırılmış hayvanların bulunduğu anlaşılmıştır. Bazı hayvanlar insanların topluca bulunduğu yer lere yanaşmış, oralara yavaş yavaş. alışmıştır. Bazı hayvanlar ise yavru iken alınmış, büyütülerek alıştırılmıştır. Başlangıçta, bu işler, karınları kolay doyurulabilecek hayvanlar için olmuştur. Bolca bitki yiyen ve böylece beslenen hayvanları ise insanlar ancak ekin ekmeye başladıktan, ev kur duktan sonra evcil duruma getirebilmişlerdir. Hayvanları evcilleştirme işi çok uzun sürmüştür. Aşağı yukarı 12 bin yıl önce köpek evcil olmuş, sığır ve domuz4000-8000 yıl kadar önce insana alıştırılmış, daha sonra da keçi ile eşek evcil olmuştur. At, Yeni Taş Çağının sonuna doğru evcil olmuştur. Kümes hayvanları 5000 yıl önce evcilleştirilmişlerdr
EVCİLLEŞME Yaban hayvanı, yaban bitkisi olarak kendiliğinden yetişen canlılar yerine ev hayvanları, ekilip dikilerek üretilmiş bitkilerin yetiştirilmesi. Böylece yaban hayvanlarına karşılık, eve ve insana alışmış, yararlığı da dokunan evcil hayvanlar yetiştirilmiştir. Kedi, köpek, at birer evcil hayvandır. At, çok eski çağlardan beri evcilleşmiştir. Evcil hayvan, Yaban hayvanı.
EVOLUTİON Gelişme.
EVORSİON Burgaçlama.
EYLEMSİZLİK Bir cismin, hareket durumunu değiştirmeye yönelik etkilere karşı koyma özelliği.(eylemsizlik kanunu)
EYLEMSİZLİK KÜTLESİ Yer çekiminin olmadığı yerlerde bulunan kütle.
EĞİM EĞRİSİ lrmağın, yateğını aşındırması süresince gelişen ve akarsuyun kaynak yeri ile ağzı arasındaki yatak boyunca çizilen eğri. Bu eğri, kaynağa doğru olan yukarı bölümü dikçe, ağıza doğru olan aşağı bölümü yatıkça bir biçim gösterir, Bu eğri akarsuyun ağzından kaynak yönüne doğru geri geri orması ile meydana gelmiştir.
EĞİM KESİKLİĞİ Akarsular boyunda yer yer görülen dik yerler. Akarsular böyle yerleri kemirir ve eğim kesikliğini gidermeğe çalışırlar. Eğim.
EHLİ HAYVAN Evcil hayvan
EHLİLEŞTİRME Evcilleştirme.
EKAYLI BÜNYE Binmeli yapı.
EKİM ALANI Ekme-dikme, ağaç yetiştirme bakımından faydalanılan yerler. Tarımda asıl faydalanma şekilleri tarla, ça yır; otlak. yanında ayrıca bahçeler, bağlar, meyvalıklar, dikmelikler de vardır. Tarla olarak, kullanılan ekim alanları şu çeşitleri gösterir Ekin tarlaları, çapa ile yetiştirilen ürünler, yem bitkileri tarlaları, yağlı bitkiler, telli bitkiler, baklagiller, tütün. Bütün bunlar arasında ekin yetiştirilen alanlar dünyadaki ekim alanının yarıya yakınını tutar. Geri kalan tarla bitkileri iklim şartlarına göre türlü ülkelerde ayrı değerler gösterir. Tarım.
EKİNCİ KÖYÜ Saban ve traktörün işlediği, geniş topraklı köy Bunlara tarla tarımı yapan köyler de denile bilir. Buralarda toprak, bahçeci köylerin toprakları kadar pahalı sayılmaz, fakat geniş olur. Bu topraklarda hem tarla, hem otlak bulunur. Burada hayvanın yeri, her yerden önemlidir. Hayvanları barın dırmak, hele kışın besliyebilmek için köyde ahır, ağıl, samanlık gibi yerler çok yer tutar. Makineli tarım gelişmiş ise, ufak çapta araç onarma yerleri de bulunur. Köy.
EKİNOKS Dünya üzerinde gece ve gündüz süresinin birbirine eşit olduğu tarihler (21 Mart - 23 Eylül).Yıl içinde gecenin, gündüze eşit olduğu zaman. Kelime olarak da geceleri eşit zaman demektir. Türkçe karşılığı gün-gece eşitliği dir.
EKLEME TEPE Asıl yanar dağın yamaçlarında, hemen yanında belirmiş daha küçük tepeler. Bunun için böyle tepelere ekleme tepe, denilir. Bunlar püskürmeler sırasındaki zorlamalarda çatlaklardan fırlamış katı parçaların, yığılmasından doğmuştur. Erciyes dağında böyle ekleme tepeler çoktur
EKLİPTİK ekliptik ( tutulum ) düzlemi. Dünya'nın yörüngesinden geçtiği varsayılan düzleme Ekliptik veya Yörünge Düzlemi denir. Güneş' in gökyüzünde yıllık görünür hareketinin oluşturduğu çember. Güneşin görünürdeki bir yıllık yaptığı çember. Bu çember yakınında zaman zaman ay tutulması, gün tutulması belirdiği için buna dilimizde tutulma çemberi denir.
EKLİPTİK DÜZLEMİ Güneş’in etrafında dönen Yerin elips şeklinde çizdiği yörüngeden geçtiği kabul edilen yatay düzlem.
EKMEK Undan yuğurularak pişirilmiş, dünyada çok yaygın bir besin maddesi.
EKOLOJİ Canlı ve ortam arasındaki ilişkileri inceleyen bilimdir. İnsan ekolojisi, bitki ekoojisi, hayvan ekolojisi gibi. Ekolojinin ana öğelerini iklim, yer yüzü şekilleri, ana materyal, toprak, canlılar (bitki, hayvan ve insan) teşkil eder.
EKONOMİ Bir tek kimsenin, ya da bir toplumun geçimini, tutumunu, yaşamasını sağlama bakımın dan yapılan işlerin bütünü Ekonomik coğrafya. insanların ihtiyacını karşılayan kaynakların değerlendirilmesi etkinlikleri. Insanların yaşamlarını devam ettirmek için yap tıkları üretim, satış yönetim ve tüketim faaliyetlerinin hepsi.
EKONOMİ HARİTALARI Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün ekonomik özelliklerini gösteren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla endüstri kuruluşlarının türü, sayısı, dağılışı, çalışanların sayısı hakkında bilgi edinilir.
EKONOMİK Gelir getirici.
EKONOMİK COĞRAFYA Ekonomik olayların yeryüzünde, bir ülke de, bir bölgede dağılışını, bunlarla öteki coğrafya olaylarının karşılıklı ilgisini araştıran bir coğrafya kolu. Ekonomik coğrafyada, bir yerde oturan insanların meydana getirdiği işler, yaşadığı yerden faydalanma şekilleri, doğal yöreyi işlenmiş yöre durumuna getirme şekilleri ve dereceleri incelenir. Coğrafya, Beşeri coğrafya.
EKPLORASYON Açınsama.
EKSEN 1 — Tabaka ların kıvrılmış olduğu yerlerde kıvrım yanlarının ortasından geçtiği düşünülen çizgi. Böyle kemer yerlerinin antkilinaliN ekseni bulunduğu gibi, tabakaların tekne yaptığı yerlerin senkiinalleriN de eksenleri vardır. Eksen düzlemi, kıvrımı simetrik olarak böldüğü düşünülen düzlemdir. <br>2 — Tabakaların kırılmış olduğu yerlerde birbiri ardından uzanan kırıklar arasında en çok yükselmiş olan yerlerden geçtiği düşünülen çizgi. Kıvrım, Kıvrılma.
EKSİBE Kumul.
EKSKÜRSİYON Seyahat etme, dolaşma kelimesinden Fransızcaya excursion olarak girmiş bir kelime. Bu kelime 30 yıl kadar önce dilimize girmiş, fakat sonraları birçok yerlerde yerini gezi kelimesine bırakmıştır. Jak. Gezi.
EKSOJEN KUVVETLER Dış güçler.
EKSOREİK BÖLGE “dışarıya akışı bulunan bölge” sözünün terim ola rak belirtilmesi şeklinde ortaya konulmuş bulunan region exsoreiqo ifadesinin eksoreik dışarıya akışlı teriminin dilimize girmiş şekli. Bu gün bu terimin yerini dışarıya akışlı bölge, denize akışlı bölge, ya da sadece akışlı bölge terimi tutmuştur. Akışlı bölge.
EKSOSFER (Jeokronyum)En üst tabakadır. Yerçekimi çok azaldığından gazlar çok seyrektir. Hidrojen ve helyum gibi hafif gazlar bulunur. Atmosfer ile uzay arasında geçiş alanıdır. Kesin sınırı bilinmemekle birlikte üst sınırının yerden yaklaşık 10.000 km yükseklikte olduğu kabul edilmiştir.
EKSPEDİSİYON Arama gezisi.
EKSTREM Latince extremus en dı şarıda. Uc.
EKÜİDİSTANS Topoğrafya haritalarında birbiri ardından gelen eş - yükseklik eğrilerinin, orada değişmiyen eşit değerdeki aralığı. Dilimizde buna eşit aralık, sabit aralık denir.
EKVATOR Ekvator ( eşlek ) düzlemiYer merkezinde dönme eksenine dik olan düzlemin Yer yuvarlağı ile arakesiti. Kutuplara eşit uzaklıkta yer alan, Dünya üzerindeki en büyük paralel çemberi. Yeryuvarlağının eksenine dik olarak geçtiği düşünülen en büyük çember. Bu çember yer yuvarlağını iki eşit bölüme ayırmıştır Kuzey yarımküre, guney yarımküre. Bundan ötürü, ekvator terimi Latince aequare eşit bölmek, eşit yapmak ve bununla ilgili aequator kelimesin den alınmış, herkesce kullanılır olmuştur.
F
FALEZ Fransızca falais. Kelimesinden dilimize girerek iml yazılmış bir terim. Falez kelimesinin Türkçe karşılığı yar’dır. Falaise kelimesi Fransızcaya daha eski bir kelime olan falisa dimdik, sarp yer sözünden girmiştir. Falaise kelimesi, Fransa’da Normandiya ve Picardiya kıyılarında- ki 70 - 80 yüksek kıyılar için kullanılmıştır. Eğimin fazla olduğu kıyılarda dalga aşındırması Yalıyar Dalgalar aşındırma yaparken önce çarptıkları kıyı boyunca bir çentik açar. Buna dalga oyuğu denir. Dalga oyukları derinleştikçe üzerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu dikliklere falez ya da yalıyar adı verilir. Türkiye’de, Karadeniz ve Akdeniz kıyılarında güzel falez örnekleri görülmektedir. ile ortaya çıkan dik kıyı. Yerine şim di yar terimi kullanılmaktadır. Yar.
FARADAY 1 mol yani 6.1023tane elektronun taşıdığı yük olup 965000 kulonludur.
FARM İngilizce bir kelime olup, çiftlik karşılığı kullanılır. Başlangıçta, kiralanarak faydalanıları geniş topraklar için bu ad kullanılır dı. Sonraları, ekilen, dikilen yerleri, yiyecek maddeleri yapan yerleri, yol ları, evleri, başka yapıları, çarşısı ile geniş bir işl.tm.,yerI olmuş bulunan yerlere Farm adı verilmiştir. Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde bu türlü çiftlikler çoktur.
FASİYES Aynı jeoloji devrinde oluş muş bir stratigrafik birliği meydana getiren taş ve tabakalarla bunların içindeki fosillerin bu tabakalara ver diği özelliği belirten terim. Bu terim 1840’ta Isviçreli jeolog Gressly ta rafından kullanılmıştır. Latince fa cies dış görünüş, yüz, çehre de mektir. Tabakaların oluşma, birikme tortulanmasında çok çeşitlilik bulun duğu için fasiyes yani görünüş bakı mından da bunlarda büyük çeşitlilik vardır. Bu tabakalar, oluştukları yer de ve sırada, o yerdeki coğrafya olay larırıı ortaya koyma bakımından ya rarlı olurlar. Ancak, fasiyes terimi, çok geniş anlamlı, biraz da örtülü- dür mübhemdir. Bununla beraber, tabakaların oluştukları sıradaki yerel coğrafya şartlarını, olaylarını göste rebilirler. Bununla ilgili olarak kara fasiyesi, tatlı sulu göl fasiyesi, deniz fasiyesi vardır.
FATA MORGANA Batı dillerinde Par çağda yanardağ püskürmeleri de geniş olmuştur. Kaledonya ve varistik kıvrımları bu çağda olmuştur. (Jeoloji çağları).
FAUNA Belirli bir yaşama alanında bulunan hayvan türlerinin tümü.
Faz Faz, safha karşılığı kullanılmıştır. Bunun Türkçe karşılığı evre dir. Bileşim ve özellikleri her yerinde aynı olan belli sınırlar içerisindeki madde.
FAY Türkçe’de fayın karşılığı kırık, kırılma dır. Dağ oluşum hareketleri sırasında yer kabuğunun kırılma alanları.Yerkabuğu hareketleri sırasında şiddetli yan basınç ve gerilme kuvvetleriyle blokların birbirine göre yer değiştirmesine fay denir.
FAY AÇISI Dikey düzlem ile fay düzlemin yaptığı açıya fay açısı denir.
FAY ATIMI Yükselen ve alçalan blok arasında beliren yükseklik farkına fay atımı denir.
FAY AYNASI (Kırılma aynası). Fay oluşumu sırasında yükselen ve alçalan blok arasındaki yüzey kayma ve sürtünme nedeniyle çizilir., cilalanır. Parlak görünen bu yüzeye fay aynası denir.
FECRİ CENUBİ (Güney ışığı).
FELAKET İnsanların başına gelebilecek en kötü şey. Afet.
FENOLOJİ Bitkilerin yıl içindeki büyüme ve gelişmelerinde görülen belirtilerle iklim olayları arasında ilgi arayan bundan sonuçlar çıkarmaya çalışan bir araştırma yolu ve bilim.
FERİBOT Daha çok araba ve vagonları, özellikıe boğaz ve göllerde, bir kıyıdan diğer kıyıya geçiren gemi. Irmak, boğaz ve göllerde kıyıdan kıyıya yük, yolcu, kara taşıtları taşıyan bir çeşit gemidir
FERRO KROM Krom içeren çeliklerin üretiminde kullanılan demir krom karışımı.
FEVCRİ ŞİMALİ (Kuzey ışığı).
FEYEÜN (Taşkın)
FEYMÜN OVASI Taşkın ovası
FIRLATMA TAŞLAR Yanardağlardan fırlatılmış bulunan taş parçaları. Yanardağ bombası, lapilli volkan kumu, dışıklar bunlardandır. Püskürük taşlar.
FIRTINA Beaufort ıskalasına göre, en az 9. güçte olan rüzgar. Fırtınanın esiş hızı saniye de 21 metredir. Bu esiş, hızlı giden bir trenin gidişi ile kıyaslanabilir.
FİDAN Bitkilerin yeni yetişmeye başlamış olanı.
FİDANLIK Dikmelik.
FİDE Bazı tarım ürünlerinin özel hazırlanmış mekanlarda tohum dan yetiştirilerek, tarımı yapılmak üzere tarlalara dikilecek seviyeye gelmiş hali.
FİĞ Hayvan yemi olarak kullanılan, baklagiller sınıfında yer alan bir tür bitki,
FİLİÜTI MADENİYE Mineraller.
FİLİZ Maden ocaklarından çıkartılan işlenmemiş maden bileşiği.
FİSKBİRLİK Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği. 1938 yılında kurulmuştur. Karadeniz kıyılarında üretilen fındığın üretiminin artırılması toplanması, işlenmesi, iç ve dış pazarlarda satılması için çalışır.
FİSYON Uranyum gibi ağır bir çekirdeğin, nötronlarla bombardıman edilerek birbirine yakın iki çekirdeğe bölünmesi olayı.
FİTOCOĞRAFYA Bitki coğrafyası
FİUMARE Kurak mevsimde kuru kalan sel yatağında sağnaklarla birdenbire coşan akarsu. Dilimizde bunun karşılığı sel dir. Böyle bir akarsuyun kuru kalmış yerine sel yatağı denir.
FİYORD Dar ve uzun, budaklı, oluk biçimli, içerisini deniz suları örtmüş, koylar, körfezler. Böyle yerlerde derin çanaklarla bunları birbirinden ayıran eşikler vardır. Fiyordlar dördüncü çağın buzulları altında kalmış yerlerde oluşmuştur.
FİYORD KIYI Buzulların oluşturduğu U şeklindeki vadilerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
FİZİKİ COĞRAFYA (Doğal coğrafya)
FİZİKSEL ÇÖZÜLME Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
FİZİKSEL DEĞİŞİM Maddenin bileşiminde değişikliğe neden olmayan değişim.
FİZYOGRAFİ Huxley tarafından ileri sürülmüş bir bilim adı olup, doğal coğrafyayı karşılar.
FLORA Yeryüzünün belirli bölgelerin de, ya da denizlerinde, bir kara parçasında, ya da bir ülkede yetişen bütün bitkiler. Flora kelimesi Latince flos, floris = çiçek kelimesinden alınmış, bitki topluluğu anlamıyla bütün dillere girmiştir. (Bitki topluluğu).
FLORA BÖLGELERİ Bitki topluluğu bölgeleri (Bitki, Bitki coğrafyası).
FLUVİATİL EROSİON Akarsu işlemesi.
FLUVİOGLÜSYAL ŞEKİLLER Akarsubuzul şekilleri.
FLÜORESAN LAMBA Cıva buharlı deşarj lambası.
FOLKLOR İngilizce folklore kelimesinden alınarak birçok dillere girmiş olup, halk bilgisi anlamına gelir. Bilgide, türlü ülkelerde yaşayan insan topluluklarının yaşayışları, gelenekleri, görenekleri incelenir.
FORMASYON Bir jeoloji devri içinde oluşmuş bulunan tabakalar dizisi, Trias formasyonu gibi. Bunların birbirine benzeyen özellikleri kendinde toplamış olanlarına formasyon grubu adı verilir. Sözgelişi, Trias, Jura, Kretase’nin üçü birden Mezozoik’i meydana getirir. Formasyon serilere ayrılır. Kretasenin aşağı, yukarı serileri gibi. Bunlar da katlara ayrı Sözgelişi, aşağı kretase Neocom ve Gault katlarına ayrılmıştır.
FORMÜL Sembol ve sayı kullanmak suretiyle bir maddenin bileşiminin ifadesi
FOSFAT Fosforik asit tuzu Gübre sanayinde kullanılır.
FOSİL Eski canlıların jeolojik birikinti ve tortulanma yerleri içinde, özel olayların etkisiyle saklı kabilmiş olanlarına verilen ad. Canlıların, jeolojik oluşuklar içinde olduğu biçimde, ya da bir bölümü olarak çürümemiş olmasına yardım eden etkilerin bütününe fosilleşme (canlıların taşlaşması) denir. (Fosilleşme, Taşlaşma).
FOSİL ADAM Yeryuvarlağının geçmiş çağlarından kalma taşlaşmış insan biçimleri. Diluviyum un başta gelen belirtilerinden biri, o çağda insanın da yaşamış olmasıdır. Bulunan insan fosillerinden anlaşıldığına göre, ilk insanlar Diluviyum başlangıcında yaşamıştır. Ancak bunların daha önce belirmiş olmaları üzerinde de durulmuştur. Çünkü, Diluviyumda yaşamış olan insanların, uzun gelişmeden sonra bu durumu almış oldukları düşünülmüştür, Bugüne dek bulunmuş olan taşlaşmış adamlar (fosil insanlar) içinde en eskileri Pithecanthropus erectus ile Homo Heidelber gensis’tir. Deha sonraları yenileri de bulunmuştur. Bunlardan birincisi 1891 de Cavada yanardağ taşları arasında bulunmuştur. Bu, kısa boylu, basık başlı bir yaratıktı.
FÖN Bağıl nemi çok düşük bir havanın dağ zirvelerinden aşağılara doğru alçalması ile ortalama her 100 m’de 1 C ısınması ile ortaya çıkan sıcak rüzgar. Föhn.
FRAKSİYONLU DESTİLASYON Ayrımsal damıtma.
FREKANS Düzgün dairesel hareket yapan cismin birim zamanda yaptığı devir sayısı.
FUAR Çeşitli sanayi ürünlerini geniş çevrelere tanıtmak ve pazarla mak amacıyla yapılan sergi.
FÜZYON Hafif iki çekirdeğin uygun koşullarda birleşik (kaynaşarak) daha ağır ve kararlı bir çekirdek oluşturması
G
GALERİ Bir birine bağlı yer altı boşlukları
GAP Güneydoğu Anadolu Projesi Güney Doğu Anadolu Bölgesi ekonomik, sosyal ve kültürel yönden kalkındırmayı amaçlayan projelerin hepsine verilen isim. Fırat ve Dicle üzerinde elektrik enerjisi üretme ve sulama maksatlı baraj yapımı, buna bağlı olarak çevresinde su kanalları, tarımsal tesisler, ulaştırma, eğitim, sağlık tesisleri yapımı gibi birçok projeyi içerir.
GARİG Akdeniz bölgesinde makilerin tahrip edilmesi ile ortaya çık mış kısa boylu çalı topluluğu
GAYZEr Volkanik yörelerde yeraltındaki sıcak suyun belirli aralıklarla fışkırması ile oluşan kaynaklardır.
GEÇİME DAYALI TARIM Çiftçilerin kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları tarım.
GEÇİT iki alçak alanı birbirinden ayıran sıradağlar üzerinde ulaşımın en kolay yapıldığı vadi ya da boyunlar.
GEL-GİT GENLİĞİ Suların kabarma ve alçalması arasındaki seviye farkına gel-git genliği denir. Gel git genliği, okyanus ortalarında 60-80 cm, iç denizlerde 30 cm, kenar denizlerde 80-120 cm arasındadır.
GENEL ÇEKİM KANUNU Uzayda cisimlerin birbirlerini kütleleri çarpımıyla doğru, aralarındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olarak çektiğini belirleyen yasa.
GENEL HARİTALAR Toplumun geniş kesimi tarafından kullanılabilen haritalardır.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN Kışın yaprağını döken orman kayın, meşe. gürgen, kestane gibi.
GENLEŞME Sıcaklığı artan bir maddenin boyutlarının değişmesi.
GENLEŞME MİKTARI Bir maddenin hacmi, alan veya boyundaki büyüme miktarı.
GENLİK Salınım hareketi yapan cismin denge konumundan itibaren gidebileceği en büyük uzanım.
GEOİT Ekvator’dan şişkin kutuplardan basık olan Dünyanın kendine has şekli
GERİ ÇAĞRICI KUVVET Kararlı denge durumlarında, sistemi denge konumuna iten kuvvet
GERİLME KUVVETİ Herhangi bir cismin iple çekildiğinde, ipin cisme uyguladığı kuvvet.
GEVEN Tikezli yaprakıara sahip yastık şekıindeki bitki. Daha çok kurak bölgelerde yaygın alarak görülür. Astragalus.
GİDEGEN Bir gölün fazla sularını boşalttığı akarsu ya da düder Göl ayağı.
GLASNOSt Rusça açıklık anlamında. Sovyetler Birliği’nin dağılmadan önce uyguladığı ekonomik ve sosyal reformlar verilen isim.
GÖÇEBE HAYVANCILIK Mera hayvancılığın yaygın olduğu bölgelerce otlakların durumuna göre sürülerin yer değiştirmesiyle yapılar hayvancılık. -
GÖL Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Karalar üzerindeki çukur alanlarda birikmiş ve belirli bir akıntısı olmayan durgun su kütlelerine göl denir. Kara üzerlerindeki çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş yeryüzü şekilleri.
GÖL AYAĞI Gölden beslenen akarsu Gölden beslenen akarsu Göl sularını başka alanlara boşaltan akarsu
GÖLGELENDİRME Yöntemi Gölgelendirme yönteminde, Güneş ışınlarının yer şekilleri üzerine 45 derece açı ile geldiği kabul edilerek arazi yapısı gösterilir. Bu yöntemde gölgelerin açık veya koyu oluşu arazinin eğimi hakkında bilgi verir. Gölgelerin koyulaştığı yerlerde eğim azalır. Yer şekilleri ayrıntılı bir şekilde gösterilemediği için günümüzde yardımcı bir yöntem olarak kullanılır.
GRABEN Kırık hatlar üzerinde çökme ile oluşmuş oluk. Yer kabuğunun kırılarak çökmesi ile oluşan çöküntü sahası
GRİZU Maden ocaklarında özellikle kömür ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz,
GROSTON Gemilerin kapalı mekanlarının kadem küp olarak hac minin 100 kadem küpe bölünmesiyle elde edilen miktar. (1016 kg)
GÜBRE Tarım alanlarında verimi artırmak maksadıyla toprağa karıştırılan tabü ya da kimyasal maddeler.
GÜÇ Birim zamanda yapılan iş.
GÜNDÖNÜMÜ Gece ve gündüzün, en kısa ve en uzun yaşandığı tarihler (21 Haziran - 21 Ar alık).
GÜN BERİ (Perihel) Dünya'nın, Güneş'e en çok yaklaşıp, yörüngede en hızlı döndüğü gündür. Dünya Günberi konumuna 3 Ocak'ta gelir.
GÜNEŞ Samanyolu galaksisi içerisinde yer alan yaklaşık, 200 milyar yıldızdan bırı.
GÜNEŞ TUTULMASI Dünya ile Güneş arasına ayın girmesiyle Ay gölgesinin Dünya yüzeyine düşmesi olayı
GÜNÖTE (Aphel) Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür. Dünya Günöte konumuna 4 Temmuz'da gelir.
H
HABİTAT Canlıların doğal yaşama alanları.
HACERİ SEMİVİ Göktaşı
HACİM Maddenin uzayda işgal ettiği yer.
HACİMCE GENLEŞME Bir maddenin sıcaklığı artınca hacminin büyümesi.
HAFRİYAT Kazı
HAL DEĞİŞTİRME Bir maddenin ısı alarak katı halden sıvı hale, sıvı halinden gaz haline geçmesi ya da ısı kaybederek gaz halinden sıvı, sıvı halinden de katı hale geçmesi.
HALİ İŞBA Doyma durumu
HALİCİ İSTANBUL Bu ad İstanbul Haliç’i demektir. Haliç kelimesi, boğaz anlamına da gelir. Halici Bahri Sefid: Çanakkale Boğazı, Halici Bahri Siyah Boğaziçi veya İstanbul Boğazı gibi.
HALİÇ Gelgit olayının belirgin olduğu yerlerde bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumu, Batı Avrupa ırmaklarının çoğunun ağızlar böyle geniştir. Bu türlü haliçere bat, dillerinde estuar (b. hk. adı verilir. Böyle haliçleri bizim İstanbul Halici ile karıştırmamalıdır. Burada söz konusu olan haliçler gelgit olayı yüzünden genişlemiş ırmak ağızlarıdır. İstanbul Halicinde ise böyle bir durum yoktur. Sadece onun kendi adı Haliç ‘tir. Böyle huni biçiminde genişlemiş gemilerin içerlere kolayca girebileceği derin girintiler halinde belirmiş ırmak ağızlarının sıralandığı deniz kıyılarına haliç kıyıları veya haliçli kıyılar denir. Avrupa’nın Kuzey Denizi, Manş denizi kıyıları bunlardandır Kıyılar .
HALİÇLİ KIYI Yükseltisi az ve akarsularla hafifçe yarılmış bir platonun veya tepelik bir alanda bulunan vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir. Haliçli kıyıların özel bir türü limanlı kıyılardır.
HALOFİTLER Tuzcul bitki .
HAM MADDE Herhangi bir malın yapımı için gerekli olan işlenmemiş temel madde.
HAMSİN Libya ve Mısırın kıyıya yakın bölgelerinde esen çok sıcak, kuru, tozlu, dumanlı ve Sirokko, Samyeli (b. bk. özelliğinde bir yel. Canlılar üzerine hamsin yelinin kötü etkisi vardır İnsanın derisi kurur, nefes alması güçleşir, bitkin bir hale gelir. Hamsin, kimi vakit kumları da çokça sürükler, bunları kayalara sürterek onları da aşındırır, Mart, Nisan, Mayıs aylarında durup durup eser. Bu rüzgar Büyük Sahra çölünün doğu bölümü ile doğu Akdeniz teknesi arasındaki basınç ayrılığından doğar Yel, Rüzgar, Yerel rüzgar . Hamsin. Eskiden “erbain” adı verilen Karakış’tan (b. bk. sonra gelen elli günlük kış’a verilmiş ad.
HAN Yol boylarında, yada köy de kentte yabancıların hafif yükleri ve binek hayvanlarıyla konakladıkları konuk evi. Şehirlerden şehre giden yolcular, gecelemek için böyle yerlerden eskiden beri faydalanmışlardır. Bugün de Anadolu’da hanlar vardır. Türlü biçimde hanlar yapılmışsa da bunların hepsinde görülen benzerlikler vardır Hanın büyük bir kapısı bulunur. İçersinde, yatacak yerler ile atların bağlanıp bakılabileceği ahır bulunur, Büyük hanların içinde ayrıca dükkanlar çeşmeler, yıkanma yerleri, havuz vardır. Demiryollarının çoğalması, karayollarının gelişmesiyle ilgili olarak, şehirler arasında han ihtiyacı eskisi gibi kalmamışsa da bugün de dağlık, sapa, ana yollardan uzak yerlerde hanlar kalmıştır Kervansaray, Motel .
HANE Farsça hane kelimesi, dilimizde uzun zaman ev karşılığı olarak kullanılmış olup, şimdi de ara sıra geçer. Sözgelişi, köylerden söz edilirken ‘Kayadibi köyü, 50 haneliktir’ şeklinde kullanıldığı olur Ev, Mesken .
HANENİŞİN Farsça hane ev, nişin (bit Yerleşik .
HAR Farsça, har bitkiler üzerinde tüyü andıran diken.
HARA Hayvan soylarının ıslah edilmesi için kurulmuş geniş çiftlik. Hayvan soylarının daha iyileştirilmesi, hayvan üretilmesi işleri için kurulmuş bir çeşit çiftlik Aygır depoları, inek yetiştirme yerleri. merinos çiftlikleri de buna benzer yerlerdir. Haralar ağaçlıklar ortasında geniş toprakların, güzel evlerin, yolların çayırların bulunduğu yerlerdir. Karacabey harası gibi. ( bk, Çiftlik, Farm, Tarla .
HARABE Ören
HARARETİ ŞEMS Güneş ısısı
HAREKET Bir cismin herhangi bir referans noktasına göre zamanla yer değiştirmesi olayı.
HARİCİ MERKEZ Deprem ortası
HARİTA Dünya'nın bütününün ya da bir bölümünün kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmış şekline harita denir.
HARİTA ÖLÇEĞİ Harita üzerinde belli iki nokta arasındaki uzunluğun, yeryüzündeki aynı noktalar arasındaki uzunluğa oranıdır.
HAŞHAŞ Kapsülünden eczacılıkta kullanılan morfin elde edilen tohumlarından yağ çıkartılan tarım ürünü.
HAVZA Bir akarsuyun bütün kolları ile birlikte beslendiği alan. Akarsu havzası (Orneğin; Fırat Havzası). Çevresine göre alçakta kalan saha (Orneğin; Ergene Havzası).
HEKTAR 10000 m eşit arazi ölçü birimi.
HETEROJEN MADDE Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HEYELAN Toprağın, taşların ve tabakaların bulundukları yerlerden aşağılara doğru kayması ya da düşmesine toprak kayması ve göçmesi denir. Ülkemizde bu olayların tümüne birden heyelan adı verilir. Yerçekimi, yamaç zemin yapısı, eğim ve yağış koşulları heyelana neden olan etmenlerdir.
HEYELAN SET GÖLLERİ Akarsu vadisinin önünün, toprak kayması sonucunda toprak kütlesi tarafından kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
HIZ Bir cismin birim zamandaki yer değiştirme miktarı.
HIZLARIN KORUNUMU DENKLEMİ Esnek çarpışmada birinci kütlenin, çarpışma öncesi ve sonrası hızların vektörel toplamına eşit olduğunu belirleyen denklem.
HİDROELEKTİRİK ENERJİ Barajlardan su gücüne dayalı elde edilen enerji
HİDROELEKTRİK SANTRAL Akarsuyun potansiyel enerjisini kullanarak elektrik üreten santral
HİDROGRAFYA HARİTALARI Bir bölgenin su potansiyeli (akarsular, göller, yeraltı suları, kaynaklar) hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalar yardımıyla akarsuların drenaj tipi, akım miktarı, kanallar, göl sularının özellikleri, yeraltı sularının türü, kaynakların türü sayısı ve verimlilik derecesi hakkında bilgi edinilir.
HİDROLİZ Bir tuzun su ile reaksiyona girerek kendisini oluşturan asit ve baza ayrılması.
HİNTERLANT Art bölge.
HİPSOGRAFİK EĞRİ Yeryüzünün yükseklik ve derinlik basamaklarını gösteren eğridir.
HOMOJEN Aynı cins
HOMOJEN MADDE Özellikleri her yerinde aynı olan madde
HORA Belirli bir bölgede doğal olarak yetişen bitki türlerinin tümü
HORST Yerkabuğunun kırılarak yer değiştirmesi ile yüksekte kalmış kısmı.
HÖRGÜÇ KAYA Buzul tarafından dirençli kayaların daha az aşındırması ile oluşan hörgüce benzer tepeciktir.
HÖYÜK Antik şehirlerin zamanla tepe görünümü almış eski yerleşme yerleri.
I-İ
ILIMAN KUŞAK Kuzey Yarımkürede 30° ile 68° enlemleri arasında, Güney Yarımkürede 24° ile 48° enlemleri arasında uzanan iklim kuşağı.
ISI Maddeleri oluşturan atom veya moleküllerin kinetik enerjilerinin seviyesinde görünen enerji türü
ISI SIHASI Bir cismin sıcaklığını 1oC Yükseltmek için gerekli ısı miktarı.
ISINMA ISISI Bir maddenin bir gram veya bir molünün sıcaklığının 1oC yükseltmek için gerekli ısı.
IŞIMA Yeryüzü kazandığı enerjinin bir bölümünü atmosfere geri verir. Buna yer ışıması denir.
İÇ DENİZ Okyanuslara boğazlar aracılığıyla bağlanan kara içlerine sokulmuş denizlere denir. Örnek
İÇ ENERJİ Bir maddedeki atom ya da moleküllerin sahip oldukları potansiyel ve kinetik enerjilerinin toplamı.
İÇ TİCARET Bir ülkenin kendi sınırları içinde yapılan mal ve hizmetlerin alışverişi.
İÇME İçerdiği minerallerden dolayı şifalı olan kaynaklar.
İÇMECE Çeşitli mineralleri bünyesinde eriyik halinde bulunduran ve içildiğinde çeşitli hastalıklara i gelen kaynak suları.
İDARİ HARİTA Mülki idari bölümleri gösteren harita
İĞNE YAPRAKLI ORMAN Yaprakları iğne şeklinde olan çam, köknar, ladin, sarıçam gibi ağaçlardan oluşan orman
İHRACAT Dış satım Bir ülkenin ürettiği malları dışarıya satması
İKİ BOYUTLU HAREKET Eğrisel yol izleyen cisimlerin hareketi.
İL Türkiye’nin en büyük idari birimi, Vali tarafından yönetilir.
İLÇE Mülki yönetim bakımından ilden sonra gelen bölüm Kaza.
İLETKEN Elektrik yüklerinin geçişine izin veren madde
İMALAT Çeşitli malların üretilmesi işlemi
İMALAT ENDÜSTRİSİ Çeşitli hammaddeleri işleyerek değişik alanlarda kullanılacak mallara çeviren endüstri dalı.
İMARETHANE Osmanlı devrinde yoksullara 4yecek dağıtmak üzere yapılmış bina.
İNCE TARIM Teknolojik imkanlar kullanılarak dar tarım alanlarında yüksek verim almak için yapılan tarım faaliyetleri. İntansif tarım.
İNDÜKSİYON AKIMI Manyetik atom değişimiyle oluşan elektrik akımı
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ pek ipliği elde etmek için ipek böceği yetiştirme faaliyetleri.
İSTİHDAM İnsanlara çeşitli sektörlerde iş verilmesi
İŞ kuvvet uygulayarak gerçekleştirilen enerji alış-verişi.
İTHALAT Dış alım. Bir ülkenin dışardan mal alması.
İVME Birim zamanda hızdaki değişme miktarı.
İVMELİ HAREKET Hareket halindeki bir cismin, eşit zaman aralıklarında farklı yer değiştirmelere sahip olduğu durumdaki hareket.
İYONOSFER Mor ötesi (ultraviyole) ışınlarının, molekülleri parçalayarak iyonlar haline getirdiği katmandır. Yerçekimi azaldığı için iklim üzerinde belirgin bir etkisi yoktur. Radyo dalgalarını yansıtır Üst sınırı yerden 250 – 300 km yüksekliktedir.
İZOHİPS Eş yükselti eğrisi.
İZOTERM HARİTALARI Bir bölgede, eş sıcaklıktaki noktaları birleştiren eğriye izoterm denir. İzotermler yardımıyla çizilen izoterm haritalarından, bir bölgedeki sıcaklık dağılışı hakkında bilgi edinilir. Sıcaklık dağılışını daha iyi gösterebilmek için, bu haritalar sıcaklık basamaklarına uygun olarak renklendirilir. Sıcak yerler için kırmızının tonları soğuk yerler için mavinin tonları kullanılır.
İZOTOP Aynı atomun farklı şekli Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı olan atomlar.
J
JENERATÖR Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik enerjisine dönüştüren düzenek
JEOLOJİ Yer bilimi, Yer kabuğunun yapısını evrelerini ve bileşimini inceler.
JEOMORFOLOJİ Yerşekilleri bilimi.
JEOMORFOLOJİ HARİTALARI Bir bölgedeki şekillenme süreci yani iç ve dış güçlerin etkisiyle oluşan yer şekilleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda faylar, yamaçlar, vadi türleri, birikinti konileri, sekiler, ovalar ve daha birçok yer şekli taranarak gösterilir. Yer şekillerinin kolay ayırt edilmesi amacıyla bu haritalar renklendirilir.
JEOMORFOLOJİK Yerşekilleıi bilimi ile ilgili.
JEOPOLİTİK Coğrafi konumun uluslararası etkilerini inceleyen ve bundan sonuçlar çıkartan bilim dalı,
JEOSENKLİNAL Derin deniz ya da göl çanakları. Akarsular, rüzgarlar ve buzullar, aşındırıp, taşıdıkları maddeleri deniz ya da okyanus tabanlarında biriktirirler. Tortullanmanın görüldüğü bu geniş alanlara jeosenklinal denir.
JEOTERMAL ENERJİ Yerkabuğunun derinliklerinden gelen sıcak suların değerlendirilmesi ile elde edilen elektrik enerjisi.
JİPS Alçı taşı. Beyaz renkli tortul taş. Su ile kolayca çözülür.
JOULE Sl birim sisteminde enerji birimi.
K
KABA TARIM Nadas yönteminin yaygın olarak tercih edildiği tarım yöntemi. Ektansif tarım.
KABARTMA YÖNTEMİ Kabartma yöntemi ile yapılan haritalarda, yükseltiler belli oranda küçültülür. Yer şekilleri kabartılarak gösterilir.
KABARTMA YÖNTEMİ Kabartma yöntemi ile yapılan haritalarda, yükseltiler belli oranda küçültülür. Yer şekilleri kabartılarak gösterilir.
KAHVERENGİ ORMAN TOPRAKLARI Geniş yapraklı ormanların yaygın olduğu sahalarda oluşan kalsiyı.ım oranı yüksek toprak. Yayvan yapraklı orman örtüsü altında oluşan, ılık ve nemli bölge topraklarıdır. Kalın bir humus tabakası bulunur.
KALDERA Volkan konisinin çökmesi veya patlaması ile meydana gelen geniş çukurluk.
KALDIRAÇ Sabit bir nokta etrafında dönebilen cisim
KALICI KAR Sınırı Kutuplar çevresinde ve dağların yüksek kısımlarında hava sıcaklığı düşük olduğundan yağışlar kar biçimindedir. Yoğun karların tümü yıl içinde eriyemez. Erimeden kalan bu karlara kalıcı kar ya da toktağan kar denir. Kalıcı karların başlaığı yüksekldiğe kalıcı kal sınırı denir.
KALKAN BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Akıcı lavların bir bacadan çıkarak birikmesi sonucunda oluşan, geniş alanlı ve kubbemsi bir görünüşe sahip volkanlardır.Örneğin Güneydoğu Anadolu’daki Karacadağ Volkanı
KALKAN BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Akıcı lavların bir bacadan çıkarak birikmesi sonucunda oluşan, geniş alanlı ve kubbemsi bir görünüşe sahip volkanlardır.Örneğin Güneydoğu Anadolu’daki Karacadağ Volkanı
KALKINMADA ÖNCELİKLİ YÖRE Çeşitli ekonomik faaliyetler açısından geri kalmış ancak ekonomik faaliyetleri canlandırmak üzere devlet tarafından bazı kolaylıklar sağlanmış yöre.
KALORİ-METRE Isıölçer
KANUN Doğruluğu evrensel olarak kabul edilmiş fikir.
KANYON Derin, dik yamaçlı ve taraçalı vadi.
KANYON VADİ Kalker gibi dirençli ve çatlaklı taşlar içinde, akarsuyun derinlemesine aşındırmasıyla oluşur. Vadinin yamaç eğimleri çok dik olup, 90 dereceyi bulur. Kanyon vadiler Türkiye’de Toroslar’da yaygın olarak görülür. Antalya’daki Köprülü Kanyon, ülkemizdeki güzel bir örnektir.
KAPADOKYA Güzellikler ülkesi anlamına gelen bir kelime. Nevşehirde peribacalarının görüldüğü çevreye verilen isim.
KAPALI HAVZA Sularını denizlere ya da okyanuslara ulaştıramayan alanlar. Sularını denize ulaştıramayan havzalara kapalı havza denir. Kapalı havzaların oluşmasındaki temel etken yer şekilleridir. Sıcaklık ve nem koşulları da kapalı havzaların oluşmasında etkilidir. Örnek
KAPALI SİSTEM Çevresiyle enerji alış-verişi ve ya kuvvet etkileşimi bulunmayan sistem.
KAPLICA Fay hatlarından yerkabuğunun derinliklerindeki sıcak suların yeryüzüne çıktığı kaynak
KARALARIN ORTALAMA YÜKSEKLİĞİ Karaların ortalama yüksekliği 1000 m dir. Dünya’nın en yüksek yeri deniz seviyesinden 8840 m yükseklikteki Everest Tepesi’dir.
KARASAL İKLİM Deniz etkisinden uzak, kara içlerinde görülen iklim. Kara iklimi.
KARASALLIK Karaların ısınma özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkan iklim özellikleri. Karasallığı belirleyen en önemli ölçüt günlük ve yıllık sıcaklık farklarının fazla olmasıdır
KARMA REJİM Farklı iklim bölgelerinden geçen akarsuların rejim tipidir. Örneğin
KARSTİK GÖL Eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir. Karstlaşma ile oluşan çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KARSTİK KAYNAK (Voklüz) Kalın kalker tabakaları arasındaki boşlukları doldurmuş olan yer altı sularının yüzeye çıktığı kaynaktır. Bol miktarda kireç içeren bu kaynakların suları genellikle sürekli değildir. Yağışlarla beslendikleri için karstik kaynakların suları soğuktur. Toroslar üzerindeki Şekerpınarı en tanınmış karstik kaynak örneklerinden biridir.
KARSTİK ŞEKİL Özellikıe C0 suların etkisiyle kolay çözülebilen kayatuzu, jips, dolamit, kalker gibi minerallerin fazla bulunduğu kayalar üzerinde ve çevresinde oluşan şekil.
KASNAK İş iletiminin kayış yardımıyla yapıldığı basit makina.
KATOT Pilde ve ya elektroliz işlemi sırasında indirgenme olayının gerçekleştiği elektrot.(-)
Kaynak Yeraltı sularının kendiliğinden yeryüzüne çıktığı yere kaynak denir. Türkiye’de kaynaklara pınar, eşme, bulak ve göze gibi adlar da verilir.
KAYNAMA NOKTASI Bir sıvının belirli basınç altında, kaynayarak buhar laşmaya başladığı sıcaklık.
KENAR DENİZ Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalarla ayrılan denizlere denir. Örnek
KENEVİR Bitki kabuğunu oluşturan liflerin kuruduktan sonra tekstil sanayinde kullanıldığı tarım ürünü. Tohumlarından yağ elde edilir ya da çerezlik olarak kullanılır.
KERPİÇ EV İklimin kurak ve yarı kurak olduğu bölgelerde, bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta Asya, İran, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır.
KESİR ÖLÇEK Haritalardaki küçültme oranını basit kesirle ifade eden ölçek türüdür.
KESTANE VE KAHVERENKLİ STEP TOPRAKLARI Orta kuşak karaların iç kısımlarındaki step alanlarının topraklarıdır. Organik maddeler ince bir tabaka oluşturmaktadır. Tahıl tarımına elverişli topraklardır.
KIIMBET Mimari özellikler taşıyan türbe.
KIRGIBAYIR Yarı kurak iklim bölgelerinde sel yarıntılarıyla dolu yamaçlara kırgıbayır (badlans) denir.
KIRMIZI TOPRAKLAR Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde kızılçam ve maki örtüsü altında gelişen topraklardır. Demir oksitler bakımından zengin olduğu için, renkleri kırmızımsıdır. Kalkerler üzerinde oluşanlara terra rossa adı verilir.
KITA PLATFORMU Derin deniz platformundan sonra yüksek dağlar ile kıyı ovaları arasındaki en geniş bölümdür.
KITA SAHANLIĞI Deniz kıyısında 200 m derinliğe kadar olan sahalara verilen isim. Şelf. Deniz gerisindeki karanın eğimine göre kıta sahanlığı alanı değişir. Eğimin fazla olduğu kıyılarda kita sahanlığı dar iken, eğimin az olduğu kıyılarda kıta sah geniştir. Deniz seviyesinin altında, kıyı çizgisinden -200 m derine kadar inen bölüme kıta sahanlığı (şelf) denir. Şelf kıtaların su altında kalmış bölümleri sayılır.
KITA YAMACI Şelf ile derin deniz platformunu birbirine bağlayan bölümdür.
KIYI AŞINIM DÜZLÜĞÜ Dalgaların kıyıyı kara içine doğru aşındırması ve kıyıyı geriletmesi ile oluşan falezler önünde az eğimli bir yüzey gelişir. Kıyı aşınım düzlüğü ya da abrazyon platformu adı verilen bu düzlüklerin üzeri genellikle kum ve çakıllarla kaplıdır.
KIYI KORDONU Kıyı Oku Dalga ve akıntıların kıyıdan taşıdıkları maddeleri küçük koylarda biriktirmesi ile oluşan, bir ucu karaya bağlı ve deniz doğru ok şeklinde uzanan yığıntılardır. Kıyı kordonu bir koyun önünü kapatacak şekilde gelişirse kıyı kordonu gerisinde lagün oluşur.
KIYI SET GÖLLERİ Deniz akıntılarının oluşturduğu kıyı kordonlarının koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir. Bu göllere lagün adı da verilir.
KİMYASAL ÇÖZÜLME Kimyasal reaksiyonlar suya ihtiyaç duyduğunda ve sıcaklık reaksiyonu hızlandırdığından, sıcak ve nemli bölgelerde yaygın olan çözülme şeklidir. Kaya tuzu, kalker gibi taşlar suda kolayca erirler. Taşlar, kimyasal yolla parçalanıp ufalanırken kimyasal bileşimleri de değişir.
KİNEMATİK Hareketi doğuran sebeplerin göz ardı edildiği ve hareketin nasıl gerçekleştiğinin ele alındığı mekanik dalı.
KONİ BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Magmadan değişik dönemlerde yükselen, farklı karakterdeki malzemenin birikmesi ile oluşur. Bu volkanların kesitinde, farklı karakterdeki malzeme katmanları ardarda görüldüğü için tabakalı volkanlar da denir.Örneğin ülkemizdeki Erciyes, Nemrut, Hasan ve Ağrı volkanları koni biçimli volkanlardır.
KONUM Herhangi bir yerin dünya üzerinde bulunduğu yer. Bir cismin, seçilen bir başlangıç noktasına olan yönlü uzaklığı
KOROZYON Nemli, sulu ortamdaki metallerin kendiliğinden pil oluşturup aşın ması.
KORUNGA Yabani yonca Kültür bitkisi haline getirilerek ha yemi olarak kullanılmak üzere tarımı yapılır.
KOVALENT BAĞ İki a metal atomu arasında elektronların ortak paylaşılması ile oluşan bağ.
KÖR VADİ Karstik bölgelerde karstlaşma ile oluşan, inişi olmayan ve bir süre sonra kesintiye uğrayan oluklar. ÇıkmazVadi, Karstik yörelerdeki akarsular bir düdende kaybolarak akışını yeraltında sürdürür. Bu akarsuların yeryüzünde süreklilik göstermeyen vadilerine kör (çıkmaz) vadi denir.
KÖRFEZ Denizin karaya doğru sokulmuş bölümü,
KÖY Türkiye’nin en küçük idari birimi Muhtar tarafından yönetilir. Nüfusu 2 binden az, geçimini genellikle tarım ve havacılıkla sağlayan kırsal yerleşme.
KRATER Yanardağ zirvesinde bulunan çanak şeklindeki çukurluk
KRATER GÖLU Yanardağ zirvesinde oluşan çukurlukta, suların birikmesi ile oluşmuş göl.
KROKİ Bir yerin kuşbakışı görünümünün ölçeksiz olarak düzleme aktarılmasıdır.
KROM Aşınmaya karşı dirençli çok sert bir metal. Çelik ve diğer metallerin aşınmaya karşı korunması için kaplama olarak kullanılır.
KULÜBE Saz ve kamışlardan yapılan basit evlerdir. Afrika ülkelerinde görülür.
KUM ADASI Irmak Adası, Akarsuların yatak eğimlerinin azaldığı geniş vadi tabanlarından taşıdıkları maddeleri biriktirmesi ile oluşan şekillerdir. Kum adaları akarsuyun taşıdığı su miktarı ve akış hızına bağlı olarak yer değiştirirler. Kum adaları üzerinde yoğun bir bitki örtüsünün bulunması kum adalarının yer değiştirmediğini gösterir.
KUMSAL Deniz ve göl kıyılarında oluşmuş kum ve çakıl yığınları. Kıyılarda dalga ve akıntıların taşıdıkları maddeleri biriktirmesi ile oluşan alanlara kumsal denir. Girintili-çıkıntılı bir kıyıda dalgalar, denize çıkıntı yapan dik burunlarda aşındırma, buradan kopardıkları maddeleri koy içlerine taşıyarak kumsalların oluşmasını sağlar. Bu nedenle kumsallar genellikle koy içlerinde yer alır ve bir şerit halinde uzanır.
KUMUL Rüzgarların etkisiyle tepe ve sırt şeklini almış küçük kum tepeleri.
KUMULLAR Rüzgarların taşıdığı kumların çökelmesiyle kumullar oluşur. Gevşek yapıya sahip olan kumullar sürekli yer değiştirmektedirler. Orta Asya çöllerinde oluşan hilal biçimli kumullara ise barkan adı verilir.
KURAK BÖLGE TOPRAKLARI Yağışların az buna bağlı olarak bitki örtüsünün cılız olması nedeniyle bu topraklarda humus çok azdır. Ayrıca yağışların azlığı nedeniyle toprak katmanları tam oluşmamıştır. Kireç ve tuzlar bakımından zengin topraklardır. Kurak bölge toprakları oluşturdukları iklim bölgesinin kuraklık derecesine göre farklılaşırlar..
KURŞUN Gri bir renge sahip yoğun bir metal, Silah sanayünde, akümülatörlerde, su ve gaz boruları imalatında kullanılır,
KURTULMA ENERJİSİ Bağlanma enerjisi kadar kinetik enerji verildiğinde cismin enerjisi.
KURTULMA HIZI Bağlanma enerjisi kadar kinetik enerji verildiğinde cismin hızı.
KURU TARIM Nadas tarımı,
KUTUP Yer ekseninin yeryüzü ile çakışım noktaları. Ekvatora en uzak noktalar.
KUVVET Cisimlerin hareket durumlarını veya şekillerini değiştiren etki.
KUVVET ÇİFTİ Aynı düzlemde olup, aynı doğru üzerinde olmayan, değerce eşit fakat zıt yönlü iki paralel kuvvetin oluşturduğu sistem
KÜÇÜK ASYA Anadolu yarımadası’na ilk çağlarda verilen isim.
KÜKÜRT Sarı bir renge sahip element lastik, ilaç ve patlayıcı yapımında kullanılır,
KÜSBE Yağlı ve sulu bitkilerin işlendikten sonra arta kalan posası. Daha çok hayvan yemi olarak kullanılır.
KÜTLE Bir cismin içerdiği madde miktarı.
KÜTLE MERKEZİ Bir cismin veya sistemin toplam kütlesinin bulunduğu nokta.
KÜTLE NUMARASI Bir atomun çekirdeğindeki proton ve nötron sayıları toplamı.
KÜTLENİN KORUNUMU Kimyasal yada fiziksel etkileşimlerde toplam kütlenin değişmemesi.
KOBER’İN DAĞ DOĞUŞU TEORİSİ Yer kabugunun, biçimlenmesini açıklamaya uğraşan önemli teorilerden biri olmuştur. Bunda yerkabuğunun, oynak yerlerle yani bu teoride be lirtilen Orogen’lerle, oturmuş, ya dayerleşik yerlerden yani Kratogen’lerden meydana geldiği ileri sürülmüştür. Bu düşünceye göre, daha ilk jeoloji çağlarında yerleşik yerler arasında, henüz iyice sertleş memiş olan oynak yerler bulunmuştur.
L
LADİN Kuzey Yarımküre soğuk bölgelerinde yetişen ve her zaman yeşil kalan bir ağaç
LAGÜN Deniz Kulağı Kıyı kordonunun bir koyun önünü kapatması ile oluşan göllere lagün, deniz kulağı ya da kıyı set gölü denir.
LAMİ TEOREMİ Bir cisme uygulanan aynı düzlemdeki üç kuvvetin cismi denge halinde tutması durumunda, kuvvetlerden her hangi ikisinin bileşkesi üçüncü kuvvetle aynı büyüklükte ve zıt yönlüdür açıklamasını doğrulayan kuvvetlerin büyüklükleri ile açılar arasındaki bağıntı.
LAPYA Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır. Oluşan çukurluklar keskin sırtlarda yan yana sıralandığından yüzey pürüzlüdür. Büyüklükleri birkaç cm ile birkaç metre arasında değişir.
LATERİTLEr Sıcak ve nemli bölge topraklarıdır. Yağış ve sıcaklığın fazla olması nedeniyle çözülme ileri derecededir. Buna bağlı olarak toprak kalınlığı fazladır. Demiroksit ve alüminyum bakımından zengin olduğundan renkleri kızıla yakındır. Topraktaki organik maddeler, mikroorganizmalar tarafından parçalandığı için toprak yüzeyinde humus yoktur.
LAV Volkanizma sırasında yanardağ zirvesinden çıkan çok sıcak ve akıcı eri madde. Volkanlardan çıkarak yeryüzüne kadar ulaşan eriyik haldeki malzemeye lav denir. Lavın içerisindeki SİO2 (Silisyum dioksit) oranı lavın tipini ve volkanizmanın karakterini belirler.
LAV SETİ GÖLÜ Volkanizma sırasında çıkan lavların akışa geçerek vadi önünü kapatması ile oluşan göl.
LİKEN Kutba yakın sahalarda, orman sınırının ötesinde gelişen tundra formasyonuna ait bitki türü.
LİMAN Gemilerin karaya yanaşarak yük ya da yolcu alıp verdikleri dalgalara karşı korunaklı kıyı.
LİMANLI KIYI Haliçlerin ağızlarının, zamanla kıyı okları ile kapatılarak, açık deniz etkilerine karşı korunaklı koylar haline getirilmesi sonucu oluşan kıyılardır.
LİMİT HIZ Hava ortamındaki bir cisim ilk hızsız bırakıldığında, cisim ağırlığının etkisiyle hızlanır ve hava direncide artar. Belirli bir hıza geldiğinde cismin ağırlığı hava direncine eşit olur. Bundan sonra net kuvvet sıfır olacağından cisim sabit hızla hareketini sürdürür. Buradaki hızdır.
LOKASYON Mahal, mevkii, yeryüzünde bir alan.
LÜLE TAŞI Beyaz renkte, hafif, kolay işlenebilen doğal mağnezyum silikat.Çeşitli süs eşyaları yapımında kullanılır.
M
MAAR Volkanik bölgelerde mağmadan gelen gazların patlamasıyla yüzeydeki kütlenin parçalanması sonucu oluşan çukurluk.
MADDE Kütlesi ve hacmi olan evrende yer işgal eden cisimler.
MADDENİN AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİ Ölçüsü her maddede farklı olan özellikler.
MADDENİN HALLERİ Maddenin bulunduğu durumlardan her biri
MADDENİN KORUNUMU Fiziksel ve kimyasal olaylarda reaksiyondan önceki kütleler toplamının reaksiyondan sonraki kütleler toplamına denk olması.
MADEN REZERVİ Madenlerin çeşitli metellerle karışık haldeki henüz işlenmemiş hali.
MADEN YATAĞI Maden fılizlerinin bulunduğu yer.
MAĞARA Su ile kolay çözünebilen kayaçların yeraltında yer altı sularının etkisi çözünmesi sonucu ortaya çıkan boşluk. Kalkerli arazilerde çatlaklar boyunca yeraltına sızan suların oluşturduğu büyük boşluklara mağara denir. Damlataş, Narlıkuyu, Düden, İnsuyu, Kızılin mağaraları en ünlüleridir.
MAKARA Eksenlerinden bağlı olup çevresinden geçen ip çekildiğinde sadece dönme hareketi yapabilen (sabit makara) veya çevresinden geçen ip çekildiğinde hem dönen hem de yükselip alçalan (hareketli makara) basit makinalardır.
MAKİ Akdeniz iklimine uymuş, dik ve serin geçen kışlara sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toptandığı bir bitki örtüsü. Kışın sert olmayışı bu bölgede kış boyunca yaprakIarın dökmeden yeşil kalan bitkilerin üremesini sağlamıştır. Fakat bu bitkilerin, yaz boyunca uzun süren kurak dönemin çetin şartlarına da dayanıklı olarak yetişmesi gerekmiştir. Bundan ötürü Akdeniz ikliminde yetişen bitkilerin yaprakları kalın, deri gibi sert, keçe gibi tüylüdür. Bu bitkilerin çoğunun yaprakları, su harcanmasını azaltmak için diken kılığına girmiş, ya da pek küçülmüştür. Akdeniz bitki örtüsünün başlıca örneği defne, mersin, fıstık kocayemiş, süpürge çalısı, taş meşesi, bodur ardıçtan meydana gelmiş bulunan makilerdir. Her zaman yeşil kalan, kısa boylu çalı ve ot topluluklarından oluşan Akdeniz ikliminin karakteristik bitki toplulukları.
MAKİNALI TARIM Tarımsal faaliyetlerin motorlu araçlar ve teknik makinaların kullanılmasıyla yapılan tarım.
MAKSİMUM NEM (Doyma Miktarı) 1m3 havanın belli bir sıcaklıkta taşıyabileceği nemin gram olarak ağırlığıdır. Hava kütleleri ısındıkça genleşip hacimleri artar. Bu nedenle nem alma ve taşıma kapasiteleri de artar. Eğer hava taşıyabileceği kadar nem alırsa doyma noktasına ulaşır ve doymuş hava adını alır.
MANDIRA Çeşitli hayvan türlerinin modern usullerle beslenerek hayvansal ürünlerin elde edildiği yer.
MANDIRACILIK Mandıralarda hayvan yetiştirilme faaliyeti.
MANGANEZ Alaşımlar halinde kullanılan daha çok demire benzeyen bir metal. Esnek ve dayanıklı çelikıerin elde edilmesinde kullanılır.
MANTARKAYA Kurak ve yarı kurak bölgelerde kayaların özellikle alt kısımlarının rüzgarlar tarafından aşındırılması ile oluşan şekillerdir.
MANYETİK MADDE Mıknatıs tarafından çekilebilen madde
MATEMATİK KONUM Herhangi bir yerin, başlangıç meridyenine ve başlangıç paraleline olan uzaklığı. Dünya üzerinde bir nokta veya alanın yerinin belirlenmesi için, o noktanın Ekvator'a ve başlangıç meridyenine olan uzaklığının bilinmesi gerekir. Bunun için enlem ve boylam kavramlarından yararlanılır.
MECRA Bir akarsuyun aktığı yer
MEKANİK Fiziğin hareketini inceleyen dal.
MEKANİK ÇÖZÜLME Taşların fiziksel etkiler sonucunda küçük parçalara ayrılmasına denir. Fiziksel çözülme, taşları oluşturan minerallerin kimyasal yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
MEKANİK ENERJİ Kinetik ve potansiyel enerjinin toplamı
MENDERES Akarsuyun geni vadi tabanı içinde, eğimin azalması nedeniyle yaptığı bükümlere denir. Akarsu yatağında eğimin az olduğu yerlerde, akar su hidrolojik özelliğine bağlı olarak yaptığı büklüm ya da kıvrım hareketleri.
MENZİL Eğik atış hareketi yapan bir cismin düşeyde atıldığı ilk seviyesine düşene kadar ki zaman içinde yatayda sahip olduğu yer değiştirmesi.
MERA Hayvanların otlatıldığı otlaklar.
MERKEZCİL ivme Anlık ivmenin yönünün her an merkeze doğru olduğu ivme.
MERKEZİ ÇARPIŞMA Bir doğrultu üzerinde gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ OLMAYAN ÇARPIŞMA İki boyutlu gerçekleşen çarpışma.
MERKEZİ PÜSKÜRME Magma yeryüzüne bir noktadan çıkıyorsa, buna merkezi püskürme denir.
MERKEZKAÇ KUVVETİ Düzgün dairesel hareket yapan herhangi bir aracın ivmesi merkeze yönelmiş olduğundan, gözlemcinin dışa doğru yönelmiş uygulandığı zannettiği kuvvet.
MERMER Yapısında % 50 den fazla kalsiyumkarbonat (CaCO bulunan başkalaşmış sert kalker.
METAL Sadece elektron vererek (+) yüklü iyon oluştura bilen, elektrik iletkenliği olan, periyodik cetvelin genellikle IA, IIA, IIIA grubunda yer alan element – lerin genel adı.
METAL ÇİFTİ Farklı metallerden yapılmış, birbirine perçinlenmiş iki metal çubuk.
METALURJİ Maden filizlerini saf hale getiren ve bunların kullanılabilir hale getirilmesi için teknikler ortaya koyan bilim dalı. .
METROPOL Büyük şehir Bazı şehirlerin zamanla büyüyerek çevresindeki köy, ilçe ve şehirleri bünyesine alması ile oluşmuş büyük şehir.
MEVSİMLİK İŞÇİ Turizm ve tarım sektöründe iş süresince asa bir süre için çalıştıralan işçi.
MEYAN Köklerinden boyacılıkta, eczacılıkta, meşrubat yapımında yararlanılan bitki
MEZRA Yaz döneminde tarım ve hayvancılık yapılan alanlarda kurulan geçici yerleşim birimleri, Doğu ve Güneydoğu’da mezralar köyün uzağında fakat köye bağlı büyük çoğunluğu daimi yerleşim yeri durumundadır.
MİKROKLİMA Dar bir sahada görülen iklim tipi
MİLLİ PARK Milli ve miletlerarası, tabive kültürel eserlere ve güzelliklere sahip, devlet tarafından koruma altına alınmış yerler. ‘ Homojen bir bileşimi bulunan ve organik olmayan madde
MONO KÜLTÜR TARIM Herhangi bir tarım ürünün iklim, toprak şartları veya ekonomik nedenlerle diğer ürünlere göre baskın olarak yetiştirilmesiyle yapılan tarım.
MOREN SET GÖLLERİ Buzullardan çıkan suların önünün moren setleri ile kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
MOTEL Önemli yol kavşaklarına kurulmuş dinlenme, konaklama ve belirli ihtiyaçları gidermek üzere düzenlenmiş turistik tesis.
MUTLAK NEM (Varolan Nem)1m3 havanın içindeki su buharının gram olarak ağırlığına mutlak nem denir. Mutlak nem, sıcaklığa bağlı olarak, Ekvator’dan kutuplara doğru, denizlerden karalara doğru ve yükseklere çıkıldıkça azalır.
MÜNAKALE COĞRAFYASI Insan, mal ve haberlerin bir yerden bir başka yere gitmesini, bu gidiş gelişin coğrafya bakımından dağınık, yayılışını, her türlü yol ve taşıtların özelliklerini inceleyen, bunlar, coğrafya usulleriyle belirten bilim
N
NADAS Sürüldükten sonra bir, ya da birkaç yıl dinlendirilen tarla Tarlanın otlarıyle birlikte alt üst olan toprağı, bu süre içinde daha verimli bir durum alır, topraktaki besleyici maddeler artar. Böyle top raklar için ‘‘nadasa bırakılmış tarla’ denir. Nadas kelimesinin bir karşılığı da dilimizde herk dir. Bu kelime Anadolu’da çok yaygındır. Nallıhan çevresinde şöyle bir söz söylenir ‘Ya herk et, ya da terk et.’’ Kuzey Anadolu’da da ‘mısır ve darı herkinde ekin ekeceğim’ denir. Tarıma ileri gitmiş, gübre kullanmaya çok yer vermiş ülkelerde nadasın değeri azarmıştır. Toprağın verimsiz olduğu ya da sulama imkanlarının yeter siz olduğu tarım alanlarında toprağın bir yıl veya daha fazla boş bırakılması süretiyle yapılan tarım.
NAHİYE Yeryüzünün bölgeden geniş ve daha da sürekli alanları için kullanılmış eski bir terim. Ençok sürekli bitki ve hayvan alanları için nahiye kelimesinden faydalanılmıştır.
NAPLAR Örtü.
NEBATAT Arapça nebüt =bitki kelimesinin çoğurudur ki, nebatat şekliyle kullanılmış olduğu gibi, ilmi nebatat olarak ta bir bilim adı olmuştur.Dilimizde bunun karşılığı bitki bilimi’dir.
NEBKA Büyük Sahra çölünde yer yer en gele takılarak yığılmış kum tepeciklerirıe verilen ad.
NEFOMETRE Bulutluluk gökyüzünü kaplayan bulutların miktarı 10 ya da 8 eşit parçaya bölünmüş ve nefometre adı verilen bir araç ile ölçülür. Nefometre ufku kaplayacak şekilde tutularak bulutla kaplı pencereler sayılır. Bulutla kaplı pencere sayısının tüm pencere sayısına oranı da bulutluluğu verir.
NEHİR Akarsuların büyüğüne verilen ad. Arapça aslı nehr olup, dilimizde nehir şeklinde kullanılmıştır. Fakat sözgelişi Tuna nehri şeklinde geçer. Nehrin çoğulu enhar’dır. Dilimizde çok kullanılmış olan nehir kelimesinin önceleri çoğulu enkar şeklinde kullanrlrrken, sonraları nehirler olmuştur. Arapçada nehr, her türlü ‘‘büyük akarsu” yani ırmak karsılığı kullanılır. Dilimizde ise bir alışkanlık olarak nehir, ırmaktan daha büyük olan akarsular için kullanılagelmiş,böylece küçükten büyüğe doğru, dere, çay, ırmak, nehir dizisi belirmistir. Ancak, aslında nehir ile ırmak arasında belirgin bir sınır bulmak güçtür. Sözgelişi “Asi Nehri” şeklinde geçen ad, gerçekte 450 Km. boyunda,sularının tutarı bakımından da sadece bir ırmaktır. Kızılırmak, Yeşilırmak ise, Asi Nehrinin hemen hemen iki katına yakın boydadır. Bu da gösteriyor ki, nehir adı, ırmak kelimesinin henüz yayılamamış olduğu sıralarda, çok yerde ırmak yerine de kullanılmıştır. Bugün dilimizde büyük akarsular için nehirle birlikte ırmak kelimesi yaygın olarak kullanı1maktadır.
NEKTON Yüzücü anlamına gelen bir kelimeden yapılmış terimdir ki,denizde yüzerek yaşayan hayvan topluluğuna verilen addır.
NEMCİL BİTKİLER Sürekli bir ıslak toprakta, nemli havada yetişmeye alışmış, yapısını bunlara uydurmuş bitki. Bu bitkilerin iri, ince yaprakları vardır. Bu yapraklar parçalıdır.Böyle bitkilerin kökleri derinlere inmez. Bunun tersi kurak yerlerde yetişmeye alışmış bitkilerdir ki, kurakçıl bitki olarak adlandırılmıştır.
NEMLİ BÖLGE TOPRAKLARI Yağışın yeterli olduğu bölgelerde oluştukları için, mineral maddeler, tuz ve kireç toprağın alt katmanlarına taşınmıştır.
NEMLİ İKLİM Yağışın buharlaşmadan çok olduğu iklim Böyle iklimlerde bol sulu, düzenli ırmaklar gelişmiştir.
NEMÖLÇER Havanın nemliliğini doğrudan doğruya gösteren araçlar. Çeşitli nemölçer araçları vardır ki, bunlardan en sade olanı bağıl nemliliği gösteren saçlı nemölçerdir.
NEOZOİK Yer yuvarlağının gelişme tarihinde Üçüncü Çağı karşılayan ve “yeni yaşama çağı’ anlamına gelen oluşuk grubu yani formasyon grubu.Bu çağda yer kabuğu oynamaları artmış,Alp kıvrımları olmuş,şimdiki yüksek dağların birçoğunun bulunduğu yerlerde türlü kıvrılmalar belirmiştir. Bu çağda yer yer yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Kimi kaynakta Üçüncü Çağın iki devri bulunduğu kabul edilir ve bunlara Tersiyer Kuvarter adı verilir,kimi kaynakta da daha önceki devirlere göre son derece kısaolduğu halde,türlü sebeplerden bu sonucusunu Dördüncü Çağ olarak gözönüne almış bulunurlar.
NEPTUNİZM Bütün taşların, bu arada püskürük taşların da suların türlü etkileriyle doğduğu üzerinde düşünceler ileri süren görüş.Bu ad Romalıların “sular tanrısı”sözünden faydalanılarak yapılmıştır. Bu görüşe göre, sadece bu günkü lavlar ile yanardağ külleri bu oluşlar dışında kalabilir. Bu görünüşün tersi plutonizmdir,
NEVE Dilimizde neve karşılığı olarak bugün buzkar kullanılmaktadır.
NEWTON SI birimi sisteminde kuvvet birimi.
Nidus değiştokuşu İki ülkenin karşılıklı olarak kendi soydaşlarına yer verecek şekilde nüfus değistirmesi olayı.Bunlar türlü anlaşmalarla olur.
NİFE Yer kürenin merkezi kısmında yer alan ve manto ile çevrili olan jeosferdir. Nikel (Ni) ve demir (Fe) karışımından meydana gelmiştir. Bu yüzden Nife adı verilir. Çekirdek olarak bilinir.
NİSBİ YÜKSELTİ Bir yerin çevresindeki yerlere göre yükseltisi.
NOKTAİ İNCİMAD Sıvı maddenin ısı vererek katı hale geçmesi alayıdır.
NOOJEN Yer yuvarlağının oluşması tarihinde geçen Üçüncü Çağın ikinci bölümü. Neogen, Yunancadan alınma bir terim olup,“yeni oluş” anlamına gelir. Neojen terimi, Fransızca Neogene’in okunuş şekliyle dilimize girmiştir. Neojen devri önemli değişikliklerin olduğu bir zamandır.Bu sırada Alp dağları,Pirene,Karpat,Apenin,Toros dağları belirmeye başlamıştır. Bu devrin başında Anadolu’da yer kabarıklıkiarı çok yüksek ve belirgin değil iken, devrin sonunda Anadolu bugünkü biçimini almış, yüksek dağlarla çevrilmiştir Neojende birçok yanardağ püskürmeleri de olmuştur. Anadolu’da düz duruşlu, yayla biçimli neojen bölgeleri çok yer tutar Neojen tabakaları arasında esmerkömür yatakları da bulunur.
NORMAL İTİGAL Fransızcadan alınma normal= olağan ,Arapçadan alınma itikal aşınma kelimelerinden yapılmış eski bir terimdir ki, akarsuların aşındırmasını belirtir.Çok yaygın olduğu için de bu olaya bu ad verilmiştir.Olağan aşınma demektir.Dilimizde bugün buna akarsu işlemesi denir.
NORMAL KUVVET Bir cisme yüzey tarafından uygulanan kuvvet
NÖTR Elektriksizce yüksüz olan
NÖTR CİSİM İçinde eşit miktarda (+) yük ve (-) yük bulunan cisim
NÖTRON Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz parçacık
NUFUS SIKLIĞI Belirli bir yüzölçüsü birimine düşen nüfus sayısı.Bu sayı o bölgenin,ya da ülkenin nüfüs sayısını,oralarının yüzölçümüne bölmekle elde edilir. Nüfus sıklığı yeryüzünün türlü bölgelerine göre değişir. Bir bölge içinde de nüfus sıklığı ayrı ayrı değerler gösterebilir. Ancak,bir yerde nüfus sıklığı değişebilir,Bu değişmelerde en çok o bölgedeki doğumun,ölümün azalması veya çoğalması, orada oturanların başka yerlere göçetmeleri,başka yerlerden oraya gelip yerleşmeler başlıca yerleri tutar.
NUNATAK Buzullar arasından yüze doğru uzanmış kaya çıkıntılarına Grönland’da verilen bir ad.
NÜFUS Belirli bir nüfus sayımı gününde bir ülkede, ya da bir bölgede bulunan insanların sayısı İnsanlar yeryüzünün türlü karalarına, bunların da bölgelerine çok ayrı sayıda, ayrı sıklıkta yerleşmişlerdir Bunda doğal olayların yeri bulunduğu gibi tarih çağlanı boyunca birbiri ardından gelmiş olayların da çok etkisi vardır.
NÜFUS ARTMASI Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun artması olayı.Yeryüzünde nüfus durmadan artıyor.Çünkü her yıl olan doğum, ölümden çoktur. Kimi ülkelerde nüfus artması çok çabuk olur Türkiye’De İtalya’da olduğu gibi. Kimi ülkede nüfus artması orta derecededir İngiltere’deki gibi. Kimi ülkede de nüfus artması belirsiz derecede olmuştur Fransa’da olduğu gibi
NÜFUS AZALMASI Dünya nüfusunun, ya da bir ülke nüfusunun azalması olayı.Nüfus azalması, doğumun yeter derecede olmaması yüzünden belirdiği gibi, ölümün çokluğundan,savaşlardan,başka yerlere göç etme yüzünden de olabilir.
NÜFUS BİLGİSİ Türlü yönlerden nüfus durumu, nüfusun yer değiştirmesi olaylarını sayılarla ortaya koymaya çalışan bilgi. Bunun bir adı da demokrafi’dir Nüfus bilgisin de nüfus,göçler,doğunılar, süt çocuğu ölümleri,bütün yaşlarda ölümler incelenir.Nüfus bilgisi türlü ülkeler de yüksek okulların, üniversitelerin ikili bölümlerinde okutulur,Nüfus bflgisinde, nüfusun dorgun durumu ele alınarak incelendiği gibi,nüfusun oynak durumuda araştırılır.Bu arada savaşlardan önceki ve sonraki durumlar da incelenir.
NÜFUS COĞRAFYASI Insanların yeryüzündeki dağılışlarını inceliyen, bunu türlü yön!eriyle açıklamaya çalışan coğrafya kolu. Nüfus coğrafyasında yaşama yeri,yerleşilir yerler,yerleşilemez yerler araştırıldığı gibi,insan topluluklarının yeryüzündeki dağılıışı,sayısı,kalabalık ve seyrek nüfuslu yerler,göçler,bir ülkedeki nüfusun geçinme durumu ve bunun ölçüleri,bir ülkenin, bölgenin,bütün yeryüzünün nüfusu beslemeye yetme gücü,nüfus çokluğu araştırılır.Elde edilen biigiler ve veriler haritalara işlenir,şekillerle belirtilir.
NÜFUS ÇOKLUĞU Bir ülkede ya da bir börgede geçinme imkanlarına göre orada yaşıyan kişilerin sayıca olağanüstü çokluğu. Bununla ilgili olarak, her ülkenin, her bölgenin kendine göre az çok belirli bir nüfusa yetme gücü vardır.İnsanların geçinme,barınma,yaşamalarında önemli yeri olan çeşitli doğal şartlarla birlikte orada kurulu bulunan geçim yolları önemli yer tutar. Nüfus çokluğu doğumun ölümden da ha çok yer tuttuğu bölgelerde, göçleri çeken yerlerde görülür.Nüfus çokluğu olan yerler arasında Çin ve Hindistan vardır.Buralarda ortalama nüfus sıklığı 80100 kişiden çoktur.Buralardaki insanlar ençok tarımla geçinir.Nüfus çokluğu olan yerlerden ötekileri Batı ve Orta Avrupa,Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu bölgeleridir. Buralardaki geçimde ise endüstri önemli yer tutmuştur.
NÜFUS HAREKETLERİ Nüfusun doğal, toplumsal değişmeleri Nüfus, doğumlarla sürekli olarak yonileşir, ölümlerle söner. Bu olaylarla ilgili olarak nüfusun yapısı çok değişken bir durum gösterir.Bu yenileşmelere,sönmelere nüfusun doğal hareketi denir.Yerleşilmiş yerlerdeki nüfus hareketleri ise çeşitli göçler olarak belirir.
NÜFUS HARİTALARI Dünya'nın bütününde ya da bir bölümündeki nüfusun dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalarda nüfus dağılışı noktalama ile gösterilir. Nüfus yoğunluğu haritaları ise renklendirilir.
NÜFUS İSTATİSTİĞİ Bir ülkedeki nüfus durumunu, nüfus hareketlerini gösteren istatistikler. Bu istatistiklerde nüfus sayımından elde edilen sayılar değerlendirilir. Yaşlara, iş güçlere,göç etmelere,okuma yazma ve başka yönlere göre bölümlemeler yapılır.
NÜFUS SAYIMI Bir ülkede, bir devletin topraklarında kaç kişi bulunduğunu bunların türlü yönlerden özelliklerini belli etmek üzere yapılan sayım. Nüfus sayımları bütün ileri ülkelerde düzenli olarak her on yada beş yılda bir yapılır. Sayım günü, sayımın sona erdiği açıklanmadan önce kimse evinden,bulunduğu yerden dışarı çıkamaz.Sayımı yapan kimseler, ev ev dolaşır,ellerindeki çizelgeyi doldurmak üzere,türlü sorular sorar, karşılıklarını hemen yazarlar. Yurdumuzda ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de yapılmıştır.Bundan sonra 1935,1940,1945,1950,1955 ve 1960 da nüfus sayımları yapılmıştır.Nüfus sayımlarına dayanarak şehirlerde bulunan nüfus,köylü nüfusu,türlü işlerle geçinenlerin sayısı, türlü yaşlardaki kimselerin sayısı,çeşitli bölgelerdeki nüfus sıklığı,nüfus artmasu nüfus azalması gibi önemli noktalar öğrenilmiş olur.
NÜFUS SEYRELMESİ Bir ülkede nüfusun azalması ile ilgili olarak beliren durum. Bir ülkeyi,bir bölgeyi,yıkıcı etkileriyle oturulur olmaktan çıkaran çok korkunç depremler,savaşlar,kırıcı salgın hastalıklar,yokluklar,kıtlıklar yüzünden başka yerlere olan göçlerle ve doğunun azalmasıyla nüfus seyrelmesi belirir. Eğer doğum yeteri derecede ise,dış ülkelere olan göçlerin açtığı boşluk bir süre sonra kapanabilir.
NÜFUS YOĞUNLUĞU Herhangi bir bölgedeki toplam nüfusun, top lam yüzölçüme bölünmesi ile bulunan, km düşen insan sayısı.
NÜFUSLANMA Bir ülkede ,bir bölgede yerleşmeler ile ilgili olarak nüfusun gittikçe artması,az nüfuslu,boş,yarı boş yerlerin gün geçtikçe kalabalıklaşması.Nüfuslanma için sözgelişi şöyle denir ‘Kuzey Amerika’nın batı, bölgelerinde nüfuslanma çok çabuk olmuştur.’Şu ülkenin ormanlık bölgelerinde nüfuslanma olmuştur.”
NÜKLEER ELEKTRİK SANTRALİ Fisyon olayında açığa çıkan enerjiyi kontrollü olarak kullanıp elektrik enerjisi elde edilen termik santraller.
NÜKLEER REAKTÖR Fisyon olayının kontrollü olarak gerçekleştirildiği düzenek.
O-Ö
OROJENEZ Jeosenklinallerde biriken tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesi olayına dağ oluşumu ya da orojenez denir. Kıvrım hareketleri sırasında yükselen bölümlere antiklinal, çöken bölümlere ise senklinal adı verilir. Antiklinaller kıvrım dağlarını, senklinaller ise çöküntü alanlarını oluşturur.
ORTA TİP LAV SİO2 oranı % 33 - % 66 ise lav orta tiptir. Bu tip lavların çıktığı volkanlarda volkanik kül miktarı azdır.
ORTAK PAZAR Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun diğer adı
ORTALAMA HIZ Belli bir Dt zaman aralığındaki yer değiştirmesi Dx olan bir hareketlinin bu zaman aralığındaki hız.
ORTALAMA SÜRAT Hareketli bir cismin, belli bir zaman aralığında, aldığı yolun, geçen toplam zamana oranı.
OTLAK Mera. Hayvanların otlatıldığı yer.
OTLAK HAYVANCILIĞI Mera hayvancılığı
OTOMOBİL ENDÜSTRİSİ Motorlu kara taşıtlarını üreten endüstri kolu.
OTOYOL Birden fazla geliş ve gidişi olan modern paralı yol. Otoban.
ÖRTÜ BUZULU Çok geniş alanlara yayılan, kilometrelerce alan kaplayan buzul türüdür.
ÖTELEME DENGESİ Cismin üzerine uygulanan kuvvetlerin her doğrultuda dengelenmiş olması.
ÖTELEME HAREKETİ Dairesel hareket yapan bir cismin bütün noktaları tarafından aynı şekilde ve aynı hızda gerçekleştirilen hareket.
OBA Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak görülen geçici kır yerleşmesi. hayvancılık maksadıyla geçici olarak kurulan çadırların tümü.
OBRUK Özellikle kireç taşlarının çözülmesi ile meydana gelmiş doğal kuyu. Baca veya kuyu şeklinde, keskin köşeli, derin çukurluklara obruk denir. Derinliği 250-300 m’yi bulabilen obrukların bazılarının tabanında göl bulunur. Türkiye’de İç Anadolu’nun güneyinde ve Toroslar’da yaygın olarak obruklar görülür. İçel’deki Cennet-Cehennem mağaraları ve Konya’daki Kızören obruğu ülkemizdeki en güzel örneklerdir.
OHM Direnç birimi.
OKYANUS Kıtaları birbirinden ayıran geni su kütlelerine okyanus denir. Örnek
OLTU TAŞI Siyah, sert ve parlak özelliklere sahip bir tür linyit. Süs eşyası yapımında kullanılır.
ORBİTAL Elektronların bulunduğu yer.
ORMAN ÜST SINIRI Ormanların yetişebildiği en yüksek sınır Bu sınır, yükselti, enlem, bakı ve hakim rüzgar gibi faktörlere bağlı olarak her yerde farklılık gösterir. Genel olarak ekvator’dan kutuplara doğru küçülür.
ÖZ DİRENÇ Bir iletkenin birim boyunun, birim kesitteki direnci.
ÖZ ISI Bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli olan ısı miktarıdır.
ÖZ KÜTLE Bir maddenin birim hacminin kütlesidir.
ÖZEL HARİTALAR Belirli bir konu için hazırlanmış haritalardır.
ÖZEL KONUM Herhangi bir yerin kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına, sanayi ve ticaret merkezlerine, maden ocaklarına, komşu ülkelere vb, olan uzaklığı. Dünya üzerindeki bir yerin çevresine, denizlere, yer şekillerine, anayollara, geçitlere ve komşularına göre konumudur.
ÖZEL SEKTÖR Ekonomik faaliyet halindeki devlet dışında kişilerin ya da insanları bir araya gelerek oluşturdukları kuruluşlar
P
PARÇALANMA Taşların ısınma-soğuma, donma-çözülme gibi olaylar yüzünden parçalanması, dağılması olayı. ( Ufalanma)
PARK YÖRESİ Şurasında burasında öbek öbek ağaç topluluklarının bulunduğu geniş otluklar.
PASTIRMA YAZI Güz ortalarında pastırma kurutma zamanına rastlayan sıcak günler.
PATLAK ÇUKUR Peneplen Maar kelimesinin dilimizde karşılığını tutan terim.
PATLAMA Bir cismin, gürültü yıkma, fırlatma, devirme şeklinde birdenbire beliren hacim genişlemesi olayı. Bu olay, yanıcı gazların bulunduğu yerlerde çok olur. Türlü yerlerde ve cisimlerde görülen patlama olayı, yanardağların belirmesi sırasında da ortaya çıkar. Yanardağlarda patlamalarla püskürmeler birlikte gider. Öyle yanardağlar vardır ki, püskürmeleri sırasında daha çok patlamalar yer tutar. Bir yanardağın belirti döneminden sonra patlama dönemi gelir. Yerkabuğunun dayanma gücü artık sona erince iç basıncın etkisiyle patlama başlar. Patlamalar birbiri ardınca sürer. Havaya yanardağ bombaları, iri kaya parçaları, küller fırlar. Tozlar, kızgın bulutlar çevreyi sarar. İşte bu patlama döneminden sonra lav akmaya başlar, bundan sonra yanardağ sönmeye doğru gider. (Yanardağ, Patlak çukur).
PAULİ PRENSİBİ Atomda bir orbitale zıt sipinli (dönüş) olmak şartıyla ikiden fazla elektron giremeyeceğini ifade eden kural.
PAZAR Belli bir şeyin, ya da çeşitli malların satıldığı yer. Odun pazarı, balık pazarı, sebze pazarı, meyva pazarı, at pazarı gibi. Pazarlar çoğunca haftanın belli bir gününde her çeşit mal satıcıları ile alıcıların toplanıp alışveriş ettiği yerdir. Salı Pazarı, Pazar Pazarı gibi. Pazar yerleri, çoğunca, sergiler durumunda olur (Panayır).
PEDOLOJİ (Toprak bilimi).
PEKİŞME Yer kabuğunun sertleşmiş, esnekliği azalıp, kırılgan olmuş durumu. Pekişme olmuş tabakalar artık iyice kırılamaz, biraz bükülünce kırılır. İyice pekişmeye uğramış tabakalar ise, esnekliği hemen hemen kalmamış ve tümü kırılgan olmuşlardır. Uzun süre kıvrılmalardan, yer kabuğunun içine doğru olan püskürmeler (İç püskürme) den sonra pekişmeler artar. Böylece bu türlü yerlerde artık kıvrılmaya elverişlilik azalır. Yer kabuğu oynamaları sırasında buralarda, kırılmalar olur.
PENCERE Aşmalarla doğmuş örtünün (b. 1,1 yer yer aşınması, böylece derelerin burasını oyması yüzünden açılmış öyle bir oyuntu yeri ki, örtünün dibi buradan görülür olmuştur. Bu oyuntu yerinin iki yanına ‘pencerenin çerçevesi’ denir. (Örtü, Aşma örtüsü, Şaryaj, Aşma adası)
PENEPLAİN Peneplen.
PENEPLEN Uzun süren aşınmalar, yontul malar sonunda yer kabartılarının si inerek bel olan yarı düz, dalga uca bir yeryüzü b verilen ad. Peneplen, Amerika’dan yayılarak Avrupa’ya geçmiş, Fransızcaya peneplaine şeklinde yerleşmiş buradan da dilimize peneplen biçiminde yazılacak şekilde girmiştir. Bu şekle, zaman zaman dalgalı düzlük, yarı-ova gibi kelimeler de kullanılmış ise de bunlar tutunamamıştır. Alman jeomorfologları peneplen terimini olayı yeter derecede açıklatamadığı düşüncesiyle kullanmak istememiş, bunun yerine Rumpfflache kelimesini yerleştirmişlerdir. Dilimizde peneplen yerine yontukdüz kullanılmaktadır. (Yontukdüz). Geniş arazi bölümlerinin, akarsu aşınım faaliyetlerinin son döneminde deniz seviyesine yakın hale indirilmesiyle oluşmuş, az engebeli şekle peneplen (yontukdüz) denir.
PERESTROLKA Rusca yeniden yapılanma anlamında. Sovyetler Birliği’nin parçalanma sürecine girdiği dönemlerde ekonomik, siyasi, idari alanlarda yapılan köklü değişikliklerin genel ismi.
PERİ BACASI Özellikle volkan tüflerinin yaygın olarak bulunduğu vadi ve platoların yamaçlarında sel sularının aşındırması ile oluşan özel yeryüzü şekillerine peribacası denir. Bazı peribacalarının üzerinde şapkaya benzer, aşınmadan arta kalan sert volkanik taşlar bulunur. Bunlar volkanik faaliyet sırasında bölgeye yayılmış andezit ya da bazalt kütleridir. Peribacalarının en güzel örnekleri ülkemizde Nevşehir, Ürgüp ve Göreme çevresinde görülür. Volkanizma sırasında çıkan küllerin tortullaştığı arazi lerin, akarsular tarafından aşındırılması sırasında, dirençli kayaçların alt kısımlarının aşınmadan kalması sonucu oluşmuş sütunları andıran şekiller. Yüksekliği 35 metreyi bulabilen çoğunca kule biçimli, kimi yerde tepelerinde bir de başlığı bulunan yer biçimleri. Peri bacaları, bulundukları yerde birçokları yan yana sıralanmış efsanemsi şekiller olarak görülür. Uzaktan böyle bir yere bakılırsa, kulelerle süslenmiş birkaç kat evlerle dolu bir şehirmiş gibi görülür. Peri bacalarının irileri tarih çağların de, insanlar için ev olmuştur. Buralardaki yumuşak, kolay işlenir taşların (çoğunca yanardağ tüfü ) içerisi oyularak buralarda odalar, salonlar, yeraltı yolları, şarap yapılan yerler, tapınak yerleri yapılmıştır. Ürgüp ve yakınındaki Uc hisar ve Göreme’de olduğu gibi bunlar iki üç katlı olarak da işlenmiş, duvarlar sıvanmış, yağlı boya resimlerle süslenmiştir. Bu peri bacalarını görmek için her yıl birçok gezgin (turist) uzak ülkelerden buralara gelir. Peri bacaları, yağmurlu ve kurak mevsimlerin birbiri ardından geldiği bölgelerde, kumlu, taneli, yumuşakça taşların bulunduğu dikçe yamaçlarda doğar Böyle yerler, en çok Akdeniz Çevresindeki ülkelerde bulunur. Peri bacaları bu biçimlerini sağanak yağmurlarının yeri süpürürcesine yalamasıyla alır. Önce birbirine koşut (paralel) yivler açılır, ardından da peri bacalarının temelleri belirmeye başlar.
PERİGLASYAL “Buzul çevresi” ile ilgili olayları belirtir. Buzul çevresi yer biçimleri, buzul çevresi iklimi, buzul çevresi bitkileri gibi. (Buzul çevresi).
PERİHEL Dilimizde günberi olarak geçen terimin karşılığı. (Günberi).
PERİYOD Zaman bakımından dönemli bir akışı belirtir, bir zaman bölümünü gösterir.
PERİYODİK CETVEL Elementlerin atom numaralarına göre hazırlanan, elementlerin tümünü içine alan cetvel.
PERSPEKTİF Türlü cisimleri değişmeyen bir noktaya göre olan uzaklıklarını, aralarındaki duruş ayrılığını canlandıracak şekilde çizme yolu. Bu yolla çeşitli yeryüzü biçimleri çizilebilir. En eski harita izdüşümleri perspektif temellerine göre yapılmış tır Yer yuvarlağının saydam bir cisim olduğu düşünülürse, bunun üzerine çizilmiş olan meridyen ve paralel çemberleri ağı, belli bir noktadan bu ağa yönelmiş bir gözden çıkan ışınlarla bir yüzey üzerine düşürülmüş bulunsun. İşte böyle elde edildiği düşünülen haritalar perspektif temeline göre yapılmış olur. (Harita).
PERTAVSIZ Büyüteç.
PETROGRAFİ Taş bilimi.
PETROKİMYA SANAYİ Petrolden elde edilen yan ürünlerin değerlendirildiği sanayi.
PETROL Su ile karışmayan, duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden olan bir sıvı. Petrol, türlü oluşuklarda (formasyonlarda) bulunur. Sünger yapılı taşların boşluklarını, gözeneklerini, yarıklarını doldurur. Petrol, çoğunca, denizde yaşayan canlıların yağlı yerlerinin, doğal bir damıtma (destilasyon) olayına uğramalarıyla oluşmuştur. Bu duş, jeologlarca şöyle tasarlanmıştır Denizlerdeki canlılar ölünce dibe çöker, burada madensel çökeleklere karışır, çoğu canlı artıklarından olan bitümlü maddeler durumuna geçer. Bunlar belirli bir kalınlığa vardıktan, daha sonraki yer kabuğu oynamalarıyla büyük basınçlara uğradıktan Sonra petrol oluşur. Ancak bu oluşa büyük denizler değil, sığ olan iç-denizler, körfezler elverişlidir. Oluşan petrol, delikli, gözenekli taşların boşluklarını doldurur, bu defa oluştuğu yerden başka yere göç eder, çoğunca kıvrımlı bölgelerin kemerlerinde (b bk.) toplanır. Petrol, büyük ekonomik değeri olan bir maddedir.
PETROL BORUSU Petrolü limanlara, kolayca taşımak üzere yapılmış yere döşenmiş büyük çaplı borular.
PEYK (Uydu).
PEYZAJ Bir yörenin doğal görünüşü ya da bu doğa (tabiat) üzerinde insanın yaptığı (ev, köy, tarla, bahçe, fabrika...) ile birlikte görünüşü. (Görünüş).
PEYZAJCILIK Yöre görünüşlerini çizme temeline dayanan resim tarzı. En çok yerinde, ve görerek sulu boya, yağlı boya veya kuru kalem yöre resimleri birçok ülkelerde gelişmiştir. (Yöre, Yöre görünüşü).
PINAR Bir şehir kent, köyde, herhangi bir yerde kaynaktan getirilmiş suyun arınması için yapılmış yer. Pınar denilen böyle yerlerde sular, sürekli olarak akar, ya da bir musluk açılıp kapatılarak 1 sudan faydalanılır, (Kuyu, Su, içme suyu, Kullanma suyu).
PİPELİNE Petrol boru hattı
PLAJ Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum). Kumsal. Denizin, gölün kumluk yerlerindeki yüzme, güneşlenme böylece sağlık kazanma yerlerini belirtir. (Kum).
PLAN "Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır.
Yeryüzünün küçük bir bölümünün, büyük ölçekte çizilmiş haritası. Bir şehrin planı. köy planı gibi Planların ölçeği 1 :2000 ne kadar olur. (Harita).
Bir yerin kuşbakışı görünümünün belli bir oranda küçültülerek düzleme aktarılmasıdır. Plan bir tür büyük ölçekli haritadır."
PLANİMETRE Düzlemlerin yüzölçümünü bulmaya yarayan bir araç.
PLANKTON Ya pek az olan kendi kımıldayışıyla; ya da deniz akıntılarıyla şuraya buraya sürüklenen, suda yaşıyan bütün bitki ve hayvanlara verilen ad. Bu ad 1887 de Hensen tarafından kullanılmıştır. (Nekton, Benthos).
PLANLAMA Topraktan yer eşilmiş olan yerden en iyi şekil de faydalanmak, en yüksek verimi elde etmek için yapılan düzenli işler, çalışmalar. Çok çeşitli planlamalar vardır. Bunların, türlü dillerde birbirine iyice uymayan karşılıkları vardır. Kimi dilde de bu karşılıklar eksik kalmıştır (Yer planlaması, Ülke planlaması, Bölge planlaması).
PLATO "Türlü dillere üstü düz bir yeryüzü biçimi terimi olarak girmiş, bu arada 25 yıl kadar önce dilimize de girerek bu imla ile yazılır olmuştur. Bundan önce okul kitaplarında da üç ana yeryüzü biçimi olarak Türkçe, dağ, ova, yayla kelimeleri kullanılırken bu tarihten bu yana y kelimesi yerine plato kelimesinin kullanılması, böylece ‘yazları davarların yayıldığı yerler”, anlamında da kullanılan yayla kelimesinin anlamıyla karışmaması gereği Savunulmuştur. Ancak, bir kelimenin iki, hatta daha da çok anlam, bulunabileceğine göre, yine önceleri kullanılmış üzere yayla kelimesinin plato karşılığı kullanılması, faydalı olur, Bugün de okul kitaplarında yayla kelimesine bir yeryüzü biçimi gösteren anlamıyla çok rastlanır. (Yayla, Yazı, Düzlük, Düzlek yapı, Yüksek yayla).
Akarsu vadileriyle derince yarılmış düz ve geniş düzlüklerdir.
Akarsular tarafından derin vadilerle parçalanmış çevresine göre yüksekte kalmış dalgalı düzlükler."
PLAYA (Takır).
PLEİSTOSEN Dördüncü çağın birinci dönemi. Diluviyum Buzul Çağı bu dönemi karşılar Bir jeoloji terimi olan pleistosen dönemi, arkeologların Paleolitik yani Eski Taş Çağı’nı karşılar.
PLUTONİTLER Taşlar biliminde derinlik taşları demektir. (Derinlik taşları)
PLUTONİZM Yer kabuğunun çok derin yerlerinde batolitlerin oluşmasıyla sonuçlanan iç püskürmeler. Çok derinlerdeki erimiş, kızgın magmanın çok derinlerdeki taşların arasına büyük yığınlarla sokulması olayı. {bk. Volkanizma). Bunlardan doğan taşlara plutonit {b. bk.) denir ki, dilimizde buna derinlik taşları (b. Bk.)iç püskürük taşlar (T,. ) adı verilir, 2 — Yer yuvarlağının türlü çağların da birçok olayların, yeryüzü biçimlerinin oluşma ve gelişmesinin ve taşların, magmadan ileri geldiğini savunan görüş. Bunun karşısına neptunizm görüşü çıkmıştır.
PLUVİAL ÇAĞ Buzul Çağını (b. ) karşılayan sürelerde şimdiki kurak bölgelerdeki bol yağmurlar çağı (Yağmur çağı )
PLUVİOMETRE (Yağmur-ölçer).
PODOMETRE (Adımsayar).
PODZOL TOPRAKLAR Tayga adı verilen iğne yapraklı orman örtüsü altında oluşan, soğuk ve nemli bölge topraklarıdır. Toprağın aşırı yıkanması nedeniyle organik maddelerin çoğu taşınmıştır. Bu nedenle renkleri açıktır. Bu tip topraklar Sibirya, Kuzey Avrupa ve Kanada’da yaygındır.
PODZOLLEŞMA Soğuk nemli iklim bölgelerinde boz esmer renkte toprak oluşumu.
POLAR HAVA Kutbi hava, soğuk hava kitlesi.
POLİGON TOPRAK (Çokgenli toprak).
POLJE (Göl ova).
POLYE "Karstik bölgelerde kireçtaşlannın çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
Yugoslavya’nın Karst yaylalarındaki ilgili araştırmalarla türlü ülkelere yayılan polye kelimesi, dilimize de girerek. Kendi imlamızla polye şeklinde yazılmaktadır. Anlam bakımından polye, türlü yerlerinde geçici, ya da sürekli göllerin bulunduğu bir çeşit ovadır. Bu bakımdan yurdumuzda çok bulunan bu türlü ovalara göl ova da denilir, (Göl ova).
Karstik yörelerdeki genişliği birkaç kilometre olan, uzunluğu 20-30 kilometreyi bulan, hatta geçebilen ova görünümlü büyük karstik çukurlara polye denir. Türkiye’de özellikle Toroslar’da polyeler yaygındır. Örneğin; Akdeniz Bölgesi’ndeki Ketsel, Elmalı ve Akseki ovası birer polyedir."
PONOR ( Su-yutan).
PORTOLAN Ortaçağda germicilerin kullandığı bir kılavuz kitaptır. Portolan haritaları da vardır. (Gemici kılavuzu).
POSTGLASYAL çağ (Buzul sonrası çağ). (Buzul sonrası).
POTAMOLOJİ (Akarsu bilimi).
POTANSİYEL Depolanmış durumda hazır bekleyen enerji, eşya ya da mekan.
POTANSİYEL ENERJİ Bir cismin çekim kuvvetinin bulunduğu bir gezegende herhangi bir referans noktasına göre sahip olduğu enerji.
POYRAZ Kuzey- doğudan esen soğuk, sert yel. Yaz poyrazı, sıcak bölgeye doğru estiği için kurudur. Estiği yerlere serinlik getirir. Kış poyrazı’nda türlü döngülerin önemli yer tutmasıyla ilgili olarak, yağmur, kar yağabilir ya da poyraz açık havada, sert olarak eser. Poyraz, çoğunca fırtına şeklinde eser Marmara’da, Karadeniz’de taşıtlarn gidiş - gelişini zorlaştırır. (Gezici döngü ,Yerel rüzgar, Basınç, Gökyel).
PREGLASYAL ÇAĞ (bk Buzu1 öncesi çağ).
PREHİSTORYA (Tarih Öncesi)
PRERİ Kuzey Amerika orta bölgelerindeki otluk, hayvan yetiştirilen, ekincilik yapılan geniş düzlüklere verilen ad. (Pampa, Bozkır, Step).
PROFİL Yer kabart çukurlukların yükseklik değerleri bakımından uzanışlarını, birbirleriyle ilgilerini göstermek için çizilen eğri. Profil kelimesi, pro= ön, Filum= iplik kelimelerinden (dış biçim), “dış uzanış” anlamına gelir. Bu eğride iç yapıda gösterilir ise buna kesit denir. Profil ile kesit, çoğunca, bir anlamda kullanılırsa da, profil dış çizgiyi belirtir. Kesit ise, yapıyı da içine alır. Böylece jeoloji kesitlerinden söz edilir.
PROJEKSİYON Dünya'nın küreselliği nedeniyle, haritalarda ortaya çıkan hataları en aza indirmek için çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için yerkürenin paralel ve meridyen ağının belirli kurallara göre düz bir kağıda geçirilmesi gerekir. Bu sisteme projeksiyon denir. (Izdüşüm, Harita izdüşümü).
PROTEROZOİK Arkeen den sonra geçen ve Birinci Çağın Kambriyen devrine kadar süren jeoloji çağı. Bu devir çok uzun sürmüştür. Canlılar bu sırada sular içinde belirmiştir.
PROTON Atom çekirdeğinde bulunan 1,672.10-24 g. kütlesinde,pozitif yüklü tanecik.
PSAMOFİTLER (Kumcul bitkiler).
PUS Hava içinde toz taneciklerinin verdiği durum.Bu parçacıklar çok küçük oldukları için düşmezler. Gözle de ayırt edilemezler. Fakat bu parçacıklar, yatay görünürlüğü azaltır. İşte bu görünüşe puslu hava, pusluluk denir. Puslu hava mavimsi, ya da sarımsı olur. Böyle bir örtü yeryüzünün kendi rengini azaltır, soluklaştırır. (Pusluluk).
PUSLULUK Havanın bir çeşit bulanıklığını belirten kelime (Pus).
PUSTA Macar ovalarının bozkırlarına verilen ad. (Bozkır).
PUSULA Yön bulmaya yarıyan bir araç.
PÜSKÜRME Bir yanardağın püskürmesi olayı (Yanardağ). Geniş anlamı ile magma’dan (b.bk.) olan her türlü püskürülmüş maddelerin, yeryüzüne ulaşmış olmalarına, ya da ulaşamamış ta içte kalmış bulunmalarına göre, püskürmeler ayırt edicidir. Yer kabuğundan geçerek yerin yüzüne ulaşmış olanlarına dış püskürmeler (extrusion) denir. (Dış-püskürük taşlar). İçte kalmış, yerin yüzüne çıkamamış olan püskürmelere de iç püskürmeler (intrusion) adı verilir (İç püskürük taşlar, Yayışık püskürme, Volkanizma).
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ Bir yanardağın püskürdüğü lav lapilli kum, bomba, kül gibi maddeler.
Püskürük taşlar Yerin derinliklerinden püskürerek (Püskürme), yer kabuğunun içinden yukarılara doğru uzanmış taşlar. Bunlar delip geçen yapı biçimindedir. Püskürük taşlar, püskürmeler sırasında yeryüzüne çıkamayıp, derinlerde gömülü kalmışsa, bunlara iç püskürük taşlar (b. bk.), ya da derinlik taşları denir. Püskürük taşlar, püskürme sırasında yer kabuğunu geçip yerin üstüne kadar çıkabilmişlerse bunlara dış püskürük taslar denir.. Yerin derinliklerinden erimiş kızgın bir çamur gibi çıkan lavlar (b. bk), az bir süre sonra soğur, katılaşır, bundan çeşitli dış Püskürük taşlar oluşur. (Taşlar).
P DALGASI Primer dalgalar, titreşim hareketi ile yayılma doğrultusunun aynı yönde olduğu ve yayılma hızının en fazla olduğu dalgalardır.
PALANGA Hareketli ve sabit makara gruplarından oluşan sistem
PAMPA Güney Amerika’da Peru dilinde Keçua deyeleğinde pampa = ova, düzlük kelimesinden alınma bir terimdir ki, Arjantin’de çok geniş otluk bozkırlar için kullanılır. Pampalarda hayvancılık ile ekincilik önemli yer tutar.
PAMUKTAŞ İçinde kireçtaşının erimiş bulunduğu sular boyunda çökertilmiş pamuk gibi ak, kar gibi arı, güzel görünüşlü bir çeşit yumuşak tas. Batı Anadolu’da Denizli’nin hemen kuzeyindeki Pamukkale’nin pamuktaşları bunlardandır. (Taşlar).
PANAYIR Fabrikalarda yapılmış eşyaların, topraktan elde edilmiş ürünlerin satışını sağlamak geniş çevrelere göstermek tanıtmak için, çağunca ülkeler- arası değerdeki sergi.
PANORAMA “Toplu görünüş” demek olan kelime Bir yerin panoraması çizilir. Torosların Panoraması, Akdağın panoraması, Karacadağın panoraması, Van gölünün panoraması gibi. Panorama, coğraf yada olayları toplu görünüşte belirtme bakımından kullanılır. (Toplu görünüş).
PANTOGRAF Haritayı büyütmeye, küçültmeye yarayan bir araç.
PARALEL (Koşut)
PARALEL BAĞLI YAY Yayların paralel olarak birbirine eşlenmesi.
PARALEL ÇEMBER Meridyenlere dikey, ekvatora koşut (paralel) olarak uzandığı düşünülen çemberlerden biri Paralel kelimesi, Batı Ülkelerindeki hemen her dile Yunancadan gelme parallelos, yani yanyana giden, koşut kelimesinden alınmadır ki, dilimizde bunun karşılığı koşut dur. Yer yuvarlağı, boylamlara dikey, fakat birbirlerine koşut birtakım çember ayırt edilmiştir. Bunlara, paralel çember, ya da sadece paraleller denir. Her iki kutuptan eşit uzaklıkta bulunan en büyük paralel çembere ekvatar denir, Ekvatorun her iki yanında birbirlerinden eşit uzaklıkta olmak üzere 180 paralel çember ayırt edilmiştir. Bunların 90 tanesi kuzey yarım kürede, 90 tanesi de güney yarımkürededir. Birbiri ardından gelen iki paralel çember arasındaki uzaklık bir derece sayılmıştır. Buna göre 180 paralel çember derecesi vardır, Her derece 60 dakikaya, her dakika 60 saniyeye bölünmüştür. Bu çemberlere ‘paralel çember’’ denmesi, bunların ekvatora koşut (paralel) olarak uzanmalarındandır, (Enlem, Boylam, Meridyen).
PARATONER Yıldırımsavar
R
RADYASYON Işıma.
RADYO AKTİF MADDE Alfa, beta ve gama ışınları yayan madde
RADYO AKTİFLİK Bir atom çekirdeğinin kendiliğinden ışıma yaparak parçalanması.
RAFİNERİ Petrol arıtma tesisi.
RAFTİNG Akarsu krosu Akım hızı yüksek akarsular üzerinde şişme botlarla takım halinde yapılan sportif faaliyet.
RAKIM Yükselti. Bir noktanın deniz seviyesine göre yükseltisi.
RAMPA (Yokuş).
RATIP İKLİM (Nemli)
RATIP MINTIKA (Yağmurlu bölge).
REAKSİYON Karşı hareket, tepki. Tepkime, tesir.
REFERANS Başlama noktası.
REGELATİON (Yeniden donma)
REGRASYON (Deniz gerilemesi ). Epirojenik hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir. İklim değişiklikleri ya da tektonik hareketler nedeniyle denizin çekilmesine regresyon (deniz gerilemesi) denir.
REKONSTRUKSİYON Tümleme
RELATİF NEM Bağıl nem.
RELİEF italyanca rilievo Yükseklik, başka dillere de geçmiş terim. (Yerşekli).
RELİEF HARİTASI Yeryüzü biçimlerinin kabartılarını, çukurluklarını ilk bakışta gösterecek şekildeçizilmesi. (Harita).
RELİEFENERGİE Alman coğrafyacılarının ortaya koydukları bu terim, bir bölgede belirli uzaklıklar içinde ortalama yükseklik değerlerinin yardımıyla elde edilen o arazideki yükseklikfarklarından çıkarılan değerlerdir. Bu değerlerle yapılan haritalara Reliefenergie haritası denilmiştirki, dilimizde bu terimi bağıl yükseklik haritası (nisbi irtifa haritası) karşılar. (Bağıl yükseklik).
RELYEF (Yerşekilleri).
REML (Kum).
RENDZİNA Humuslu, karbonatlı toprak.
RENKLENDİRME YÖNTEMİ Eşyükselti eğrileriyle birlikte kullanılan bu yöntemde yükselti ve derinlik basamakları renklerle gösterilir. Fiziki haritalarda yükseltiler genellikle, yeşil, sarı ve kahverenginin çeşitli tonları, derinlikler ise açıktan koyuya mavi rengin tonları ile gösterilir.
REOSTA Elektrik devresinden geçen akım şiddetini değiştirmek için kullanılan ayarlı direnç.
RESİF (Mercanlar, Mercan yapıları).
RESİFLİ KIYI Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir. Sıcak kuşağaözgüdürler Resifin oluşum şekline göre kenar resifi, set resifi ve atoller olarak alt tiplere ayrılır. Atoller çember şeklinde kıyılar oluşturur.
REVOLUTİON Kısa bir zaman içinde beliren temelli ve önemli değişmeler. O zamana kadar sürüp giden türlü olaylarda meydana gelen devrimler, değişmeler. Bu terim, jeoloji çağlarında zaman zaman beliren büyük değişiklikler için kullanılır. (Değişme).
REZERV Yedek. Bir maden bölgesinde çeşitli materyallerle karışık halde bulunduğu hesaplanan maden Depolanmış mal ve kaynaklar.
RİALI KIYI Nispeten yüksek ve akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan bir alanda, vadilerin aşağı kesimlerinin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
RİAS Buzul Çağında buzlar altında kalmamış, sadece akarsularla açılmış derin, vadilerin, deniz sularıaltında kalmasından doğmuş bir çeşit kıyı. İspanyolca ria = akarsu ağzı demektir. Bu türlü kıyılar İspanya’nın Kuzeybatı bölümün de görüldüğü için bu ad verilmiş Ria’nın çoğulu rias’dır ki, çoğunca bu kullanılır. Rias kıyı girintilerinin dibinde sürekli bir iniş vardır.
RİCİ İTİKAL ( Geriye aşınma)
RİJİD (, Kırılgan).
RİJİDLİk (Kırılganlık).
RİPPELMARK (Kum dalgacığı ).
RİYAH (Yel, Rüzgar, Eoliyen, Yel etkisi).
RİYAHİ Arapça riyah yeller kelimesinden alınma bir terimdir ki, tesiratı riyahiye yani yelsel etki, yel etkisi
ROOSS ENLEMLERİ Rüzgar dalgaları karşılığı olarak kullanılmıştır. Şimdi bunun yerini yelsel etki (b. ) ve yel etkisi (b. .) tutmuştur. Rooss enlemleri Almancada nereden geldiği kesin olarak bilinememekle beraber, daha çok denizci kullanmış olduğu, sonradan da coğrafya ve meteorolojide iyice yer tutmuş ajan bir terim, Her iki yarımkürede, 25-35 enlemleri boyunda uzanan ve en çokokyanuslar üstünde belli olar’ iki yüksek basınç kuşağı. Bunlar, yer yuvarlağı üzerindeki hava akıntıları sır hava yığınlarının sıkışması ve sık sonucu olarak birer dinamik yüksek basınç kuşağı olarakbelirmiştir. (Yer yuvarlağının rüzgar sistemleri, Hava dolaşımı Hava basıncı).
ROSSBREİTEN (Ross enlemleri ).
ROTORBir elektrik jeneratörünün bir eksen etrafında dönerek hareket eden parçasıdır.
RÖJE (Düşme).
RÖLYEFYeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri.
RUMPFFLACHE(Yontukdüz).
RUTUBETİ HAVAİYE (Havanın nemliliği)
RUZ(Gün).
RÜRAL BÖLGE (Kır yerleşmesi).
RÜTUBET (Nemlilik, Havanın nemliliği )
RÜYET MESAFESİ Görme uzaklığı Rüzgar Yer değiştiren hava. başka bir sözle rüzgar, havanın yer yüzüne yakın olan herhangi bir yön de, herhangi bir hızdaki doğal akıntısıdır, Bir rüzgar eserken bu hava akıntısı bir yönde olur ve yataya yakın bulunur. Kimi zaman, havanın dik, Ya da dikçe estiğj olur ki, bun lar öze! durumlardır. Rüzgar hep bir gidişte tanı düzenli olarak esmez, son derece kısa aralıklarla durup durup vururcasına bir esiş gösterir. Bu karışık esiş, yeryüzünün inişli çıkışlı olmasına bağlıdır. Bu esiş, bir de, hava katlarına bağlıdır Yer yüzündeki buruşukluklara sürtünme yüzünden rüzgarın hızı ağırlaşır, kuzey yarımküresinde sağa doğru döner. (Dağ yeli,Vadi yeli, Kara yeli, Deniz yeli). Hava yığınlarının bir dağı aşması halinde buz eriten yel (b. .) eser. Yerel rüzgarların her birinin her yer de ayrı adı vardır Yıldız, poyraz, doğu yeli, keşişişleme güney yeli, lodos, karayel, akyel, gök yel, Yarık kaya yeli gibi. (Bofor ıskalası, Yel).
RÜZGAR AŞINDIRMASI Çöl yörelerine özel bir görünüş veren, kayalar da küçük biçimler meydana getiren yel işlemesi. Rüzgar biriktirmesi (b. .) ile meydana gelen biçimler ise çok daha büyük şekillerdir. Rüzgar aşındırmasının en belirgin izleri kum cilalamasında, köşeli çakılların (b. .) doğuşunda belli olur. Yel kazıması oyuklarıyla mantar - kayalar, uzun oluklar, yarıntılar yel aşındır ması biçimlerindendir. Rüzgar, kayaların sert olmayan yerlerini çabuk aşındırır, sert yerleri çıkıntılar ya par. (Yel süpürmesi, Yel kazıması).
RÜZGAR BAYRAĞI (Yel bayrağı).
RÜZGAR CİLALAMASI Rüzgarın ‘taşıdığı parçaları sürterek taşları cilalaması olayı. (Rüzgar çakılı, Rüzgar etkileri, Rüzgar aşındırması ).
RÜZGAR ÇAKILI Rüzgarın cilaladığı köşeli, kenarlı bir çeşit çakıl. Bunlara köşeli çakıl (b. .) adı, da verilir.
RÜZGAR DALGALARI Suyun yüzüne sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar. (, Dalga) Bu türlü dalgaların boyu yüksekliği, bunlarla ilgili olarak biçimi rüzgar etkisi ile yüzü kımıltıya uğrayan denizin biçimine, derinliğine bağlı olarak çeşitlilik gösterir. Rüzgarın estiği bölgenin dışında yayılan Salınımlı, serbest dalgalar da vardır. (Soluğan). Kıyıya doğru derinliği gittikçe azalan yerlerde ise, dalgalar çatlarcasına köpüklenerek i!eri doğru atılır. (Çatlama). Denizde dalga belirdikten sonra rüzgarın esiş yeğinliği (şiddeti) arttıkça, dalganın yüksekliği artar, boyu büyür. Ancak, bu artış sonsuz değildir: Bir dalganın sırtı, öteki dalgaların sırtlarından geçen yatay düzlemin hizasını geçince, o sırtın su bölümcükleri, yel tarafından yakalanır, ileri doğru toz gibi savrulur. Buna dalga serpintisi, dalga savruntusu denir, Bundan başka, rüzgar itmesinin etkisi ile dalganın doruğu ileri doğru eğilerek devrilir. Bu devrilme sırasın da içeride hava kalır. Bu havanın kurtulmasıyla ilgili olarak köpükle. meler olur. Denizin köpüklü oluşu fırtınalı zamanlara uyar.
RÜZGAR EROZYONU Rüzgar aşındırması. Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGAR GÜLÜ Yelin esiş yönlerini belirtmek üzere bu yönlerin 4 anayön (b. .) batıdan temel tutularak 8, 16, 32, 64’e bölünmüş şekilde gösterilmiş durumu. Türlü yönlerden esen yellere ad vermek için yelin çevren (b. ) üzerinden gelir gibi göründüğü noktalardan faydalanılır. Böylece sözgelişi, kuzey yeli, batı yeli, doğu yeli gibi adlar verilir. (Yel).
RÜZGAR ISKALASI Beaufort ıskalası
RÜZGAR ÖLÇMESİ Rüzgar yönünün ve hızının ölçülmesi gösterilmesi işi.. Rüzgarın yönünün ölçülmesinde kullanılan en sade araç, eski çağdan beri temeli bilinen yel bayrağı (b. .) dır. Rüzgarın hızı enemometre denilen araçla ölçülür. Bunların birçok çeşitleri vardır. En sadesinde şu parçalar bulunur: 4 tane içi boş yarım yuvar çanak birbirine dikine çapraz iki çubuğun uçlarındadır, Bu çanakların açık yerleri aynı dönüş yönüne bakacak şekilde konulmuştur. Yelin estiği yön ne olursa olsun, bu yarım yuvar çanaklardan birine çarpar. Bu araç herhangi bir yönden esen yelle durmadan döner. Dönüş hızı, dönme sayısını yazan bir sayıcı araçla bulunur.
RÜZGAR SİSTEMLERİ Yerin dönüşü, basınç kuşakları, basınç bölgelerinin doğuşu ile ilgili hava akıntılarını ana çizgileri olarak beliren hava akışları.
RÜZGAR YEĞİNLİĞİ En çok çöllerde kumları, çakılları savurması, toz ve kum fırtınaları doğurması şek inde kendini gösteren rüzgarın esiş hızı.
S
SAAT DİLİMLERİ Greenwich meridyeninin saatine göre düzenlenmiş, boylamlara koşut (paralel) giden saat şeritleri. Her bir dilim 15 men diyen arasındadır. Bütün dünyada 24 saat dilimi vardır. Greenwich meridyeninin geçtiği yer tam ortaya alınmış bunun iki yanında 7,5 derece doğudan, 7,5 derece batıdan geçen iki meridyen arasında 15 derecelik bir dilim ayrılmıştır. Bu dilime Greenwich orta saati adı verilmiştir. Bu dilimin içinde bulunan her yerde saatlerin farksız olarak Greenwich ayarını göstermesi kararlaştırılmıştır. İşte bu temele göre yeryüzü her biri 15 derecelik 24 dilime ayrılmıştır. Bu dilimlerden her birinde saatlerin aynı zamanı göstermesi kabul edilmiştir. Bu dilimlerin birinden ötekine geçerken saatlerin doğuya doğru bir saat artması esası kabul edilmiştirBu dilimler 0 dan 23 e kadar sayılar la gösterilmiştir. Her dilimin taşıdığı Greenwich’den saat 00.00 (gece yarısı ) iken o dilim içinde saatin kaç olduğunu anlatır. Her bir dilimin de bir adı vardır Batı Avrupa Saati,Orta Avrupa saati ,Doğu Avrupa saati gibi.
SABAN Tarlayı ekilir duruma getirmek için toprağı sürmek, gevşetmek üzere kullanılan en eski ve önemli araç. Sabanın ucunda sivri bir demir bulunur. Saban, ya çift hayvanları ile ya da makine gücü ile çekilir bir adam tarafından yönetilir. Tarlayı sürme sırasında toprak kesekler biçiminde yanlara devrilir.İşte o araç la yapılan ekme usulüne saban tarımı denir. (Tarım, Çapa tarımı, Tarla sürmek).
SABİT HIZ Düzgün doğrusal hareket yapan bir cismin sahip olduğu hız
SABİT İVMELİ HAREKET Bir hareketlinin hızının düzgün olarak arttığı ya da azaldığı, yani birim zamanda hızındaki değişmenin sabit olduğu durumdaki hareket.
SAÇAK SEL (Selinti).
SAÇAK SU Yağmur yağdıktan hemen sonra yamaçlardan aşağıya doğru saçak saçak inen selinti suları (,Selinti).
SAÇLI NEMÖLÇER Nemliliği ölçen ve nemölçer denilen araçlar dan biri. Bu araç, belirti boydaki saç telinin nemliliğe göre uzanıp kısalma sı temeline dayanarak yapılmıştır.
SAF MADDE Aynı türdeki atom veya moleküllerden oluşmuş homojen madde.
SAFAHAT-I KAMER (Ayın evre Safha (Evre).
SAĞANAK Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur (Yağmur, Boran). Yağmurun birdenbire çok fazla dökülürcesine yağması, sağnak yağmurdur.
SAĞLIK KAYNAKLARI Şifalı kaynaklar, içme,kaplıca
SAHA-İ MÜNHEDİME Çöküntü alanı
SAHİL HATTI Kıyı çizgisi
SAHİL MINTAKASI Kıyı bölgesi
SAHİL-İ BAHİR Deniz Kıyısı
SAHRA Bu kelime ile ilgili olarak önceleri sahra-i mütemevvic (dalgalı ova) sözü kullanılmıştır. (Ova).
SAHRA-İ MÜTEMEVVİ yontukdüz
SAHRE (Suhur)
SAKLAGİLLER Taneleri bir kabuk içinde sıralı halde bulunan bitki türü. Bakla, nohut, mercimek, fasülye, bezelye, burcak, fiğ gibi
SAKLI ÇANAK (Çöküntü alanı).
SAL Suda yüzebilen türlü cisimlerin, çoğunca odun ve ağaçların birbirine yatık olarak yanaştırılmasından elde edilen bir su taşıtı (Taşıt). Ormanlık yerlerden başka yerlere odunların taşınmasında bu yoldan faydalanılır. Yeter derecede ilerlememiş ülkelerde, saldan yolcu ve yük taşıma işlerinde fayda görülür. Yakın Doğu ülkelerinde şişirilmiş tulumların yan yana birleştirilmesiyle kelek denilen bir çeşit saf yapılmış olur. Türlü ülkelerde salın çeşitli de receler den geliştirilmiş biçimleri vardır. (Akarsu). Sal Farsça bir kelime olup, uzun bir süre dilimizde yıl karşılığı kullanılmıştır. Bu arada yıllık karşılığı olarak salname (yıllık) kelimesinden faydalanılmıştır. (Yıl).
SALABET (Sertlik).
SALINIM Hareketli kütlenin ard arda aynı yerden aynı yönde geçmesi.
SALINMA Yer kabuğunun türlü yerlerinin değişik olarak inip çıkacak tarzda yükselmesi ve alçalması olayı. Yer kabuğunun bu kımıldanışı, bu kabuğun türlü yerlerinin denkleşmesi (İzostazi) ile ilgilidir. (Yaylanma). Salınma, dalgalar biçi mindeki titreşnıe anlamına da gelir. tarzda yükselmesi ve alçalması olayı. Yer kabuğunun bu kımıldanışı, bu kabuğun türlü yerlerinin denkleşmesi (İzostazi) ile ilgilidir. (Yaylanma). Salınma, dalgalar biçi mindeki titreşnıe anlamına da gelir.
SALT NEMLİLİK Havada bir birim hacmindeki Su bu harı. Su buharının ağırlığı her m’ te gram olarak gösterilir. Havanın ala bileceği Su buharı tutarı en yüksek derecesine ulaşınca “hava su buharı ile doymuş” bulunur. Bu doyma ile oradaki sıcaklık arasında çok ilgi vardır. Yani bir yerdeki havanın sıcaklığında atmosfer, alabileceği su buharını almış demektir. Sözgelişi 1 m havanın en çok alabileceği su buharı sıfır derece sıcaklıkta 4,8 gr. dr, Havanın sıcaklığı 20 derece ise bu miktar 17.1 gr. a yükselir. - 10 derecede 2 gr. a -20 derecede 1 gr. iner. Bundan ötürü havanın salt nemliliği, o yerdeki sıcaklığa bağlı dır ve sıcaklıkla orantılı olarak artar. (Bağıl nemlilik, Havanın nemliliği).
SALT YAŞ Yıl sayısı göz önüne alınarak bir şeyin belirtilen yaşı. Yer yuvarlağının ve onun geçirdiği çağların yıl olarak yaşı, en çok, radyoaktif minerallerin yardımı ile yapılmıştır.
SAMAN Taneleri alınmış, harmanda ufaltılmış tahıl sapları. Arpa samanı, buğday samanı gibi Önemli bir hayvan yemidir.(Yem).
SAMANYOLU Gökküreyi bir büyük daire boyunca saran milyarlarca yıldız ve gaz bulutundanoluşmuş donuk ışıklı kuşak. Güneş sistemininde içinde bulunduğu galaksi. Bulutsuz gecelerde gökyüzünde boydan boya görülen uzun yıldız kümeleri. Samanyolu sayısız denilecek kadar çok yıldızların kümelenmesinden, karışmasından doğmuş son derece büyük bir çemberdir. Bu çember, yandan görülünce uzun bir biçim gösterir. Samanyolu, gök kubbesinde az ışıklı, sanki süt dökülmüş gibi birtakım akça lekeler görünüşündedir. Bunlar beyazımsı bulutları da andırır. Bu görünüşü ile ilgili olarak, yol boyunca dökülüp serpilmiş samana da benzediğinden, dilimizde buna saman yoludenilmiştir
SAMYELİ Türkiye’ye güneyden ve buna çok yakın yönlerden esen sıcak, kuru, toz!u. sıkıcı, bitkileri kavuran bir yel. (Siroko, Gezici döngü, Hava basıncı, Yerel rüzgarlar).
SANAVBERİYE (İğne yapraklı ağaçlar).
SANAYİ hammadde veya yarı hammaddelerin işlenerek mamül madde haline dönüştürülmesi.
SANDER İç buzulların ya da dağ buzullarının dışında, kumlarla, çakıllarla örtülü geniş düzlüklere verilen ad. Sanderler buzul sularının geliştirdiği bir çeşit yayvan birikin ti yelpaze!eridir. Kuzey Avrupa da Sanderler yani buzul kumlukları çoktur. (Kum, Kumla, Kumsal,).
SANTİGRAT DERECESİ Sıcaklık ölçü birimi Celcius isimli İsveçli astronom tarafından düşünülmüştür.
SAPA İşlek ulaşım yollarına uzakta kalmış yer
SAPKINTAŞLAR Buzul Çağında kuzey kut bundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp getirdiği çok iri kaya parçaları kalıntıları.Böylece Finlandiya dan,İskandinavya dan binlerce granit kayaları yad ülkelere sürüklenmiştir. Bugün bu kayalar o yerlerin yapılarinı hiç tutmamakta dır. Oranın yabancısıdır. Bunun için bunlara, sapkıntaş denir.
SAPROPEL Çirkef-çamur.
SARIM Akım makarasındaki her bir halka.
SARKAN Çöllerde rüzgarların taşıması ile kumulların hilal şeklini almış hali.
SARKIT Mağaralar içinde, tavandan aşağı doğru büyüyerek sarkan damlataşları. (Dikit ).
SARKIT DİKİT Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARKIT-DİKİT Kalsiyum karbonatça zengin suların mağara tavanından sızarak içindeki kirecin tavanda birikmesi ile sarkıtlar, damlayarak tabanında birikmesi ile dikitler oluşur. Karstik alanlardaki mağaralarda görülen bu şekillerin en güzel örnekleri Damlataş Mağarası’nda bulunmaktadır.
SARMAŞIK Bir, ya da birkaç yıllık olan, başka bitkilere, başka yerlere sarılarak, tırmanarak duran bitkiler. (Bitki, Bitki coğrafyası, Liyan,).
SARNIÇ İçerisinde yağmur suları biriktirilen üstü kapalı kuyu. Bu kuyuların içi duvar biçiminde örülmüş, sıvanmış. tır. Kurak bölgelerde ve suyu az olan yerlerde sarnıçlardan faydalanılır. Bunlar birer dolma kuyu (Kuyu).
SARP Çıkılması zor dik yamaç. Çıkılması güç, dimdik kayalıkların bulunduğu yerler için kullanılan bir kelime. Doğu Anadolu da sarp yerler çoktur. Bu sarp kayalara tırmanmak çok güçtür. Toroslar’ın birçok yerleri sarp bölgelerimiz arasında sayılır. (Dik).
SARSINTI BÖLGELERİ Yeryüzünün yer sarsıntılarına en çok, en yıkıcı olarak uğradığı yerler, Bu bölgeler, Amerikaların batı bölümleri ile Akdeniz çevresi ülkeleri Güney doğu Asya Adalarıdır, Japonya ve Çinin bazı yerleridir. Buraları yer kabuğunun yerleridir(Deprem).
SATHI ARZ Yeryüzü
SATHI BAHİR Deniz yüzü
SATHI MAİL Aklan.
SAVAK Akarsuların akışını düzenlemek, gerektiği kadar su salmak, ya da suyu geride alıkoymak içinyapılmış bir çeşit kapak yeri. Değirmen savağı, su savağı, bent kapağı birer savak’ tır
SAVAN Kızılderili dillerinden ispanyolcaya geçen, oradan da terim durumuna giren Savanakelimesinden yapılmış bitki coğrafyası terimi. Savan, ağaçlı bozkır demektir (Ağaçlı bozkır).
SAYD Av.
SAYDAM Işığı geçiren madde
SAYF Arapça sayf kelimesi Türkçe yaz anlamına gelir ki, uzun bir süre türlü yerlerde kullanılmıştır. Sözgelişi, yaz gündönümü yerine inkılabı sayfi denilmiş, yazları çıkılan serin, güzel havalı dinlenme yerlerine yazlık yerine sayfiye adı verilmiştir. Şimdi artık Türkçe yaz kelimesi çok yaygın olarak kullanılmaktadır.
SAYFİYE Yazlık.
SAYMACA İZDÜŞÜMLER İstenilen belirli özellikleri elde etmek üzere önceden tertip edilen formüllere göre, paralel-meridyen ağının doğrudan doğruya çizilmesiyle yapılmış harita temelleri. Çeşitli saymaca harita izdüşümleri vardır. (Harita).
SAYYİB Boran.
SCHOLLE Kesek.
SEBHA Takır.
SEBZE Çiğ, ya da pişmiş olarak insanın besin maddeleri arasında önemli yer tutan bitkiler.
SEDİMANLAR Tortul taşlar Tortulanma.
SEDİR AĞACI Kozalaklı ağaç türlerinden biri Boyu 40 m’ye çapı 3 nı ye kadar ulaşabilen bir ağaç. Akdeniz bölgesinde sıkça rastlanır.
SEFİNE Gemi.
SEHAB Arapça sehab, bulut demektir ki, dilimizde bu şekilde ve sehabiyet şeklinde uzunca bir süre kullanılmıştır (Bulut).
SEHABİYEt "(Bulutluluk). "
SEKİ "Akarsuların çoğunun boyunda, her iki yakada görülen basamak biçimli yer şekilleri
Akarsu vadisi ya da göl ve deniz kıyılarında aşınma veya birikme ile oluşmuş basamak şeklindeki yer yüzü şekli.
SEL Dağların dik ya maçlarından düşercesine inen, bu sırada yolu boyundaki taşları, toprak- arı aşağılara indiren (Sürüntü), geçtiği yerlere zarar getiren akarsu. Selin geçtiği yere sel yatağı denir. Böyle yerlerde, köyleri, kentleri sık sık sel basar. Sel sularının yayıldığı yere taşkın alanı adı verilir. Böyle yerlerde derin yarıntılar meydana gelmiştir ki, bunlara sel yarıntısı denir. Sel yüzünden dağların yukarı yamaçlarındaki ekilebilir topraklar kısa bir süre içinde süpürülür, aşağı ara indirilir, dipteki yalçın kayalar yüze çıkar. Böyle yerler zamanla, ya 1m kay. durumuna girer. Selin yıkıcılığını önleyen başlıca doğal varlık, orman, çalılık, dikenlik gibi bitki örtüleridir. Selin yıkıcılığını önlemek için gerekli yerlere enine birtakım taş duvarlar biçiminde setler yapılır, çevre ağaçlandırılır. (Akarsu).
SEL TİPİ REJİM İlkbahar yağışları ve kar erimeleri ile bol su taşıyan, yaz aylarında ise suları yok denecek kadar azlan akarsuların rejim tipidir. Örneğin ülkemizdeki İç Anadolu Bölges Akarsuyun aşınım sürecinde görülen şekiller; plato ve peneplendir.
SELCİK YARINTISI Dik yamaçlarda birbirine koşut (paralel) olarak yamaç aşağı uzanan yarıntılar Bunlara selcik yarıntısı denildiği gibi, selinti yarıntısı, saçak-sel yarıntısı da denir. Böyle yarıntıların bulunduğu yamaçlarda dilik dilik bir görünüş vardır. Yamacın yüksekliğine göre, çeşitli boydan selcik yarıntıları olur. Bu yarıntılar belirdikçe yamaçtaki topraklar süpürülür. (Suyun süpürmesi).
SELİNTİ Yamaçlara düşen yağmur damlalarının birleşmesinden doğmuş saçak saçak, yaygın akan sular. Selintiler henüz akarsu durumuna gelmemiş akan Su dur. Çünkü, henüz yatakları yoktur. Selinti suları, yamaçta yayılmış olarak, ya da tel tel akar, sık sık yer değiştirebilirler. ( Suyun süpürmesi).
SELLENME (Selinti).
SELLİ YAĞMUR Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur (Sağanak, Boran, Yağmur).
SELÜLOZ Bitkilerin hücre yapısında yer alan bir karbonhidrattır. Kağıt, suni ipek ve patla madde yapımında kullanılır.
SEMA Gök kelimesinin Arapçası (Gök).
SEMTİ KADEM (Ayakucu).
SEMTÜRRES (Başucu).
SENE (Yıl).
SENEİ KEBİSE 4 yılda bir Şubat ayının 29 gün olması. (Artık yıl).
SENEİ ŞEMSİYE (Güneş yılı).
SENELİK RASAT (Yıllık ortalama).
SENKLİNAL Yunanca syn - birlikte, beraber, klinein - eğim kelimelerin den yapılmış bir terimdir ki, kelime anlamı bakımından “birbirine doğru eğilmiş’ demektir. Böyle bir yer uzunca bir tekneyi andırır. Yani çukurluktur. Dilimizde senklinal kullanıldığı gibi, bunun yerine geçecek şekilde tekne kelimesi de vardır.
SER Fransızca serre kelimesinden alınarak dilimizde kendi imlamızla yazılmış bir kelimedir ki,limonluk anlamına gelir. (Limonluk).
SERA Turfanda sebzelerin özellikle kiş döneminde üretimine devam edebilmek için naylon ya da camdan yapılmış oda şeklin deki kapalı yerler.
SERACILIK Seralarda mevsiminin dışında sebze ve me üretme faaliyeti.
SERAK Dik yerlerden inen buzullarda derin yarılmalar yüzünden buz par çalarının koparak aşağılara düşmesi olayı. S6rac kelimesi Fransızca dır. (Buz doğumu).
SERAMİK Killi toprakların şekillendirilerek yüksek sıcaklıkta pişir ilmesi ile yapılan eşyalar.
SERAP (Ilgım).
SERBEST AKINTI ltilmeden doğan (rüzgar itmesinden) akıntılarla (Fransız coğrafyacıları buna itme akıntıları, zorlama akıntıları gibi adlar vermişlerdir), boşalma akıntılarının etki alanlarının ilerisin de, bunlar devamı gtbi sayılan deniz akıntısı. Serbest akıntıların en güzel örnekleri Körfez Akıntısı, yani Gulf stream ile Kuroşivo deniz akıntılarıdır. Bu akıntıların kimisinin kökü dönenceler kuşağındadır. Fakat bunların yayılış yerleri yüksek enlemlerde olduğu için bunlara bu enlemlerin akıntıları olarak bakılır. (Deniz akıntıları ).
SERBEST BÖLGE Bir devletin sınırları içinde fakat gümrük sınırları dışında bırakilan alan. Buraya giren ve çıkan mallardan vergi alınmaz Daha çok dış sermaye girişini kola maksadı ile kurulur.
SERBEST DÜŞME Dış etkenlerden korunmuş havasız bir ortamda(boşlukta) yerçekimi etkisiyle olan hareket.
SERBEST LİMAN Bir bölümü, ya da bütünü ‘e gümrük serbestliği oran liman, Buna açık liman da denir.
SERBEST MENDERES Düzen kıvrıntılar, büklümler çizerek akan ırmağın, içinden geçtiği Su basan tabana gömülmemiş olması durumundaki menderesler. Bulundukları alüvyonlar ara sın da bunlar kolay gelişir Bunlara vadi tabanı menderesleri de denir. (Vadi tabanı). Bunlarda vadinin yamaçlarıyla ırmağın büklümleri çoğunca birbirini tutmaz. Böyle vadi tabanlarında ırmak, kendi başına büklümler yaparak akan Bundan ötürü buna “ırmağın serbest menderesler çizmesi” denir. Böyle geniş bir vadi tabanında çoğunca birbiri ardınca sıralanmış bulunan menderes büklümler belirli genişlikte bir menderes kuşağı meydana getirirler. (Menderes, Gömük menderes, Irmak menderes, Vadi menderesi).
SERC-İ MÜNHAT (Tekne, Senklinal).
SERGİ Ekonomik, teknik, ya da sanat eserlerini herkese göstermek için bir yerde açılan yer. Sergilerin yardımı ile yeni buluşları, yeni işleri, eşya yapma yollarını, elde edilen ürünleri, kısa zamanda çok kimseye göstermek mümkün olur. Bir bölge ile ilgili sergiler bulunduğu gibi, bir ülkeyi ilgilendiren sergiler, uluslar arası sergiler de açılır. (Ticaret).
SERHAT ŞEHRİ Komşu ülke ile sınırı olan il.
SERTGEN Çevresindeki yumuşak taşlar ortasındaki sert bir taşın aşınmalara karşı dayanarak. tepe biçimi almış durumu. Uzun süren aşınmalara uğramış bölgelerde sertgenler, bir çeşit kalık tepedir. Böyle yerlerde sertgenler, çevresin deki dalgalıca düzlükler ortasında tepe olarak yükselir. İstanbul yakınındaki Çamlıca tepeleri birer sert gen’dir. Sertgen, monadnock karşılığı olarak kullanılmaktadır.
SERTLİK Katı bir cismin bir başka katı cisme girmesindeki dayanıklılık Minerallerde sertlik, mineralin üzerine sürtülen bir maddeye karşı bu mineralin gösterdiği dayanmadır. Bir çelik çakı ile çok sert olan çakmaktaşını çizmek istersek, ne kadar bastırırsak bastıralım, çakıya karşı, bu taşın dayandığını, çizilmediğini görürüz. Bunun gibi, bir mineralin sivrice bir köşesi, bir başka minerale sürtülerek, çakı ile yapılan deney yapılmış olur. Buna göre, çizen mineral, çizilenden çok sertlik gösteriyor demektir. Bu temelden faydalanarak XIX. cu yüz yıl başlarında F. Mohs tarafından 10 mineral çeşidinden bir sertlik ıskala sı düzenlenmiştir: Bunların en az sertlik göstereni 1 ile belirtilen talk’ dır. Bundan sonra, alçıtaşı (jips) gelir. Talk ve alçıtaşı tırnakla çizilebilir . Daha sonra kalsit, fluorit, apatit gelir. Bu üçü çak ile çizilebilir. Bun dan sonra sırasıyla feldispat, kuvars, topaz, korindon, elmas gelir. Taşların da sertlik derecesi çok olan], 8Z olanı vardır. Bunun da aşınmalara, yeryüzü şekillerinin biçimlerine önemli etkileri olur: Kil, killi taşlar yumuşaktır. Granit, billurlu kireçtaşı, iyi yapışmış kumtaşı serttir. (Taşlar).
SEŞ Bir gölün yüzünün dönemli, düzenli olarak alçalması, yükselmesi. Bu olay göl yüzüne olan ayrı hava basıncından doğar. Seş kelimesi Fransızca seiche den alınarak birçok dillere girmiştir. Bu olayda gölün bir ucunda sular kabarırken, öte ucun da aynı değerde alçalır. Göl yüzünün bu oynayışı uzunca bir süre birbiri ardınca belirir. En sade durumu ile bu olay, bir tahtaravalliyi andırır. Oynamalar bir orta nokta çevresin de olursa buna tek boğumlu (uni nodale) seş denir. Eğer, gölün her iki ucunda göl yüzü alçalır da, ortası kabarırsa buna da çift boğumlu (bi nodale) seş adı verilir. Bugüne dek Cenevre gölünde en büyük genli seşin 2 metreye yakın olduğu anlaşılmıştır. Dilimizdeki karşılığı duran dalga dır. (Göl).
SET "Su taşkın!arını önlemek için akarsu boyunun, ya da göl kıyısının, deniz kıyısının gerekli yerlerine yapılan uzun tümsekler. Taşkınların oluşlarına göre bu setler yapılır. Ki mi yerde taşkın az olur, kimi yerde korkunç olur. "
SET GÖLLERİ Çöküntü çukurlarının, vadilerin ya da koyların önünün bir setle kapatılması sonucu oluşan göllerdir.
SET GÖLÜ Onu herhangi bir yığıntı ile kapanmış bir çanak biçimi almış bulunan çukurluklarda suların birikmesiyle meydana gelmiş olan göl. Bu yığıntı, türlü yollardan belirebilir 1-Bir akarsu taşıdığı alüvyonlarla bir çukurluğun önünü kapar, geride su birikir, göl olur. Ankara’nın Emir gölü böyle bir göldür. 2-Bir yanar dağ püskürür, çıkan parçalar bir çukurluğun önünü kapar, geride sular birikir, göl olur. Van gölü böyle bir göldür. 3 -Bir dağ göçer, bir vadi yi kapar, geride göl belirir. Tortum gölü böyle bir göldür. (Çanak).
SETLİ IRMAK Ovadaki bir ırmağın sürüklediği kil, kum gibi parçacıkları yolu boyunca yatağının dibine, yan arına yığması, böylece aktığı yeri geçtiği ovadan daha yükseğe çıkar ması olayı. Böyle ırmaklarda, akar suyun yüzü, yanı başındaki ovadan birkaç metre kadar yüksekte olur. Bu durum ova için korkunç su taş kınlarının belirmesine yol açar. Ova- da akan ırmaklarda bu olay görülür.
SEYELAN (Selinti). Yağışlarda ya da kar erimelerinden sonra suların yer yüzeyinin tamamını kaplayarak akması olayı.
SEYLAB (Taşkın).
SEYRİ SEFER (Ulaştırma, Trafik).
SEYYAR ASGARİ (Gezici döngü).
SEYYAR EKSİBE (Gezici Kumul).
SEYYAR SİKLON (Gezici döngü),
SEYYARAT (Gezegenler).
SICAK ALIN Sıcak, nemliliği çok olan hava, nemliliği daha az olan soğuk havanın üzerinde yükselir. Bu sıcak havanın çok yağış bırakması için tırmanan havanın akışının yükseklikle artması gerekir. Alının eğimi aşağı yukarı 1/200 kadardır. İlk sıcak alın bulu tu, alının 1200 Km kadar ilerisinde görülür. Bu tür bulut (cirrus) dur. Bu bulutun akışı, alçalması kalınlaş ması, sıcak alının gelmekte olduğunu bildirir. Alından 1000 Km uzaklıkta tür bulutlar (cirro-stratus) görülür. 800 Km uzaklıkta üst katman bulutlar (alto-stratus) belirir ki, bunlar yağışların başlamak üzere olduğunu anlatır. Yağışlar da, alının 500 Km kadar ilerisinde başlar. İşte bu özelliği ile bu alan, bir sıcak alındır. (Alın, Soğuk alın, Cepheler, Front).
SICAK CEPHE (Sıcak alın).
SICAK HAVA DALGASI Bir bölgede ara sıra beliren, bulunduğu süre içinde olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük ısın malar. (Sıcak al,n, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SICAK KAT Ekvatoral bölgede çukur yerlerde, ya da dağların eteğine yakın yerlerde görülen bir sıcaklık kuşağı. (Ilık kat, Soğuk kat).
SICAK KAYNAK (Kaplıca). Her türlü sıcak kaynağa verilen ad.
SICAK KUŞAK Güneş ikliminde ekvatorun her iki yanında 23 27’daki kuzey ve güney dönenceleri arasında kalan geniş ve çok sıcak k 11m kuşağı. (İklim, Sıcaklık, Yer yuvarlağı).
SICAK SULA r Yerin derinliklerinden sıcak, ılık, ,sıcak, kaynar olarak yüze çıkan sular. Bu türlü suların çıktığı yerlere kaplıca, ılıca kaynarca gibi adlar verilir. Sıcak sular şifalı kaynaklar () dır. (Kaplıca).
SICAKLIK Bir maddenin moleküllerinin ortalama kinetik enerjilerinin ölçüsü olan nicelik. Bir cismin, sıcak, soğuk, serin, ılık ya da bunlar arasındaki sıfatlarından biri ile nitelemesini gerektiren durum. Bir yerin sıcaklığı o yerdeki yıllık, aylık orta lamalara, günlük en yüksek, en düşük sıcaklık derecelerinin ortalama sına, ara sıra uc değerler olarak beliren en yüksek sıcaklık, en düşük sıcaklık ortalamasına göre belli olur. Sıcaklığın kaynağı güneştir. Güneş ten gelen ısı ışınları, havaya girince, yer yer yansımalara uğrar, geçtiği yerde alıkonur, bir bölümü de emi ir. Geriye kalan, % 60 kadarı, burayı geçip yeryüzüne ulaşır. Bu ısınlar, karayı ve denizi ısıtır. Yeryüzünü ıs tan bu ışınlar, buradan hava içine doğru yansır. Böylece hava katı, bununla birlikte yeryüzü ısınmış olur. Havanın yere değeri alt katı çok ısınır, yukarılara doğru serinleme olur. İşte bununla ilgili olarak havada yukarıya doğru yükseldikçe her 100 metrede bir 0,5 derece sıcaklık düşer. Deniz yüzünde sıcaklık 10 derece ise, 1000 metre yükseklikteki bir yerde 5 dereceye iner. Buna, “yükseldikçe sıcaklığın azalması” denir. Bu değerden faydalanılarak, eşsıcaklık haritaları çizilirken, türlü gözlem yerlerinin sıcaklığını deniz yüzüne indirmek mümkün olur (Indirme, Indirgeme). Sıcaklığın yeryüzünde dağılışına türlü olaylar etki yapar: Enlemler, kara ve denizlerin dağılışı, yükseklik gibi.
SICAKLIK TERSELMESİ Bir yerde, belirli bir süre içinde, sıcaklığın en yüksek ve en düşük değerleri arasındaki fark. Sıcaklık farkı, kara içindeki bölgelerde çok, deniz kıyılarında azdır. Yeryüzünün en büyük sıcaklık farkı olan yeri Sibirya’daki Verkoyansk’ta olup, 66 C derecedir. Günlük, aylık, mevsimlik, yıllık sıcaklık farkı kavramları vardır. Bu terimler, sıcaklığın günlük, aylık, mevsimlik, yıllık oynamasını, değişmesini belirtir. Yıllık sıcaklık farkı 15°C a kadar olan yerler deniz iklimi ile sıcak kuşak iklimleridir. Yıllık sıcaklık farkı 20- 40°C olan yerler kara iklimidir. (Sıcaklık). Yerin yüzünden yukarılara doğru havanın soğuması yerine (Sıcaklık), sıcak yerlerinin belirmesi olayı, bu olay, kışın durgun, ayaz günlerin de, çoğunca sabaha karşı, çukurlar içinde, dağlarla çevrili ovaların tabanında belirir. Hava, yukarılara doğru her 180 metrede bir derece azalır. Bu, ortalama bir kura!d;r. Sıcaklık terselmesinde ise, aşağılarda arasıra bunun tersi olur: Hava vadinin içinde ve ovanın tabanında soğuktur, fakat hemen yanındaki yamaca çıkılınca burasının 0 derece soğuk olmadığı görülür. İşte bilinen kurala uymadığı için buna sıcaklık terselmesi denilmiştir. Böyle durumlar her yerde, her zaman olmaz. Çoğunca göz sonunda, kışın, baharın olur. Bu olay şundan ileri gelir Dağ yamaçlarına dokunarak soğuyan hava ağırlaşır, daha alçaktaki çukur yerlerde yığılır. Bu yığılma yerinde soğuma belirir. Buna karşılık, sıcak hava yukarı doğru yükselir. Burada ısınma olur. (Terselme).
SICAKÖLÇER Havanın sıcaklığını ö meye yarı yan bir araç. Buna termometre de denir. Bölünüşüne göre üç türlü sıcak-ölçer vardır : Santigrad, Reomur, Fahrenheit. Santigrad olarak derecelenmiş sıcak-ölçerler, erimekte olan buz içinde, sıfır derece, kaynamakta olan su içinde 100 dereceyi gösterirler. Bu sıfır derece ile 100 derece arası, yüz eşit bölüme ayrılmıştır. Bu “yüz derece’ demektir. Bizde en çok kullanılanı budur.
SIĞ DENİZ Kıyı boyundan -200 metre derinliğe kadar uzanan, bu uzanışı ile karaların çevresini türlü genişlikte çeviren az derin denizler. (Deniz).
SIĞ DENİZ ADALARI Sığ denizde serpili bulunan, hemen yanındaki karadan sayılan adalar. Bu adalar, ya aşınmalarla, ya da burada belirmiş bulunan çöküntülerle kara gövdesinden ayrılmış parçalardır. Arazi yapıları ve taşları bakımından yanlarındaki karaların benzeridirler. (Adalar).
SIĞ DENİZ TORTULLARI yer tutmuştur. (Taşlar, Tabakalar).
SIĞ DENİZ YIĞINTISI Karalardan koparılarak sürüklenen, yakındaki deniz dibinde tortulanan, yığılan taş parçacıkları.
SIĞDENİZ oluşuğu Deniz dibinde yığılan sürüklenmiş taş parçacıkları ve canlı maddeler halin deki deniz tortulları (Fr. Sedimentsmarins) biriktikleri yerin karadan uzaklığı ve oradaki derinlik durumuna göre türlü bölümlere ayırt edilmiştir ki, bunlardan kıyı yakını tortullar ötesinde, kara etkisinin belli olduğu
SIĞLA YAĞI Parfüm ve ilaç sanayinde kullanılan bir tür reçine Sığla ağacının gövdesinden çıkartılır.
SIĞLIK Denizin son derece az derin, yer yer kayaları yüze çıkmış ya da deniz yüzü ile bir hizada olan yerleri. Sığlık yerler, deniz taşıtları İçin tehlikelidir. Deniz haritalarında sığlıklar belli edilir. Böyle yerlere sığ yer, sığ ve kayalık gibi adlar da veri lir. Böyle yerlerde deniz dibi yığıntıları da olur.
SIKIŞIK KIVRIM İyice yatık, eğik, sıkışık kıvrımlar. (Kıvrım. Kıvrılma). Bu türlü kıvrılma yer kabuğunun derinlerinde kalın tortul tabakalar altında yan basınçlarının bir yönden daha güçlü olduğu yerler de çok yer tutar. Sıkışık kıvrımlı bir çok.dağlar vardır. Sıkışık kıvrımlara karşılık, gevşek kıvrımlar bulunur.
SINIR Türlü coğrafya varlıklarının birbirin den ayrıldığı yer. Böyle bir yer kim! yerde kesin bir çizgi, kimi y bir şerit 4urumunda bulunur. Bu şeridin öyle genişliye bildiği yer de vardır ki, buraları bir geçiş yeri özelliği alır. Sınırların çeşitleri vardır Doğal sınırlar (tabii hudutlar), siyasi sınırlar gibi. Doğal sınırlar kolay değişemeyen belirgin sınırlardır: Dağlar denizler, orman, bozkır, çöl gibi.
SIRA Yer kabuğunun oluşması sırasında belirli bir dönem (b. bk.> de oluş muş, aynı ve benzer fosilli tabakalar sırası. Sıra, seri karşılığı olarak kullanılmıştır. (Oluşuk, Formasyon, Oluşuk grubu.
SIRA KÖY Bir yolun yanında bir sıra olarak yan yana yapılmış evlerle genlerinde tarlaları olan köy. Bir dere, çay, ırmak boyun dan geçen yol yanında böyle köyler bulunur. (, Köy).
SIRADAĞ Araların da uzunlama vadilerin sıralandığı boylu boyunca uzanan doruklu dağlar. Sıradağlar, birbiri ardında yüzlerce Km. uzanır. Ara yerlerde üstü düzce, dalgalıca, yaylamsı dağlar da bulunabilir. Bun!ar da yine sıradağlardan sayılır. Sıradağların çoğu, kıvrım dağları dır. Ancak bunların kimisi uzun uzun kırılmalar yüzünden keseklere ayrılmış bulunur ki, bunlarda hem kıvrımlar, hem de kırıklar değin biçiminde ve uzanış!n da önemli yer tutar. Bunlar da sıra dağlardandır. Bu türlü dağlara kıvrımlı-kırıklı dağlar denir. Sıradağlar uzanışlarına göre ya düz uzanışlı dağlar, ya da yay biçimli dağlar olur. Sıradağlar, kıvrım şekilleri’ ne göre ya gevşek kıvrımlı dağlar, ya sıkışık kıvrımlı dağlar, ya da örtülü dağlar. (Aşma örtüsü) olarak ayırt edilir
SIRT İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şeklidir. Sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir. Dağların en yüce yerleri, taşların çeşidine, tabakaların buradaki duruşlarına, bunları işleyen türlü güçlere göre çeşitli sırt biçimleri vardır.
SITMA Çimil (Anofel) adı verilen sivrisineğin sokmasından ileri gelen ve titreme, ateş, ter dökme ile belli olan bir çeşit hastalık. Sıtma bataklık yerlerde yaygındır. Bu yüzden verimli ovalardan kaçıp dağ yamaçlarında barınma çareleri aranmıştır. Bu bakımdan sıtma ile yerleşme arasında ilgi vardır. Bataklıklar kurutulduktan sonra böyle yerlere dönmek, buralarda barınmak mümkün olmuştur.
SIZINTI Bir sıvının bir yerden başka bir yere sızması. Sızıntı kelimesi sular bilgisinde kaynak özelliği göstermeyen, fakat çıktığı yeri ıslatmış olan su sızmaları için kullanılır. Sızıntı sularını birleştirerek küçük pınarlar el de etmek mümkündür. Dağ yamaçlarının şurasında burasında sızıntı yerleri vardır. Sızıntı yerleri çayırlık olur. (Sızma).
SIZMA Yağmur sularının, eriyen kar sularının, geçirimli taşların deliklerinden, ya da türlü büyüklük teki çatlakların dan aşağı doğru ağır ağır sızması, süzülmesi. Yeraltına sızan, süzülen sular, orada yeraltı sularını doğurur. Geçirimli taşlardan yapılı yerlerde bu yeraltı suyu, orada yer kabartı!arını, çukurlarını güdercesine uzanır. Fakat vadilerin uzandığı yerlerde yeraltı suyu yüze çıkar, kaynak olarak akar. Akarsuların ve göllerin suları da geçirimli yerlerde dibe süzülür, sızma olur ve aşağılara iner.
SİAL Yer kabuğunun dış örtüsüne verilen ad. Burada silisyum (Si) ve alüminyum (Al) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri alarak sial kelimesini yapmışlardır.
SİDERAL YIL (Yıldızıl yıl).
SİKLON (Döngü).
SİLİSLEŞME Türlü taşların silisli suları emmesinden doğmuş, böylece çok sertleşmiş çeşitleri. Bu arada bu türlü suların sızmış bulunduğu taşlaşmış ağaç kütükleri, ağaç dalları da bu silisleşme örneklerinden sayılır. (Yapışma, Yapıştırıcı madde).
SİLL Bir çeşit taş damarı (Damar).
SİLO Buğday, arpa gibi tahıl çeşitlerini bozulmadan saklamağa yarı yan yüksek anbar. Silo kelimesi birçok dillerde vardır. Silolar ağaçtan, demirden, betondan ya pılır.
SİLSİLEİ CİBAL Eski bir terim dir ki, 30 yıl öncesine kadar kullanılırdı. Sözgelişi, “kürei arzın başlıca silsilei cibali’ şeklinde başlıklar vardı. Bugün bu başlık şöyle yazılmak tadır ‘Yeryüzünün başlıca sıradağları.’ Asya ile ilgili bir örnek ‘‘Yeni silsileler, kıtanın merkezinde ve cenubunda, Babr-i muhit-i, Bahr-i muhit-i kebir ve tabileri denizlerin kıyılarında bulunur.” Bugün bu cümle şöyle yazılmaktadır “Genç sıradağlar, karanın ortasında, güneyinde, Hint Okyanusu, Büyük Okyanus ve kolları denizlerin kıyılarınd5 bulunur.’ Bugün silsileli cibal kelimesinin yerini sıradağlar iyice tutmuştur. (Sıradağlar)..
SİMA Yer kabuğunun üst örtüsü olan sial’in altındaki kat. Burası yer kabuğunun alt katıdır. Bu katta silisyum (Si) ve magnezyum (Mg) çok yer tuttuğu için bu kelimelerin ilk harfleri birleştirilerek Sima kelimesi yapılmıştır.
SİMETRİSİZ VADİ (Bakışımsız vadi).
SİNNİ NİSBİ Daha 30 yıl öncesinin kaynaklarında şöyle cümleler görülür “Tabakaların sureti tevezzuunu, vaziyeti mütekabilesini ve muhtevi oldukları müstehaseleri tetkik ederek sinni nis bulmak kaabil olabilir.” “Sinni nisbiden maksat bir sahre tabaka ve ya kütlesinin diğerine nisbetle eski veya yeni olduğunu tayin etmektir.’ Şimdi bu cümleler şöyle belirtilebilmektedir “Tabakaların dağılışını, karşılıklı durumlarını, içlerindeki fosilleri inceleyerek bunların bağıl yaşları bulunabilir. Bağıl yaş sözünden anlaşılan, bir taş tabaka, ya da kütlesinin ötekine göre eski veya yeni olduğunu ortaya koymaktır. (bağıl yaş).
SİNOPTİK HARİTA Birçok gözlem yerinden alınan bir andaki, ya da kısa bir süre içindeki hava durumunu gösteren belirli bir bölgenin haritası. Bu kısa süre için elde bulunması gereken ha va biiğileri, telgraf, radyo, telsiz gibi ulaştırma yolları ile toplanır. Sinop tik kelimesi, Yunanca synopsis - kısa zamanda birlikte görünme anlamına gelir. Bu temelden alınarak bütün dillerde, farklıca yazılışla sinop tik terimi kullanılmaktadır. Dilimiz de geçici hava haritası sözü bunun karşılığı olabilir.
SİPERİ SAİKA (Yıldırım-savar).
SİRK Buz Yalağı Buzulun ilk oluşmaya başladığı yerde oluşan küçük aşınım çukurluğudur.
SİRK (Buz-yalağı).
SİRK BUZULU Dağların tepesindeki ve yüksek yamaçlardaki küçük çanaklarda yeni oluşmaya başlayan buz türüdür.
SİRK GÖLÜ Buzul aşındırması ile oluşmuş çanaklarda suların birikmesi ile oluşan göl.
SİRKÜLASYON (Dolaşım).
SİROKO Akdeniz ülkelerinde güney den esen sıcak, çoğunca kuru bir yel. Bu yel, Kuzey Afrika üzerinde, bir karsı-döngünün , Akdeniz üzerinde de bir döngünün ya da bir gezici döngünün bulunduğu sırada eser. Çıktığı yer büyük Sahra çölü olduğu için bu yel sıcak ve kurudur. Bu yel Akdeniz e ulaşmak için Atlas Dağlarını aşar bir ara Fön yeli özeliği alır. (Kıble-yeli, Sam-yeli, Hamsin).
SİRÜS BULUTLARI (Tüy-bulut).
SİS Yere değmiş bulunan bir çeşit bulut. Sis ile bulut arasındaki ayrılık şudur Sis yerin yüzüne değer, bulut yukarılarda yüzer. Sis, büyücek damlalı ise doğrudan doğruya ıslatır. Suna ıslatan sis denir. Sisin denizcilikte, yolculuklarda önemli yeri vardır, Sis, bir milimetrenin yüz de biri kadar çapı bulunan son derece ince su damlacıklarından başka bir şey değildir. Bu damlacıklar çok ince, çok yeğni (hafif) olduğu için, düşüşleri de ağır ağır olur. Sisin bu damlacıkları bir parça büyük ise ıslatıcı olur. Eğer damlalar biraz daha büyük ise, bu türlü sisler, çiseleme biçimindeki yağmur yağışına bir geç olur. Koyu sislerde birkaç adım ilersini görmek bile zorlaşır. Sis, sıcaklık ve nemlilik olaylarıyla ilgili olarak ışıma, hava karışması gibi olaylardan doğar. Oluşları bakımından türlü sisler vardır Şehir sisleri çayır sisleri, vadi sisleri, karma sisler, göl sisleri, dağ sisleri. Sis, böyle yerleri sanki bir kabı dol duran su gibi doldurur. Sisler, saba ha karşı, çoğunca baharda olur. Ha- - ya sıcakça, toprak soğuk olursa ora da sis belirir. Yazın ise, çayırların bulunduğu yerde sisler olur. Dağ sisleri ise, buluttan başka bir şey değildir. (Yağış).
SİSLİ Sisle örtülü yerlerin durumu(Sis).
SİSMOGRAF Depremin şiddetini ölçen aletDeprem dalgalarını çizdirmeye yarayan araç. Bu aracın çizdiği çizgilerde sarsıntının bütün incelikleri görül Sismograflar, çok uzaklardaki depremleri de gösterebilir. (Deprem). Sismogram Depremi çizerek gösteren sismograf aracının çizgisi. (Deprem).
SİSMOLOJI Derem bilimi.
SİT ALANI Tarihi eserleri ya da tarihi olayların geçtiği mekan ile doğal güzellilderinden dolayı koruma altına alınan yerler.
SİTE Konut ya da çeşitli sanayi kuruluşlarının bir araya toplandığı yer.
SİYASİ COĞRAFYA Beşeri coğrafyanın bir kolu Siyasi coğrafya içinde devlet ile onun kurulu olduğu ülke arasındaki ilgi incelenir. Bu bilim kolu içinde ülkenin yeri, biçimi, sınırları, büyüklüğü, doğal ve işlenmiş yöre yönünden durumu, böyle bir ülkedeki devletin fertlerinin ana düşünceleri göz önüne alınır. (Coğrafya).
SİYASİ HARİTA Ülke sınırlarını gösteren harita
SKALER BÜYÜKLÜK Sadece sayısal bir değer ve birimle bilinebilen bir büyüklük. Örnek:20 saniye yüzme, 50 gram kayısı, 70 joule enerji.....vb.gibi
SKYER Buzul aşındırmasi ve biriktirmesi ile oluşmuş yerlerin sular altinda kalması ile ortaya çikan kıyı
SKYER KIYI Örtü buzullarının oluşturduğu hörgüç kayalar ile moren depoların oluşturduğu tepelerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOĞRUMSAMA Gaz buhar, ya da eriyiklerin, katı d simlerin yüzü boyunca, soğurulması olayı. Sözgelişi, amonyakın kömür tarafından emilmesinde (soğurul masında) gaz molekülleri kömür içindeki oyukların yüzüne yapışır. bir katı cisim, bir tuz eriyikine (mahlulüne) batırılırsa, eriyikteki tuzun bir bölümünü yüzüne çeker. Eğer cisim çok delikli, gözenekli ise, bu soğurma yüzeyi de o derece artar. Üzerine yapışan gaz molekülleri sıkı şık olarak ta dizileceklerinden, katı cisim kendi hacminin birkaç kat, bazen daha da çok gaz emebilir. (Soğurma).
SOĞUK ALIN Bu alın, hareket halinde bulunan soğuk bir hava olup, kendisinden daha hafif olan sıcak havanın altına girer, onu yukarı kaldırır. Böylece yükseğe çıkan sıcak hava adiyabatik olarak her 330 metrede ü derece soğur. Genel-olarak sıcak hava nemlidir. Bu yüzden kısa bir süre sonra yoğunlaşır. Sıcak hava alına koşut (paralel) olarak akar. Sıcak hava iki sebepten yukarı yükselir: Alın boyunca yaklaşmanın belirmesi, soğuk havanın hızla itelenmesi. Bu hava, önündeki sıcak havanın hızla itelenmesini doğurur. Sıcak havanın yükselmelme hızı, alının eğimine bağlıdır. Soğuk alının sıcak havaya doğru böylece sokulmasıyla yağmur bulutları doğar, Su buharı yoğunlaşır, yağış olur. (Alın, Sıcak alın, Cepheler, Front),
SOĞUK CEPHE (Soğuk alın).
SOĞUK HAVA DALGASI Bir böl gede, bir ülkede ara sıra beliren bulunduğu sırada olağanüstü bir olay olarak ta görülen birkaç günlük, ya da uzunca - soğumalar. (Soğuk alın, Gezici döngü, Gezici döngü yolları).
SOĞUK KAT Güney Amerikanın Ekvator kuşağın da yüksek dağlardaki serin ve soğuk kat.
SOĞUK KUŞAK Kuzey Yarım Kürede 68,5 – 90 enlerııleri arasi Güney Yarını Kürede 48 - 9O Güney enlemleri arasında kalan saha
SOĞUK KUŞAKLAR Her iki yarımkürede 66 33 ile kutup noktaları arasında ki soğuk bölgeler. Başka bir sözle Kuzey Kutup çemberi ile Kuzey Kutbu arasında kalan ve Güney Kutup çemberi ile Güney Kutbu arasında uzanan iki kuşağa soğuk kuşaklar denir. (Sıcak kuşak, Ilıman kuşak, Orta kuşak).
SOĞUK KUTBU Yeryüzünün en soğuk yeri Böyle bir yerdeki soğukluk değeri en düşük sıcaklıkların ortalaması, ya da kışın en fazla soğuğudur. Böyle bir yer kuzey yarımküresinde Sibiryada Verkoyansk’dır ki, sıcaklık derecesi burada -67,8° dir. Yine Sibiryada Çerskhi dağlarında bunu da geçen soğuklar gözlenmiştir. -70 derece. (Sıcaklı).
SOĞUK YEL Soğuk esen rüzgarlara verilen ad. Poyraz gibi. (Kaba yel).
SOĞUKÇUL BİTKİLER Soğuk iklimlerde yetişebilen oraya alışkın bitkiler. Böyle bitkiler soğuğa dayanabilecek bir dış ve iç yapıdadır. Sıcak kuşağın bitkileri 0derecenin biraz üstündeki sıcaklıklarda bile soğuk alırlar. Kutuplara yakın yerlerdeki bitkiler ise, en düşük sıcaklıklara, fazla soğuklara dayanırlar. Bitkilerin soğuk alma zamanları İlkbahar ’a rastlar. (Bitki, Bitki coğrafyası).
SOĞUKLUK Duyumuzla sezdiğimiz bir sıcaklık azlığı ve sıcaklığın düşük durumu. Alışılmış olarak sıcaklığın sıfır derecenin altına düşme si durumuna soğuk dereceler, bunun üstünde olmasına da sıcak dereceler denir. Düşünülebilen soğukluk -273 derecedir.
SOĞUMA Yer yuvarlağının soğuması olayı Laplace’a göre yer yuvarlağı başlangıçta şimdiki güneşi andıran kızgın bulutsu bir cisim ( nebüloz) durumunda idi. Bu durumu ile uzay- da hareket ederken çıkan ısı daha çok ve güçlü oldu, böyle bir cisim soğumaya başladı. Bu erimiş kızgın yığın soğudukça, silikatlardan mey dana gelmiş olan ve başlangıçta köpük durumunda ve görünüşünde ol ması gereken parça parça bir kabuk, zamanla kalınlaşmış ve katılaşmıştır. Yer yuvarlağının dışını örten böyle bir kabuk (‘Yer kabuğu) belli-dik- ten sonra da soğuma sürmüştür. İçte ki bu soğumalarla da ilgili olarak yer kabuğunda buruşmalar belirmiş, bundan da geniş tekneler, dağlar doğmuştur.
SOĞUTMA Yiyecek maddelerini kokmak tan, bozulmaktan korumak için bunların soğutulması, dondurulması işi.
SOİL CONSERVATİON (Toprak Koruması).
SOİL EROSİON (Toprak aşınması).
SOKULMA Magmanın, taşların çatlaklarına, tabakaların aralarına sokulması olayı. Bu yüzden bu taşların ve tabakaların türlü yerlerinde başkalaşma olur. Buna sokulma başkalaşması denir. (Volkanizma ).
SOKÜLME yeri Dağ göçmesi olan yerlerde aşağıya kayan yığının söküldüğü yer (Dağ göçmesi- Göçüntü). Burası bir oyuk biçiminde olur.
SOLFATAR Yanar dağ!arın püskürmesindeki başlangıcı gösteren gaz tütmeleri (Tütme) dönemi için kullanılır. Birçok kaynaklarda yer tutmuş bulunan solfatar kelimesi, bu yönden ilk araştırmalar yapılan İtalya’da Napoli şehri batısındaki Solfatara dan alınmadır. Bizde buna karşılık kükürt-atar gibi benzetme yapıln’ıışsa da, böyle bir dönemde yalnız k değil, başka gazlar da çıkmaktadır. Bundan ötürü bu döneme tütme demek daha yerin de olur. (Tütme).
SOLİFLUKSİYON (Toprak akması).
SOLSTİS Kış ve yaz dönemlerinde Güneşin Ekvator’a en uzak olduğu tarihler (21 Haziran - 21 Aralık).
SOLSTİS (Latince sol - güneş, süre - duraklamak kelimelerinden yapılmış solstitium’dan alınma bir terimdir ki, ‘güneş duruyor’ anlamına getir. Bu terim batı ülkelerinde gündönümü karşılığı olarak kullanılır. Dilimize de solstis imlası ile yazılarak bir ara girmiş ise de, gündönümü terimi çok daha yaygın olarak kullanılır olmuştur. (Gündönümü).
SOLUĞAN Kendisini doğuran rüzgar etkisi bölgenin dışında yayılan salınımlı kımıltılar gösteren bir serbest dalga. Denizin yüzünde bu sıra da geniş, yassı sırtlı, yayvan çukurlu dalgalanmalar olur. Bu kımıltıları gözetleyen bir kimse, bunun ilerlediğini sanır. Fakat orada yer değiştiren sadece onun dış biçimidir. Buradaki olay, bu deniz yüzü kımıltıları arasında, dalga sırtının ve dalga çukurunun birbiri ardından uzanmasıdır. (Dalga). Burada yer değiştiren su değil, sadece harekettir. Bunun böyle olduğu, denizin üstüne atılmış bir mantar, ya da tahta parçasının yer değiştirmeyip sadece bulunduğu yerde inip çıkmasıyla belli olur. (Dalga, Rüzgar dalgaları, Deniz dalgaları, Çemberleme kımıltı).
SOMMA İtalyanca amma, yükseklik demektir. Vesuv yanardağındaki bir addan alınmadır. Once yanardağ püskürmeleriyle yığılmış ortası çukur bir dağ biçiminde beliren yer kabartısının, yeni bir takım patlamalardan sonra artakalan bölümü. Ortadaki krater alanından yeni p bir tepe daha yığılmış bulunur. Bu yani tepe ile eski tepe (somma) arasında bir çukurluk uzanır ki, buna atrio adı verilmiştir. Somma ve atrio terimleri İtalya’daki vesuv yanardağından alınarak terim durumuna getirilmiştir. (Yanardağ).
SON YONTUK Dış güçlerin sürekli aşındırmalarıyla gittikçe alçalan, dalgalıca düzlükler durumuna gelen yeryüzü biçimi. W. Penck’in ortaya koyduğu Endrumpf yani son yontuk terimi W. M. Davis’in pene plain yani yontukdüz terimini karşılar. Son-yontukta yer yer kalık tepelerin bulunduğu çukurca yayvan düzlükler çok yer tutar. (Aşınma dönemi,
SONDAJ Yer altında maden yada su aramak maksadıyla kuyu açma işlemi.
SONYONTUKDÜZ Bir yerin sürekli olarak aşınması sonun da artık daha çok aşınamıyacak duruma gelmiş, düzleşmiş, yüksekliğin den iyice kaybetmiş yeryüzü biçimi.
SOYU SÖNME Hayvanlarda, bitkilerde çok görülen soysuzlaşma, (dejenerasyon) ve yavaş yavaş soyu sönme olayı. Bu olayın sebepleri şunlara bağlanır: Canlılar arasındaki yaşama yarışması yüzünden kimi canlının soyunun sönmesi. Canlının yaşadığı yerde yıpratıcı çevre değişme erinin doğuşu yüzünden soyun sönmesi. Bu olaylarla eski canlılar bili mi (paleobiyoloji) uğraşır. Tarih çağlarında da avcılık yüzünden türlü hayvanlar azalmış, soyları ortadan kaikmağa, sönmeye doğru gitmiştir. (Tabiatı koruma bölgesi).
SOYULMA Çöllerde gece ile gündüz sıcaklığı arasındaki büyük ayrılık yüzün den taşların pul pul ayrılması, yüzlerinin soyulması olayı. Taşların yüzü gündüzün çok ısınınca genişler. Geceleyin çok soğuyunca büzülür. Çöller de bu değişik olay her gün sürer, gider. Bu yüzden de en sert taşlar bile tane tane, kabuk kabuk, pul pul soyulur, parçalanır.
SPELEOLOJİ (Mağara bilimi).
SPİN Elektronun kendi halinde dönmesi.
STANDART Kullanım için öngörülen en uygun ölçüler.
STANDART şartlar 1 atm basınç, 25 oC sıcaklık.
STATİK Kuvvetin etkisi altında bulunan cisimlerin denge şartlarını inceleyen mekanik bölümü
STATİK DENGE Durgun cisimlerin dengesi
STATİK SÜRTÜNME KUVVETİ Temas halinde olan iki cisim, birbirlerine göre durgun haldeyken, oluşacak bağlı harekete karşı koyan kuvvet.
STEP Bozkır kelimesinin batı dillerindeki karşılığı (Bozkır).
STRATEJİ Bir ülkenin ekonomik, siyasal, sosyal ve askeri alanlarda uyguladığı plan
STRATİGRAFİ (Tabaka bilimi).
STRATOSFER Alt hava-kürenin üstündeki hava katı. Troposferin üstündeki katmandır. Yatay hava hareketleri görülür. Su buharı hemen hemen hiç bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşamaz. Bu nedenle sıcaklık dağılışı oldukça düzgündür. Sıcaklık her yerde yaklaşık -50°C’dir. Üst sınırı yerden 25 – 30 km yüksekliktedir.
STRÜKTÜR (Yapı).
SU İki hacim hidrojen ile bir hacim oksijenden oluşmuş bulunan madde. Başka bir sözle, kimya sal arı su, hidrojenin oksididir. Yani, molekülü 2 atom hidrojen ile bir atom oksijeni kendinde toplamıştır. Su, bütün yaratıkların çok gerekli bir ilksel maddesidir. İnsan yemeksizin uzunca bir süre yaşıyabilir. Fakat susuzluğa dayanamaz. Hayvanların, bitkilerin de suya olan ihtiyacı çok büyüktür. içme, kullanma, sanayide harcama suları başta gelen ihtiyaçlar dandır. Yeryüzünün hemen dörtte üçünü sular örtmüştür. Suyun çoğu denizler dedir. Karalarda ise göl, akarsu, kaynak, yeraltı suyu olarak sular vardır. Su, katı durumda olarak iki kutup bölgesinde ve yüksek dağlarda geniş yer tutar.
SU ARITMASI İçme suyu kullanma suyu yıkanma suyu gibi suları türlü yabancı bölümlerden kurtarma, arıtma işleri. (Çirkef).
SU AŞINDIRMASI Akarsu yun, taşları yontması, kemirmesi, eritmesi yoluyla yaptığı aşındırma.
SU BASAN taban Akarsuların yanlama aşındırması, yatak eğiminin çok azalması ile ırmağın menderes büklümleri yapmasıyla gittikçe geniş a örtülen vadi tabanı. Akarsu yatağının iki yanında uzanan böyle bir taban sadece 20-40 metre genişlikte olabileceği gibi, bir ovayı andıracak kadar geniş bulunabilir. Bu yüzden bunlara vadi tabanı ovası, bile denildiği olur. rmak boyunca akma hızı ve bunun sonucu olarak çarpma gücü yer yer değiştiğinden, yanlama aşınma ile bir yandan da akarsu yatağının yanları kemirilirken,bir yandan da yer yer aluvyon yığılmaları olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındırması sürdükçe her iki yan dan genişlemeler olur. (Birikinti ovası). Irmağın, yanlama aşındır ması sürdükçe her ki yandan geniş emeler olur. İşte suların kabarık zamanlarında, taşkına uğrayan bu biri kinti düzlükleri birer Su basan tabadır. (Ova).
SU BİLGİSİ Yeryüzünün sularının incelendiği bilim kolu
SU BİTİMİ Yeryüzünün ve yerin içinin sularının incelendiği bilim.
SU BÖLÜMÜ Akarsu havzalarını birbirinden ayıran sınır
SU BÖLÜMÜ ÇİZGİSİ Akarsu havzasını bir birinden ayıran doğal sınır Birbirine komşu iki akarsu havzasını birbirinden ayıran sınıra su bölümü çizgisi denir. Bir akarsuyun su top lama alanını komşu akarsuyunkinden ayıran doğal sınır Bu sınırdan başlayan sular, her iki akarsuda ayrı yönlere doğru akar, iki akarsu arasında bir ara çizgisi durumunda bulunan Su bölümü yer kabartılarının her zaman en yüce yerlerinden geçmez. Çukur düzlüklerden de geçtiği çok olur. Su bölümü, kolay eriyebilen taşların geniş yer tuttuğu bölgelerde, kurak bölgelerde, bataklık yerlerde çoğunca belirsizleşir. Su bölümü çizgisi, uzunca bir süre bu yerde kalmaz. Yer değiştirir. Bunun sebebi akarsuların geri geri aşındırmasıdır.
SU BUHARI Suyun buğulaşmasından doğmuş bir gaz. (Buharlaşma). Buna buğu adı da ver
SU BULMA (Su sağlama).
SU ÇARKI Su gücünden faydalanmayı sağlayan en es ki araç.
SU ÇIKAN (Kaynak).
SU DEĞİRMENİ Su gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı bir değirmen (Yel değirmeni Değirmen).
SU DERLEME Bir kaynağın çıkardığı suyu çoğaltmak için taban suyunu bir noktaya doğru derleme, toplama işleri
SU DOLAŞIMI Denizlerden, karalardan bu harlaşarak atmosfere çıkan suların yağışlarla aşağı inmesi, burada karaların üzerine düşen yağışın toprağa sızarak, akarak, buharlaşarak yeni den denize, atmosfere dönmesi olayı. Bu durum bir dolaşmayı gösterdiğin den bu olayların hepsine birden su dolaşımı denilmiştir. Denizden buharlaşarak yine denize yağış halinde inme şekline küçük su dolaşımı denir. Denizlerdeki buharlaşmadan sonra bu nemli havanın karalara sürüklenmesiyle orada yağış durumuna geçmesine, bu yağışın yer altında, yer üstünde dolanmasından sonra yeniden denize ulaşmasına büyük su dolaşımı adı verilir.
SU DÜŞEN Akarsular boyundaki bir eğim kesikliğinde suların düşerek aktığı yerlere verilen ad. Böyle bir düşme yeri küçük, az yüksek olursa, bunlara çağlayan denir. Bu düşüş yeri büyük olursa ve sular yüksek yerlerden düşerse, bun lira da büyük çağlayan ,çavlan şarlak gibi adlar verilir.
SU EROZYONU Bitki örtüsünün cılız ya da hiç olmadığı yerlerde toprağın ve ana kayanın sularla yerinden kopartılarak taşınmasına su erozyonu denir. Kırgıbayır ve peribacası su erozyonu ile oluşan özel şekillerdir.
SU FABRİKASI Düşen, ya da düşürülen sulardan şu-gücü elde edilen yer.
SU GÜCÜ Fransızca houille - taş-kömürü, blanche-ak, beyaz kelimelerinden 290 Su gücü fabrikası -Suh ganemiye yapılmış olan ve Su gücünü anlatan terimin dilimizde kullanılmış eski karşılığı. Su gücü terimi bugün çok yaygındır.
SU HORTUMU Denizlerde ara sıra beliren hortum. (Yel hortumu, Hortum, Döngü).
SU KÜRE Yer yuvarlağının üzerini geniş ölçüde örten sular (Denizler).
SU ÖLÇMESİ Bir suyun akım değerini bulmak için, belirli bir yerde, bir zaman birimi içinde yapılan ölçmeler.
SU SAĞLAMA Evlere gerekli olan içme suyu kullanma suyu ile endüstriye gereken suyu bulma, getirme, dağıtma işleri. Bu sular, yağışlardan (Sarnıçlar, kar kuyuları) , yeryüzündeki sulardan (akarsular göller), ,yeraltı sularından (Kuyular, artezyen kuyuları) ve kaynaklardan sağlanır. (Su)
SU SÜPÜRTMESİ Denüdasyon teriminin dar anlamı ile karşılığıdır ki, taşların ufalanmasına bağlı olarak yeryüzünü yalıyan suların geçtiği yerleri soyması, süpürmesi olayını belirtir. Bir ya tak içinde henüz toplanamamış, bir yamaç boyunca aşağı inerken geçtikleri yerin yüzünü kaplarcasına akarlar. Bu anda yamaçtaki toprak süpürülür, sürüklenir. İşte yamacın zamanla çıplaklaşmasına yol açan bu olay Su süpürmesidir. Suyun böyle yamacı süpürmesinden türlü türlü ufak yeryüzü biçimleri doğmuştur. Yarıntılar,lapyalar, kırgıbayır, peri-bacaları
SU TASFİYESİ (Su arıtması).
SU TÜRBİNİ Su gücünden faydalanmayı sağlayan önemli bir makine Su türbini ile akan suyun akış gücünden elektrik elde edilir.
SU YATAĞI Akarsuyun yolu boyunca aktığı yatak (Yatak).
SU YUTAN Eriyen taşların bulunduğu bölgelerde suların dibe daldığı yer. (Su çıkan, Düden, Obruk, Mağara, Gölova Karst olayları).
SUBASAN TABAN OVASI Yan aşındırmasını iyice yapmış bir ırmak boyunda uzanan, kum, çakıl, kil gibi taş parçacıklarıyla dolmuş: çok geniş vadi tabanı. Söyle yerlerde geçici göl- erin, gölcüklerin, bataklıkların bulunduğu yerlerdeki tortulanmalarla ova genişlemiş bir görünüş gösterir. (Su basan taban, Vadi tabanı, Ova).
SUBATAN (Suyutan).
SUBTROPIKAL Yarı tropikal.
SUDAN ÇIKMA Deniz dibinin yüze çıkması olayı. (Yer kabuğu). Bunun tersi batma dır.
SUDAN ÇIKMIŞ KIYI Yer kabuğu oynamaları, yaylanmaları yüzünden, deniz dibi iken yüze çıkmış bulunan yerlerin ki sı. (Kıyı).
SUHUNET (Sıcaklık).
SUHURİ GANEMİYE (Hörgüç- kaya)
SUHURİ İNDİFAİYE (Püskürük taşlar),
SUHURİ MEKSÜRE (Kırıntı taşlar).
SUHÜR (Taşlar, Külteler, Kayaçlar).
SUHÜRİ MUTATABBIKA (Tabakalı taşlar).
SUHÜRİ MÜSTEHALE (Başkalaşmış taşlar).
SUHÜRİ RUBUSİYE (Tortul taşlar).
SULAMA Bitkinin daha iyi gelişmesini sağlamak, toprak s yükseltmek üzere toprağa su verilmesi işi. Bunun için su bulma, Su sağlama işleri başta gelir. Kurak iklimlerdeki topraklar, başka şartlar aynı ise, nemli iklimlerdeki topraklardan daha verimlidir. Çünkü, nemli iklimlerdeki toprakların besleyici bir kısım maddelerini yağmur suları eritir, götürür. Kurak iklimlerde ise bunlar kalır. Böyle topraklardan en yüksek verimi almak için o toprakları, sulamak gerekir. Sulama eski çağlardan beri bilinir. Bugünkü sulama işleri, eski sulama şekillerinin ilerlemiş durumunu gösterir. Sulama, şu iki temele dayanır:<br>1 -Suyu bulmak, biriktirmek. Bunun için akarsular boyunda yer yer büğet’ ler (barajlar, bentler) yapılır. Suların kabarık zamanında buralarda göletler belirir. Kurak mevsimde sulamayı gerektiren zamanlarda bu sularla tarlalar, bahçeler suvarılır. Eğer bölgede akarsular, göller yoksa, sulama için kuyular dan faydalanılır, Sulama yapılan yer ler, bozkır, çöl olsalar bile oralardan çok ürün alınır.<br>2 -Suyu dağıtmak. Bu iş, elde edilen suyu türlü arklarla, su yolları ile tarlalara bahçelere ulaştırmak, oralara dağıtmaktır. Çok eskiden beri türlü yerlerdeki çiftçiler bunu yapmış topraklarını suvarmışlardır. Öyle yerler de vardır ki, bostan dolaplarıyla kuyudan çekilen sular, ağaçlıkları, tarlaları, sular.<br>Bu dağıtma işinde bir yenilik yapılarak, yağmur yağdırırcasına suyu fışkırtma yoluyla da, toprağın sulan mas, sağlanmıştır ki, buna yağdırma denir. (Akaçlama).
SULAR BİLGİSİ Geniş anlamı ile bütün suları konu olarak ele alan bilim. Bu durumu ile hidroloji ye uyan bir anlar bulunur. Sular bilgi si içinde deniz bilimi, göl bilimi, akarsu bilimi, su kaynakları, yeraltı suları, karst hidrografyası. buzul bilimi (bunlara bakınız) yer tutar. Dar anlamı ile coğrafyanın bir kolu olarak karalardaki sular konu olarak ele alınır. Sular bilgisinin toprakları su lama , kurutma işlerinde, Su gücünden faydalanmada, içme ve kullanma suyu sağlanmasında önemli yeri vardır.
SULAR YARIMKÜRESİ Ortası, Yeni Zelanda adalarından Güney Adasının doğusunda bir yer olarak düşünülen yer yuvarlağının yarısı. (Karalar yarımküresi).
SULU SEPKEN Kar tanelerinin hemen eriyecekmiş gibi sulu olarak yağması olayı. Böyle yağ çoğunca kar taneleri ince olur. Kar, yere değince erimeye başlar. Kimi zaman da kar tanelerinin deha yere değmeden yarı erimiş durumda bulunduğu olur. Böyle kar yağışları, yağmurla karışık kar özelliği gösterir. Bundan ötürü karın böyle yağışına, sulusepken denilir. Yağan kar için de sulu kar denir. Böyle yağışlarda kar örtüsü kolayca meydana gelmez.
SUNİ SULAMA (Sulama).
SUNİ TARAÇA Yapma seki.
SUSAM Tohumlarından yağ çıkartılan, gıda üretiminde kullanılan tarım ürünü.
SUYA DALMA (Batma).
SÜBLİMLEŞME Bir katını erimeden buharlaşmasıdır.
SÜBSEKAN AKARSU (Yan akarsu).
SÜBTROPİKAL İKLİM (Dönence-altı iklim).
SÜBVANSİYON Bir malın maliyet ya da satın alınan fiatinın altında tüketiciye satılması.
SÜNGERTAŞI Sünger görünüşlü çok yeğni (hafif), açık renkli köpüklü, cam durumunda bir yanardağ püskürmesi taşı (Taşlar).
SÜPER ESNEK ÇARPIŞMA Çarpışma sırasında parçacıklarda saklı enerjinin açığa çıktığı ve sistemin kinetik enerjisinin arttığı çarpışma.
SÜPÜRÜLME Dar anlamı ile suyun süpürmesi (Su süpürmesi), yelin süpürmesi (Yel süpürmesi) karşılığı kullanılan ve bir yüzey boyunca olan aşınmayı, yontul mavi belirten terim. Geniş anlamıyla türlü etkilerin taşların ufalanması, dağılması, parçalanmış bir örtü halinde belirmesiyle ilgili şekilde giderek türlü dış güçlerle yeryüzünün soyulup süpürülerek git tikçe çıplaklaşması olayı. ( Denü dation).
SÜRATİ CEREYAN (Akış hızı).
SÜREKLİ İNİŞ Bir akarsuyun kaynak yerinden ağzına kadar süren iniş Bu iniş, akarsu i yatağının başlıca özelliklerindendir. (Akarsu).
SÜRTÜNME Yer değiştiren bir cismin geçtiği yere sür tünmesi (buna dış sürtünme denir), bu cismin parçacıklarının birbirine sürtünmesi (iç sürtünme). Akarsuların hızı bu sürtünmelerle ilgili olarak kesilir. Bir ırmağın hızının en az olduğu yerler, ırmak yatağına yakın bulunan yerlerdir. Çünkü burada akış sırasında dibe sürtünmeler olur. ir mağın tam kıyısında da sürtünmeler çoktur. Bunun için sürtünmenin az olduğu yer ırmağın derin yerlerinin üstündeki su katıdır. Ayrıca, suyun moleküllerinin de birbirlerine sür tünmeleri vardır (İç sürtünme). (Eş hız eğrisi, Akarsu).
SÜRTÜNME BREŞİ Bir kırılma yeri boyunda sür tünmeler, ezilmeler yüzünden meyda na gelmiş breşler. (Kırılma yüzeyi, Kırılma, Breş),
SÜRTÜNME KATSAYISI Cisim ile zemin yüzeylerinin özelliklerine göre değişen, sürtünme kuvvetiyle ilgili birim.
SÜRTÜNME KUVVETİ Yatay bir zemin üzerinde ilk hızla atılan bir cisim için; bu cisme hareketi doğrultusunda ve hareketine zıt yönde etki eden kuvvet.
SÜRÜNME Yağmurlu bölgelerde, bitki örtüsü bulunan az eğimli yamaçlarda bile beliren, çok ağır giden yamaç kaymaları. Bu kaynamalar sonunda ya macın önünde yumuşak uzanışlı tüm sekler belirir.
SÜRÜNTÜ Akarsuların sürükleyip getirdiği, işlediği taş parçaları. Kil, kum, çakıl, yarı köşeli, iri çakıl, kaya parçası büyüklüğünde yuvarlanmış taşlar bunlardandır. Akar suyun sürüklemesiyle de sürüntü toplanır. Dağlık yerlerdeki hızlı akışlı dere boyunda sürüntüler iri olur: Çoğunca çakıl, kaya parçası durumunda bulunur. Irmaklar boyunda ise sürüntüler incelmiş bulunur. :Kil, ince kum, kum çok yer tutar. Öyle ırmaklar vardır içi, bir yılda sürükleyip getirdikleri sürüntüler 150 bin metreküpü bulur. Akarsular gibi buzullar da sürüntü maddeleri getirir. Sürüntü mili denilen yığıntılar buzulların çekilmesi sırasında kalmış killi, diş, buzul-taşları Akarsuların sürüntüleri, zamanla su yollarını kapar, baraj göletlerini doldurur. Bu doldurmaları ,lığlanmarı önlemek için türlü çarelere başvurulur. Bu arada, sürüntü maddelerini toplama yerleri yapıldığı gibi sürüntülerle dolmuş ajan su yolları tarama yoluyla da bunlardan temizlenir. (b Aluviyon).
SÜRÜNTÜ MİLİ Buzul Çağındaki taş erimeleri sırasında oluşmuş, ince taneli bir çeşit sürüntü. (Sürüntü).
SÜTREİ NEB (Bitki örtüsü).
SÜZEKLİ GÖL Ayak olarak sadece dipten sızıntısı bulunan göl Böyle göllere çoğunca karst yörelerinde rastlanır. Gölün fazla suları, gölün dibinden ağır ağır sızar. İç Anadolu’da Ereğli yakınındaki Düden Gölünde olduğu gibi. Dilimizde buna d göl denildiği de olur.
Ş
ŞİST Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞİST Kil soyundan olan birçok taş verilmiş ad. Dilimi Fransızcadan ve bu asıldan geçerek şut şeklindeyazılmış olan bu taşların Türkçe karşılığı kiltaşidır, Almancada bunlara karşılık tür ü adlar kuflanıhr Schiefer, Ton schiefer, Schieferton gibi.
ŞİSTİLİK incecik taneleri bir yöne doğru ardarda sıralanmış kat kat taş’arın yapısı. (Kiltaşı, Şist).
ŞOT Örnekleri Cezayir ve Tunusta bulunan tuzlu sığ bataklıklara verilen ad. Şot adı dilimize son 30 yıl içinde girmiş ve Fransızca chott kelimesinin yazılmış şekli olarak kullanılmıştır. Türkçe karşılığı tuzla bataklıkdır. (Takır).
ŞAFAK (Gün ağarması, Tan).
ŞAHİT TEPE (Tanık tepe).
ŞAİBEİ ŞEMS (Arapça, şaibe leke,
ŞARİYET (Kılcallık).
ŞARK (Doğu,Ana yönler).
ŞARLAK (Büyük çağlayan,Çavlan).
ŞARYAJ (Fransızca charriage taşıma, sürükleme). (Aşma).
ŞARYAJ ÖRTÜSÜ (Aşma örtüsü).
ŞARYAJLI YAPI (Aşmalı yapı).
ŞEBEKE Bir akarsuyun kolları ile birlikte uzanışı.
ŞEBEKEİ MİYAHİYE (Arapça şebeke ağ, miyah akarsu). (Akarsu ağı).
ŞEBNEM (Farsça şebnem çiy). (Çiy).
ŞECER (Ağaç).
ŞEHİR DİE göre nüfusu 10.000 üzerinde olan yerleşim merkezi. Çalışan nüfusun çoğunun ticaret, sanayi ve hizmet sektöründe olduğu çok nüfuslu yerleşim merkez Kent Köyden ayrı olarak bir bölgede çeşitli sanat, endüstri ile ticaret, yollar, ulaştırma bakımından böyle bir bölgenin ortasında bulunan büyücek yerleşme yeri Bu bulunuşta şehrin gördüğü birinci dereceden işler olur Ticaret şehri, endüstri şehri, kültür şehri, dini şehir, askeri şehir, yönetim merkezi gibi.Bir şehirde bunlar bir, yada birkaç önemli yer tutar. Bir şehir de evler oldukça sık bir durum gösterir, türlü çalışma alanlarında bir iş bölümü bulunur aydınlatma, temizleme, su, ulaştırma işleri önemli yer tutar. Şehirlerin kin pek küçük (20005000 nüfuslu), kimisi küçük (500020000 kişilik), kimisi orta derecede (20.000 100.000 nüfuslu), kimisi büyük (100.000 1 mil yan nüfuslu), kimisi ise çok büyük’ tür (milyonluk şehir). (bit Büyük şehir, Küçük şehir, Dev şehir, Şehir çekirdeği).
ŞEHİR HARİTALARI Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli ha ritalar. Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçeklileri yapılır. Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir pF ev yerleri, yollar, yeşil alan er, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur, Şehirler buna göre ileriki yıllarda gelişmeye, serp doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR PLANI Şehirlerin düzgün olarak gelişmesini sağlamak üzere yapılmış büyük ölçekli haritalar, Bunlar çoğunca 1/500, 1/1000, 1/2000 ölçekli olur. Genel bir görünüşü vermek üzere 1/5000 ölçek yap Şehir planı, Şehircilik için çok önemlidir. Böyle bir planla ev yerleri, yollar yeşil alanlar, bahçeler, alışveriş yerleri ve spor alanları belirtilmiş bulunur. Şehirler bu plan göre ileriki yıllarda geliş meye: serpilmeye doğru gider. (Şehir coğrafyası, Şehircilik, Şehir).
ŞEHİR SİSLERİ Fabrikaların bulunduğu büyük şehirlerde, limanlarda olur. Buralarda pek ince su damlacıklarıyla kömür tozu, is, gaz bileşimleri birlikte sis yaparlar. Su damlacıkları bu tozlara yapışmıştır. Vadilerin içinde de sisler çok olur.
ŞEHİR TEMİZLİĞİ Şehrin sağlığını korumak için yapılan işlerin bütünü.İ nsan pisliği ve çirkef in ortadan kaldırılması, ve l döşe mi, çöp, kar yığıntısı, buzların temizlenmesi, şehir temizliğinde başta gelir, Ayrıca şehrin hayatım bozacak olan gazlara, tozlara, evlerle fabrikaların bacalarından çıkan dumanlara karşı tedbir almak gibi işler de bulu nur. (Şehir).
ŞEHİRCİLLİK Şehirlerin kurulması, düzenlenmesi, bakımı, güzelleştirilmesi, genişletilmesi, ekonomik, toplumsal, kültürel kurallari ile ilgili konuları içine alan bir bilim. Şehircilikte bu çeşit yerleşme yerlerinin gelişmesine, serpilme sine bir yön verilir. Eskiden düzensiz olarak yapılmış şehir yerlerinde bu gün şehir çekirdeği durumunda kalmış olan bölümlerde, türlü güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden şehirlerin düzenli olarak gelişmesi, ar tık temel tutulmuştur. Bu işlerin yürütülmesinde şehircilik biliminin yeri büyüktür. Güneşin karşısında şehir çevresindeki kırlara göre daha çok ısın Ara sıra esen yeller, insanın yüzüne sıcak hava dalgaları olarak vurur. Böyle şehirlerde kar, yerde, çevresine göre daha az bir süre kalabilir. (Şehir)
ŞEHİRE AKIN (Köyden göçme).
ŞEHİRE AKIN Köyden göçme
ŞEHİRİÇİ DEMİRYOLU Büyük şehirlerde şehri bir baştan öbür başa geçen, yada çember biçiminde ki uzanışı ile şehrin tiirlü yerlerini birbirine bağlıyan demiryolu. Burada işleyen taşıtlara arabeni denir.
ŞELALE Çağlayan Akarsuların yüksek bir yerden dökülüp aktıkları yer. Büyük çağlayan anlamına gelir. Dilimizde şelale karşılığı olarak çavlan, çağlak, gürlevik, gürleyik, sudüsen, suuçtu, şarlak ve daha bir çok kelimeler vardır. Bunlardan kimisi çağlayan (6. bk.) terimi ile bir anlamda, kimisi ise, büyük çağlayan yani şelale anlamındadır. (Çavlan).
ŞELF Kıta sahanlığıKaraları çevreli yen ve karalardan saylan 200 m. Derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri; (Kara platformu). sığlık, denizdeki sığ yerler). <araları çevreli yen ve karalardan sayılan 200 mt derinliğe kadar olan sığdeniz dipleri. (Kara platformu).
ŞEMOSFER Stratosfer ile İyonosfer arasındaki katmandır. Stratosfer ile Şemosfer arasındaki 19-45 km’ler arasında oksijen azot haline gelerek ultraviyole ışınlarını tutar. Üst sınırı yerden 80 – 90 km yüksekliktedir.
ŞEMS Güneş lekesi(Arapça şems güneş). (Güneş).
ŞİBİH CEZİRE Uzun bir süre ‘yarımada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yarım adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağ şibih ceziresi denirdi. bir süre ‘yanmada karşılığı kullanılmış eski bir terim. Sözgelişi Anadolu yar adası yerine Anadolu şibih ceziresi, Kapıdağı yarımadası yerine, Kapıdağı şibih ceziresi denirdi. (Yarım ada).
ŞİF KAYNAKLAR içeride erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyun ve radyum emaflasyorılarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece. denir. Kimisi yıkanmak yoluyla faydalı olur kir böylelerine de kaplıca ılıca adı verilir.
Şifalı kaynaklar içinde erimiş olan türlü madenlerin, başka maddelerin, radyum ve radyum emanasyonlarının bulunduğu ılık, sıcak, hastalıkları iyi iyileştirmeye yarayan kaynak suları. Bunlardan kimisi içilir ki, böyle kaynaklara içme, içmece denir. Kimisi yıkanarak yoluyla faydalı olur ki, böylelerine de kaplıca. içlerindeki maddeler ve sıcaklık dereceleri bakımından şifalı kaynakla in çeşitleri vardır. Tuzlu sular, acı sular, kükürtlü sular, demirli sular, iyotlu sular, kireçli sular, radyoaktif sular gibi.
ŞİHABI SAKIP (Akanyıldız).
ŞİMAL (Kuzey).
ŞİMAL ŞİMALİ GARBİ (KuzeyKuzey’ batı).
ŞİMALİ GARBİ (Kuzeybatı).
ŞİMALİ ŞARKİ (Kuzeydoğu).
ŞİMİL (Kuzey).
ŞİMİL ŞİMİIİ GARBİ (kuzeyKuzey batı).
ŞİMİL ŞİMİLİ ŞARK (KuzeyKuzeydo ğu).
ŞİMİLİ GARP (Kuzeybatı).
ŞİMİLİ ŞARK (Kuzeydoğu).
ŞİMŞEK (Çakım).
T
TABAKA KAYNAĞI Geçirimli tabakaların topoğrafya yüzeyi ile kesiştikleri yerden suların yüzeye çıkmasıyla oluşan kaynaklara tabaka kaynağı denir.
TABAN SEVİYESİ Akarsuyun döküldüğü göl veya deniz seviyesi
TABAN SEVİYESİ OVASI Akarsuların taban seviyesine ulaştığı yerlerde, eğimin azalması nedeniyle taşıdığı maddeleri biriktirmesi ile oluşturduğu ovalardır. Bu tür ovalarda akarsular menderesler yaparak akar. Gediz ve Menderes akarsularının aşağı bölümlerindeki ovalar butürdendir.
TABAN SUYU Altta geçirimsiz bir tabaka ile sınırlandırılan, geçirimli tabaka içindeki sulardır. Bu sular genellikle yüzeye yakındır. Marmara Bölgesi’ndeki ovalar, Ege Bölgesi’ndeki çöküntü ovaları, Muş, Erzurum ve Pasinler ovalarındaki yer altı suları bu gruba girer.
TABANLI VADİ Akarsu, yatağını taban seviyesine yaklaştırınca derine aşınım yavaşlar. Yatak eğiminin azalması akarsuyun menderesler çizerek yanal aşındırma yapmasına neden olur. Yanal aşındırmanın artması ile tabanlı vadiler oluşur.
TABLA BİÇİMİNDEKİ VOLKAN Akıcı lavların geniş alanlara yayılmaları sonucunda oluşur. Örneğin Hindistan’daki Dekkan Platosu
TAKKE BUZULU Dağların bütün yamaçlarını kuşatan buzul türüdür.
TALVEG Akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgi.
TARACA Seki.
TARAMA YÖNTEMİ Tarama yöntemi ile yapılan haritalarda, yer şekilleri kısa, kalın, sık ya da ince, uzun, seyrek çizgilerle taranmış olarak gösterilir. Eğim arttıkça taramaların boyları kısalır, sıklaşır ve kalınlığı artar. Eğimin az olduğu yerlerde ise taramalar uzar, seyrekleşir ve incelir. Taramanın yapılmadığı yerler ise düzlükleri göstermektedir. Tarama yöntemi ile harita yapımının zor olması, yükselti, eğim bulma gibi hesaplamaların yapılamaması gibi nedenlerden dolayı bu yöntem günümüzde kullanılmamaktadır.
TARIM Toprağa ekip biçme ve dikme etkinlikleri.
TARİŞ İzmir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği
TAŞ EV Arazinin dağınık olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir.
TAŞKIN OVASI Akarsuların taşidıği malzemelerin birikmesi ile meydana gelen ova.
TATİL KÖYÜ İç ve dış turizme hizmet vermek amacıyla turistik bölgelerde köy şeklinde kurulmuş konaklama tesisleri.
TAYGA Sibiryada iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar
TEKTONİK Yerkabuğunun türlü yapıları ile buna neden olan olayları açıklayan bilim kolu.
TEKTONİK GÖL Yerkabuğunun tektonik hareketleri sırasında oluşan çanaklardaki göllerdir. Dağ oluşum haraketleri sırasında kırılarak çökme sonucu meydana gelmiş çanaklarda suların birikmesi ile oluşmuş göl.
TEKTONİK HAREKET Yer hareketi, Dünya’nin kabuğunda kırilma, kıvrilma. takım halinde yükselme ve çökme olaylarinı kapsar.
TELEFERİK Özellikle dağ zirvelerine ya da derin vadilerin her iki yanı na ulaşmak için çelik halatlara asılı olarak hareket eden araç.
TEN Güneşin doğuşundan ve batışından sonra ufukta görülen aydınlık
TENÖR Maden cevheri içindeki saf maden oranı. Bir maden kütlesindeki cevher (filiz) miktarına tenör denir. Bu miktar genel olarak % ile ifade edilir.
TEORİ Görülmeyen bir şeyi mantık ve maddelerle açıklamak
TEPE Bir doruk noktası ve onu çevreleyen yamaçlardan oluşmaktadır. Çevresine göre yükseltisi 500 m nin altında olan küçük kabartılar.
TERAKÜM OVASI Akersuların sürükleyip getirdiği kil, kum, çakıl gibi taş parçacıklarının yığılmasından doğmuş ova. Bu verimli ve çoğunlukla geniş düzlüklerdir.
TERMALİZM Şifalı sulardan faydalanma faaliyetleri.
TERMİK ENERJİ Çeşidi enerji kaynaklarının yakılarak ya da yeraltı dan çıkan sıcak suyun değerlendirilmesiyle elde edilen enerji.
TERMİK SANTRAL Çeşitli yakıtlardan açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine çeviren tesis Katı, sıvı ya da gaz yakıt kullanarak elektrik üreten santral
TERMOMETRE Sıcaklık ölçümü için kullanılan alet.
TERMOSTAT Sıcaklığı otomatik olarak ayarlayan araç
TERRA ROSSA Akdeniz iklim bölgesinde kalkerli arazilerde oluşan kırmızı topraklar.
TERSİYER Yer yuvarlağının gelişme tarihinde, Üçüncü Çağı karşılayan Neozoik oluşuk grubu.
TEZEK Yakmak için saman karıştırılarak kurutulmuş sığır dışkısı.
TİFTİK Tiftik keçisinden elde edilen parlak, ince ve yumuşak yün
TİJALE Tundralarda görülen donmuş topraklar. Yazın çözüldüklerinde bataklık haline gelirler.
TOKTAĞAN KAR Kalıcı kar, sıcaklığın bütün bir yıl içinin altinda olmasi nedeniyle erimeyen kar.
TOMBOLO Kıyı oku ile açıktaki bir adanın karaya bağlanması ile ortaya çıkan şekil. Bağlama Seti Kıyı okları karaya yakın adalara doğru oluştuklarında, zamanla ada ile ana kara birbirine bağlanır. Oluşan bu şekle tombolo denir. Örneğin Marmara Bölgesi’ndeki Kapıdağ Yarımadası bir ada iken, tombolo ile ana karaya bağlanmıştır. Ayrıca Sinop ili de bir tombolo üzerinde kurulmuştur.
TOMRUK Ormanların kesilmesiyle elde edilmiş kalın ve düzgün kütük.
TOPLU YERLEŞME Kırsal kesimde konutların birbirine yakin kurulması ile oluşmuş yerleşme biçimi.
TOPOGRAFYA Yeryüzünün görünen yüzey şekilleri Yeryüzünün görünen yüzey şekillerinin gibi özellikleriYer yüzü biçimlerinin bir kağıt üzerine bütün özellikleriyle çizilmesi işini öğreten bilim ve sanat .
TOPRAK HARİTALARI Bir bölgenin toprak özellikleri ve dağılışları hakkında bilgi veren haritalardır. Bu haritalardan, yetiştirilecek ürünlerin belirlenmesi, buna bağlı olarak topraklardan daha iyi verim alınabilmesi gibi bir çok konuda yararlanılır.
TRANSGRESYON Jeolojik zamanlar içinde denizin karaları basması.deniz sularının yükselmesi.Epirojenik hareketlere bağlı olarak her devirde kara ve deniz seviyeleri değişmiştir. İklim değişiklikleri ya da tektonik hareketler nedeniyle denizin karalara doğru ilerlemesine transgresyon (deniz ilerlemesi)
TRANSPRASYON Bitki, hayvan ve insanların terlemesi.
TRAVERTEN Kireç taşının su içerisinde çözüldük ten sonra tekrar çökelmesi ile ortaya çıkan çeşitli şekiller. Kimyasal tortul taşlar. Genellikle sıcak su kaynaklarının yakınında ve kalsiyum karbonatlı suların yayılarak aktığı alanlarda, kirecin çökelmesi ile oluşan basamaklardır. En güzel örnekleri Denizli-Pamukkale’dedir.
TROPİKAL HAVA Fkvator ve çevresinden kaynaklanan sıcak karak terli hava kütlesi.
TROPOSFER Atmosferin yeryüzünü çevreleyen! İklim olaylarının gorüldüğü en alt bölümü. Atmosferin, yeryüzüne temas eden, alt bölümüdür. Tüm gazların % 75’inin bulunduğu bu katmanda yoğunluk en fazladır. Troposfer, yerden havaya yansıyan ışınlarla alttan yukarıya doğru ısınır. Bu nedenle alt kısımları daha sıcaktır. Yerden yükseldikçe sıcaklık her 100 m’de yaklaşık 0,5°C azalır. Su buharının tamamı troposferde bulunduğu için tüm meteorolojik olaylar burada oluşur. Güçlü yatay ve dikey hava hareketleri görülür. Yerden yüksekliği 6 – 16 km arasında değişir.
TUSUNAMİ Deniz altı deprem ve volkanlarin etki si ile meydana gelen sarsıntılar sonucu oluşan dev dalgalar.
TUNDRA Kutuplara yakın bölgelerde görülen iklim türü ve bitki örtüsü.
TUNDRA TOPRAKLARI Tundra ikliminin görüldüğü bölge topraklarıdır. Yılın büyük bir bölümünde donmuş haldedir. Yaz aylarında sadece yüzeyde ince bir tabaka halinde çözülme görülür. Geniş bataklıklar oluşur. Bitki örtüsü çok cılız olduğundan humus tabakası yoktur. Verimsiz topraklardır. Buralardaki kısa boylu ot, çalı ve yosunlara tundra adı verilir.
TURFANDA Sebze ve me yetişme mevsiminde en erken yetişmiş olanları.
TURİST Öğrenmek görmek, tanımak ve dinlenmek gibi maksatlarla geziye çıkan ve gittiği yerde bir gün ya da daha fazla kalan kişi.
TURİSTİK Turizm ve turistle ilgili.
TURİZM insanların gezmek, görmek, eğlenmek, dinlenmek vb. gidilen yerde en az bir gece konaklamak şartıyla yaptığı gezi faaliyetlerinin hepsine turizm denir.
TURUNÇGİL Naranciye, portakal, limon, mandalina, greyfurt gibi meyvelerin genel ismi.
TUZLA Tuz elde edilen yer.
TÜF Volkanizma sırasında çıkan partiküller.
TÜF Volkan püskürtmesi esnasında çıkan volkan küllerinden oluşan ince taneli kaya
TÜF KONİSİ Volkanizma sırasında çıkan küllerin oluşturduğu küçük tepeler. Volkanlardan çıkan küllerin ve diğer kırıntılı maddelerin birikmesi ile oluşan konilere denir. Örneğin ülkemizde Kula ve Karapınar çevresindeki koniler kül konileridir.
TÜRBİN Elektrik santrallerinde akarsu veya buhar gücüyle dönen ve jenaratörün dönmesini sağlayan araç.
TÜRDEŞ Her tarafında aynı özelliği gösteren .
U-Ü
UÇ BÖLGELER Kara gövdesinden epeyce ileri doğru uzanarak sokulmuş yerler. Güney Afrika, Güney Amerika’nın ucu, Somali ülkesi birer uç bölgesidir. (Yarımada).
UÇURUM 1 — Kalın ve çatlaktı kalker tabakalarının bulunduğu yerlerde görülen doğal oyuklar. Bu oyukların çapı, bir kaç santimetreden birkaç yüz metre ye kadar değişir. Derinlikleri 200- 300 metreyi bulur. Bunlara türlü bölgelerde ayrı ayrı adlar verilir. (Obruk).<br> 2 — Kayaların çok dik olan yerlere de uçurum adı verilir.
UÇÜNCÜ ZAMAN İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman, 55 -65 milyon yu sürdüğü sanılmaktadır. Memeli hay ve bugünkü bitki topluluklarının belirdiği çağ.
UFALAMA Suların eritmesi ve çatlamalar yüzünden yeryüzündeki taşların dağıtması, erimesi, parçalanma sı olayı. Bunun için taş ufalanması, ya da sadece ufalanma terimi kullanılır. Almanca’da bu olay bir kelime ile belirtilir. Bundan sonra bunun kimyasal olanı, fiziksel olanı ayırt edilir. Fransızca’da ise, taşları ufalama olaya göre, ufalanma iki şekilde belirtilir. Bunlardan biri erime çürüme yoluyla olan ufalanma için öteki parçalanma yoluyla ufalanmalar için kullanılır. Dilimizde taşların ufalanması bir kelime ile belirtilmektedir Ufalanma. Bundan sonra kimyasal ufalanma, fiziksel ufalanma diye taşların başlıca iki dağılma şeklini betirtilir. Yüzü, yeryüzüne çıkmış her taş ufalanır Yani erir ya çürür, ya dağılır, ya da parçalara ayrılır. Bu olay taşın ufalanmasıdır. Böylece yeryüzünde bir “ufalanmış taşlar örtüsü ve bun dan doğmuş olan toprak’ vardır. Bu örtünün ve toprağın di binde henüz ufalanmamış ana-kaya bulunur. Taşların ufalanması, ya aralıklarla beliren doğal şartların değişmesi yüzünden olur Gece ile gündüz arasındaki büyük sıcaklık ayrılığı, birbiri ardınca gelen yağışlı ve kuraklık, güneşlenme gibi. Ya da sularin eritmesi, çürütmesi şeklinde belirir. (Taşlar)
ULAŞTIRMA Her türlü yolcu, yük, haber taşıma işleri. (Ulaştırma coğrafyası )
ULU DENİZ Uluslararası ırmaklar Birkaç devletin toprağından geçen, ya da bunlar arasında sınır olan, taş işlemesine elverişli bulunarak denize kadar olan bölümlerinde ayrı topraklardan geçen ırmak. Tuna gibi. (Irmak).
ULUSLARARASI BİRİM SİSTEMİ (SI) Fiziksel büyüklüklerin ölçümünde kullanılan birimleri tanımlayan ve bütün ülkeler tarafından kabul edilen ölçü birimleri sistemi.
UMKİ MORENLER buzul-taşları.
UMMAN Okyanus.
UMÜMİ COĞRAFYA Genel coğrafya.
UVALA Dolinden daha geniş karstik çukurGenişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır. Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar. Karstik arazilerde daha geniş olan çukurluklarına verilmiş bir addır. Dilimiz de kayak, kimi yerde de tava ) kelimesi bu terimi çoğunca karşılamaktadır. (Koyak). Karstik arazilerde görülen dolınlerin birleşmesi ile oluşan tekne şeklindeki oyuk. Genişleyip, derinleşen dolinlerin birleşmesiyle oluşan, dolinlerden daha büyük çukurluklardır. Uvaların düzensiz şekle sahip olması ve tabanlarındaki erimeden geriye kalan kalker çıkıntıları dolinlerden kolayca ayırtedilmesini sağlar.
UYARCA Kurak ve nemli mevsimlerin birbiri ardından geldiği, kış ve yaz mevsimlerinin belirgin olduğu bölgelerin bu şartlarına uyar şekilde değişikliğe uğrar bitkiler. Sözgelişi, soğuk mevsim yaprakların dökülmesi, kimi yaprakların iğne biçimine girmesi gibi Uyarca kelimesi, tropofit karşılığıdır.
UYDU Gezegenlerin çevresindeki dönen gök cisimleri, Örneğin; Dünya’nın uydusu Ay. Gezegenler etrafında bulunan, onlarla birlikte güneş çevresinde dönen gök cisimleri. Sözgelişi Ay, Yer yuvarlağ bir uydusudur. Uydu uymuş bulundukları gezegenlerden daha küçük olurlar. Türlü yıldızla bir çoğunun uydusu o derece sönüktür ki, görülmeleri çok güçtür. (Ay).
UYGUN DURUŞ Uygun tabakalanma. Daha eski tabakaların uzanışının, dalış uygun olarak uzanan daha yeni tabakalar. Tabaka bu türlü sıralanışı, buradaki tortulanan arasız sürdüğünü artırır. bunlar, birbirine koşut (paralel) giden kat kat taşlar, yani tabakalardır. Bu tabakalar yatay, dik duruşlu, eğri duruşlu olabilir. (Uzan Dalış Ta baka duruşu).
UYMA Korunma için canlıların yaşadıkları çevreye uyması. Bu uyma ile ilgili değişmede bütün canlının biçimi, rengi, büyüklüğü bakımından değişmeler belirttiği gibi, bu değişiklikler sadece baz, organlarda da ola bilir: Deniz dibinde yaşayan birçok balıkların rengi oradaki çakıl, kaya ve yosunların rengine, biçimleri de onların biçimlerine uyar. Karla örtü kutupların hayvanları ak postlu olur. Çölde yaşayan hayvanlar, çölün renklerine uygunluk gösterir. Kelebekler çekirgeler, tırtıllar bulundukları dalların ve çalı çırpıların, yaprakların rengine biçimine uyarlar. Bunlar hep, korunma için yerine uyma, ya da sadece uymalardır. Böylece bu hayvanlar, düşman gözüne kolay çarpmayacaklar bir durumda bölünürler. Yerine uyma şekli, içinde bulundukları yaşama şartlarına göre de belirir: Bataklık kuşları - uzun bacaklı, uzun gaga olur. Devekuşu gibi koşucu kuşların bacak kasları çok kuvvetli bulunur. Kartal doğan gibi ‘yırtıcı kuşların ayakları, çok güçlü pençe biçimi almıştır. Benzeri uymalar bit kilerde de vardır Yaprakların kurak bölgelerde diken biçimine girmesi gibi.
UYMAZ DURUŞ Bir tabakanın bir başka tabakaya uzanışına uymaz bir şekilde bir başka eğimle uzanması, ya da tabaka başlarını kesercesine yer alması durumu. Söyle bir tabakalanmada daha yeni tabakalanma üzerin de herhangi bir açı ile başka tabakalar uzanabilir. Uymaz tabakalanma, tortulanma sırasındaki bir kesintiyi anlatır Uymaz tabakalarda eğri, yamuk, çapraz şekilde uzananlarına çok rastlanır. Birbiri üzerinde uymaz şekilde yer tutmuş bulunan tabakaların altındakiler kıvrılmış,ikilenmiş, aşınmalarla türlü yeryüzü biçimleri durumu almış bulunabilir, Uymaz tabakalarla alttakiler arasında kesintiyi anlatan bir yüzey vardır ki, buna uymazlık yüzeyi denir. (Uygun tabakalanma, Uygunluk).
UYMAZLIK Birbiri üzerine sıralanmış tabakaların uzanış açılan birbirine uymazsa bu tabakalanmada, uymazlık vardır, denir. Birbirine uymaz şekilde uzanan bu tabakalar arasında böylece bir uymazlık yüzeyi bulunduğu göz önüne getirilir. Uymazlık yüzeyi, tabakaların tortu sırasındaki bir kesintiyi, bir aşırıma dönemini anlatır. (Uygun tabakalanma. Uygunluk).
UYUMLU akarsu gütme kelimesinden alınarak yapılmış bir terim olan consequent teriminin Türkçe karşılığı. Uyumlu akarsu sözü, ilk zamanlarda sadece dar anlamı ile kullanılmış yani bir yana az eğimli, sert-yumuşak tabakaların bulunduğu yerler için bir terim olan da, zamanla anlamı genişlemiş bugün bir yamaç eğimini güden sular için de kullanılır olmuştur Uyumlu akarsuların uyumlu ü dileri vardır
UYUMLU KIYI Kıyı boyunca uzanan kıvrım sıradağlarının her türlü eğilip bu uzanış ama uyan kıyı çizgisi. Böyle yerlerde kıyı çizgisi, dağ uzanışını güder. Böyle kıyılara Pasifik kıyı örneği de denir. (Boyuna kıyı, Enine kıyı).
UYUMLU OLAY Bir bölgedeki yeryüzü biçim- eri Ne bunları işleyen ve bugün de işlemekte olan olayların bulunması. Yeri ile uyumu o bölgelerde e ye- t re uyan yani uyumlu şekiller var, demektir.
UYUMSUZ KIYI Kıyı boyundaki dağları dar bir açı ile kesen kıyı çizgisi. Böylece deniz birbiri ardına uzanan sıradağ uzantılarını, uzunlama vadileri yalar. Ara yerlerde de büyücek ovalar bulunur. Böyle kıyılara Atlantik kıyı örneği denir. Sınırı tersi uyumlu kıyıdır (bk, Enine kıyı, Boyuna kıyı),Bir bölgede bugün iş bulunan dış güçlerle açıklanamayan, bu yüz den geçmiş jeoloji çağlarında orada işlemiş güçlerle açık mümkün olan olay Sözgelişi, bugün bir yeryüzü biçimi olarak ve artık alınmaktan kalmış gördüğümüz yerlerde bir zamanlar, kum yığılmalarının olmuş bulundu. çıkarmak mümkün olur. Yine bugün buz yağı görülen yerlerde, orada şimdi buz bulunma sayesinde, böyle yerlerde geçmişte bu işlevi için gücün bulunduğunu çıkarmak mümkün olur
UZAMA KATSAYISI Bir maddenin birim uzunluğunun sıcaklığının 1C( 0 ) artması sonucu boyundaki uzama miktarıdır.
UZANIŞ Yerinden oynamış, yatay duruşları bozulmuş tabakaların yönü. Ta bakanın bu yönüne o tabakanın uza niş, ya da sadece uzanış denir, Türkiye kaynaklarımızda buna tabaka doğrultusu, ya da sadece doğrultu denildiği de olur. Tabakanın yönünü belli etmek için jeolog pusulası denilen araç kullanılır. Bu araç büyücek bir cep saatin andırır. yatay düzlemin, tabaka yüze yüze gösterdiği yöndür. Bir yana eğimi bir tabakanın uzanışı yada sadece denir. Bir çizginin bu tabaka düzlemi boyunca uzandığı yöndür. Böyle bir tabaka dizisi, bir durgun su içerisine batmış gibi düşünülürse, bu tabakanın durgun su yüzeyi ile kesiştiği çizilen tabakanın uzanışı olur.
UZANTI Türlü coğrafya olayları için gövde dışında uzanan bölümleri belirtmek üzere kullanılan bir terim. Bu uzanan bölümler ya geçici olur (hava basıncı alanlarında olduğu gibi), ya da devamlı bulunur (yeryüzü şekilde olduğu gibi). Su kavramla ilgili olarak meteoroloji ve klimatoloji basınç merkezlerinde (ana basınç alanının) zaman zaman uzantılar yapması, sıcaklık kuşakianndan olan uzantılar (bk Hava kestirmesi) belirir. Ayrıca, ana kara gövdesinden türlü yönlere doğru uzanmış yarım-
ÜÇÜNCÜ ÇAĞ Memeli hayvanların üretildiği bu günkü bitki topluluğunun belirdiği çağ. Bu çağın 55-65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır. Bu çağın, ilk bölümüne Alt Tersiyer denir. Bu sıralarda gelişmiş olarak memeli hayvanlar belirmiştir Üçüncü Cağın ikinci bölümüne Üst Tersiyer, ya da Genç Tersiyer denir. Bu sıra insan özelliğini taşıyan ve Hominidae (Fosil adam) denilen familya asıl maymunlardan ayrılmaya başlamıştır. Üst Tersiyerin hemen ardından Üçüncü Çağın devamı olarak kimi kaynaklarca, pleistosen gelmektediR (Jeoloji çağları).
ÜÇÜNCÜ ZAMAN Üçüncü çağ. İçinde bulunduğumuz jeolojik zamandan bir önceki zaman 55 - 65 milyon yıl sürdüğü sanılmaktadır, Memeli hayvanların ve bu günkü bitki topluluklarının belirdiği çağ.
ÜLKE Bir devletin idaresi altındaki toprakların tamamı Bir başka şekli Memleket devletin hükmü altında bulunan yerlerin topu Böyle bir yerde kara, su, hava hep birden ülkeyi meydana getirir.
ÜLKE BAKIMI ülkenin türlü yerlerinin doğal varlıklarını, gücünü korumak, ya da arttırmak için yapılan düzenli işlerin bütünü. Bu işte başlıca amaç, bölgenin verimini sürekli olarak sağlayarak bu verimi arttırmaktır. Bunun için de faydalanılan bütün doğal varlıklara özenle bakılır, bunlar yıpratıcı işletmelerden sakınılır. yıkıcılıktan korunur. Sözgelişi, yamaçlardaki toprakların, selli yağmur suları ile süpürülmesi önlenir Toprak korunması), toprağın, suyunu kaybetmemesine çalışılır, ormanlar gelişigüzel kesilmekten korunarak bilgiye dayanacak şekilde bunlardan faydalamna yollar aranır ve gösterilir, suları n arı tutulmalarına çalışılır. Bü bunlarla birlikte 0 bölgeden daha çok faydalanılmış olur. Böylece bölge bakımı ile bir bölgeden sürekli olarak verim elde etmek mümkün olur. Ülke bakımı toprak bakımı ile ilgili işlerin düzenlenmesi için nüfusu çoğalmış, sanayii genişlemiş bir çok ülkelerde, bölge plancılığı na büyük önem verilmiştir, Bu planlamalar, türlü konulara da bağlanmağa çalışılmıştır.
ÜLKE BİLGİSİ Üzerinde yaşanan bir yörenin, bir bölgenin, bir ülkenin her çeşit varlığını,özelliklerini tanıtan bir coğrafya bilgi topluluğu içinde asıl coğrafya konularından başka daha birçok konular yer almıştır
ÜLKE COĞRAFYASI Yerel coğrafya Yeryüzündeki türlü yerlerin olayları ile coğrafya bakımından özelliğini araştıran coğrafyanın geniş bir bölümü. Ülke coğrafyası içinde, böyle bir bölgenin yeryüzündeki yeri,burada birbirleri üzerine karşılıklı etki yapan olaylar incelenir Yeryüzünün böyle bir parçasında yeryüzü biçimleri iklim,su,toprak, bitkiler,hayvanlar,insan ve onun işleri gibi bütün coğrafya olaylarının birleşme şekli araştırılır. Bir gelenek olarak ta önce buradaki yeryüzü şekileri öne alınır, bundan sonra sırasıyla öteki olaylar belirtilir. Böylece çözümleme ile başlanan araştırmaların verileriyle, birleştirmeye doğru gidilir. Coğrafyanın özü burada toplanır.
ÜLKE PLANCILIĞI Bir ülkede düzensizlikten doğabilecek türlü zararları önceden gidermek için bütün bir ülkede birbiriyle bağdaşabilen işlerin yapılmasını ve yerin gerekli işler için en uygun şekilde kullanılmasını sağlayacak işlerin tümü.Ülke plancılığı ile insan topluluklarının ihtiyaçlarından doğarak kendisi için en faydalı yaşama şekli sağlanmış olur. Bugün her türlü plancılık, bu arada ülke plancılığı gittikçe genişlemektedir.
ÜMİD TİKİL Akarsuyun, yatağını derine kazma sınırını belirtir. Şimdi bunun yerine Türkçe derine aşınma terimi kullanılmaktadır.
ÜRETEÇ Mekanik, kimyasal enerjileri elektrik enerjisine dönüştüren düzenekler.
ÜRÜN Bir kimyasal reaksiyon sonunda meydana gelen madde veya maddeler.
ÜRÜN ALMA Geniş anlamı ile hem ekinlerin toplanması hem bağ bozumu, bostan ve bahçe toplaması işleri.
ÜST BİTKEN Tropikal bölgelerde, başka bitkilerin üstünde yerleşen, fakat o bitkilerle beslenmeyen bitkiler. Eğrelti otları, salepgillerden orkideler, ananas bitkileri bunlardandır. Balta girmemiş orman.
V
VADİ "Akarsu aşındırması ile oluşan ve tabanında akarsu yatağının ve akarsuyun yerleştiği. sürekli iniş gösteren oluk.
VADİ BRİZİ Vadi yeli
VADİ BUZULU Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüdür. Vadi çukurluğu içinde bulunan yerine göre, bir ağ dizilişi gösteren buzullar Buzul).
VADİ DİZSİ Gittikçe alçalan su-bölümleri arasında birbirine açılan vadilerin bulunması durumu
VADİ KAYNAĞI Yeraltına sızan suların bulunduğu tabakanın bir vadi tarafından kesilmesi ile oluşan kaynaktır. Genellikle vadi yamaçlarında görülür.
VADİ MENDERES Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler. Gömük menderes, Serbest menderes).
VADİ TABANI Akarsuyrın içine yerleştiği vadinin en alçak kesimin deki düzlükler. Genişliği, vadiden geçen akarsuyun büyüklüğü ile ilgili olarak değişen geniş uzun düzlük. Vadi tabanı, kimi yerde bir iki sıra tarlaya yer verecek kadar dardır, kimi yerde ise bir ovayı andıracak kadar geniştir. Vadi tabanı, akarsuyun yanlama aşındırması, aşına aşına yamaçların gerilemesi yüzünden genişler Hele menderesler çizerek akan ırmaklarda bu taban belli bir şekilde genişleyerek gelişir. Vadi tabanı, kimi yerde ara sıra su altında kalır. (bk, Su-basan taban)
VADİ YELİ Sıcak ve durgun havalarda beliren günlük dönemli yel. Vadi yeli, yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden dağlara, sırtlara eser. Şu yüzden eser: <br>Sabahleyin ve biraz daha sonra yamaçlar, çukurdaki ovalardan ve vadi tabanlarından daha çok ısınır. Buralarda az fark ile de olsa alçak basınç alanları belirir. İşte bu yüzden öğle ye doğru çukur yerlerden (ovalardan ve vadilerden) dağ yamaçlarına doğru yel esmeye başlar. Bu yel, ırmak boylarından yukarılara doğru sokulduğundan vadi yeli adı ile anılır. (bk Dağ yeli, Yerel rüzgar, Hava basıncı).
VADOS SU Yeraltına sızmış sular vados sulardır Bunlarla beslenen kaynaklar vados kaynakları adını alır.
VAHA Çöllerde suların yeryüzüne çıktığı kaynak ve çevresi Çöllerde suyun çıktığı, bitkilerin bulunduğu çoğunlukla yerleşim alanı olan bölge
VÂHA Çölün su çıkan yerlerinde bitkilerin yetişebildiği insanların yerleşip barındığı yer. Buraları, çöl ortasında birer yeşillik alanıdır. Vahalarda, bitkiler oldukça gürdür. Büyümüş burma ağaçları, meyvelikler, tarlalar vardır. vahalar, büyük su kaynakları yanında, akarsu boylarında, ya da taban suyunun yüze çıkarıldığı, kuyuların açıl dığı yerlerde gelişmiştir. Buralarda sulama işlerine önem verilmiştir. Vahaların büyükleri birer kent, ya da şehir durumundadır, Buraları birer işlek yol uğrağı ve alış-veriş yeridir.
VAHŞİ HAYVAN Yaban hayvanı, Yırtıcı hayvan
VAKIA Vuku’ bulmuş, olmuş bir iş, gerçek. Olgu.
VALKANİZMA Yerin içinde kızgın bir durumdaki sıvı, gaz ve ya katı maddelerin, yerlerinden ayrılarak püskürtüldüğü her türlü olay
VARAKI ŞECER bk, Ağaç yaprağı).
VARSAYILMA Doldurma. Erterpalasyon.
VASATİ Ortalama
VAZİYETİ COĞRAFİYE Durum, Coğrafi durum
VEJETASYON Bir bölgedeki bitki topluluğunun meydana getirdiği örtü Orman, bozkır, çayırlık birer bitki örtüsüdür
VEJETASYON DEVRESİ Bitkilerin büyüme, gelişme dönemi.
VEKTÖR Yönlendirilmiş doğru parçası.
VEKTÖREL BÜYÜKLÜK Şiddeti yanında yönü,doğrultusu ve başlangıç noktasıyla belirlenebilen büyüklük. kuvvet,hız,ivme..... vb.gibi.
VENÜS Çoban yıldızı, Çulpan.
VERGLA Fransızca vergias kelimesinin dilimize girmiş şekli. Bir yağış çeşididir Dilimizde bunun karşılığı buzcuktur.
VERİ Bir sonuca varabilmek için gerekli olan ilk bilgiler Gözlem, deney ve araştırma sırasında toplanan bilgiler.
VERİMLİ İyi ürün alınan bitek toprak için kullanılan kelime, Verim tersi verimsizdir.
VERİMLİ HİLAL YAYI Mümbit hilal yayı İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran sınırları içinde kalan Güney Doğu Torosların güneyinde Zağros Dağlarının batısında Basra Körfezinin kuzeyinde kalan verimli topraklara sahip hilal şeklindeki bölge.
VERİMLİLİK Geniş anlamı ile bir canlı varlıktan doğan yeni varlıklar ve eşler. Bununla ilgili olarak, bir tarlanın verimliliğinden söz edilir, Tarlanın toprağı canlı bir varlıktır. Bu toprak verimli olur ya da verimsiz olur. Toprakla ilgisi göz önüne alınarak, tarlanın bitek olduğu da söylenir. Böylece bir tarlanın bitekliğinden de söz edilir ki, bu da tarlanın verimliliği demektir.
VERİMSİZ Verimi az, ya da verimsiz, bitek olmayan toprak. Verimsizin tersi verimlidir.
VERİMSİZLİK Verimi az atma. Bitekliği az atan yer. Verimsizliğin tersi, verdir.
VERSAN bir bölgenin, her hangi bir yana doğru eğikliğini, o yana doğru olan akma yerini anlatır
VERTİSOL Kilce çok zengin yağışlı dönemlerde bünyesine su alarak şişen kurak dönemlerde ise suyunun buharlaşması ile derin yarıklar şeklinde çatlayan toprak
VİRAL Dönemeç.
VOKLÜZ Karstik arazide görülen kaynak.
VOLFRAM Tungsten. Makina ve uzay araçları ile ampüllerde kullanılan akkor tellerin yapımındakullanılan beyaz renkli ağır bir metal.
VOLKAN Büyük Yanardağ Yanardağ Mağmanın yeryüzüne çıkması ile oluşmuş koni şeklindeki yanardağ.
VOLKAN BACASI Mağmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI Volkan bacasından atılan lav parçalarının havada dönerek soğuması ile oluşur.
VOLKAN KONİSİ Lav, kül, volkan bombası gibi volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye volkan konisi, koni üzerinde oluşan çukurluğa krater denir.
VOLKAN KÜLÜ Gaz püskürmeleri sırasında oluşan, basınçlı volkan bacasından çıkan küçük taneli malzemeye kül denir. Volkanik küllerin bir alanda birikmesiyle volkanik tüfler oluşur.
VOLKANİK GAZLAR Volkanizma sırasında subuharı, karbon dioksit, kükürt gibi gazlar magmadan hızla ayrışarak yeryüzüne çıkar. Büyük volkanik bulutların oluşmasını sağlar.
VOLKANİK GÖL Volkanik patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir. Krater gölü, kaldera gölü ya da maar gölü gibi çeşitleri vardır.
VOLKANİK KIYI Oluşumları volkanizmaya bağlı adaların kıyı tipidir. Her taraftan dalga aşındırmasına uğrayan volkanik kıyılarda gelişkin falezler ve dar kıyı aşınım düzlüğü vardır. En güzel örnekleri Hawai ve Endonezya adaları kıyılarında görülmektedir.
VOLKANİK SET GÖLLERİ Volkanik olaylar sırasında çıkan lavların bir çukurluğun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.
VOLKANİK SET GÖLÜ Vorkanizma ile oluşan volkan konisinin akarsu vadisini kapatması ile oluşmuş göl.
VOLKANİZMA Mağmanın yeryüzüne eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayma denir, Yerin derinliklerinde bulunan magmanın patlama ve püskürme biçiminde yeryüzüne çıkmasına volkanizma denir. Volkanik hareketler sırasında çıkan maddeler bir baca etrafında yığılarak yükselir ve volkanlar (yanardağlar) oluşur. Sıcak ve plastik kıvamda olan mağmanın gaz, sıvı ve katı maddeler halinde yer yüzüne çıkması veya yer kabuğuna doğru sokulması.
VOLT Potansiyel birim farkı.
VOLTMETRE Potansiyel farkı ölçen alet
W
WATT KIYI TİPİ Gel-git olayının belirgin olduğu alçak kıyılarda sular çekildiğinde deniz dipleri yüzeye çıkar. Bu durumun görüldüğü yerlerdeki kıyı tipine Watt kıyı tipi denir.
WATT KIYI TİPİ Gel-git olayının belirgin olduğu alçak kıyılarda sular çekildiğinde deniz dipleri yüzeye çıkar. Bu durumun görüldüğü yerlerdeki kıyı tipine Watt kıyı tipi denir.
WATT KIYISI Gelgit olayı sırasında suların çek ilme döneminde oluş kıyı.
YABANCIL İnsan bakımı yönünden ve yetiştirmeden uzak kalmış bitki ve insana alışmamış Hayvan.
Y
YABANCIL HAYVAN Evcil olmayan, avlanabilen her türlü hayvanlar. Bunlar arasında postlu hayvanlar, kuşlar, yırtıcı hayvanlar, etinden faydalanılan hayvanlar vardır.
YAĞDIRMA suyun püskürtülerek, yağmur yağmasının sağlanması şeklinde olan sulamadır. Son yıllarda yağdırma yoluyla yapılan sulama değer kazanmıştır. Yağdırmanın faydası, bitkinin hemen alabileceği oldukça az suyun verilebilmesidir. Ayrıca, sulamada yer yer beliren lığlanmalar ortadan kalkmış olur. Ancak, yağdırmanın yapacağı etki, suyun toprağa islemesi, toprağı örten bitkiler, yağdırmanın sık sık yapılması, su damlalarının serpilişi ile ilgilidir. Yağdırma için, çoğunca akarsularla tatlı sulu göllerden faydalanılır. Fakat yeraltı sularından ve bir yerden boşalmakta olan sudan da fayda görülür. Yağdırma için yapılmış çeşitli, birçoğu sade olan araçlar vardır. Bu araçlar yoluyla suyun basınçlı olarak fışkırtılması mümkün olur. Bu fışkırtma ya ağır ağır dönerek çevresini sulayan dönen yağdırıcı'larla yapılır, ya da uzağa su püsküren uzağa yağdıne 'larla olur. Yağdırılan suyun uzağa aşabilme derecesine göre, kısa yağıcı, orta yağdırıcı, uzağa yağdırıcı açlarından söz edilir. Yağdırıcı araçlar içinde ençok kullanılanı dönen yağdırıcılardır.
YAĞIŞ Havadaki su buharının yoğunlaşmadan sonra, gerek sıvı, gerek katı olarak yeryüzüne düşmesi olayı. Havadaki su buharı sis, bulut olarak yoğunlaşınca, pek küçük su damlacıkları, havanın dayanması sürdükçe yüzer şekilde kalırlar. Fakat birbirleriyle birleşerek daha büyük damlalar belirince düşmeye başlarlar. Bu, yağmur dediğimiz yağıştır. Eğer, havada su buharı doğrudan doğruya katı ve billûrlu bir biçim alacak şekilde yoğunlaşırsa, böylece kar olarak düşmeye başlar. Su damlaları buz durumuna gelmişse dolu olarak düşer. Bunlar gibi, kırcı, kırç, buzculc, ciy, kırağı (bunlara bakınız) da birer yağış çeşidi'dir. (Nemlilik, Bağıl nemlilik. Salt nemlilik).
YAĞIŞ ALANI (Toplanma bölgesi).
YAĞIŞ REJİMİ Bir bölgeye düşen yağış miktarının yıl içindeki dağılımı.
YAĞIŞ YÜKSEKLİĞİ Yere düsen gerçek yağış tutarı. Bu tutar metre kareye düşen yağış ile Ölçülür
YAĞLI BİTKİLER Yağ elde edilen, bunun için yetiştirilen bitkiler. Ilıman belgelerde olduğu gibi, sıcak bölgelerde de türlü yağlı bitkiler yetişir.
YAĞMUR "Yeryüzünde en çok görülen bir yağış çeşidi Bulutların su damlacıkları birbirine bilişerek havanın dayanmasını yenecek kadar büyüyünce düşmeye başlar, böylece yağmur belirmiş olur. Yağmur damlaları, 0,55 mm. İriliğinde olur. Bir damlanın ağırlığı bir gramın üçte biri, dörtte biri kadar olur. Arasıra yağmur tanelerinin 78 mm. çapında irileştiği de olur. Yağmur damlaları, bundan da iri olursa o durumu ile kalmaz düşerken dağılır. Yağmurlar, havadaki tozlan da içerilerine aldıkları için, havayı temizlerler. Bu yüzden ara sıra renkli yağ"" murlar da yağdığı işitilir Kırmızı yağmur, sarı yağmur, çamurlu yağmur gibi. Eskiçağda, Akdeniz kıyılarındaki ülkelerde kan yağmurları olarak belirtilen yağmurlar, insanları korkutmuştur. Halbuki bunlar, çöllerden esen yellerin içerilerine aldıkları kırmızımsı çöl tozlarının yoğunlaşma sırasında, bulutlara karışması, sonra da yağmur olarak yere bu renkte düşmesi şeklinde açıklanmıştır. En çok kıra bulutlar yağmur getirir. Yağmurun, çok çeşitli yağış şekli vardır Kimi yerde yağmur, çiseleme şeklinde, sine sine yağar. Bunlara çisenti denir. Böyle yağmurlar toprağa iyice işler. Kimi yerde yağmurlar birdenbire yağar, bardaktan boşa n irca sına yere düşer. Bunlara sağanak, setli yağmur, boran gibi adlar verilir. Bu türlü yağmurlar toprağa iyice işleyemeden akıp giderler. Yeryüzünde öyle bölgeler vardır ki, yılın hemen her gününde yağmur yağar, öyle yerler vardır ki, en çok kışın yağar, ya da yazın yağar. Öyle yerler de vardır ki, buralarda yağmur çok belirsiz zamanlarda yağar."
YAĞMUR BULUTU Yağmur getiren karabulutlar (Bulut).
YAĞMUR ÇAĞI "Dördüncü Çağdaki buzul çağlarında, şimdiki çok kurak bölgelerdeki çok yağmurlu süre. Daha sonraki kurakça çağlardan ayrı olduğu İçin bu süreye, yağmur çağı (Pluviyal çağ) denilmiştir. Başka dillerde, bu dönem için pluvial ""çağ"" denir. Yüksek enlemlerdeki buzullaşmalara ve Buzul Çağı'na karşılık, alçak enlemlerde bol yağmurların yağd1ğı yağmur çağı belirmiştir. Bu çağ'da şimdiki bozkır ve çöl bölgelerinde yağmurlar daha çok yağmış, akarsular daha gür akmış, göllerin yüzü daha kabarık bulunmuştur, (Buzul Çağı)."
YAĞMUR DULDASI Denizden esen yağmur getirici yellere dönük olmayan yamaç Böyle yerler, dağların az yağış alan yamacıdır, (Bakıcak, Dulda).
YAĞMUR HARİTASI Yıl İçinde düşen yağmur tutarını gösteren harita, (Yağmur).
YAĞMUR KUŞAĞI (Gökkuşağı).
YAĞMUR ORMANI (Balta girmemiş orman).
YAĞMURÖLÇER Yağmur tutarını belli etmek için kullanılan araç. Yağmurölçerlerin çok çeşitler? Vardır Yağmurölçer kelimesi pluviyometre karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu araçlardan en çok kullanılan bir çeşidin başlıca bölümleri şunlardır Yağmurölçer, üzerinde hunisi bulunan bir çinko kovadır. Bu araç, topraktan bir metre kadar yükseklik teki bir yere, yapılardan uzakça bir noktaya konur.
YAĞMURLU BÖLGELER Yılda 1000 mm. den çok yağmur alan bölge. Bu türlü bol yağmurlu bölgeler arasında sıcak kuşağın balta girmemiş ormanlar bölgesi, muson rüzgarları bölgesi, ıhman kuşağın deniz iktim özelliği gösteren yerleri vardır. Bu arada Kuzey Anadolu'nun Karadeniz'e dönük aklanında bol yağmur yağar. Yeryüzünün en çok yağmur alan yeri muson bölgesinde Assam'daki Cherrapunji'dir. Burası yılda 12 metre yağmur alır.
YAKACAK MADDELER Yakıt.
YAKINSAK Türlü olayların, türlü şeylerin birbirine yaklaşırcasına uzanmaları Yakınsak kelimesi türlü yerlerde kullanılır Deniz akıntılarının özel bir durumu için kullanılır.
YAKIT Isı elde etmek için evlerde ya da çalışma yerlerinde, fabrikalarda yakılan maddeler, (Yakacak maddeleri). Böyle bir maddenin sağlayacağı ısı, fiyatına değmelidir Yakıtlar katı, sıvı, gaz utarak ayırt edilir. Katı yakıtlar arasında kamış, saz, çalı çırp gibi olanlarından tezek, odun, odun kömürü, yertezeği (turba), esmerkömür, taşkömürü, briket gibi yakıtlara kadar çok çeşitleri vardır. Sıvı yakıtlara ekaryakıt denir. Bunlar arasında gaz yağı, benzin, mazut başta gelir.
YALAMA Yeryüzü kabarıklıklarını, çukurluklarını belirtmek için kullanılan, temeli gölgelemeye dayanan bir Harita çizme yolu. Yer biçimlerini, bu arada dik yamaçları, yatık yamaçları göstermek için eğim ile orantılı bir gölgelemeye baş vurulmuştur,Bunda temel şudur Eğim ne kadar çok ise gölge o derece arttırılır. Buna göre, eğimi az olan yerle, açık renk ' te ya da açıkça renkte olur. (Taramalar, İşıklama, Aydınlatma).
YALINKAYA Yağmur . sularının süpürmesinin, yel üfürmesi ; nin taş ufalanmasından daha güçlü ve çok olduğu yerlerde gittikçe çıp ; jaklaşmıs, ana kayaları yüze çıkmış yerler. Yeryüzünün % 10'u böyle yalınkaya yerlerdir. Böyle yerlerde bitkilerin kökünü salabileceği toprak gittikçe silinmiş, kayalar yüze çıkmıştır. Yalınkayalar artık sadece kaya kayalık olmağa doğru gitmiştir.
YALINOVA Çöllerde görülen, aşınmaların İleri gittiği düzce, fakat çok yeri kaya olan düzlükler, (Hammada, Ova, Yontukdüz, Yarıova, Yalınkaya, Kaya, Kayalık).
YALITKAN Ses, ısı ve elektriği iletmeyen Elektriği iletmeyen
YALIYAR Falez. Dalga aşındırması sonucu oluşan sarp kıyılar.
YAMAÇ Yeryüzündeki eğimli yüzeylerdir. Bir akarsuyun yatağının her iki yakasında türlü eğimlerle uzanan yükseklikler. Buna vadi yamacı denir. Dağların, tepelerin, bayırların da yamaçları vardır. Bunlara Dağ yamacı Tepe yamacı denir. Yamaç biçimleri aşınmaya ve taşların Özelliğine bağlıdır.
YAMAÇ BUZULU İkinci dereceden ve İyi gelişmemiş buzul. (Buzul).
YAMAÇ DÖKÜNTÜSÜ Dik yamaçtı kayaların önünde yelpazemsi bir biçimde aşağı doğru genişleyerek uzanan köseli ta; kırıntıları yığını. Bu yığıntılar çok kurak bölgelerde yamaçları da sarar, bundan ötürü bunlara etek döküntüsü denildiği gibi yamaç döküntüsü de denir. (Etek döküntüsü, Kayşat).
YAMUK TABAKALANMA olarak uzanan tabakalar arasında, bunlara yamuk (diagonal) olarak, uzanır şekilde tabaka sıralanışı. Yamuk tabakalanma, en çok kumlu taşlarda görülür. Deltaların yapısında yamuk tabakalarıma bulunur,
YANARDAĞ Yeryüzüne çıktığı yerde oluşan dağ Geniş anlamıyle, magma'nın yeryüzüne ulaştığı her yer. Yanardağın bacası, yanıkçukuru yığıntı yerleri olur. yanardağ, yeniden canlanmış yanardağ vardır, (Volkan, Volkanizma).
YANARDAĞ BÖLGESİ Yanardağların belirmiş olduğu bölgeler. İç Anadolu'da Karadağ ile Hasandağı arası bir yanardağ bölgesidir.
YANARDAĞ ÇAKIL Lapilli.
YANARDAĞ DEPREMİ Yanardağların belirmesi sırasında, yer kabuğunda görülen, sezilen sarsıntılar, (Deprem).
YANARDAĞ KÜLÜ Yanardağların yakın ve uzak çevrelerine fırlattıkları. İnce, katı parçacıklar, (Volkan külü).
YANARDAĞ PATLAMASI Yanardağların patlar şekilde canlılık göstermeleri olayı. (Patlama). Yanardağ taşları
YANARDAĞ TEPESİ Yanardağın, çıkardığı maddeleri yığmakla meydana getirdiği türlü yükseklikteki tepe.
YANARDAĞ YUMRUSU Yanardağların fırlattığı bomba biçimli, yumurtayı andıran tırtıklıca taş parçaları.
YANARDAĞIN AŞINMASI Bir yanardağın tepesinin, dış olaylarla aşınması, parçalanması, yıpranması olayı
YANDAN AŞINMA Akarsu yatağının yanlara doğru genişlemesi olayı. Buna yanlıma aşınma da denir. Bu türlü aşınmalar sırasında akarsu, geçtiği yerin yanlarını kemirir, oyar. Bunun daha yukarısına doğru uzanan yamaçtaki ufalanmış taş parçalan da kaymalarla suyun kıyısına ya da içine düşer. Yandan aşınma, derine olan aşınmadan daha uzun sürer. Ancak, derine ve yana olan aşınmalar, birlikte işlerler. Her iki yöndeki islemelerle akarsu yatağı genişler, Yandan aşınma, ırmağın her İki yakasında bir olmaz. Irmak, bir kıyısını öbüründen daha çok kemire bilir. Böylece ırmağın menderes biçimleri belirir. Bunun da çarpak, y.ğınak yerleri doğar. (Derine aşınma).
YANDOR Bir ana ırmağa yanlardan kan şan, ana ırmağa yönelen ikinci dere cedeki akarsu kollan Kol ırmak,j Akarsu, Akarsu ağı, Su bilgisi).
YANIKÇUKUR Yanardağ püskürmelerinin olmuş bulunduğu çukur yer. Yanıkçukur, krater teriminin dilimizdeki karşılığıdır. Böyle bir çukurun türlü biçimleri olabilir Kazan, huni biçimi gibi. Bunların derinliği de çok çeşitli değerlerden olur. Kraterin duvarı Isı akması yüzünden açılmış bulunabilir. Yanıkçukur, yanardağ bölgelerinin özel yeryüzü biçimlerindendir. İç Anadolu'da ve Doğu Anadolu'da birçok yanıkçukur vardır. Yanıkçukurun, özel bir biçimi vardır Böyle bir çukur, bir dağın veya tepenin doruğunda bulunur. Bir yanardağın doruğundaki bu çukurdan başka, dağın göğsünde de yer yer açılmış yamkçukurlar vardır. Yamkçukur, yanardağın püskürttüğü akıcı ve kızgın lavları çevreye saldığı, katı parçalan fırlattığı yerdir. Yanıkçukurun İçinde su birikmişse burada bir göl meydana gelmiş bulunur ki, buna yanıkçukur golü (krater gölü) denir. (Kaldera).
YANMA Maddelerin oksijen ile verdikleri kimyasal tepkime
YAPAĞI Koyunyünü
YAPAY SET GÖLLERİ Akarsu vadisinin önünün yapay bir setle kapatılması ile oluşan baraj gölleridir. Baraj gölleri enerji üretmek, içme ve sulama suyu sağlamak, erozyonu önlemek, taşkınlardan korunmak amacıyla yapılır.
YAPI Yer kabuğunun içyapısı Kıvrımlı yapı, kınltlı yapı, eğik yapı, gelipg çen yapı, düzlük yapı gibi.
YAPI BİÇİMLERİ Bünye şekilleri İç güçlerle meydana gelmiş yapıların verdiği yeryüzü biçimleri. Yapıya bağlı yeryüzü şekilleri Bunlar ya yanardağların ortaya koyduğu biçimlerdir (tepe, çukur gibi), ya da yer kabuğunun yerinden oynamasından ileri gelmiş biçimlerdir Düz yapı, kıvrımlı yapı, kırıklı yapı gibi. (Yıpranma biçimleri).
YAPI TAŞI Taş yapılarda kullanılan taşlar. Bunlardan granit, kumtaşı, kireçtaşı, taş ocaklarından elde edildikten sonra işlenir, yapılarda kullanılır.
YAPIŞMA ). Dağınık taş parçalarının birbirine yapışarak tas olması, (Yapıştırıcı madde).
YAPIŞTIRICI MADDE Katı parçaları birbirine bağlıyan, berkiten, yapıştıran maddeler. Yapı taşlarını, tuğlaları birbirine bağlamak üzere kullanılan harç bir çeşit yapıştırıcı maddedir. Yapıştırıcı maddelerin kimisi havada sertleşir, kimisi de suda sertleşir. Çakılkaya kumtaşı breş gibi taşlar ya kireçtaşı çimentosu, ya da silisle yapışmış, tanelerden, kırıntılardan doğmuştur, (Taş).
YAPMA SEKİ Toprak kaymasını ö'ntemek, çok dik yamaçlı yerlerde ekilecek, dikilecek toprak elde etmek için insan eliyle yapılmış basamak biçimlt yerler. Bunlar kimi yerde üst üste birkaç, ya da birçok sıralar durumundadır. Yapma sekilerin önleri kuru duvar olarak örülür, geriden buraya doğru toprak sıyrılır. Eğer, böyle bir ya maçta yeteri kadar toprak yoksa, ; başka yerlerden buraya toprak tapınır. Yapma seki yerine gedene, getne gibi kelimeler de kullanılır, (Seki, Banket).
YAPRAK Gelişmiş bitkilerde görülen bir bitki organı. Yapraklar, sürgün tepelerinde, tunik tabakasının üremcsiyle kamburcuklar halinde belirir. Kamburcuk meydana gelen genç yaprak taslağı, uçtan başlayıp, büyür. Yaprakların biçimi, gövde üzerinde bulunuşları, dökülme özellikleri bakımından bulundukları yerlerdeki bitki örtüsüne özel görünü; verirler. Bitkilerde solunum, karbon özümlenmesi, terleme gibi olaylar do yapraklarlaolur. Bu bakımdan yaprağın bitki coğrafyası içinde önemli yeri vardır, Çeşitli yapraklar görülür. Gerçek yapraklar, çenekler, alçak yapraklar, yüksek yapraklar bunlardandır. Türlü iklim bölgelerinde, yaprak dökümü önemli yer tutar.
YAPRAK DÖKÜMÜ Kışın soğuklarına dayanabilmek, terlemeyi azaltmak için, soğuk mevsim yaklaştıkça, geniş yapraklı ağaçların günü geçmiş yapraklarını dökmesi olayı. Güzün gelmesiyle yapraklı ağaçların görünüşleri, rengi değişmeye başlar Huş ağacının yapraklan açık sarıya, meşe yapraklan kahverengine, kayın ağacının yaprakları kırmızıya, kiraz ağacının yaprakları parlak kırmızı bir renge bürünür.Yaprak dökümü bitkilerin yasaması bakımından türlü faydalar sağlar.<br>1 — Ağaçların yüzeyi daralır. Kışın yağan karlar, ağaçların üstünde çok birikemez, böylece dallar kırılmaktan kurtulur,<br>2 — Dökülen yapraklarda bitki fçin faydalı maddeler kalmömıştır. Yapraklarda yeşil rengin kaybolması, yaprakta bitki için başta gelen İşi görmekte bulunan klorofilin ortadan kalktığını gösterir<br>3 — Dökülen yapraklar, çürüyerek bitki İçin faydalı olurlar. Yaprak dökümü, mevsimlerin birbiri ardından geldiği ılıman Iklrmler'de önemli bir yer tutar.
YAPRAKLI AĞAÇLAR Türlü şekillerde sıralanmış geniş yapraklı ağaç, çalı gibi bitkiler. Bunlar kışın yaprağım döken ağaçlardır, (Yaprak dökümü). Geniş yapraklı ağaçların başlıcaları kayın ağacı, meşe, gürgen, çınar, kavak, söğüt, akçaağaç, dişbudak, kızılağaç, karaağaç, ıhlamur, kestane'dir. Bunlardan her birindeki yaprağın biçimi başka başka olur. Ağaç ta çoğunca bununla tanınır, Yapraklı ağaçlara karşılık, iğne biçimi yaprakları olan ağaçlar da çoktur ki, bunlara iğn« yapraklı ağaç denir.
YAR Deniz, göl kıyılarında, dimdik yüksek yerler. Yar, gerisindeki yayla yüzü, ya da dağ ile önündeki dalga düzlüğü ile birlikte, bir bütün olarak göz önüne alınır. Denizin, ya da gölün suları, bu dik kayalıkların hemen önünden başlar. Kim yerde denizin suları ile bu kayalık yar arasında kumluk, çakıllı dar bir yer bulunur. Yar'ın özelliği, bunda asıl yar denilen dik yerden başka önündeki dalga düzlüğü, daha ileride denir altındaki kayşat yeri, dalga oyuğudur. Bu yönleri kendinde toplamış bulunan bir yar, deniz yüzünden sadece 1015 metre yükseklikte de olsa, yır adını alır. Kuzey ve Güney Anadolu kıyılarında birçok yarlar vardır.
YAR GÜNDÖNÜMÜ Yer yuvarlağının güneş etrafında dolaşması düşünüldüğünde, gök ekvatoru ile tutulma çemberinden uzaklaşmaya başlar. Günler böylece, geçtikçe yer yuvarlağı güne şe kuzey yarısının gittikçe artan bir bölümünü, güney yansının ise gittikçe azalan bir bölümünü gösterir. 21 Mart'tan 22 Haziran'a kadar kuzey yarımküresinde günler gittikçe uzar, güney yarımküresinde kısalır. 22 Haziran'da güneş, çevren (ufuk) üstünde en yüce bir noktada bulunur. Bununla ilgili olarak bu zamanda kuzey yarımküresi daha çok ısınır. Güneş, bu durumda iken kuzey yarımküresi en çok aydınlanmış olur. Bundan sonra güneş uzaklaşır gibi görünür. Buna göre 22 Haziran bir dönüm noktasıdır ki, buna dilimizde yat gündönümü denir.
YARA YERİ Yer kabuğunun durup durup sarsıldığı, deprendiği yerleri. Böyle yerler çınlanmış kırık veya tazelenmiş kırık yerleridir. Yer kabuğunun kırılmaya uğramış yerlerinin kimisinde (Kırık, Kırılma) kırığın yani f ay'm uzandığı yerde bu kırılmış yer yeniden canlanabilir, böylece orada bir kırılma canlanması veya kırılma tazelenmesi olur, böylece o yerde kırık yer canlanmış bulunur, canlanmış kırık belirmiş olur. İşle yer kabuğunun böyle yerleri yara yerleridir. Bu yara yerlerinde durup durup kırılmalar ve bununla İlgili olarak depremler belirir. Yeryüzünün böyle yerlerinden biri Kuzey Anadolu'da doğu batı doğrultusunda uzanır, Yer kabuğu).
YARDANG Kil, marn, kumtaşı gibi sert olmayan, kolay aşınabilen taşların süpürülmüş inden doğmuş İnce uzun yarıntılar. Tortul kayaların zayıf kısımlarının aşındırması ile rüzgar yönüne paralel uzanan U profilli oluklar oluşur. Yardang adı verilen bu şekiller Orta Asya’da yaygındır.
yarı alpin çayır Bazı bozkır bitkilerinin bulunduğu ve yaz sonunda kuruyan ot topluluğu.
YARI İLETKEN Elektriği kısmen ileten madde
YARI SAYDAM Deniz ve göl suyunun ışığı geçirme özelliğini belirten kelime. Saydam (şeffaf) haldeki su, az derinlikte renksiz görünürse de, derinlik (su tabakasının kalınlığı) arttıkça türlü renkler, görünüşler alabilir, (Işık).
YARIK Kayalarda, tabakalarda yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk. Kayalardaki yarıklar çeşitli sebeplerden doğmuştur Kimi kayaların dokusunda yarılmalara karşı bir eğilim vardır. Bununla ilgili olarak soğumalar, kurumalar halinde kayada yarılma olur. Taşların genişlemesiyle de, yarıklar arlar. Kayalardaki yarıklar, dıştan gelen etkilerle de belirir. Bir mağaranın tavan» çökerse o çevrede yarıklar belirir. Tabakaların kıvrılmaları sırasında da yarıklar doğar. Kıvrılmaya elverişli olmayan sertleşmiş, kırılgan olmuş taşlarda da yerinden oynamalar sırasında yarıklar belirir, (Çatlak, Diyaklaz).
YARIKURAK BÖLGE Çöllerden daha fazla yağış alan, ancak nemli bölgelere göre daha az yağiş alan genellikle bozkirların yaygin olarak görüldüğü alanlar.
YARIMADA Üç tarafı sularla çevrili denize doğru sokulmuş kara parçası. Kara gövdesinden denize doğru türlü biçimlerde uzanan kara uzantısı, (Uzantı, Kara uzantıları). Yarımadaların karaya bitişme yerlerine kıstak denir. Bu bitişme, çeşitli şekillerde olur. Anadolu, büyük bir yarımadadır. Avrupa'nın yarımadaları çoktur.
YARIMKÜRE Yer yuvarlağının yarısı. Kuzey yarımküresi, güney yarımküresi <ıdı ile iki yarımküre bulunduğu gibi, batı yarımküresi, doğu yarımküresi şeklinde de bir ayırma olur. Kuzey yarımküresinde karalar, güney yarımküreye göre çok geniş yer tutar. Güney yarımküresi, denizler yarımküresidir. Doğu yarımküresi, eski dünya karalarının bulunduğu yerdir. Burada Afrika. Asya, Avrupa bulunur. Batı' yarımküresi, yeni dünya karaları adı ile anılır. Burada Amerikalar vardır.
YARINTI Dikçe yamaçlara dilik dilik bir görünüş veren yivler'den her biri. Yarıntılar, türlü büyüklükte , olur Birkaç metre boyunda olanlar, dan yüzlerce metre uzunluğa kadar ' çeşitli boydan olanları vardır. Yarıntılar uzun birer çukurluktur. Bu çu ' kurluk kertik biçimindedir. Yarıntı ; nın yamaçları dik, eğimi çoktur. Se linti sularının yamaçlarda açtığı, selcik yarıntıları bir yarıntı çeşididir.
YARIOVA Türlü yapıdaki yerlerin dış güçlerle uzun zaman aşınmasından ve yontulmasından doğmuş dalgalıca, yumuşak uzanışlı, yarı düz yerlere Önceleri verilen ad.
YARLI KIYI Önde kumsal düzlüğünün bulunduğu yarlt dik kıyılar. Bunlar, dalga aşındırmasıyla oldukları için dalga «sındırman kıyıları olarak görülürler, (Yar).
YARMA Yeryüzünde üzer toprak, bitki örtüsü ile örtülü olmayan ve yüzde görülen tasların, tabakaların bulunduğu yer. Böyle yerler ya dere boylarında, vadi yamaçlarında, dik kayalıklarda yüze çıkmış tabaka başlarında görülür, bunlar doğal yarmalardır; ya da demiryolu, karayolu yarmalarında, tünellerde, taş ocaklarında, maden ocaklarında görülür. Bunlar da açılmış yarmalardır. Jeomorfolojide ve jeoloji araştırmalarında yarmaların önemli yeri vardır. Yarmalardan faydalanılarak kesit çizilir. Yarmalar, iç yapının yüze çıkmış örnekleridir, (Çıkma).
YARMA VADİ Akarsuyun, iki düzlük arasında bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur. Vadi yamaçları dik, tabanı dardır. Akarsuyun yukarı bölümlerinde görülür. Türkiye’de çok sayıda yarma vadi (boğaz) bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde, Yeşilırmak üzerinde,
Şahinkaya yarma vadisi, Marmara Bölgesi’nde, Sakarya üzerinde Geyve Boğazı, Akdeniz Bölgesi’nde Atabey deresi üzerinde Atabey Boğazı başlıca örnekleridir.
YARMA YATAK Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak yapılmış İş. Akarsuyun bu uzun uzun dolaşması gereken yol yerine, kestirmeden bir yatak açılır. Böylece akarsu yatağının buradaki eğimi arttırılır Akış hızı çoğalır, sürüklediği sürüntüleri taşıma gücü artar. (Akarsu).
YARMAVADİ Bir dağ sırasını enine geçen vadi. Böyle vadiler, yayvanca mr çukurluktan sonra sanki toslarcasına dağa girer, bu dağı geçtikten sonra yine çukur bir genişliğe ulaşır. Böyle vadiler bir boğaz görünüşündedir. Bunun için dilimizde yarma vadi yerine boğaz da kullanılır
YASAK BÖLGE Taşıtların, yayaların girmelerinin, ya da geçmelerinin yasak olduğu belirli köy veya kasabalar, yerler, su alanları. Yasak bölge, ya da yasak yerler şu gibi durumlarda belirtilir 1— Savaş, ayaklanma halinde bir ülkenin kimi yerleşme yerleri, ya da bir bölümü yasak bölge sayılabilir.<br>2— Deniz savaşlarında girilmemesi gereken yerler yasak bölge sayılır.<br>3— Hava ulaştırmasında geçilmemesi gereken yerler yasak bölge İçine girer. <br>4— Hastalık beliren yerlerde yasak bölge sayılır.<br>5— Hayvan hastalıklarının görüldüğü yerler de yasak bölge arasına girer.
YASSI ŞEKİLLER Daha çok düzlükleri andıran yeryüzü biçimleri. Yayvan şekil, çukurlumu ifade ettiği halde, yassı sekil, kabarık yerlerin düzlüklerini belirtir. Batı Anadolu dağlarının Üstünde türlü yassı biçimler vardır, (Yayvan şekiller).
YASTIK LAV Denizaltı ve göliçi yanardağ püskürmelerinde oluşan Özel dokulu bir püskürük taş.
YAŞ PİRAMİDİ Bir ülkede yaşıyanlardan türlü yaşlarda bulunanların belirtilmesine yariyan bir kıyaslama yolu. Yaş piramidi, nüfus sayımlarından elde edilen sayılardan faydalanılarak çizilir. Bu türlü piramidleri çizmek için yatay çizgide sağda erkek nüfusunu, solda kadın nüfusunu göstermek üzere yas basamakları dikine bir çizgi boyunda gösterilir. Böyle bir şekil çizilince üç ana durum belirir Piramid biçimi o ülkede gittikçe artan nüfusu anlatır, doğumun çok olduğunu gösterir. Çan biçiminde olan sekil, doğumun orta derecede olduğuğunu belirtir. Kavanoz, ya da soğan başı biçiminde olanı ise doğumun azalmış bulunduğunu belirtir. Yaş piramidi, bir ülkede nüfusun artış, azalış durumunu,bu yönde gelişme derecelerini gösterir, Nüfus).
YAŞAMA SAVAŞI Canlıların, yaşadıkları çevrelerin türlü güçlükleri karsısında yaşıyabilmek için durmadan didinmeleri olayı.
YAT Özel gezi veya sportif maksatlarla yapılmış yelkenli ya da motorlu gemi.
YATAK Akansulann meydana getirdiği, yıl içinde ya sürekli, ya da geçici olarak suların aktığı yor. Buna yerine göre dere yatağı, ırmak yatağı, sel yatağı, akarsu yatağı da denir. Böylece yatak, bölgenin yağışlarına göre, kimi zaman kuru kalabilir. Yatak dümdüz değildir. Kimi yerinde oyuklar ,kimi yerinde de kum, çakıl yığıntıları bulunur, (Akarsu. Vadi, Kesim).
YATAK DEĞİŞMESİ Akarsuyun, yatağında akmasını Önleyen bir olay yüzünden bu yatağını değiştirmesi ve başka yer. den akması. Akarsuyun akmasını önleyen olaylar arasında şunlar vardır Yer göçüntüleri, akarsu yatağının lığlanması.
YATAY ATIŞ İlk hızları sadece yatay doğrultuda olan ve yerçekimi ivmesiyle düşen cisimlere uygulanmış olan atış.
YATAY KAYMALAR Karaların kayma' sı teorisi.
YATIM Dalış.
YAVLAN Yaylan yer.
YAY Değirmi biçimindeki bir şeyin, bir eğrinin, bir çemberin bölümü. Yay biçimli kumullar (Barkan), karaların önünde yay biçiminde uzanan ada dizileri, yaylar durumunda uzanan sıradağlar vardır.
YAY SABİTİ Yayın sertlik derecesi.
YAY SARKACI Esnek bir yaya bağlanmış olan kütleden oluşan düzenek.
YAYA GİDİŞ Bir taşıta binmeksizin insanın yürüyerek bir yerden bir başka yere gitmesi. Yaya gidişte bir saatte 4 km. kadar yol alınır, (Yaya yolu. Kapan).
YAYA YOLU Ancak yaya gidenlerin geçebildikleri, ya da hayvan sırtında geçilebilen yol. Buna patika da denir. (Yol, Kapan).
YAYGIN DEPREM Bütün yeryüzünde yıkıcılığı görülen, etkileri duyulan ya da sezilen geniş ölçülü yer sarsıntıları, (Deprem).
YAYINIK IŞIK Işığın belirgin bir sınır göstermeksizin her yana doğru dağılması, yayılması olayı. Yayınık bir ışıkta belirgin bir ışık doğrultusu görülmez. Bununla ilgili olarak ta gölge belirgin olmaz. Kapalı havada, oda içinde, doğrudan doğruya olmayan bir aydınlık olur. Havada güneş ışınlarının yayınık bir duruma gelmesi, önemli bir olaydır. Güneşten gelen ısınlar, havanın bölümcüklerine, su damlacıklarına, tozlara vurunca her yana dağılır, yayılır. Bunun sonucu olarak havakürede gündüzün her yandan gelen yayınık ışık ile dolu bulunur. Eğer, ışığın bu yayınık duruma gelmesi olmamış bulunsaydı, gölge dediğimiz yer iyice karanlık olurdu, gölgede ısı bulunmazdı. Böylece, dışarıda olsun, içeri de olsun, yayınık ışınlar her yanımız dan geçer, çevremiz aydınlanır. Göğün mavi renge bürünmesi de yiyin ma'dan ileri gelir. Hava ne kadar bu tanık ise, ışınların yayınık olması da o derece artar, gök akça bir renge bürünür,
YAYINMA Güneş ışınlarının yayınık duruma gelmesi olayı.
YAYIŞIK PÜSKÜRME Magmanın yerin içinden geniş ölçüde, çok püskürmesi olayı. Yayısık püskürmeler, yer yuvarlağının eski çağlarında olmuştur. Lav taşkını durumunda olan lav yayışmaları olayı.
YAYLA HAVASI Yüksek yerlerin havası. Burada aşağıdaki yerlere göre hava daha arı, havanın nemliliği daha azdır. Burada serin yeller eser, burcu burcu kokular getirir. Güneş burada yakıcı olarak vurur. Çiçekler daha çok parlak renklidir. Bu özellikleriyle yayla havası türlü hastalıkların iyileştirilmesine yarar, insana sağlık verir, fakat 35004000 metreden sonra artık dağ tutması başlar, (Yükseklik kuşakları).
YAYLACI En çok kullanılan anlamı ile yazlan sürüleriyle beraber yaylaya çıkan, orada yazın sıcak aylarını geçirip davarlarını yaydıktan sonra yine aşağılara inen (Yaylacılık), Çiftçi ve davara olarak geçinenler. Yaylacıların yayla işleriyle ilgisi çeşitli olur Bazen sürü sahibi davarlarını çobanlarına verir, yaylaya gönderir, kendisi de arada bir yaylaya uğrar, durumu görür. Bazen sürü sahibinin ev halkı çadırlarıyla yaylaya Çıkar, yazı orada geçirir, davarları sağar, yayıkla yağ yaparlar. Kimi yerde de bir köy halkının sürüleriyle birlikte yaylaya çıktıkları olur. Bunlar hep yaylacı adı altında toplanır. Yaylacılar aşağılarda çiftçilik de yaparlar.
YAYLACILIK Yayla adı verilen yerlere sıcak aylarda geçici olarak göçme olayı. Bu göçmelerden, yaylacılık gidiş gelişleri doğmuştur. Yaylacılık terimi ile Batıda kullanılan, transhumans sözü birbirini her zaman tam olarak tutmamakta, aşağı yukarı yak(aştırma bir karşılığını vermektedir. Çünkü, transhumans, daha çok, sürülerin otlaktan otlağa dönemli olarak yer değiştirmesidir. Yaylacılık içinde İse, yaylada ve aşağıda geçen zamanlar, bir bütün olarak bu türlü ekonomik yaşayış ta anlaşılır. Yerine göre, yaylada iki, ya da birkaç ay kaldıktan, böylece davarlar gevrek otları yiyip serin, soğuk suları içtikten, arı havada gezdikten sonra, kısın barınacakları yerlere Kışlak) gelinen yoldan dönülür. Bu dönüş sırasında davar sürüleri daha aşağılarda, ovada bir iki hafta ekinleri biçilen tarlalarda sap kalıntılarını, başak döküntülerini yer, tarlalara bu sırada gübresini bırakarak, gelecek yıl toprağın verimli olmasına yardım eder ki, böyle yerlere de güzlek, güzle denir. Baharda yeniden yaylaya çıkılmak üzere kış aylan, kışlaklarda geçirilir. Bu sırada davarlar, ağıllarda inlerde barındırılır, (Yayla, Yaylacı, Dağ göçebeliği).
YAYLAK Yazın hayvanların otladığı yüksek dağlık yerler, ya da ovalarda böyle bir işe yarayan yerler. Yaylaklar, ya yüksek dağların ormansız yamaçlarında, ya da bu dağların eteklerinde olur. Yaylacıların, yazın göçüp kondukları bu otluk yerlere yaylak denir. Bunun gibi güzün barınılan yer (Güzlek), kışın kış aylarının geçirildiği yer (Kışlak) vardır. Bunlardan yıl içinde en çok bulunulan yer, kışlak ile yaylak'tır. Anadolu'da yayla İle yaylak birbirine çok yakın anlamda kullanılır, (Yaylacılık).
YAYLAKİYE Davarları yaylaya çıkaran sürü sahiplerinin yaklak sahiplerine Ödedikleri kira..
YAYLAMAK Yaz aylarını yaylada geçirmek, yaylada bulunmak, yaylada davar otlatmak. Akpınar köyünden birkaç ev buzlu yaylada yaylar. Sürüler kıyıda kışlar, dağlarda yaylarlar (Yayla, Yaylacılık, Yaylak).
YAYLAN YER Irmakların akış hızının çok azaldığı yerlerde suyun dibinde biriken kum, çakıl gibi taş parçacıklarının birikmesinden doğmuş, az derin, sığ yer. Buna sadece yaylan, ya da yaylan da denir. Kumluk olan böyle yerler ırmağın çekik zamanında yüze çıkar, kabarık zamanında su içinde kalır. Yaylan, ırmağın geçit veren yeridir. Yaylandan at sırtında, ya da yürüyerek geçmek mümkün olur. Ancak, böyle kum yığıntı yerleri ırmağın aşındırması yüzünden her zaman bulunduğu yerde durmaz, ırmağın ağzına doğru ağır ağır yer değiştirir. Ortalama olarak yaylan yeri 10 15 sene içinde yer değiştirebilir. (Irmak adası. Akarsu, Irmak, Akış hızı).
YAYLANMA Bir şeyin bükülmesi halinde kırılmayıp esnercesine edilebilmesi özelliği. Yayfanabilen cisimler, eğrilir, bükülür, hemen kırılmazlar. Yer kabuğunun da yaylanflbilen bölümleri vardır. Yaylanamıyan yerleri eğer kırılgan olmuşsa orada kırılmalar belirir.
YAYMAK Hayvanları otlatmak Anadolu'da yaymak, çok kullanılan bir kelimedir Davarları yaymağa götürüyorum. Çoban İnekleri Akbayırda yayıyor, denir. Yaymak sözü, otlatmaktan daha çok kullanılır, (Yayla, Yaylak, Yaylacılık).
YAYVAN BİÇİMLER Derinliği az, fakat genişliği çok çukur biçimler. Ortasında Sultan Sazlığı ve Yay Gölü bulunan Develi Ovası, çok yayvan bir çanaktır. Ortasına doğru çok az eğimli, yanlan dağlarla, yaylalarla çevrili olan ovaların çoğu yayvan biçimde olur. (Yassı biçimler).
YAYVAN VADİ Aşınmalarla iyice genişlemiş vadi. (Vadi.)
YAYVANLAŞMAK Aşınmalarla yer biçimlerinin düzleşmeye doğru gitmesi.
YAZ "Yıl İçindeki sıcak mevsim . Astronomi bakımından yaz, güneşin en yüce yer tuttuğu günden başlar (Kuzey yarımkürede 22 Haziran), güz mevsiminin güngece eşitliği gününde biter (Kuzey yarımkürede 23 Eylül). Bu sınırlar dışında yaz yılın sıcak bölümü anlamını taşır. Kuzey yarımkürenin orta kuşağında Mayıstan Eylüle kadar 5 ay sıcak veya sıcakça geçer. Mayıs başında sıcaklar başlayınca ""artık yaz geldi"" sözü kullanılır. Halbuki henüz bahardır. Bunun gibi Eylül ayının sonunda, hatta Ekim ayı başında sıcaklar sürüyorsa ""bu yıl yaz uzun sürdü"" denir, Halbuki bu sırada güz mevsimi girmiştir. Önceleri Orta Asya Türkleri arasında yaz karşılığı olarak yay kelimesi kullanılırdı (Yayla). Sözgelişi şöyle denilirdi ""Şöyle kim yay yağmurları dereler içinde tükenir gider, ne deniz suyuna iğrişebilir, ne ırmaklara ulaşabilir. Yay içinde gayet gün uzunluğu olur"" gibi. Zamanla yay kelimesinin yerini yaz tutmuştur. Yayla, yaylak, yaylamak bu yay kelimesiyle ilgilidir. ""Yaz mevsiminde"" karşılığı olarak yazın kelimesi kullanılır ""yazın, dağlarda geziye çıkılır."" ""Yazın dayar sürüleri yaylada yayılır"" gibi. Öteki mevsimler için de benzer kelimeler kullanılır Güzün, kışın, baharın, Mevsimler, Bahar, Güz, Kış)."
YAZ GÜNÜ Günlük en yüksek sıcaklığın 25' C yi bulduğu, ya da geçtiği gün. Sözgelişi, Haziran ayının 12 inci günü, en yüksek sıcaklık 25 yi bulursa o gün, o yer için yaz günüdür. Başka bir gün için, en yüksek sıcaklık 26,8 yi bulursa o gün de yaz günüdür, (Yaz, Sıcaklık, Tropik gün).
YAZ UYKUSU Yaz uyuşukluğu.
YAZ UYUŞUKLUĞU Kavurucu sıcakların canlılara dokunduğu sıcak ve kurak kuşak bölgelerinde bazı hayvanların geçirdiği uyuşukluk süresi. Yoz uyuşukluğu, burada sıcaktan ileri gelmektedir. Böyle zamanlarda kimi hayvanlar toprağın içine derince girer, kimisi serince inlere sokularak kavurucu sıcakları geçirirler. Yaz uyuşukluğu türlü omurgasız hayvanlarda da görülür. (Kış uykusu).
YAZ YAĞMURU Bütün yıl boyunca yağan, ya da kışın yağan yağmurlara karşılık, yaz aylarında yağan yağmurlar.
YAZI Akarsularla, az çok yarılmış, fakat bu yarıntılar arasında geniş düzlüklerin uzandığı düz yerler. Yazı kelimesi kimi yerde ova, kimi yerde kır karşılığı kullanılmıştır. Yazı kelimesini bir jeomorfoloji terimi olarak kullanmak gerekirse, baştaki tanımın yeri olur. Yazının, ovadan Önemli bir ayrılığı da şudur Yazıda, daha çok, düz duruştu tabakalar uzanır. Bu tabakalar oldukça berkleşmiştir. Burada aluviyon ya yok, ya da azdır. Yazıda toprak ta, birikinti ovalarındaki kadar kalın değildir, (Ova, Dölek, Çukurova, Yüksek ova. Yayla, Çukurel, Yüksekel, Düzlek yapı).
YAZIN Yaz mevsiminde olan şey.
YAZIN YEŞİL AĞAÇLAR Sadece yazları yeşil duran, kısın yapraklarını döken ağaçlar. Bunlar, geniş yapraklı ağaçlardır. Bunun tersi, yeşil duran bitkiler ; (b, ), yeşil duran ağaçlar'dır. (j Yapraklı ağaçlar).
YAZLIK Yazın bunaltıcı sıcaklarını geçirmek İçin birkaç haftadan bir kaç aya kadar çıkılan yaylalar, bağlar, bahçeler. Yazlıklarda evler vardır. Bu evlerin kimisi bir iki göz damdır, kimisi konaktır. Adana'lılar Bürücek yaylalarına çıkar. Burası Adana'nın yazlığıdır.
YEKNESAK Coğrafyada sık sık değişiklik göstermeyen yerler, olaylar İçin kullanılır. Bu kelimenin yanına sonradan Fransızca yoluyla monoton kelimesi katılmıştır. Yeknesak ve monoton kelimelerinin yerine, Türkçe tekdüzen kelimesi vardır.
YEL Havanın, bir yerden bir başka yere akması, (Rüzgar), Yel ve rüzgar dilimizde, kullanılan iki ; kelimedir. Ancak yel, daha çok, ol ; dukça küçük ölçülü, çoğunca biraz hafif sayılabilecek hava akıntıları için kullanılmaktadır. Bu arada samyeli karayel kabayel , akyel gökyel gibi adlar rüzgardan çok kullanılır. Sözgelişi, kaba rüzgar, kara rüzgar, sam rüzgarı denilmez. Bunun gibi, yel değirmeni denir, fakat rüzgar değirmeni denilmez. Yine bu kelime ile İlgili yelken, yelkenli, yelpaze (eski şekli yelpeğüç), yeldirme, yelkovan, yelek, yele, yeleç (havadar yer), yelli (rüzgarlı) gibi kelimeler de vardır Bir dış güçtür. Böyle bir dış güç, kurak bir bölgede, bir çölde eserse kumları, tozları süpürür, götiirür. Bu, yelin doğrudan doğruya yaptığı aşındırmadır.
YEL BAYRAĞI Yellerin esiş yönlerini bulmıya yarayan araç. En sade şekliyle, dikili bir direğin ucuna bağlanmış uzunca, dar bir kumaş şeridi bu işi yapar, yelin nereden estiğini gösterir. Böyle bir temele dayanarak yine sade araçlar yapılmıştır. Yel bayrağının sade biçimi şudur Ok biçiminde bir ucu olan araç, yelin vuruşu ile dik bir eksen çevresinde döner. Aracın konulacağı yerde bir pusula yardımı ile dört yön bulunduktan sonra, okun dönük bulunduğu yön, yelin çevreni (ufuk) üzerinde geldiği yöndür. Yani yelin esiş yönüdür. Bu araç, yüksek bir yere, sözgelişi bir evin damına yerleştirilir, (Anemoskop).
YEL ETKİLİ Yel etkisi İle beliren her türlü olay ve oluşmalar. Sözgelişi yel etkisinden doğmuş tortulanmalar, yel aşındırmasından ileri gelmiş masa duruşlu taşlar, dibi oyulmuş yerler, yel oymasından doğmuş çukurluklar gibi. (Aşınma, Aşındırma).
YEL GÜCÜ ), yel hızı üe İlgilidir. Yel vurması esiş yönüne dik olarak konmuş bir metre karelik bir düz yüzey üzerine kilogram olarak, yelin vuruş etkisiyle ölçülür. Rüzgar hızı ile yelin bir yere vuruşu arasında ilgi vardır. Bu vuruş, hız karesiyle orantılıdır
YEL HIZI "Yelin taşıdığı havanın ortalama hızı. Bu hız, hava yığınlarının saniyede gittiği metre soyundan uzaklıktır. ""Yelin hızı iki metredir"" denince, rüzgarın çok hafif bir cismi saniyede 2 metrelik uzaklığa götürdüğü anlaşılır. Kimi zaman yel hızı, saatle de söylenebilir. Yel hızı, gradyan a bağlıdır, Çöllerde yelin kayaları kazıması, tırmanırcasına oyması seklinde beliren aşındırma. Yelin, sürükleyip götürdüğü taş parçacıklarının yaptığı oyma, çarpma, çizme, cilalama işleri birer yel kazımasıdır."
YEL KUŞAĞI Yer yuvarlağını geniş Ölçüde bir kuşak gibi kuşatırcasına uzanan bölgelerde esen yeller alanı. Yel kuşağı sözü, yel bölgesi sözüne yakındır. Sadece kuşak sözü daha çok bir sürekliliği belirtir, (Rüzgar, Rüzgar sistemleri. Basınç bölgeleri).
YEL SÜPÜRMESİ Eski terim Rüzgar ta'riyesi, başka terim Deflasyon). Kurak bölgelerde, hele çöllerde yelin üfleyip süpürmesi şeklinde beliren aşındırması. Çöllerde yeller, taşıyabildikleri kadar toz, kum, çakıl alır, bunları sürükler, havaya kaldırırlar. Böylece yerdeki taş parçacıklarını, siler süpürürler. Bu süpürme İle kayaların oyuk yerleri boşalır, kayalar göz göz olur. (Yel üfürmesi, birbirini bütünler şekilde işler. Yelin üfleyip süpürmesiyle havalanan parçacıklar, yelin kayaları kazıması için malzeme olur. Yel kazıması ile kayalardan parçacıklar koparılıp, bu defa da yel süpürmesi için malzeme verilmiş bulunur. Kurak bir bölgede ufalanmış taş parçacıkları ne kadar çok İse, yelsüpürmesi, yelkazıması (korrazyon) o derecede artar. (Yelsüpürmesi).Yelkazıması, Rüzgar aşındırması, Yel etkisi).
YEL VURMASI Yelin taşlara vurması, taşın, kolay kopabilecek yerlerini koparması halinde beliren gücü. Yel vurması, aşağı yukarı, rüzgar yeğinliği demektir.
YEL VURUŞU Aralıklı olarak yelin vuruşu. Bu olay, esen yel gücünün birdenbire artmasıdır. Bu vuruşun hemen ardından yel esmesi hir an İçin hafifler ya da durur.
YEL YARINTILARI Bu yarıntılar arasında çoğunca sivri durumları ile sırtlar sıralanır. Orta Asya çöllerinde bunun türlü biçimleri görülür. Yardang kelimesi de oradan alınmıştır, (Rüzgar aşındırması).
YEL YIĞMASI Kurak, çıplak bölgelerde, yel üfürmesi ve yel savurmasından İleri gelen kum, toz yığılması. Kumul lös yığınları böylece doğmuştur. Bunun gibi yel savurmasıyla çukur yerler ve tekneler, bu savruntularla dolmuştur ki, bunlara yal yığması teknesi denir.
YELDEĞER Bir yerde esen yelin çarptığı yer. Köyümüzün yanındaki Akbayıra çok yel değer. Yel değen yamacın ters yönündeki yamaç, dulda olur. Geminin de yel değen yanı, dulda yanı vardır.
YELDEĞİRMENİ Yel gücünden faydalanılarak döndürülen çarka bağlı değirmen, (Sudeğirnıeni. Değirmen).
YELGÜLÜ Bir yerdeki rüzgar yönlerinin 8, 16, 32 ya da 64 çizgi ile belirtilmiş durumu. Böylece yelin esiş yönü belirtilmiş olur. Bunun için de en çok dört anayön dört arayön den esen yellere, bu yönlere göre ad verilmiş bulunur Kuzey yeli, güney yeli gibi. Ancak, bu türlü yellerin her yerde ayrıca adları olur. Yurdumuzda en çok kullanılan ve Marmara bölgesinden alınmış olan adlar, yıldız, poyraz, doğu, güneydoğu, kıble, lodos, balı, karayel'dir. Kuzey rüzgarı demek, kuzeyden güneye doğru esen yel demektir. Yelin herhangi bir zamandaki esiş yönü olduğu gibi kalmaz. Bu esiş yünü, ortalama bir durum çevresinde oynar. Haritalarda, çoğunca. Uluslararası işaretlerle bu esiş yönleri belirtilir N = Kuzey, E = Doğu, S = Güney, W = Batı, NE = Kuzeydoğu, NW = Güneybatı gibi. (Yel).
YELKENLE GİTMEK Bir kayığın, bir geminin yelkenden faydalanarak rüzgarla gitmesi. Böyle deniz taşıtlarına yelkenli denir. Önceleri, yelkenlilerden faydalanılarak, uzun deniz yolculukları yapılmıştır. Bugün yelkenliler sadece süs olarak kalmıştır.
YELKESEN Türlü bitkileri hızlı esen yellerin zararlarından korumak İçin yapılan işler. Bunun için, çoğunca bu bitkilerin bulunduğu yer çit ile çevrilir, ya da yelin estiği yönü kapıyacak şekilde yanyana hasırlar gerilir. Yelkesen işlerin yapılması, ormansız ve ağaçsız yerlerde gereklidir. Ormanların, korulukların, ya da ağaç sıralarının bulunduğu yerlerde yelin kırıcı etkileri azalır. Yelkesen çiften (Örülü çit. Çit), yalnız yellerin zararlarını azaltmak için değil, kar tipilerinden bahçeleri, yolları korumak bakımından da faydalanılır. Toprağın yerinden oynamaması, sularla supu r ütmemesi için de yamaçlara yer yer çitler yapılır.
YELPAZE KIVRIM Kıvrım yanlarının, kıvrım çekirdeğine doğru az çok büküldüğü bir kıvrım biçimi. Yelpaze kıvrım bu biçimi ile bir yelpazeyi andırdığı için buna bu ad verilmiştir, Kıvrım, Kıvrılma),
YELSEL Yelin aşındırma, biriktirme İşleri ile ilgili. Çölde taşların gündüzün çok ısınarak genişlemesi, geceleri ise birden bastıran doğunun etkisi yüzünden put pul parçalara ayrılması, tozların savrulması, kumların savrulup birikmesi bunlardandır, (Aşınma, Yel etkisi).
YEM Hayvanları beslemek için bitkilerden, hayvanlardan elde edilen besi maddeleri. Hayvanlar doğdukları, yaşadıkları yerlerde bulundukları yerin kendilerine verdiği yemleri yiyerek büyümüş, gelişmişlerdir. Bu bakımdan doğal yem bitkilerinin başka yemler arasında önemli yeri vardır. Bunun için de hayvanların beslendiği yerler olarak, çayır, otlak ve yaylaların (bunlara bakınız) hayvan beslenmesindeki yerleri önemlidir. Hayvanların yediği çeşitli bitkilerle, burçak, fiğ, karabuğday, korunga, tirfil çeşitleri, yonca gibi yeşil yemler durumundaki çiftlik yemleri yanında, koparılmış, kuru bitkiler de aynı değerde yer tutar Kuru ot, kuru yonca, saman bunlardandır. Çeşitli tahıl samanları önemli birer yemdir. Yemler arasında tane yemler'in de önemli yerleri vardır. Arpa, mısır, yulaf bunlardandır. Ayrıca yapma yemler, kimi fabrikalardan çıkan artık maddeler de yem olarak kutlanılır, Hayvan yetiştirme).
YENGEÇ DÖNENCESİ Kuzey Yarim Kürede Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesi. Kuzey yarımküresinin 23' 27' lık paralelinde, güneşin 22 Haziran da, öğle üzeri dik vurduğu çember, Bu gün. Kuzey yarımküresinin gün ' dönümü'dür. (Dönence, Oğlak dönencesi).
YENİ TAŞ ÇAĞI İnsan tarihinde Eski ve Orta Taş Çağlarından sonra gelen. Tunç Çağından önce süren çağ. Bu çağda, hayvan yetiştirme ve tarım gelişmiştir. Keçi, koyun, sığırdan başka domur, at gibi hayvanlar da İnsana alıştırılmıştır. Yeni Taşçağında hayvanları alıştırma İşi Önasya'da geniş yer tutmuş, Orta, .ya'da da at evcilleştirilmiştir. Bu çağda insan, daha çok düşünür olmuş, sert taşları cilalıyabilmistir. Yine bu çağda buğday, arpa, keten ekilmiş, ketenden kumaş dokunmağa başlanmıştır. Eski t aşc. ağındaki insanlar ölülerini gömmedikleri halde. Yeni taşçağındaki insanlar ölülerini gömmesini, bunlar için dolmen denilen mezarlar yapmasını bilmişlerdir. Cilalı taşçağı da denilen Yeni taşçağında insanlar artık barınma yeri olarak, mağaralarda inlerde kalmayıp göller üzerinde yapılmış evlerde oturmuşlardır. Bu evlerden çevredeki karaya köprüler yapılmış, geceleri yırtıcı hayvanlardan korunmak için bu köprüler kaldırılmıştır. Bu çağda insanlar köylerde oturmuştur. Bu köylerin her yanı bir hendek, ya da bir duvarla çevrilmiştir. Yeni Taş çağı Avrupa'da 1000 yıl ka dar sürmüştür. Milattan önce 3000 ile 1800 arasında, Taşçağı, Eski Tasçağı, Orta Taşçağı).
YENİ YIL Her yılın ilk günü. Gregoryen takviminde bu Ocak'tır, (Takvim, Yıl, Ay, Gün).
Yeniden donma Katı olan, bir yere bağlı bulunan kalın buz yığınlarının bulunduğu buzulların hareket edişini açıklamak üzere ortaya atılmış düşüncelerden biri. Yeniden donma düşüncesine göre, buz, basınç yüzünden küçük parçacıkların bulunduğu bir yığın durumuna gelir. Baskının artmasıyla, buzun erime noktası alçalır. İşte bu parçacıklar, birbirlerine değen yüzleri boyunca yer değiştirir. Bu sırada herhangi bir biçime, bir kalıba giren bir özellik alırlar. Baskı azaldığında yeniden donma olur, bu yığın yine birbirine bağlı, som bir kütle durumuna geçer. Karın, buzkar buzkarın, buzul özelliği almasında yeniden donma olayının büyük önemi vardır. Yeniden donma oljyı ile buzul, basınç olunda esnek bir durum almakta, bu da buzulun hareketine yol açmaktadır.
YENİDEN DONMA TEORİSİ Buzulların hareket edişini açıklamaya çalışan düşüncelerden biri.
YENİDÜNYA İçerisine kuzey, orta, güney Amerika'yı atan karalar topluluğu (Eski dünya).
YENİŞEHİR Şehirlerin eski çekirdek bölümünün (Şehir çekirdeği) çevresinde, endüstri çağının gelişmesiyle birlikte, yer yer fabrikalar yanında, yeni şehir çekirdekleri doğmuş, ya da yeni şehir yerleşmesi alanları belirmiştir. Bu gibi yerler köylerden şehirlere çalınmaya gelenlerle kısa zamandadolmuş, yeni şehir bölümleri hızla büyüyerek birbiriyle kaynaşmıştır. 'Yeni şehir bölümlerinde sokaka ve caddeler, eskilerine göre daha geniş) (İr. Parklar, yeşil alanlar, meydanlar çoktur, (Şehir çekirdeği. Şehir, City).
YER Yeryüzünde bir alan.
YER ADLARI Yerleşme yerleri (b. bk). ile tarla, bağ, bahçe, dağ, vadi, dere. ırmak, deniz, ada, bölge, ülke gibi yerlerin adları. Yer adları araştırmalarına toponimi ve toponomastik denir. Toponomasiik, dil biliminin bir dalı olup, yer adlarının Önemini, doğuşunu, yayılışını araştırır ve inceler. Bu araştırmalarla coğrafyanın, yerleşme tarİhİ'nin, etnolojinin bir yardımcısı durumun f da bulunur.
YER ADLARI BİLGİSİ Coğrafyanın bir yardımcısı olup, yerleşme yeri adlarından bölge, yöre adlarından ve başka yer adlarından faydalanarak yerleşmelerin doğduğu, geliştiği cağların bulunmasına, o zamanki yörenin durumunu belirtmeye, burada yerleşenlerin nerelerden gelmiş olduğunu göstermeye çalışır, (Yer adlan).
YER BİÇİMİ Yerşekli, Avarız.
YER DEĞİŞTİRME Bir cismin son konumuyla, ilk konumu arasındaki yönlü uzaklık.
YER DEPREMİ Deprem.
YER DÜZENLEMESİ Yer plancılığı.
YER EKSENİ Gök ekseni içinde bulunan ve yer yuvarlağının döndüğü eksen. Gök ekseni tutulma düzlemiyle 66,5 lik bir açı yaptığından, yer ekseni de tutulma düzlemi ile 66,5 kadar olan açıyı gösterir. Yerin ekseninin bu eğimli duruşu, yer yuvarlağı güneşin etrafında dönerken etkisini belli eder. Bu durumdan türlü iklim olayları, mevsimler doğmuştur.
YER GÖÇMESİ Göçüntü.
YER GÖÇÜNTÜSÜ Göçme.
YER ISISI YERİN İÇİNDEKİ ISI. Bu ısının neden ileri geldiği üzerinde durulmuştur. Bir düşünceye göre yerin içindeki bu ısı, yer yuvarlağının İlk durumu olan ve güneşten ayrılmış kızgın bir bulutsu cisimden (nebüloz) arta kalmıştır.
YER SARSINTISI Deprem
YER YÖRÜNGESİ Yeryuvadağının güneşin etrafında dolaşırken geçtiği yol. Yeryuvarlağı, güneş çevresinde 365 gün kadar bir zamanda büyük bir elips çizer. Yeryuvarlağı, odaklarından birinde güneşin bulunduğu bir elips yörüngesi üzerinde yürür. Bu, yerin yörüngesidir. Bu dolaşma zamanına bir yıl denir. (Günöte, Günberi).
YERALTI Toprağın altındaki yer.
YERALTI DEMİRYOLU Yeraltında oyulmuş yollara döşenmiş demiryolları.
YERALTI SUYU Yeraltındaki taşlar, tabakalar içinde bulunan sular. Bu sular, çoğunca yerin üstünden dibe sızmış bulunan sulardır. Bu sular, su dolaşımına katılmıştır. Yeraltı suları, ya kum çakıl gibi dağınık taş parçalan arasında birikerek o yeri doyurur, ya da kayaların içinde ve çatlaklarında yer tutar. Ovaların, geniş vadi tabanlarının altındaki aluviyonlar içindeki yeraltı suyuna taban suyu ya da kuyu yatağı denir. Yeraltı suları bir başka şekilde de kayaların ince çatlaklarında, oyuklarında bulunur, (, Karst hidrografyası. Kaynak, Mağaralar).
YERALTI SUYÜZÜ Yeraltı Su yatağının yeryüzüne olan uzaklığı. Başka bir deyişle, yeraltı su yatağının yeryüzünden olan derinliği Bu derinlik kimi yerde birkaç metredir. Kuyu yatağı ve taban suyu çoğunca böyle olur. Yeraltına sızan sular yerçekiminin etkisiyle su geçirir bir tabakayı aştıktan sonra, geçirimsiz tabakaya dayanınca orada, lasın boşlukları İçinde birikir. Bu birikme, gittikçe yukarı doğru yükselerek olur. Sonunda da belirli bir sınıra kadar su yüzü yükselir. İşte yeraltındaki suyun bu üst yüzü yeraltı tu derinliği adı ile anılır, (Taban suyu, Yeraltı suyu).
YERBERİ Gün Öte günberi çizgisi.
YERÇEKİMİ İki cismin birbirini, aralarındaki uzaklığın karesiyle ters oranlı, kütleler çarpımiyle doğru oranlı olarak çekmesi. Çekim denilen bu ana kurala göre yer yuvarlağının kendi yakınındaki cisim. İerj çekmesi olayı. Bunun için bu olaya yerçekimi denir. Eskiden buna cazibei arz denirdi. Gökteki cisimlerde birbirini çekme olayı vardır.
YERÇEKİMİ İVMESİ Serbest düşme hareketi yapan cisimlerin sahip oldukları ivme.
YERÇEKİMİ KÜTLESİ Aynı yerde bulunan iki cismin ağırlıkları eşitse kütleleri de eşittir. Böylelikle birinin kütlesi bilindiğine göre diğerinin kütlesi de öğrenilmiş olur. Bu metotla bulunan kütleye verilen ad.
YERÇEKİMİ POTANSİYEL ENERJİSİ Yerçekiminden kaynaklanan ve barajlarda gördüğümüz enerji türü.
YEREL Bir yere bağlı. Yerel hava basıncı, yerel yağış gibi
YEREL RÜZGARLAR Bir bölgede belirli bir süre İçinde birbirinin tersi yönlerden esen rüzgarlar. Bu belirli süre gün, ay, mevsim olabilir. Bu türlü rüzgarlar, birbirinin yanındaki türlü yerlerin zaman zaman ayrı ısınmalarından doğan yerel hava basınçlarından İleri gelir. Bunun için, bu türlü yellere yerel rüzgar denir. Yerel rüzgarlar iki bölümde toplanır <br>1-Günlük dönemli rüzgarlar ki, kıyı, dağ, vadi rüzgarları bunlardandır. <br>2 -Yıllık dönemli rüzgarlar ki, Muson rüzgarları bunlardandır, (Dağ yeli, Vadi yeli. Deniz yeli. Kara yeli).
YEREL SAAT Yeryüzünde her bir nokta için, o noktada güneşin meridyen üzerinden geçmesi İle düzenlenen saat
YEREL YÜKSELTİ Bağıl yükseklik
YERELLİK Bir olayın bir yere bağlı oluşu.
YERELTMEK Bir coğrafya olayını bir yer de belirtmek. Böylece bir olayın coğrafi dağılışını belirtmeye çalışmak. Bir olayı, bir yere bağlamak.
YERİN İÇİ Yer yuvarlağının dıştan İçe çeşitli kat kat kabuklardan yapılı olduğu temeline dayanan bölünüşü. Yerin İçi Üzerine ileri sürülmüş çeşitli görüşler varsa da bunlar orasında en çok görüleni aşağıda söylenendirYerin en dış katı yer kabuğudur . Bunun altında sima denilen daha ağır bir kat vardır. Daha altta ağırlığı gittikçe artan türlü katlar vardır ki, çekirdek bölümünde ağır küre bulunmaktadır.
YERİN KUTUPLARI Yer yuvarlağının ekseninin, yerin yüzündeki yerleri. Bunlardan biri ku . zty kulüp noktası, ötekisi güney kutup noktası'dır, (Enlem, Boylam, Yer ekseni).
YERİN YOĞUNLUĞU Yer yuvarlağının bütünü gözönüne alınarak elde edilen 5,5 değerindeki yoğunluk Bu değerden şu anlaşılır Yer yuvarlağı kütlesi, aynı büyüklükteki bir su yuvarının 5 kat fazlasıdır. Yer yuvarlağının bu yoğunluğu, dibe doğru türlü yer katlarının yoğunluğunun artması ile ilgilidir. Gerçekten yer yuvarlağının en üst katı olan ası yer kabuğunun yoğunluğu 2,7, bunun altındaki katın yoğunluğu 34, daha derinlerdeki yoğunluklar 56, çekirdek bölümünde 8 den çoktur. Bunların ortalama değeri 5,5 tutmaktadır ki, bunt yerin yoğunluğu denilmiştir, (Yer yuvarlağı).
YERİNDEN KOPMA "Yer kabuğunun tabakalarının türlü kımıldanışlarla yerimden oynamış, duruşları bozulmuş olması. Yerinden oynamalarda kopmaların, ayrılmaların belirdiği yüzeye 'yerinden oynama yüzeyi"" (dislokayon sathı) denir. Bunun yeryüzündeki kesilme yerine yerinden oynama çizgisi (dislokasyon hattı) adı verilir. Yer kabuğunun tabakalarının, kayalarının, daha geniş durumu ile bir bölümünün verinden oynaması, ya yeryüzüne teğet şeklinde olur, ya doa yer yuvarlağının yan çapının uzanış yönünde olarak dikine olur. Birinci durumda, yatay olarak buruşturucu sıkıştırıcı şekilde yandan olan basınçlar çok artar. Böylece de kıvrılma , aşma yatay kayma belirir. Dikine olan yerinden oynamalarda ise çekilmeler, yırtılmalar, yarılmalar olarak bükülme kırılma doğar. Araştırıcıların kimisi bu İki türlü yerinden oynama olayını birbirinden iyice ayırmak istemiş, kimisi de bunların birbirinden kesin sınırlarla ayırt edilmesinin güçlüğünü ileri sürmüşlerdir, (Deprem, Dislokasyon)."
YERİNDEN OYNAMA DEPREMİ Tabakaların kırılması, kıvrılması gibi yerinden oynama olaylarının etkisiyle beliren yer sarsıntıları. Böyle depremlerde sarsıntı yerleri bu oynama yerlerine bağlıdır. Çöküntü yerleri, genç kıvrılma bölgeleri böyle sarsıntı yerleridir, (Deprem).
YERİNDEN OYNAMIŞ DURUŞ "Yerinden oynamış bulunan tabakalar için kullanılan kelime. Sözgelişi, ""Kuzey Anadolu'da birçok tabakalar yerinden oynamıştır"" denildiğinde, bu tabakaların diılolce olmuş bulunduğu düşünülür, (Yerinden oynama)."
YERKABUĞU Yer yuvarlağını çepçevre kuşatan taştan bir küre. Geniş okyanuslar yer kabuğunun çukurluklarıdır. Karalar bu kabuğun deniz üstünde bulunan bölümleridir. Yerkabuğunun çok derinlikleri, deprem dalgaları ve başka yollarla incelenmeye çalışılmıştır. Derinlere inildikçe yoğunluk, sıcaklık artmaktadır. Yerkabuğu 60 120 km. kadar derinliklere uzanan kattır. Bu katla silisyum ile alüminyum çok yer tuttuğu için sial denir. Burası yer katlarının en yeğnisi (hafif olanı) dir.
YERKABUĞU OYNAMALARI Yer kabuğunun türlü olaylarla yer yer oynaması, (Yerinden oynama. Deprem, Yerkabuğu yaylanması. Dağ oluşu).
YERKABUĞU YAYLANMASI Yerkabuğunun yaylanırcasına olan oynayışları Yerkabuğu yaylanmaları, son derece ağır olur. Bu yaylanmalarla geniş Ölçülü yassı yükselmeler, yayvan çökmeler belirir. Yaylanmaların, çoğunca İyice belli bir ekseni bulunmaz. Yaylanmalar sırasında tabakaların duruşunun bozulmasından çok, bu kımıldanışlar birbirinden pek uzak yerlerdeki yükselme vealçalmalarla belli olur. Bu Özelliklerinden ötürü, yerkabuğunun böyle kımıldanışlarını bir yayın kırılmaksızın eğilebilmesine benzetmek mümkündür, (Esneklik). Nasıl ki yay belirli bir yere kadarkırılmadan esneklik gösterebiliyorsa, yerkabuğunun bu geniş ölçü lü kımıldanışları da belirli bir yere kadar esneklik gösteriyor, yaylanıyor. Bundan Ötürü buna yerkabuğu yaylanması denilebilmektedir. Nasıl ki, dağ oluşu sırasında kemerler ,tekneler oluşmuş ise, yerkabuğu yaylanmaları sırasında da, geniş eşikler (jeoantiklinal), geniş tekneler (jeosenklinal) doğmuştur.
YERLEME Yerelime.
YERLEMEK Yereltmek.
YERLEŞİK Köyde, kentte, şehirde, çiftlikte, vahada yer leşmiş insanlar. Bunun tersi göçebe dir. Yerleşik insanlar, bulundukları yerlerde ekin ekerek, meyvecilik yaparak, pamuk ve başka bitkiler yetiştirerek, hayvan besleyerek, el sanatlar yaparak, fabrika işleterek geçinirler. Bunlar, sürülerine otlak ariyan göçe ' beler gibi yer değiştirmezler. Yerleşik insanlar evlerde otururlar, (Yerleştirmek, Yerleşme coğrafyası. Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları. Ev).
YERLEŞİK YERLER Yerkabuğunun çok eski çağlarından beri iyice pekleşerek yerine oturmuş, oynaklığı kalmamış, yerleşmiş bölümleri. Yerleşik yerler, yeryüzünün en eski arazi parçalarıdır. Buraları yerkabuğunun kırılgan yerleridir. Böyle yerler çok uzun zaman aşın maya uğramıştır. Sibirya, Kanada, Saltık Kalkanı bunlardandır, (Oynak yerler. Kalkan).
YERLEŞİKLİK Yerkabuğunun pekişerek yerine oturmuş, yerleşmiş, artık oynamaz olmuş yerleri. Bunun tersi, oynaklıktır.
YERLEŞİLMEMİŞ BÖLGE Yeryüzünün yerleşilmemiş yerleri. Kulüp bölgeleri, çöl bölgeleri gibi. Bunun tersi yerleşilmiş bölgedir. Yerleşilmemiş yerler, sade bu iki alan değildir. Üzerinde İnsan bulunmayan adalar, yüksek dağlar, bataklıklar, insanın sokulamadığı balta girmemiş ormanlar da birer yerleşilmemiş yerdir. Böylece yerleşilmiş yerler ortasında da yerleşilmemiş yerler vardır.
YERLEŞİLMİŞ BÖLGE Yeryüzünün yaşanabilir, yerleşilmiş bölgeleri. Bunun tersi yerleşilmemiş bölgedir. İnsanların yerleştiği yerler, ekonomi bakımından faydalandıkları yerlerden daha dardır. Çünkü avcılık, balıkçılık, toplayıcılık şeklindeki faydalanmalarda insan, bir yerden alacağım alıp, oradan uzaklaşmıştır. Bundan başka yüksek dağlarda hayvan otlatmaları için faydalanılmak üzere geçici olarak ve kısa bir zaman için oturulan yerler (Yaylacılık) olmuştur. Böylece yerleşilmiş yerler, artsız arasız uzanan bölgeler değildir. Ara yerlerde yerleşilmemiş, yerleşmeye engel olmuş alanlar bulunmuştur Yüksek dağlar, ıssız adalar, bataklıklar, balta girmemiş ormanlar gibi. Dar anlamıyla yerleşilmiş bölgeler, 149 milyon Km. tutan karaların 102 milyon Km.; sini tutar. 47 milyon Kmlik yer yerleşilmemiş olan kutuplara, çöllere düşer. Yerleşilmiş bölgeler ortasındaki yerleşilmiş yerler de bu 102 milyon Km. den çıkarılırsa, yerleşilmiş yer tutarı 90 milyon Km. ye düşer.
YERLEŞİM COĞRAFYASI Yerleşik, Yerleştirmek, Yerleşme bilgisi.
YERLEŞME İnsanın çalıştığı ve barındığı yeri İçine alan yöre. Yerleşmenin türlü genişlikte anlamlan vardır <br>1.En geniş anlamıyla yerleşme, insanların oturduğu, faydalandığı bölgedir.<br>2.Daha dar anlamıyla yerleşme, oturulan yerlerle bunların hemen çevresindeki topraklardır.<br>3.En dar anlamı İle yerleşme, içinde oturulan yerler (çardak, çadır, kulübe, ev, büyük evler) dir.<br>Ana çizgileriyle yerleşme, ya kır yerleşmesi ya da şehir yerleşmesi biçeninde olur. Yerleşmeler çek çeşitli yönlerden göz önüne alınabilir <br>1.Tek katlı, iki katlı, çok katlı yerleşmeler.<br>2.Yalnız oturulan, hem oturulup hem iş ve çalışma yeri olan yerleşmeler.<br>3.Çiftlik, el sanalları, endüstri, orman İşletmesi, avcılık ve başka ekonomik yerleşmeler.<br>4.Ulaştırma bakımından yol, boyun, demiryolu, gemicilik, havacılık yerleşmeleri.<br>5.Alışveriş, yönetim, öğretim, bakım yerleri gibi yerleşmeler.<br>6.Araştırma, eğlenme, turistik yerlerdeki yerleşmeler.<br>7.Yeyüzü biçimlerine uyma bakımından dağ, vadi, ova yerleşme'eri.<br>8.Sularla ilgisi bakımından dere, ırmak, kaynak başı, gol kıyısı, deniz kıyısı, vaha, kurak bölge yerleşmeleri. <br>9.Bitki örtüsü ile ilgisi bakımındanorman, bozkır, çöl yerleşmeleri gibi.<br>En yüksekteki yerleşmeler 5300 metreye tırmanmıştı (Güney Amerikada And Dağlarında, Bolivya'da). Yerleşmeler ya sık olur, ya da birbirinden uzak ve avrıksı bulunur,
YERLEŞME BİLGİSİ İnsan yerleşmesinin bilgisi, (Yerleşme). Bu bilgi içinde yerleşmenin .. ki görünüşü, dağılış tarzı, yeri, biçimi, büyüklüğü, işleyişi üzerinde duran yerleşme coğrafyasıyla ilgilenen yerleşme tarihi, tarihten Önceki ve tarih başlangıçlarındaki kuruluş ve gelişmeleri araştıran yerleşme arkeolojisi, yerleşme yerlerinin harap ve yok olması araştırmaları, geçinme ve toplu yaşama yönlerinden araştırmalar vardır, (Yerleşik, Yerleştirme, Yerleşme yeri adları, Toponimi).
YERLEŞME COĞRAFYASI İnsanın oturduğu, barındığı yerlerle bunların kurulduğu yer arasındaki ilgiyi araştıran bir coğrafya kolu . Bu ilgi sayı ve yapı tarzı, yanyana bulunuş şekli, eskiliği gibi yönler olabilir, (Yerleşme, Yerleşme bilgisi. Yerleşme yeri adları).
YERLEŞME YERİ ADLARI "Köy, çiftlik, kom, kent, şehir gibi insanların yerleşmiş bulunduğu yerlerin adları. Bunlar bir kılavuzda gösterilmiştir. Yurdumuzun yerleşme yerler? için iki büyük ciltlik ""yerleşme yerleri kılavuzu (meskûn yerler klavuzu) vardır, (Yer adları, Toponimi. Yerleşme coğrafyası)."
YERLEŞTİRMEK Bir bölgede, bir yörede ev, çatışma yeri sağlıyarak yerleşmek, (Yerleşme coğrafyası, Yerleşme bilgisi)
YERLİ Bir yerde doğmuş, büyümüş ürenıiş, sözgelişi yeril halk, bir ülkede doğmuş, orada yaşamış kimselerdir, Otokton, Yabancı).
YERLİ KAYA Anakaya.
YERLİ KAYA GÖLLERİ Göl çanağının çeşitli nedenlerle ana kaya üzerinde oluşturduğu göllerdir. Göl çanağını oluşturan etkene göre 4 gruba ayrılır.
YERÖTE "Dar anlamıyla, şehir ve kent arasında yeni bir denkleşme yapan yerleşme şekli üzerindeki düzenlemeler. Türlü yönlerden, bu arada endüstri bakımından gelişmiş kalabalık ülkelerde şehirlerle kentler arasındaki sınır belirsizleşmeye doğru gitmiştir. Şehirle kent (kasaba) birbirine yaklaşmıştır. İşte bununla İlgili olarak şehirciligi, bölge plancılığını ilgilendiren işler kendini göstermiştir. , Geniş anlamıyla alınırsa, yer plancılığı terimi Almanca Raumplanung kelimesinin dilimizdeki karşılığıdır. Bu Almanca kelime, teknik kaynaklarda çok geçen geniş anlamlı bir kavramdır. Bu kavram, bir ev yeri kadar olan ufak bir yerden, bölgeye, ülkelere kadar olan düzenlemeleri içine alır. Bu kelimenin başka dillere tam Çevrilmesi güçtür. Sözgelişi İngilizcede bunun karşılığı ""country regional town village planning"" şeklinde uzun olarak kullanıldığı olur ki anlamı, ülkebölgeşehirköy planlaması demektir. Dilimizdeki yer plancılığı bu Almanca kelimenin karşılığını güzel vermektedir."
YERŞEKLİ Yeryüzünün kabarıklık, çukurluk biçiminde ve çok çeşitli büyüklükteki biçimleri. Dağ, bir yerşeklidir. Tepe, çanak .ova, doruk, boyun, birer yerşeklidir. Denizden yüksekliğine, bulunduğu yerdeki başka kabartı ve çukur yerle ilgisine göre türlü yerşekilleri vardır. Yerşekillerinin her birinin yapısı ayrı olduğu gibi, bunları oluşturan güçler ve olaylar da ayrı ayrıdır. Dış görünüşleri bakımından biribirine çok benziyen yerşekilleri, gerçekte biriblrinden ayrı olaylarla doğmuştur. Sözgelişi düden, obruk, buzyalağı, devkazanı, yamkcukur birer çukur şekildir. Fakat bunların herbiri ayrı ayrı olaylardan doğmuştur. Yerşekilferinin kimisi büyük şekillerdir Ova, dağ, yayla gibi. Kimisi ise, küçük şekillerdir Yarıntı, oyuk, çanak, tepe, basamak gibi. Ana çizgileriyle yeryüzündeki, bütün şekilleri yani yerşekillerini iki bölümde toplamak mümkündür Çukur şekiller, yarıntı, vadi, oyuk, çanak. İn, ova, teknedir. Kabarık şekiller, basamak, tepe, dağdır.
YERŞEKLİ ÇÖZÜMLEMESİ Dış olaylar ve morfolojik olaylar topluluğunun yardımı ile yerkabuğu oynamalarını göstermeye yarayan bir araştırma yolu. Karalardaki çok çeşitli yerşekillerinin doğuşu, iç ve dış güçlerin karşılıklı durumlarının ve birbirlerine olan etkilerinin İncelenmesine dayanarak açıklanır. Dıştan gelen güçler, yerşekillerinİ yıpratır, içten gelen güçler, yerşekillerinin ana yapılarını doğurur. Böylece, yeryüzünde birbirinin tersi yönünde İşleyen İki gücün karşıladığı bir alan vardır ki, bu da yeryüzünün biçimleridir. Bütün bu karşılıklı etkilerle İlgili olarak bir yanda kabarık yerlerdeki aşınmalardan doğmuş yontulmuş yeryüzü biçimleri, öle yanda aynı zamanda oluşmuş birikme alanları (korrelat birikme alanları) belirmiştir. İşte dış olaylar, iç olaylar ve morfolojik olaylar topluluğu olarak görülen üç değer, çözülmesi gereken, bir denklemdir ki, bunun bilinmeyeni ve doğrudan doğruya görülemeyen iç olaylardır. Öteki İkisinin yardım ile (dış olaylar, morfolojik şekiller topluluğu) iç olaylar da tesbit edilir, İşte yerşekli çözümlemesi yani morfolojik analiz budur.
YERŞEKLİ TERSELMESİ Aşınmalar yüzünden jeolojik bir oluşma sırasında doğmuş bulunan çukur bir yerin kabartı durumuna gelmesi, ya da kabartı biçimindeki yerin çukur bir yer biçimine yer vermesi olayı. Sözgelişi kıvrılma ile belirmiş bulunan bir kemerin bir yer kabartısını karşılaması beklenir. İlkin bu böyledir. Fakat sürekli aşınmalar yüzünden burası yontularak alçalır, bunun yanındaki tekne önce çukurda iken buraya göre daha yüksekte kalır. İşte bu ters durumdan Ötürü böyle şekillerin belirmesine yol açan olaylara terselme ya da yerşekli terselmesi denir.
YERYUVARLAĞI Güneş dizgesinin 9 yıldızından biri ve güneşe üçüncü uzaklıkta olanı. Yer yuvarlağı da bu 9 yıldız gibi bir gezegendir. Yeryuvarlağını havaküre kuşatır. Yeryuvarlağı, 34 milyar yıl Önce güneşten ayrılan bir bulutsu cisimden (nebülöz) oluşmuştur. Yeryuvarlağı ile başka gök cisimleri arasında sıkı bir ilgi vardır. Hele güneş ve ay İle yeryuvarlağı arasındaki ilgi çok sıkıdır. Bu ilgi bunların çekimlerinde belli olur (Gelgit). Güneş ışınlarının yeryüzü üzerine etkisi pek büyüktür, (İklim, Hava, Sıcaklık).
YERYÜZÜ 1 — En dar anlamıyla, kıraların yüzü. Karalan çeviren sığdeniz dipleri karadan sayılmak üzere, engin denizler dışında kalan, çok çeşitli kabartı ve çukur yerleri, akarsulan, golleri, bitki örtüsü. İnsan ve onun işlerinin toplandığı yüzey. Burası katı yeryüzü'dür.<br>2 —Daha geniş anlamıyla havakürenin yeryuvarlağına değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.<br>3 — En geniş anlamı İle insanın yasadığı, çalıştığı alan olan ve bir çok doğal, beşeri olayları kendinde toplamış bulunan havaküre, suküre, taşküre ve canlılar küresinin biribirine en çok yanaştığı yer. Burası bunun için coğrafi yeryüzü diye anılır. Böyle bir yüzey, üç boyutlu bir yerdir. Hem eni, hem boyu, hem de yükseklik ve derinlik değeri vardır, (Yeryuvarlağı).
YERYÜZÜ BİÇİMLERİ Yerşekilleri.
YERYÜZÜ SULARI Yeryüzünün karalar bölümünde yüze çıkmış ya da yüzde birikmiş sular. Bunlar akarsular, göller, bataklıklardır.
YEŞİL KALAN AĞAÇLAR Yapraklarını dökmeden bütün yıl boyunca yeşil duran ağaçlar. Bu türlü ağaçlar, özellikle sıcak kuşağın yağmur ormanlarında ve Akdeniz bölgesinde görülür,
YETME GÜCÜ Belirli bir bölgede, türlü varlıkların, orada yaşayan kimselerin geçinmelerine yelme değeri. Yelme gücü, optimum değere göre, en yüksek geçim değerine göre hesaplanır. Bu hesaplamalarla küçük bölgeler, ülkeler için olduğu kadar, dünyanın da ne kadar nüfusu beslemeye gücü yetebileceği kestirilmeye çalışılır. Nüfusu beslemeye yetme gücü, önceleri coğrafyanın bir konusu olarak göz önüne alınmıştı. Daha, 1754 te. dünyanın besleyebileceği nüfus sayısının 3 milyar kişi olduğu İleri sürülmüş, sonraları bu değerin 1015 milyar kişi olabileceği üzerinde de durulmuştur. Bir bölgenin nüfusa yetme gücünün bilinmesi, türlü ülkelerde başta gelen işlerden biri olmuştur. Öyle endüstri ülkeleri vardır ki, buralarda nüfus çokluğu .pek ileriye gitmiştir.Yetme gücü, şu olaylarla ilgilidir Doğal olaylar, türlü varlıkların bulunması ve işletilme derecesi, yaşama seviyesi ve toplum ahlakı, başka bölgelerle olan ekonomik bağlantılar, (Nüfus, Göç, Dışa göç).
YEVM Gün.
YEVMİ Günlük.
YEVMİYE Gündelik.
YIĞILMA Jeolojide yığılma sözünden denizlerde, tatlı sular içinde birikmiş her türlü taş yığıntıları anlaşılır. Bunlar arasında kırıntı yığınları (detritik depolar), türlü taşların denize, göl çanaklarına sürüklenerek biriktirilmesinden doğmuş yığılmalar vardır. Bunlar kat kat yığıldıkları İçin buralarda tortulanma our. Bir de kimyasal yığıntılar vardır.
YIĞIN Kütle.
YIĞIN BULUT Geniş ölçülü yığınlar olarak beliren, toplu görünüşlü bulutlar, , Bunlara, kümebulut adı da verilmiştir, (Bulut).
YIĞINAK Menderes büklümleri yaparak akan bir ırmağın, su yatağına doğru az eğimli uzanan aluviyon yığılmalarına yer veren '. yakası. Yığınak kıyı biçimi bakımından dışbükey bir uzanış gösterir. Burası ırmak yatağına doğru gittikçe alçalan yassı bir burun biçimindedir, (Carpak).
YIĞINTI DAĞLARI Yeryüzünde yığılmalardan doğmuş bütün kabartı ; lar. Yanardağlar birer yığıntı dağıdır.
YIĞINTI KIYILAN Birikinti kıyısı
YIL Güneşin görünen yıllık hareketinde seçilen herhangi bir noktaya göre ard arda iki geçişi arasındaki zaman. Yeryuvarlağının güneş çevresinde dolanması için geçen zaman. Bu dolanma sırasında mevsimler doğar. Bir yıl 12 ' ay sürer. Bir yıl 365 gün, 6 saatte bütünlenir. Bu süreye adi yıl denir. Buna göre, yıl tam sayıda günlerden meydana gelemiyor, demektir. Bu durum türlü güçlüklere yol açacağı için, bu gün artığı gözönüne alınarak 3 yıl süresince Şubat ayı 28 gün sayılmıştır. Dördüncü yılda ise Şubat 29 gün alınmışttr. Şubatın 29 gün çektiği yıllara arlık yıl denir. 4 ile bölünebilen yıllar, artık yıl sayılır. Yeryuvarlağının uydusu olan ayın Hareketleri de gözönüne alınarak yıl hesaplanmasında faydalanılmışım Bugün de bu hesapla İlgili durumlar vardır. Bizde ay yılı (senei kameriye) temel tutularak Ramazan, dini bayramlar, her yıl değişik olarak yılın türlü günlerinde gelir, Ay yılı 29 gün 12 saat çeker.
YILDIRIM Elektrikle dolu bir bulutun toprağa yaklaşması, sürtünmesi halinde bu bulut ile toprak, eşyalar, evler, ağaçlar, hayvanlar, insanlar arasında elektrik boşalması olayı. Yerin özelliği, eşyanın biçimi ve duruşu ile yıldırım düşmesi arasında ilgi vardır. Sözgelişi, maden ocaklarının bulunduğu yerler, yüksek yapılar, büyük ağaçlar düz ve her yanı çıplak yerden geçen İnsanlar, hayvanlar yıldırımı kendi üzerine çeker. Yıldırım düşmesi, yıldırımla çarpılma olaylarının sık sık İşitilmesi bundandır. Kimi yerde, yaylalarda yıldırım düşmesi yüzünden otlamakta olan davar sürüleri yok olur. Şehirleri, yerleşme yerlerini, yıldırım düşmesinden korumak için yıldırımsavarlardan faydalanılır. Ancak her yere adım başında yıldırımsavar koymak güçtür. Böyle yerlerde yıldırımdan korunmak için iri ağaçların, madenle ilgili yerlerin yanına yaklaşmamaya çalışmalıdır.
YILDIRIMSAVAR Evleri, yerleş, me yerlerini, insanları, yıldırım düşmesinden koruyan araç. Yıldırımın doğurabileceği yıkımları önlemek için onu zararsız bir duruma getirmek, onu savmak gerekmiştir. Bundan ötürü dilimizde bu araca yıldırımsavar denilmiştir. Nasıl ki, uçaksavarlar da, başka tehlikeyi savarlar. Yıldırımsavar 1752 de Benjamin Franklin tarafından bulunmuştur. Bu buluşun temeli, yıldırım düşmesinin bir elektrik olayı olduğuna dayanır, (Çakım, Şimşek, Gök gürlemesi, Yıldırım).
YILDIZ Geceleri gökte görülen ışıklı cisimlerden her biri Bu yıldızlardan kimisi durağan, kimisi gezegendir. Güneş bir yıldızdır. Bir durağan yıldızdır. Gezegenler, durağanlar gibi ışıklı değildir. Bunların da parlak görünmeleri, kendilerine vuran güneş ışığı ile aydınlanarak çevrelerine ışık vermelerindendir.
YILDIZ BİLİMİ Astronomi
YILDIZ GÜNÜ Bir yıldızın mecidiyenden İki üst geçişi arasında geçen zaman.Yıldız günü, gökte güneşin görünen yörüngesi olan, tutulma çemberinin gök ekvatorunu kestiği iki noktadan birincisinin, yani ilkbahar noktasının meridyen üzerinden geçmesi ile başlar. Bir yıldız günü, 23 saat 56 dakika sürer. Yıldız günü, güneş gününden 4 dakika kısadır. Bu değer bir yıl içinde bir gün kadar fark ettirir, (Güneş günü. Yerel saat. Saat dilimleri).
YILDIZ HARİTALARI Gök'ün çizilmiş haritaları. Bu haritalarda çok sönük yıldızlar da görülebilir.
YILDIZ UZANIŞI Akarsuların dağlık bir yerden çevreye doğru türlü yönlere uzanışı, bir şehrin türlü bölümlerinin, her yana doğru uzanışı gibi olaylar İçin, yıldıza benzetilerek belirtilmesine yarayan kelime.
YILDIZ YORUMCULUĞU Yıldızların hükümleri bilgisi Başka bir sözle yeryüzündeki bütün olayların, bu arada en çok İnsan kaderinin, gök cisimlerinin özel karakterlerine, karşılıklı durumlarına, hareketlerine bağlı olduğu inancına dayanarak, yer. de olacak olayları önceden kestirme İşi yıldız yorumculuğu (astroloji) dur. Bu düşünceye göre felsefede bir küçük alem (mikrokosmos) sayılan İnsan, büyük alem (makrokosmos) ile olan ilgisi sebebiyle yıldızların etkisi altındadır. Yıldızların etkileri İse, özel durumlarına ve başka yıldızların durumlarına göre değişir. Bu arada 12 burcun ayrı ayrı ve dört tane üçgen içinde üçlü topluluklar olarak kendilerine göre özellikleri vardır. Bunun gibi ay tutulması güneş tutulması çemberleri de erkekler, dişiler, aydınlıklar, karanlıklar, renkliler, dumanlılar, boşlar, saadet artıranlar gibi bir takım bölümlere ayrılmıştır. Burç bölgeleri'nin belli yerlerinin güneş, ay ve beş gezegenle olan İlgileri de Önemli görülmüştür, (Yıldız, Astronomi).
YILDIZ YÖRÜNGE Bir yıldızın yörüngesi, (Yer yörüngesi).
YILLIK Belirli konular için yıldan yıla çıkan kitap. İstatistik yıllığı gibi
YILLIK EŞSICAKHK EĞRİLERİ Yıllık sıcaklık ortalamalarının geçtiği eşsıcakhk eğrileri, (Eşsıcakhk eğrisi)
YILLIK ORTALAMA Aylık ortalamaların 12 ye bölünme; sinden çıkan ortalama.
YILLIK OYNAMA Sıcaklık farkı, Sıcaklık).
YIPRAK DÖKEN ORMAN Yılın elverişsiz aylarında yapraklarım döken ağaçların çokça yer tuttuğu ormanlar, (Yaprak, Yapraklı ağaçlar. Yaprak dökümü).
YIPRANMA ŞEKİLLERİ Sıcaklık, hava, su ve canlılar gibi güçlerin sürekli olarak yeryüzünde işlemeleriyle yerin biçimlerini aşındırmaları, taşımaları olayı. (Aşınma).
YIPRANNIŞ BİÇİMLERİ İç güçlerin ortaya koyduğu ilk biçimlerin, türlü dış güçlerle aşınmasından doğmuş şekiller, (Yapı biçimleri. Yıpranma şekilleri. Aşınma).
YIRTICI HAYVANLAR Etini yemek için başka hayvan, lan dişleriyle, tırnaklarıyla parçalayan hayvan. Bunlar yeryüzünde çok yaygın olan, her yerde bulunabilen memeli hayvanlardır, (Yırtıcı kuşlar).
YIRTIK İZDÜŞÜMLER Yuvarlak olan Yer'i bir düzlem üzerinde bütünü ile gösterebilmek için yer yuvarlağının yüzeyini uygun bir biçimde yırtmak, bölmek yoluyla yapılmış haritalar. Böylece dörtlü, beşli yıldızlar meydana çıkar. Yeryüzünde karalar kuzey yarımküresinde toplanmıştır. Burada Kuzey Buzderiizinin çevresinden güneye doğru karalar, gittikçe daralarak uzanır, sivri uçlarla son bulurlar. Karaların bu dağılış ve uzanışlarından faydalanılarak, kuzey yarımküresi ekvator düzlemi üzerinde topluca gösterilir. Güney yarımküresinin karaları olan güney Amerika, Avustralya ve Afrikanın güneyi, bu ana gövdeden ayrılmış bulunan yıldız kollarından her birinin üzerine çizilir. Yırtık izdüşümlerle yapılmış bu yıldız uzanıştı haritaların çeşitleri vardır, (İzdüşümler).
YİV İnce uzun küçük yarıntı Uzunca küçük oyuntu yerleri
YOĞUN TARIM Dar alanlarda yüksek emek ve sermaye harcanarak birim alanda çok yüksek verim elde etmek suretiyle yapılan tarım.
YOĞUNLAŞMA Buharın sıvıya dönüşmesi. Bir maddenin gaz durumundan sıvı, ya da katı duruma geçişi Yoğunlaşma, soğuma yüzünden olur. Havadaki subuharı, en büyük değerine ulaşınca hava subuharı ile doymuş demektir. Başka bir deyişle, belli bir sıcaklıkta hava, alabileceği subuharını almıştır. Doyma, sıcaklığa bağlıdır. Sözgelişi, 20 derece sıcaklıkta bir mı havadaki subuharı en çok 17,1 gr. olabilir, (Yağış, Salt nemlilik, Havanın nemliliği).
YOĞUNLUK Bir maddenin kütlesinin hacmine olan oranı Bir maddenin birim hacminin kütlesi.(kütlenin hacme oranı)
YOĞUŞMA Havanın içerisinde bulunan su buharının yağmur, kar, dolu, kırç, kiraği, çiy haline gelmesi.
YOKUŞ Bir bayırın, bir yamacın eteğinde bulunan bir kimse için yukarı doğru yükselen yer. Yokuşyukarıtırmanmak, yol yokuşyukarı gibi sözler kullanılır. Yokuşun tersi, iniş tir. Fakat yoku; kelimesinin söyle de kullanıldığı olur ; Yokuşaşağı inmek .
YOL Bir yere gitmek için üzerinden veya içinden geçilen yer. Demiryolu, karayolu, denizyolu, havayolu
YOL ÇATAĞI Birkaç yolun birbirini kestiği yer.
YOLBOYU HARİTASI İyice araştı n lamamı;, düzgün topografya haritaları bulunmıyan ülkelerde yol boyunca geçilen yerler için yapılmış olan harita. Yolboyu haritalarında geçilen yollar, yolun her iki yakasındaki köyler, yeryüzü biçimleri, bitki Örtüsü, sular gösterilmiştir. Yolboyu haritalarının çok yerinde uzaklıklar kestirme ile bulunmuştur, (Harita).
YOLBOYU KÖYÜ Geniş ve İşlek yollar boyunda yolun İki yakasında kurulmuş köy. Burada köy evleri yolun hemen yanındadır. Kars yakınında böyle köyler vardır, (Köy).
YONCA Yem bitkisi olarak kullanılın bir tür bitki.
YONTMA Eski taş çağı.
YONTUK Yeryüzü biçimleri bilimi kaynaklarında uzun zaman yontularak, cşınarak kabartı yerleri silinmiş biçimler için kullanılan bir yardımcı önterim. Yontuk kelimesi Almancadakİ Rumpf yani gövde kelimesini bu elanda karşılamıştır. Rumpf kelime sinden anlaşılan ise, dalı budağı yontulmuş ağaç, kolu kanadı kesilmiş hayvan, bir ağacın gövdesi, insanın gövdesi gibi şeylerdir. Yerşekillerinin ana maddesini veren jeolojik yapıda da buna göre bir kıyaslama yapılmıştır. Sözgelişi, kıvrımlı bir yapıda kemerler antiklinaller), tekneler (senklinaller) vardır. Kırıktı bir yapıda yükselmiş kanat, çökmüş kanat bulunur. Bir yana eğik yapıda sert ve yumuşak tabakaların uzanışı, dalışı vardır. Bunlar birer kabartı, çıkıntı, çukurluk veya uzantıdır, işte dış güçler, uzun zaman buraları aşındırır, yontar ise böyle yapılardaki kabartılar silinir, yontulur. Bu yontulmalardan sonra böyle yerlerde yapının kabartıları silinmiş, çukurların şurasına burasına yığıntılar ötmüş, artık daha çok aşmamıyan bir gövde kalmıştır. İşte buna yontuk denilmektedir ki,Almanca Rumpf kelimesinin karşılığıdır. Bu yontuk kök kelimesinden faydalanılarak, Alman jeomorfoloji kaynaklarında üretilmiş birçok terimlerin dilimizde karşılığını bulmak mümkün olmuştur. Yapılar İçin kullanılacak taşların geniş yüzlerin deki pürüzler, çıkıntılar da taşı yontan usta tarafından taşçı kalemi de denilen yorucak ile yontulur. Böylece taşın yüzü, duvara konmaya hazır olarak yontulmuş bulunur. Türlü bölgelerimizde, güzel ve kolay yontularak işlenebilen taşlara yomıtaşı, ya da sadece yönü adı verilir. Yontuk kelimesi, sonuna uk gelen isim ve sıfat kelimelerinden biridir Topuk, yumruk, koruk, boğuk, soluk, kabuk, yoluk, uçuk gibi. Yontuk kelimesinin yardımıyla peneplen kelimesinden üretilmesi mümkün olmayan birçok terimleri üretmek mümkün olmuştur, (Yontukdüz).
YONTUK BASAMAĞI Yükselmenin ve duraklamanın birbiri ardınca sürdüğü yerkabuğu hareketleri bölümlerinde yontulmuş düzlüklerle birlikte giden yontulmuş basamaklar. Yontuk basamağının kırılmalarla, ya da tabaka sertliği İle İlgisi yoktur. Bunlar duraklama durumundaki yer kabuğunun yontulmuş yerlerinin yükselmeye uğramasıyla belirmiş basamaklardır.
YONTUK HORST Her yanı kırıklarla çevrili, fakat üstü bir yontukdüz durumunda olan tek dağlar. Yontularak düzleşmiş, yassılmış, alçalmış bir bölgede yerkabuğu hareketleri yüzünden kırılmalara uğramış yerlerde, kırıklar arasında kalarak bir bölüm yükselmiş olur ki, bu bir yontukhorsl (Horst) dağı meydana getirir, (Dağlar, Yerinden oynama).
YONTUK KALINTISI Uzun bir süre yontularak yüksekliğinden kaybetmiş, yassılmış ve deniz yüzüne yaklaşmış, yeryüzü biçimleri ortasında yer yer görülen tepeler ve sırtlar, (Kalık tepe, Sertgen).
YONTUKDAĞ Deniz yüzüne yaklaşacak kadar alçalmış ve düzleşmiş yeryüzü şekillerinin, yerkabuğunun yaylanmaları ile ilgili olarak, yeniden kabartı durumuna gelmesiyle belirmiş dağlar. Yontuk dağlar, binlerce metre yükseklikte bulundukları halde üzerlerinde düzce, dalgalıca bölümler bulunur, Ancak, bu yassı yükseklikler arasında, derin vadiler vardır.
YONTUKDÜZ Peneplen. Dış güçlerle yontularak yassılaşmış, deniz yüzüne yaklaşacak şekilde alçalmış, kabartıları silinmiş yerler. Başka bir deyişle, yeryüzü biçimlerinin ana yapısını veren türlü şekiller (kıvrımlı yerler, kırıklı yerler , tabakaları delip geçen taşlar) üzerinde, çeşitli aşındırıcı güçlerin, bunları yontması ile beliren düzce, dalgalıca, deniz yüzüne yaklaşacak şekilde alçaltılmış yerşekilleri.
YONTUKLAIMA Çeşitli yapıdaki yeryüzü biçimlerinin türlü dış güçlerle aşınarak düzce, dalgalıca bir biçime girmesi olayı, (Yontukdüz, Peneplen).
YONTUKOVA Uzun süren aşınmalardan, yontulmalardan sonra deniz yüzüne İyice yaklaşırcasına alçalmış, ova gibi düzleşmiş, yeryüzü biçimi. Yontukova ile yontukdüz, hemen hemen bir anlamdadır. Arada küçük ayrılık vardır. Dilimize peneplen şeklinde giren boy1e bir sekle yarımova, ovaç gibi adlar verilmiş ise de, bu kelimeler tutunamamıştır. Yontukova ise olayı belirtmesi bakımından daha çok tutunmuştur. (Yontuk, Yontukdüz, Aşınma).
YONTUKYALI Daha çok düz, ya da düzce duruşlu tabakaların yer tuttuğu tabakalardaki yontulmalardan doğmuş düzlükler, (Düzlek, Yayla, Yontukdüz).
YONTUKYÖRE Uzun bir süre aşınarak düzce, dalgalıca, yer yer tepelerin bulunduğu bir biçime girmiş yerler, (Yontuk, Yontukdüz, Yontukova).
YONTUKYÜZ Türlü yapıdaki yeryüzü biçimlerinin çeşitli dış güçlerle uzun bir süre aşınarak düzce, dalgalıca bir biçime girmiş durumu, (Yontukdüz, Peneplen).
YONTULMA Türlü yapıdaki yer şekillerinin, dış güçlerle uzun bir süre aşınması, düzleşmeye doğru gitmesi, yontulması, (Yontuk, Yontukdüz, Peneplen).
YÖN Anayönler, Arayönler.
YÖN BULMA Yönelme.
YÖNELME Yön bulma işi. Bunun için türlü yollardan faydalanılır.
YÖRE "Türlü derecelerden bir takım özellikleri bulunan, kendine mahsus görünüşü olan bölgecik. Bir yörede her çeşit doğal olaylar yer tuttuğu gibi. İnsanın ortaya koyduğu işler de bu doğal olaylarla yan yana, iç içe yer tutmuş bulunur.
YÖRE BİLGİSİ Oldukça küçük bir bölgede veya bölgecikte her türlü coğrafya olaylarının o yere uyan bir birleşmesinden ve birbiri üzerine olan etkilerinden doğ muş bir birliği, bütünü ile gözönüne alarak araştıran, İnceleyen bir bilgi. Yöre bilgisi coğrafyanın bir koludur. YÖre bilgisinde yöre (ipleri belirtilir. Yöre İçinde canlı cansız her şey bir uyum içinde birleşmiştir Hava, su, yeryüzü biçimleri, bitki örtüsü, topraklar, insanın yaptığı her türlü işler (ev, köy, kent, şehir, yol, kop rü, su yolu, sanal eserleri..) birbiriyle kaynaşmış, yerine ve birbirine uy muştur. Bunlardan her biri yöreyi doğuran birer unsur olduklarına göre, yöre bilgisinin inceleyeceği ve hepsini o yerde bir bütün olarak gözönüne almağa çalışacağı olaylardır. Yöredeki olaylar sadece, yerinde duranlardan İbaret değildir. Yörede yaşayan, yer değiştiren canlılar da oranın özelliği içine girer. Sözgelişi, sürüler halinde beslenen, yetiştirilen, yaylalara çıkıp sonra yine ağıllarına inen hayvanlar yöreye özel bir durum verir. (Yaylacılık). Bunun gibi, türlü iş yerlerine, tarlalara, bahçelere, hergün sabah akşam, yıl içinde mevsimlere göre gidiş gelişteki yer değiştirme de yöreye ayrı bir özellik verir. Bütün bunların yanında ve içinde yörenin güzelliği (estetiği) de her yöre için önemli yer tutar. (Yöre, Doğal yöre, İşlenmiş yöre. Zorlanmış yöre. Peyzaj, Landşaft, Manzara, Yöre görünüşü. Bakım).
YÖRE GÖRÜNÜŞÜ "Bir yörenin görünüşü, manzarası ""Güzel görünüşlü bir yer"" denildiğinde o yöredeki görünüş anlatılır. Yörenin bütününün görünüşü olduğu gibi, bir bölümün de görünüşü olur.. Yöredeki golün, karlı dağın, ekin ekili tarlaların, bağın, bahçelerin, bunlar ortasında evlerin ve köylerin, şehirlerin görünüşü gibi. (Yöre, Peyzaj, Manzara, Peyzajcılık)."
YÖRÜNGE 1. Bir cismin hareketi sırasında izlediği yol. 2. Elektronların çekirdek etrafında belli enerji seviyeleri.
YUKARI KESİM Bir ırmağın kaynağına yakın olan bölümü, yani yukarı bölümü. Bunun gibi ırmağın aşığı kesimi, orta kesimi de vardır. Yukarı kesimde aşınmalar çok olur. (Akarsular, Aşağı kesim).
YUKARIYA DÜŞEY ATIŞ Düşey olarak yukarı doğru Vo hızıyla atılan cismin hareket yönüne ters yönde etki eden ağırlık kuvvetinin etkisinde g ivmesi ile yavaşlayarak durması ve maksimum yükseklikten itibaren serbest düşme hareketi yapması.
YUMRULAR Düzensiz toparlak biçimdeki taşlar. Kireçtaşı yumruları, çakmaktaşı yumrusu gibi. Bunlar bir çekirdek etrafındaki ayrışmalardan ve çökelmelerden ileri gelmiştir, (Taşlar).
YUTAN DELİK Obruk, Düden, Karst olayları
YUZEY ŞEKİLLERİ Yeryüzünde iç ve dış kuvvetler sonucu oluşmuş olan bütün şekiller. Dağ, vadi ova vb. gibi.
YÜBÜSET Kuru ile bir koldan gelen yübûset, 3040 yıl öncesine kadar kuruluk ve kuraklık anlamında kullanılmıştır. Bugün yübûset yerine kuraklık terimi yayılmıştır. Yübûsetin tersi eskiden rutubet idi
YÜK ÖLÇER bir devreden veya devrenin bir kesitinden geçen elektrik geçen elektrik yükünü ölçen araç.
YÜKSEK BASINÇ BÖLGESİ Çevresine göre daha yüksek bir basınç değeri gösteren, buradan yanlara doğru basıncın azaldığı bölge (Alçak basınç bölgesi. Döngü, Karşı döngü. Hava basıncı).
YÜKSEK DAĞLAR Deniz yüzünden çok yüksek olan, ağaç sının ve kalıcı karlar sınırının yukarısında da uzanan, bağıl yükseklikleri çok, karlı buzlu ve derin vadilerin uzandığı dağlar, (Dağlar).
YÜKSEK KIYI Dik kıyı.
YÜKSEK YAYLA Yüksekel'in düzce yerleri. Bu yerler derince, ya da derin vadilerle kazılmış ve yarılmıştır. Ara yerlerde düzlükler vardır. Buraları çoğunca 1500 metreden yukarı olur. (Yüksekel, Yüksekova, Yan, Düzlek yapı).
YÜKSEKEL Deniz yüzünden çok yüksekte bulunan, dar bir bölgedeki iniş ve çıkışların yükseklik farkı 2GO metreye kadar olan, ya da bunu geçen düzlükleri de bulunan yeryüzü biçimleri
YÜKSEKLİK ÖLÇMESİ . Barometre kullanılarak yükseklik ölçülmesi İşi Bu ölçmelerin temeli şuna dayanır. Hava basıncı, yükseldikçe azalır. Yere yakın hava katında her mm. Basınca karşılık bir azalma olur. Böylece arazide biribirinden ayrı yükseklikle bulunan yerler arasındaki yükseklik farkını bulmak, bir dağın deniz yüzünden olan yüksekliğini elde etmek mümkün olur.
YÜKSEKOVA Denizdençok yüksekte ve İç bölgelerde uzanan ova. Yüksekova da ova özelliğindedir. (Yayla, Cukurova, Yükselel, Çukurel, Yazı, Düzlek yapı).
YÜKSELEN BLOK Kırık boyunca birbirine göre yer değiştiren bloklardan yükselen kısma denir.
YÜKSELME Deniz yüzüne göre yer kabuğunun bir bölümünün seviye değişikliğine uğraması. Yükselme ya kırılmalar, kıvrılmalar yüzünden olur, ya da yer kabuğunun yaylanmaları yoluyla belirir. Yaylanmalarla geniş eşikler, geniş tekneler belirmiştir. Bu olayları yer yuvarlağının büzülmesi (Büzülme teorisi), denkleşmeler (İzostazi) ile açıklamağa çalışmışlardır.
YÜKSELME TEORİSİ Dağların doğuşunu, oluşunu açıklamak İçin ortaya atılmış bir düşünce olup, volkanların Önceleri, düz duruşlu tabakaların ya püskürmeksizin ya da bir patlama yerinin belirmesiyle doğduğunu ileri sürmüştür. XIX. yüzyılın ilk yarısında bilginlerin İleri sürdüğüne göre, yükselmeler yerkabuğu içinde sıkışık olarak çevrili çok sıcak buharların etkilerinden doğmuştur. Bu durumu açıklamak İçin de yanardağlarda tabakaların çepçevre bir datış gösterdiği ileri sürülmüştür. Ayrıca bugün artık dar ve derin su yarıntıları olarak bilinen uzun çukurların patlama yarıntıları olduğu ileri sürülmüştür. Yükselme teorisinin yerini bugün bir çok olayların açıklanmasına yardım eden yığılma teorisi tutmuştur. Bununla beraber, magmanın düz tabakaları kabarttığı, böylece lakotitler de olduğu gibi böyle yerlerde, tümseklenme belirdiği yükselme teorisi ile açıklanan olaylardandır.
YÜKSELTİ RAKIM. Bir yerin deniz yüzünden olan yüksekliği, (Yükseklik, Salt yükseklik. Bağıl yükseklik.
YÜKSELTİ EĞRİLERİ Eşyükseklİk eğrileri.
YÜZDEN ERİME "Güneşlenmenin etkisi, havanın sıcaklığı, rüzgarlarla, yağmurlarla büzlerin üstten erimesi olayı. Bunlar arasında güneşlenme önemli yer tutar. Yüzden erime, dağlardaki buzullarda, kutuplardaki içbuzullarda, denizlerde yüzen buzdağlarında görülür. Bu yüzden buz alanlarında erimeler, gerilemeler, küçülmeler olur. Buzların bu dıştan erimeleri yanında ""içten erime"" şeklinde basıncın ve sürtünmelerin etkisi İle eriyip erimediği, erime oluyorsa ne derece bulun düğü olayı yeter derecede henüz aydınlanmış değildir."
YÜZDÜRME Hızla akan ormanlık dağlardan inen derelere ağaç gövdelerinin bırakılması, aşağılarda bir yerde setlerin gerisinde durdurularak alınması İşi. Böylece, dik yamaçlı, sarp ormanlık dağlardan, yüzdürme işi bir çeşit taşıt olarak kullanılmaktadır, (Sal, Akarsu).
YÜZDÜRÜLEN TOMRUK Irmaklarda yüzdürülerek bir yerden başka bir yere taşınan keresteler ve tomruklar. (Sal, Yüzdürme, Akarsu).
YÜZE ÇIKMA Denizin gerilemesi (regresyon) İle deniz dibinin yüze çıkması olayı. (Batma).
YÜZEY ŞEKİLLERİ Yeryüzünde iç ve dış kuvvetler sonucu oluşmuş olan bütün şekiller. Dağ, vadi, ova vb. gibi.
YÜZÖLÇÜMÜ Bir yüzeyin bir yüzölçümü birimine göre tutarı. Bu değer, yerine göre cm , km , hektar ,dönüm gibi ölçü birimleriyle verilir. Yüzölçümü türlü yollarla bulunur. Coğrafyada yüzölçümü, çoğunca Km.1 olarak verilir.
Z
ZEHİRLİ NEBAT ağılı bitkiler.
ZELZELE Yerkabuğunun içten gelen etkilerle sarsılması titremesi olayına verilen deprem adının eskiden kullanılmış şekli.bu kelime,arapçadan günümüze geçmedir ve sarsıntı anlamına gelir.
ZELZELE MINTAKASI Deprem bölgesi.:
ZEMHERİ Karakış.
ZER’İYAT SAHASI Ekim alanı.
ZEVAL Öğle.
ZIMPARA TAŞI Çok sert alüminyum kristallerden oluşan ve parlatıcı ya da aşındırıcı olarak kullanılan kayaç.
ZİBİL Gübre.
ZİNCİRLEME REAKSİYON Çekirdek parçalanması sırasında kontrol altında gerçekleşen tepkimelerin tümü.
ZİRAAT Tarım.
ZİRAAT AMELESİ Tarım işçisi ırgat)
ZİRVE Doruk.
ZİRVE EŞKALİ Doruk biçimleri.
ZİRVEİ CİBAL Dağ doruğu.
ZİRVELER SEVİYESİ Doruk katı.
ZİYA Işık.
ZİYAİ MÜNTESİR Yayınık şık
ZİYAİ ŞEMS Güneş ışığı, Gün ışığı.
ZON Yer, alan, saha, bölge.
ZOOCOĞRAFYA Hayvan coğrafyası.
ZOOLOJİ Hayvanlari bütün yönleriyle inceleyen bilim dali
ZORLANMIŞ YÖRE Bakıma yer verilmeden sadece varlıklarından faydalanılan yöre. Sözgelişi, bir tarlaya her yıl ekin ekilir de arada sıra da olsun toprak gübrelenmezse, o tarla zorlanmış olur. Henüz iyice büyümemiş ağaçlar, ölçüsüz kesilirse, veya bu kesilen ağaçcıkların yerine yenileri dikilmezse, o orman zorlanmış demektir. Bir maden işletmsin de sadece en çok ve kısa yoldan gelir getiren bol madenli parçalar seçilip alınır da, geri yanı bir yana atılırsa, böyle bir yerde yeraltı zenginliği zorlanmış olur. Yollar, bir defa yapıldıktan sonra uzun yıllar bakılmadan bırakılırsa, böyle bir yerde yol zorlanmış olur, yine böyle bir yerde insan gücünden ve yapıcılığından her insanın yeteneğinden yeni kabiliyetinden en iyi şekilde faydalanılmaz da, gelişigüzel bir çalışma güdülürse, i san gücü zorlanmış olur.
ZORLANMIŞ YÖRELER gittikçe yoksullaşmış, doğal varlıkları gittikçe verimsizleşmiş yerlerdir. Işlenmiş yöre, Doğal yöre, Yöre, işleme coğrafyası, Yerleşme coğrafyası
ZÜHRE Çobanyıldızı, Çulpan
ZAMAI SANİ İkinci çağ
ZAMANI RABİ dördüncü çağ
ZAMANI EVVEL Birinci cağ
ZAMANI SALİS üçüncü çağ
ZAN Kuşak.
ZÜRRA Arapça bir kelime olup ziraatle uğraşan kimseyi anlatır ki, dilimizde uzun zaman kullanılmış olan bu kelimenin karşılığı, çiftçi’dir.
ZÜZENEB Kuyruklu yıldız